bc

GEÇMİŞİN YARALARI

book_age4+
361
FOLLOW
1.3K
READ
family
goodgirl
independent
decisive
confident
drama
tragedy
mystery
friendship
self discover
like
intro-logo
Blurb

Bahar 5 yaşlarında alkolik babası yüzünden yetimhaneye düştukten sonra Rıfat babası tarafından evlatlık alınmıştır

yirmi yaşına kadar üvey ailesi ile yaşarken geçmişten bir kol onu maceranın ve aksiyonun tam ortasına çekiyordur...

Bahar babasının kayıp haberi ile babasını ararken bir yandan da geçmişini aradığını fark eder.

olayları her çözmeye yaklaştığında yeni şeyler öğrenmeye ve daha fazla tehlikeye batmaya başlar.

chap-preview
Free preview
1 bölüm
Ben Bahar hikayemi okurken kendinizden bir parça bulabileceğiniz insanlarla dolu bir hikaye.. Küçüklüğümden hatırladığım tek şey öz babamın annemi öldürürcesine dövmesi ve evden kaçmamdı. Hayal meyal hatırladığım kadarıyla babam beni yakalayıp yetimhaneye götürüyor. İnsan ilk başta annen yada baban gelip bir gün sizi alacak ve götürecek gibi hissediyorsunuz. gittiğiniz hiçbir yerle bağ kuramıyorsunuz. Yetimhane bunlardan biriydi. Aileme ne olduğunu beni göstererek gelen ailelere tanıtan müdüre hanım dan öğreniyordum. Asla size gelip aileniz ile ilgili bilgi vermiyorlardı. Beni soran ailelere müdüre hanım; "Annesi kafayı yemiş akıl hastanesinde babası da sarhoşun teki." Diye tanıtılıyordum. Çocukken ne olduğunu anlamadığınızdan hiçbir şey zor zorunuza gitmiyordu. Günlerden bir gün bir aile daha geldi. Bu aile bütün ailelerden daha farklıydı Rıfat baba ve Yaprak hanım bir sürü çikolata bulunan 1 torba ile gelmişlerdi bütün yurt çocukları sanki onları tanıyor gibiydi. Onlar gelir gelmez herkes bahçeye çıkmıştı. Bende yeni olduğumdan kenardan olanları izliyordum. Çikolata dağıtan Rıfat Baba eliyle beni gösterdi. Yurt müdüresi yine beni anlatacakken onu susturdu ve sordu; "Yeni mi geldi?" "Evet yeni geldi." Diye karşılık verdi. Rıfat baba yanıma geldi ve bana Babacan bir ifade ile; "Benim kızım olur musun?" Dedi. Burada bu tür şeyler pek olmazdı. Çocuğa isteyip istemediği sorulmazdı. Bu beni şaşırtmıştı. İlk defa bir aile benimle konuşuyordu. ___________________________________ Çocukken dediğim gibi anneniz babanız gelecek gibi hissettiğiniz den kimseye de gitmek istemiyorsunuz. "hayır." dedim ilk başta. Rıfat Baba şaşkın görünüyordu. Yurt müdüresi araya girdi. " Hala ailesinin geleceğine inanıyor." Kırılmıştım. Ailesi gelmeyecek demenin bir başka türlüsüydü çünkü bu. Rıfat Baba sanırım büzüşmüş dudaklarımdan anlamıştı bazı şeyleri. "Eğer bizle gelirsen seni ailenle görüşmene izin veririz." Diye teklif etti. Gözlerim parlamıştı. Aile ne demek olduğunu bile bilmiyordum oysa. Yaprak Hanım'ın gelmesi ile aralarında fısıldaştılar. Sonunda Rıfat Baba kararını vermişti. "Evlatlık almak istiyoruz." O zamanlar ailemle kavuşacağımı düşünüyordum. Öyle de oldu. artık ailem onlar olmuştu. Beni evlat edinmesi ile hep istediklerimi yaptılar ve hiçbir zaman beni üvey evlat olarak görmediler. Ben de alıştım tabi. Bir zaman sonra öz ailemi istemez oldum. Onlar beni merak edip aramıyorsa neden ben arayayım? Şu an Rıfat baba ve yaprak Hanım ayrılar ama Rıfat baba ile küçük evimizde kendimize bir hayat kurmuş durumdayız. Hatta bu ailemize komşumuz Hilal ve babasından şiddet gören Çiğdem'de de dahil oldu. Onlar da artık kardeşim gibiler. Bazen bizimle yatar, bizimle kalkar ve hep beraber kahvaltı yapardık. Rıfat babada kendince şakalar yapıp güldürürdü hep bizi. Hikayem tam burada başlıyor aslında. Bizim büyüdüğümüz semt küçücük daracık sokakları boyası akmış eski evler ve ailenin ne demek olduğunu bilmeyen çocuklardan oluşan küçücük bir yer. Hilal'in bağrışıyla uyandığımda suratıma düşen güneş ışığın dan refleks olarak gözümü kıstım. Yataktan sersem sersem kalktım ve ayağımın yere değmesiyle betonun soğukluğunu hissettim. Rastgele atmış olduğum yün kazağımı giyindim ve terliğimi giyindim. Sonunda ısınabiliyordum. Pencereden dışarı baktığımda gördüğüm ilk şey binaların ve ağaçların üzerin de oluşan kar yığınıydı. Kafamı kaşıyarak odadan dışarı çıktım. Hilal özendiği Amerika filmlerinde olduğu gibi tahıl gevreği ve kahve içiyordu. "Çok fazla Amerika filmimi izledin yine sen?" Dedim çayın üstündeki demliği temizlenip temizlenmediğine bakarken. Dünkü gibi duruyordu. Demliği temizleyip çayı koydum ve zeytin peyniri dolaptan çıkardım. Zeytin de peynir de az kalmıştı. Tekrar Hilal'e döndüm. "Fare misin kızım sen? bitirmişsin yine peyniri." Göz devirmemin ardından konuşmak için ağzındaki lokmanın bitmesini bekledi. "Yine başladın sabah sabah ateş ediyorsun." "Evdeki yiyecek stoğunun hepsini sen yiyorsun yalan mı?" "Gelişme çağındayım ben." "Ay ne gelişme ne gelişme." Rıfat baba yine her zamanki gibi şık giyinmiş bir şekilde odasından çıktı. Ben ve Hilal ise hala pijamalıydık. Rıfat babayı asla pijamayla göremezdik. Her zaman ciddi görünmeyi severdi ama o ciddi görüntüsünün altında her zaman şefkatli bir baba yatardı. Peynir den ekmeğimin arasına koyup odama girdim. Bu gün Çiğdemin evine gidecektik. Havanın karlı olmasından dolayı kalın ve en sevdiğim kazağı giyindim. Altına ise kot pantolonumu giyindim. Elimdeki peyniri ağzıma attım. Çantama ise cüzdan ve bir kaç ıvır zıvır doldurdum. Salonda bir tek Rıfat baba vardı. Çay içerken gazetesini okuyordu. Her zamanki gibi okuma gözlüğünü takmıştı. Hilal yine abartılı bir şekilde makyaj yapmıştı. "Asla vazgecmeyeceksin değil mi?" Dedim yüzündeki makyajı göstererek. Sırıtarak "asla" dedi. Rıfat babaya ikimizde aynı anda bakışlarımızı çevirdik ve yanağından bir öpücük aldım ve; "Hadi biz çıkıyoruz. "Dedim acele ile. "Nereye?" Ben cevap vermek için ağzımı açmıştım ki Hilal lafı ağzımdan aldı. "Çiğdem'e." "Götüreyim sizi o zaman ben." sandalyesinden kalkarken onu durdurdum. "Yakında zaten baba biz gideriz." Hilal ile beraber sevimli görünmeye çalışıyorduk çünkü ona; "bizi götüremeyecek kadar yaşlısın." demek istememiştik. Rıfat baba bizi anlayışla karşıladı. Bizde Çiğdem'in evine kadar karın içinde bata çıka gittik. Kapıyı annesini açtı. Çiğdem'i bulduğumuz da yemek masasında ödevleriyle boğuşuyordu. Babası her zaman ki gibi ortada yoktu. O daha bizden küçük olduğu için yeni yeni ünüversiteye hazırlanıyordu. Bizi görünce mutlu olmuştu. Sarıldık ve ödevi bitermesine yardım ettik. Dün ilk defa bir mahkemeye gitmişti. Babasının annesini dövdüğüne şahitlik etmişti. Bu onun için çok zordu. O sadece annesi ve babasıyla sıcak ve mutlu bir yuva istiyordu. Hatta babasının değişeceğine bile inanıyordu. Onu neşelendirmek için bir kaç film izledik, muhabbet ettik derken saat baya bir ilerlemiş olduğunu fark ettim. Hilal'e döndüm ve; "Rıfat baba bizi merak etmeden eve gidelim." Dedim. Hilal rahatça yayıldığı koltuktan hiç kalkmak istemiyor gibi bir hali vardı. Çiğdem ise hüpürdeterek süt içmek ile meşguldü. Paltomu askılıktan aldım ve giyindim. Annesi saklama kabını poşete koyduktan sonra bana uzattı. "Hilal ile yersiniz evde." İçinde yaptığı kekten olmalıydı. Sıcak bir gülümseme ile teşekkür ettim. Hilal sonunda paltosunu giyinmişti Çiğdem ilk geldiğimiz gibi mutsuz değildi. Ona iyi gelmiştik. Yanaklarına kan gelmiş ve kızarmıştı. Sarıldık tekrardan. "Bir sefer de bize bekliyoruz tamam mı?" Çiğdem küçük bir kız çocuğu gibi el çırptı. "Tabi ki gelirim." Eve köşe başındaki bakkal Nuri amcanın dükkanına uğradıktan sonra gitmeye karar verdim. Beni görünce gözlüğünün üstünden bana baktıktan sonra gözlüğünü düzeltti. "Buyur kızım?" "Eve bir kaç şey alacağım." "Bak pirincim yeni geldi koyayım mı bir kilo?" Evde pirinç olup olmadığını düşünürken "Koy amca." Demiş bulundum. Poşete bir kilo pirinci doldururken; "Bir kiloda her zamanki süzme peynir ile şu tadı güzel dediğim zeytinden koy." Nuri amca poşete koyduklarını tartarken; "Yarım kilo fazla koydum kızım. Yabancı değilsin sen." Gülümsedim. Bizim mahalle hep böyleydi. Herkes herkese yardım ederdi. Nuri amcanın dükkandan çıktım ve daracık sokaklarımızdan geçtikten sonra dışarıdan yıkık gözüken evimize girdim. Evde bir tek Rıfat babamız vardı. Rıfat baba milangazın üzerindeki alüminyum çaydanlıktan her zaman içtiği ince belli cam bardağı çay dolduruyordu. Beni fark edince milangaz çaprazındaki ahşap masa ve tabure olan kısma geçti. Önündeki tabureye oturdum "Nasılmış Çiğdem?" Dedi çayından bir yudum alırken. "Dağılmış görünüyordu. Moral verdik." Poşetleri tezgaha bıraktım. Rıfat baba gözünü kıstı ve: "Hilal nerede?" "Birisiyle bulaşacak mış." Babama bakış attım. Bu bakış ne anladığını öğrenmek içindi ama yüzünde hiç bir ifade yoktu. "Alışveriş mi yaptın?" Poşetleri gösteriyordu. Başımla onayladım. "Çok bir şey almasaydın." Çiğdem'in evinden getirdiğim keki Rıfat babaya uzattım. "Annesi yapmış" keki yemeye koyulduğunda içeri Hilal girdi. Ceketini çıkarıp portmanto ya astı. Suratı asıktı. Bu da buluşmasının iyi gitmediğinin bir kanıtıydı. "Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum." Dedim alaycı bir şekilde. Bana öldürücü bakışlarını atarken; "Sen ne zaman geldin?" "Biraz önce." Tezgahın üzerindeki poşeti aldı ve içine baktı. "Yumurta ve un almamışsın." Diye tısladı. Açığımı bulmanın verdiği gururla. "Evde onlar var." Dedim zafer kazanmışcasına. Rıfat baba yediği yarım keki sallarken bizi uyarıyordu. Bu hareketi hoşuma gittiği için gülümsedim ve o sırada kapı çaldı. Polisti. kapımızda polis görmek hepimizi tedirgin etmişti "Bahar Gözcü hanımefendi burada mı acaba?" "Evet buyrun" diye yanıtladım. Rıfat Baba ayaklandı ve yanıma geldi. "Hayır ola polis bey" diye atıldı Rıfat baba. Polisinin verdiği cevap ise beni alıp 15 yıl geriye götürmüştü. Mehmet Çınar adlı şahısın kayıp ihbarı yüzünden buradayız." kalakaldım ne diyeceğimi bilmiyordum. Yıllardır adını duymamıştım. İsmi beni ürpetmeye yetmişti. Kayıp demesi ise içimi bambaşka bir ağırlık koymuştu. O an ne demeliyim ne yapmalıyım bilemedim. "Ben onu yıllardır görmedim." diye yanıtladım ve yutkundum. "olabileceği yer araştırıyoruz." ondan bir haber alırsanız veyahut buraya gelirse en yakın karakola bildirin." dedi ve uzaklaştılar. Kapıyı kapattım. Ne hissetmeliyim bilmiyordum. Kayıp olduğu için üzüntü mü? yoksa hayatımda hiç olmadığı için hiçbir şey mi? Rıfat baba ile göz göze geldik. Sanırım o da nasıl hissedeceğini bilmiyordu. O benim sadece biyolojik babamdı. Rıfat baba gibi emeği yoktu üzerimde ama içimi kuşku kaplamıştı. Rıfat Baba: "En son Serpil adında bir kadınla evlenmişti senden sonra bayağı durumu toplamıştı." Dedi. Ben ne diyeceğimi bilemeden evin içerisinde gezinen ve kendi kendine konuşan Rıfat Baba'yı izliyordum Hilal sessizliğini koruyordu. Sanırım ailevi meselelerime karışmak istemiyordu. "Malı mülkü çok olunca birisi peşine düşüp kaçırmıştır." Deyip duraksadı. "Parasını alınca bırakacaklardır." Diye ekledi Rıfat baba. "Umarım" diye yanıtladım. "Babanı" demesi tuhaf geliyordu. Kısa bir sessizlikten sonra benim telefonum çaldı aceleyle açtım. "Merhabalar Bahar kızım sen misin?" "Evet?" Sesin sahibinin sanırım tanıyordum. "Ben babanın eşi Serpil. Baban kayıp. Numaranı Rıfat Babandan almıştık. Eğer oraya gelirse haber ver olur mu?" Durum demek bu kadar ciddiydi. Kadın sesinden çaresizlik akıyordu. o kadar çaresiz de ki beni bile aramıştı. Acaba benim annem de babam kayıp olunca böyle arar mıydı? Şimdi o neredeydi? Ne yapıyordu kim bilir. Tabi olur ama tam olarak ne zaman kayboldun üç gün önce bir gece çıktı Bir daha gelmedi hiç böyle yapmazdı Rıfat baban da adresinde var istediğin zaman gel daha detaylı konuşuruz beni evine davet etmişti bir anda geçmişten gelen bir kolun beni kendine ve aksiyon tam ortasına çektiğini hissettim ne demeliydim bilmiyordum bana karşı samimi olmalarına karşın ben hala yabancı geliyorlardı sadece tamam dedim ve telefonu kapattım şimdi ne kadar sessizliğini koruyan Hilal; "Kim?" "Babamın yeni eşi haber alırsan söyle falan evine davet etti bir de." Rıfat Baba sadece alaycı bir gülüş yaptı. Rıfat baba üçümüze de çay koydu. Evde bir tek soba çıtırdamaları ve çayımızı içerken çıkan çay kaşığı sesleri vardı. Herkes düşüncelere dalmıştı. Gidip gitmemekte kararsız kalmıştım. Keyfi gitmiyordum nasıl olsa ama gidip de ne yapacaktım ki? Bir anda öz babamın yaşadığı yeri görme arzusu içimi büyük bir ölçüde meraklı doldurdu. Rıfat babaya döndüm; "Baba bana Serpil Hanım'ın adresi lazım." Dedim yutkunarak. Bunu yapabilirdim. Oraya gidebilirdim. Şaşkınlık ile bana baktı. Sanırım bu kadar yıl sonra oluşan merakım onu şaşırtmıştı. "Yarın tarif edeyim." Diye cevapladı. başımı salladım. gidecektim ve o kolun beni aksiyonun ortasına çekmesine izin verecektim. Ertesi sabah Çiğdem bize geldi. Serpil Hanım'a gidecek olduğum için onunla fazla ilgilenemedim. Rıfat baba kahvaltıyı ağır ağır hazırlarken ben hızlıca ağzıma bir şeyler attım. Geçmişinde yüzleşecektim. Kendi aralarında şakalaşan Çiğdem ve Hilal'e baktım. Gelince onlara katılacaktım. "Ben çıkıyorum." Rıfat baba; "Ne bu acele?" Ne cevap vereceğimi bilemedim. Neye bu kadar acele ediyordum bilmiyordum. Beni bu kadar çeken şey merak mıydı? Yoksa yıllarca boş kalan bir yanım mıydı? Rıfat baba eline kağıt kalem alıp bir şeyler yazdı ve bana uzattı. Bu adres olmalıydı. "Geç kalma." Diyerek uyardı. "Geleceğim." Diyerek geçiştirdim ve evden çıktım. Yol uzak değildi Yaprak anne her ay bana bir miktar harçlık verirdi. Bu harçlık bana yeterdi de artardı bile. O yüzden taksi ile giymeye karar verdim ve karşılaştığım ilk taksiye bindim. Taksideki adam sürekli beni kesiyordu ve rahatsız oluyordum. Sonunda evlerine varmıştım Evlerinin olduğu mevki bir sürü müstakil evle dolu zengin bir muhit idi. Rıfat Baba'nın da dediği gibi babam baya toparlamıştı durumu. Zile basıp basmakla tereddüt ettim. Buraya kadar gelmiştim geri gidemezdim. Zile bastım ve kapının açılmasını bekledim. Kapıyı benim yaşlarında bir erkek çocuğu açtı. Kumral saçları ve kahverengi gözleri vardı. beni tanıyamamış olacak ki annesine seslendi. Sanırım Serpil Hanım'ın ilk evliliğinden olan çocuklardan birisiydi çünkü Serpil Hanım ve babamdan bir çocuğun olmasına ihtimal yoktu. Zaten bana bazı şeyleri Rıfat Baba anlatmıştı. İçeriden Serpil hanım olduğunu tahmin ettiğim bir kadın geldi. "Merhaba canım hoş geldin." Nedensizce bu samimiyet bana çok yapmacık gelmişti. İçeri girip girmemek ile tereddüt etsem de içeri adım attım. Artık girmiştin içeri. İçerisi sandığımdan daha lüks olduğunu fark ettim. Her yerde harika eşyalar doluydu. şamdanlar, kocaman ekran televizyonlar, harika halılar ve daha fazlası... Çocuk hemen kendini "ben Mert." diye tanıtırken bir yandan elini uzattı. "Bende Bahar." Diyerek kendimi tanıttım. Eli havada kalmasın diye elini sıktım. "tanıştığıma memnun oldum" dedi. İçten bir gülümse ile. Annesine kıyasla daha samimi geliyordu. Serp hanımın durduğu tarafa doğru baktığımda Aile tablolarının olduğu bir köşe dikkatimi çekti. Sanırım bu babamdı zihnimde belli belirsiz anılar canlandı. Bir tuhaf oldum. Serpil hanım resimlere dikkatli baktığımı fark etmiş olacak ki babamın kendisiyle ve Mert'in de olduğu fotoğraflardan birini eline aldı "Evlendiğimde Mert çok küçüktü bak" diyerek Mert'in küçük halini gösteriyordu. Mert araya girdi; "Baban annen olan ilişkisini bitirince annesinin olduğu memlekete gidiyor zaten babası küçük yaşta kaybetmiş. Sonra annenle tanışıyorlar. Annem ben çok küçükken babana aşık olup sevmediği ve sürdüremediği evliliği sonlandırıp babanla evlenenip beni de de yanlarına alıp buraya geliyorlar." Hikaye gerçekten çok ilginçti ama gözüm hep babamda idi. beni sığdıramadığı hayatına başka bir çocuk almıştı. Bu inanılmaz da işte. Bende bulamayıp onda ne bulmuştu acaba? boğazımın düğümlendiğini hissettim. Bir bardak su rica ettim Serpil hanım kafasını "tamam" anlamında salladı ve mutfağa gitti. Bende koltuklardan birine oturdum. Burada kalmak bana acı veriyordu. Sahi neden gelmiştim ki buraya? b Bunca yıl sonra beni hayatına alsın diye umutla mı? Hiç sanmıyordum. İçimden ne kadar buradan kaçıp gitmek gelse de yapmayacaktım. Yani en azından şimdilik. Serpil hanım suyu getirdikten sonra bir yudum aldım. "Bana yıllarca uğramadı sadece sizi görmek ve acınıza ortak olmak için buradayım." Diyerek açıklama yaptım. Serpil hanım; "Bir şeyler öğrenirseniz bana da bildirirsin." Dedi. Ayağa kalktım. Daha fazla durmanın bir anlamı yoktu. Görevimi yapmıştım. "Sizde bizi bilgilendiririrsiniz." dedim ve evlerinden çıktım. akşam olmuştu. Ciğerlerime hava dolmasına ihtiyacım vardı. Bir parktaydım ve masumca bağırarak oynayan çocuklara baktım. Anneleri ve babaları ne güzel ilgileniyorlardı çocuklarıyla. Benim çocukluğum hep yarımdı, eksikti. Öz annem zaten hafızamda yoktu. Tek hafızamda olan babam ile geçirdiğim son feci geceydi. Eve gitmek istemiyordum. Akşama doğru aç olduğum için önce bir lokantaya girdim. Söylediğim hiçbir yemeği yiyemedim. Tatsız, tuzsuz ve acı geliyorlardı. Boğazım dan geçmiyordu hiçbiri. Kendimi kötü hissediyordum. Sanırım yavaş yavaş hastalanıyordum. Hiç yemediğim yiyeceklerin parasını ödedim ve dışarı çıktım. dışarısı soğuktu. Sırt çantamdan ceketimi çıkardım. ama ısınamıyordum. İçim yanıyor dışım üşüyordu. Nasıl geldiğimi bilmiyorum ama evden kaçıp geldiğim ilk yerlerden geçiyor idim. Rıfat babanın dediği gibiydi belkide. Ne kadar istesem de kaçamıyordum. Yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyordum. Her şey aynıydı. Çöp konteynırı, duvarlar ve çöpler. Üşüyerek uyuduğum günler geldi aklıma. O zamandan bu yana hep sıcaktı Rıfat Baba. Bir taksiye bindim. taksi şoförü dikiz aynasından sürekli beni gözlüyordu. "hastaneye götürebilirim sizi isterseniz ücret istemem gitmek istediğiniz yerin yakınında zaten de." niyeti iyi gibi gözüküyordu ama hastaneye gitmek istemiyordum. İyiydim ben. "Gerek yok" Taksici Çiğdemin evinin önünde indirdi. Biraz burada dinlensem iyi olacaktı. Hatırladığım son şeyler sadece çok yorgun olduğumdu. Gözlerimi yine Çiğdem'in koltuğunda açmıştım. Üzerimdeki battaniye den kurtuldum ve yerimden kalktım. Kendimi düne kıyasla biraz daha iyi hissediyordum. Rıfat babamın umrundamıydım acaba? Beni merak etmişmiydi? Mutfağa geçtiğimde Çiğdem ve annesi kahvaltı yapıyorlardı. Onlara katılmam için ısrar etmeleri sonucunda sofraya oturdum. Çiğdem bana bakış attı. "Biraz daha iyimisin?" Başımı evet anlamında salladım. Annesi ise; "dün çok ateşin vardı. Sayıklıyordun. Ne sayıkladığımı merak etmiştim. "Ne diyordum?" Bunu sormam sonrasında biraz tereddüt ettikken sonra konuştu. "Anne diyordun sadece." Buna sanırım bilinçaltı diyorduk. Her hastalandığımda Rıfat baba ilgilenirdi benimle. Annenin ne olduğunu bilmemek benim kaderimdi çünkü iki annemede doyamadan kayıp etmiştim. Buda benim talihsizliğimdi. Çiğdemin çatalı gözümün önünde sallamasıyla kendime geldim. Kahvaltı boyu bir daha kimse ağzını açmadı. Kahvaltı sonrası Çiğdem'e okula kadar eşlik ettim. Okuluna girdiğinde ise düne kıyasla biraz daha iyi olmama rağmen hastaneye gitmeye karar verdim. Hastanede ise klasik grip ilaçları yazdırdım ve çıkıp eczaneye girdim. İlaçlarını aldığımda paranın az kaldığını gördüm. Mecbur eve yürüyerek gidecektim. Eve vardığımda Hilal ve Rıfat baba aralarında konuşuyorlardı. Rıfat baba benim geldiğimi görünce bana bakış attı. "Dün Çiğdem'im evinde kalmışsın." Büyük ihtimalle Çiğdem'in annesi ispiyonlamıştı. "Evet." "Neden eve gelmedin? Çok merak ettim seni. Dayanamadım şu soğukta yanına geldim biliyormusun?" Bana hasta halimle eve gelmediğini içinmi kızıyordu? O an mantıklı bile düşünemiyordum. Büyük ihtimalle uyurken gelmişti. Yinede Rıfat babanın bana bu kadar düşkün olmasına üzülüyordum. "İyiyim baba." Dayanamadı ve geldi sarıldı bana. Hiç bırakmak istemiyordu sanki. Hila'in dizinde yatmıştım. Saçlarımı okşuyordu. Onun bir ailesi vardı en azından. Onu bırakıp gitmemişlerdi. Bazen Hilal gibi terk eden kendim olmak isterdim. O zaman o berbat terk edilmişlik hissini belki de hiç bir zaman çekmezdim. Hilal ile yaşadığım şeyler hakkında epey bir sohbet ettik. Sohbet sonrasında Çiğdem bizim eve uzun süreli almaya kadar geldi çünkü Çiğdem ve annesi Mihriban teyze ruhsal olarak çok etkileniyorlardı. Çiğdem'in babasının tek derdi erkek çocuktu ve bu beni deli ediyordu Rıfat babadan izin aldık. Sabah onları iyi görmeme karşın her an bir şey olmuş olabilirdi. Onları yalnız bırakamazdık. Zaten üstüm hazırdı. Hiç çıkarmamıştım. Kapıya kadar geldim ve Rıfat baba'ya bakış attım. Evden sonunda çıkabilmiştik. Çiğdem'in evine giderken Hila'in son dakika evden işleri çıktığı için ayrıldık. Kapıyı yine mahcup bir ifade ile çaldım. Mihriban teyze sıcak bir gülümse ile kapıyı açtı suratı morluklar doluydu resmen kadın çürümüştü. Neden yapıyorlardı bunu kendilerine? Dayak yemiş olmalıydı. Sabah hiç bir şey yoktu. Ne ara olmuştu bunlar? Vicdanım sızlıyordu. Çiğdem benim kardeşimdi. Eğer Çiğdem yanıma alırsam olaylar biraz olsun diniyordu. Çiğdem'i yanıma almaktan başka da elimden bir şey gelmiyordu. Sonradan fark ettim ki Mihriban teyze de kırmızı pançosunu Çiğdem ise hardal rengi montunu giymişti. Bu da demek oluyordu ki dışarı çıkmışlardı. Olcay abi ise dışarı çıktıkları için kızmakla meşguldü. Neden dışarı çıkmışlardı ki? olayları anlamaya çalıştım. "Ne olur Çiğdem nereye gittiniz?" Diye sordum. "Hava almaya çıktık." "Ekmek aldık" diye araya girdi annesi ama işin içinde bir iş var gibiydi çünkü Çiğdem'in beti benzi atmıştı ne görmüş olabilirlerdi ki dışarıda? Susmak bilmeyen Olcay amca bize yaklaştı tokat atmak üzereydi. O sırada bir mucize oldu. "Seni polise şikayet edeceğim." dedi ben ise olanları anlamlandırmaya çalışıyordum. sonunda bitecekti. Çiğdem ağlıyordu. Onunda hayaliyle baya psikilojisi bozulmuştu. Saçlarını okşadım ve sakinleştirmeye çalıştım. sorunlardan bir tanesi gitmişti. Bunu daha önce yapmaları gerekiyordu. Mihriban teyze ve çiğdem'i alıp dışarı çıkardım. Olcay abi evden kaçmaya çalışıyordu. Cehennemin dibine gitseydi keşke. Çiğdem'i ve Mihriban teyzeyi bizim eve getirdim. Evde Hilal yoktu muhtemelen hala.işini bitirememişti. Mihriban teyzeye bakış attım. Muhtemelen Olcay abi korksun diye söylemişti. "Gerçekten gidecek misin?" Diye teyit ettim. "Anlatacaklarım var." dedi sanırım yediği dayakları falan anlatacaktı ama hoşuma gitmişti. "Bilmediğim bir şey yok değil mi?" diye tekrar sorguladım. ikisininde tereddüt etmesi beni kuşkuya düşürmüştü. Tam tekrar sorgulayacak iken telefonun çaldı arayan bilinmeyen numaraydı. Böyle şeyler zaten hep beni bulurdu. "Efendim?" "Benim Mert. Numaranı annemden aldım. Buraya gelebilir misin? Konuşmamız lazım." Sanırım babamla ilgili bir mevzu vardı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Sokak Dövüşçüsü

read
4.0K
bc

Gözyaşı Gecesi Garip Bir Töre Hikayesi

read
47.8K
bc

Gençlik Ateşi 'UNUTAMIYORUM '

read
1.2K
bc

Helalim

read
2.5K
bc

41 Günlük AŞK Güncellemesi

read
40.8K
bc

Yıldızlar Sönerken | Türkçe

read
3.1K
bc

SENDE BENİ BIRAKMA

read
8.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook