bc

FEDA (Can Yarası Serisi 4)

book_age16+
4.2K
FOLLOW
32.5K
READ
dark
family
teacherxstudent
drama
bxg
childhood crush
friendship
passionate
stubborn
like
intro-logo
Blurb

Elfida (Can Yarası Serisi 3) devam kitabı...

Ada şahit olmaması gereken bir cinayete şahit olması ile kendini birden zoraki bir evliliğin içerisinde bulur. Ada bir esaretin içerisinde kurtulmak için debelenirken yıllarca karşılıksız bir aşk beslediği Ali Esat ile daha da imkansız olmuş ve hayat onlara henüz son oyununu oynamamıştı bile. İki sevdalının uzaktan uzağa dokunmadan, sadece hissederek sevmelerinin baş örneğiydi Aliş ve Ada kızın aşkı. Birbirlerinin gözlerine her baktıkları anda cehennemin ortasında cenneti yaşamakmış aşk denilen bu yara onlar için.

chap-preview
Free preview
1.Bölüm
Kapkaranlık bir sabaha daha gözümü açmış gibi hissediyordum. Üstümde hiç yok olmayacak bir yorgunluğun ağırlığı vardı ve bende o ağırlığın altında eziliyordum. Mezarımın olacağını hissettiğim bu evin merdivenlerinden salona doğru ilerlerken bir ruhtan farkım yoktu. Dışım buz gibi dursa da içimde için için bir ateş yanıyordu. Arkamdan gelen Oktay'ın bakışlarını üzerime hissediyordum. Ailesi ile konuşmalarıma dikkat etmem gerektiğini açıkça tehdit ederek söyleyen adam bana eziyetlere şimdiden başlamıştı. Bana psikolojik şiddet uyguluyordu ve ben ise buna el mecbur boyun eğmek zorunda kalıyordum. Salona adım attığımızda Galipoğlu ailesini en az benim kadar çökük bir halde kahvaltı masasında gördüm. Hepsinin bakışları üzerimizdeydi. Elif Hanımın gözlerinde ki yorgunluk ve gözaltlarında ki torbalardan hiç uyumadığını anlayabiliyordum. "Gel karıcım," diyen Oktay oturmam için sandalyemi çekince onun yüzüne dahi bakmadan çektiği sandalyeye oturup duyduğum tehditlerin icraata dökülmemesi için gülümsemeye çalıştım. "Merhaba," mırıldanarak. Oktay hemen sağ tarafıma oturunca babasını Andaç Beyin gözleri üzerimizde gezindi ve Elif Hanımın gözleri ise masanın üzerindeydi. "Keşke düğününe de çağırsaydın oğlum," diyen Andaç Bey için memnun olmadığını ses tonundan anlayabiliyordum. Açıkçası bende memnun değilim Andaç Bey. "Ya da bir düğün için oğlumun kırkını bekleseydiniz," diyen Elif Hanımdı. İçime çöken huzursuzlukla yerimde kıpırdandım. Elif Hanımın masada ki gözleri sonunda bize çevrildiğinde masa altından yumruğunu sıktım sakin kalabilmek için. "Size soracak değildim. Evlenmek istedim ve evlendim," Diyen Oktay onlara bakmadan masa üzerinde ki peçeteyi aldı ve kucağına düzgün bir şekilde koydu. "Oktay, saygısızlığının lüzumu yok," diyen Andaç Bey ile Oktay'ın dudakları kıvrıldı ama tek bir şey söylemedi. Susan Oktay'dan bir atak beklerken susması garibime gitmişti. Ben derin bir nefes aldım ve gözlerimi olabildiğince evin her tarafında olan Ege'nin resimlerinden kaçırmaya çalıştım. Kanlar içinde yatan Ege geliyordu gözlerimin önüne. O hali yeterince kâbuslarıma giriyordu geceleri şimdi ise gündüzde kabus olacaktı bana o anlar. Önümde ki tabağa yoğunlaştığım sırada kapının zili art arda çalmaya başladı. İstemsizce irkildim ve dış kapıdan gelen konuşma seslerini duymaya çalıştım kulak kabartıp. "Kızım içeride!" Kulaklarıma gelen annemin sesiyle oturduğum yerden hızla kalktım ve kapıya gitmek için hareketlenmiştim ki Oktay bileğimden tutup ona bakmamı sağladı. Gözlerime sözsüz tehditler yağdırırken yutkundum ve bileğimi bırakması için kafamı usulca salladım. Oktay bileğimi bırakınca hızla oradan ayrıldım ve dış kapıya doğru koşar adım gittim. Koridordan çıkıp kapının önüne ulaştığım da annem ve babam ile göz göze geldim. Koşup boyunlarına atlamak o kadar çok isterdim ki ama elimden tek gelen öylece dikilmek. "Anne," dedim zorlukla. Yanında sadece durup dikilen babama bakmaya cesaretim yoktu ve bu yüzden gözlerim annemdeydi. "Ada," dedi annem titreyen sesiyle. "Kızım benim." Annem evin çalışanı Rabia'nın yanından bana doğru ilerlemeye başladı ve beni kolları arasına aldı. Burnuma gelen anne kokusu ile gözlerim anında kapanırken istemsizce kollarım annemin beline dolandı. "Zorla tutuyor değil mi seni? Neyle zorladı annem seni söyle korkma," dedi annem saçlarımı öperek. Ben dudaklarımı birbirine sıkıca bastırırken dolan gözlerimi arkamızda duran ve soğuk bakışları zoruma giden babama doğrulttum. "Anne ne diyorsun, yok öyle bir şey," dedim annemi inandırmaya çalışarak. Annem benden ayrılıp yüzümü ellerinin arasına aldı. "Sen benim kızımsın, ben bilemeyeceğim mi senin neyin olduğunu? Senin umutların yok annem, çalınmış onlar. Söyle hadi bana annecim, neyle zorladı seni?" "Ooo annecim hoş geldiniz..." arkamızdan gelen ses ile ikimizin de gözleri orayı buldu. Oktay salona giden kapıya dayanmış alayla bizi izliyordu. "Yürü Ada gidiyoruz," dedi annem Oktay'ı görmezden gelerek ve beni elimden tutup çekiştirdi. "Aşk olsun anne, küs müyüz?" Dedi utanmazca Oktay. "Bana bak lan," dedi babam Oktay'a ithafen. "O çeneni kırmadan önce kapat!" Babamın siniri sesinin tonundan belli oluyordu. Oktay araya giren babam ile gülen ifadesini sildi. "Aşk olsun babacım," dedi arsızca. Gerilmekten tüm vücudum sızlarken Oktay'ın arkasından çıkan Elif Hanım ve Andaç Bey ile yutkundum. Annemin yüzümü tutan elleri aşağı düşünce gözlerini Elif Hanıma dikti. "Hoş geldiniz," dedi Elif Hanım ve boğazını temizledi. Anlamadığım bir şekilde bulunduğumuz ortam gerilmişti. "Başın sağ olsun," dedi annem Elif Hanım ile daha önce tanışıyormuş gibi ve garip ki ses tonunun buz gibi olması da bir o kadar iki yabancı gibiydi. "Tanışıyor musunuz?" dedi Andaç Beyde benim düşündüğüm gibi düşünmüş olacak ki. Onun da gözleri sessizce annemin arkasında duran babamdaydı. Cidden ne oluyordu burada? "Sağ ol İpek," diyen Elif Hanım bize bu sorunun cevabını vermişti. "Size ne diyelim, tebrik mi edelim?" Gözleri beni bulan Elif Hanımın ses tonu iğnelercesine beni hedef almıştı. Annem de bunu sezmiş olacak ki kaşları havalandı. "Başın sağ olsun Elif," diyen babam Elif Hanıma bakmadan gözlerini bana çevirdi. "Tebrike gerek yok çünkü biz kızımı alacağız." Babamın bu net tavrı ile gözlerim dalga geçercesine gülen Oktay'a çevrildi. "Pislik herif! "Bence hep birlikte oturup konuşalım ve çocukları dinleyelim değil mi hayatım? Hem bak tanışıyormuşsunuz da," dedi Andaç Bey ondan beklenmeyecek bir anlayışla. Sahi nereden tanışıyorlardı onlar? "Gerek yok biz kızımızı alıp gidelim," dedi annem çatık kaşları ile. "Hadi Ada." Gözlerim tekrar Oktay'a kayınca gidersem pek hayırlı şeyler olmayacağını görebildim yüz ifadesinden. "Anne, burası benim evim artık," dedim ağlamamaya çalışarak. "Biz Oktay ile mutluyuz hem." Annem bana kolumu tuttu ve sıktı. İstemsizce yüzüm buruştu. "Kızım sen delirdin mi, Oktay kim? bu adam iki gün önceye kadar bizim hayatımız da bile yoktu Ada kendine gel!" Annem kolumu bıraktı ve babamın koluna yapıştı. "Akın sende bir şey de bu kız iyi değil!" dedi annem yakınırcasına benden. Babam ise mavi harelerini bana dikmiş sessizce bana bakıyordu. En ufak bir açığımı bile yakalayabilecek olan babam ile yüz ifademi sabit tutmaya çalıştım. Babamın dudağı alayla kıvrıldı ve gözlerini Oktay'a çevirdi. "Kızımı her ne ile tehdit ettiysen bulacağım," dedi babam gülerek. Sinirini zapt etmek istiyor gibiydi. "Bulduktan sonra kaç lan," diyen babam bana son bir bakış attı ve hemen ardından annemin elini tutup dış kapıdan çıktı. Onlar çıkarken annemin gözleri dolu dolu bende idi ve istemsizce bu canımı çok yaktı. Annem ile babamın öylece gitmesi zoruma giderken ağlamamak için kendimi sıktım ve gözlerimi başka tarafa çevirdim. "Nereden tanıyorsun onları?" dedi Elif Hanıma bakarak Andaç Bey. Sanki babamın, oğlunun benim ile tehdit ile evlendiği doğalmış gibi o konuyu atlayıp nereden tanıştıklarının üzerinde durmuştu. Açıkçası bende merak ediyordum nereden tanıştıklarını. Elif Hanımın yorgun gözleri benim üzerimde dolandı ve omuz silkti. "Babası ve dayısı üniversiteden arkadaşım. Oradan tanışıyoruz," dedi ismimi söyleme gereği bile duymadan gözleri ile beni işaret ederek. "O kadar mı?" dedi Andaç Bey gözlerini kısarak. Başka ne olabilirdi ki yani? "O kadar..." *** Elimde ki fotoğraf makinesinin filmini koyarken gözlerimle etrafı taradım. O adamları tekrar rahatça kapıda dikilirken gördüm. Oktay'dan zar zor izin almıştım buraya gelebilmek için ve o da adamlarını peşime takmış stüdyoya kadar girmişlerdi. Çekim alanında bile onların gözetiminde olmam delirmenin eşiğinde bırakmıştı beni. Buna da şükür, bu da olmayabilirdi. O ruh hastasından beni zincire bile vurması beklenirken bu çok insancıl bir hareketti. Ben derin bir nefes alıp mankeni çekmek üzere Tolga abinin yanına gittim. "Başlayalım mı abi?" dedim onun onayı için. "Başlarız da Ada bu ne?" dedi Tolga abi adamları işaret ederek. "Paşa torunu musun sen kızım korumalarla geziyorsun?" "Abi vallahi öyle değil," dedim utançla. Yerin dibine girseydim daha iyiydi doğrusu. Bir patronum kalmıştı zaten bu rezilliği görmeyen. "Görebiliyorum," dedi o da aynı şekilde parmağım da ki yüzüğe bakarak. "Sen git ikinci makyaj odasından hazırladığım ayakkabıları getir hadi," dedi Tolga abi. "Abi benim işim değil ki bu?" dedim istemsizce. Patronu ile böyle konuşmayan da kendine ben patavatsızım demesin. "Ben sen getir istiyorum Ada, hadi oyalanma." Daha fazla uzatmadan makineyi ona verdim ve dönüp arkamı makyaj odalarının olduğu koridora ilerledim. Tolga abinin dediği ikinci makyaj odasının kapısını açıp içeriye girdim ve ayakkabılara doğru ilerlerken birden kapı kapandı ve aynı saniye kolumdan tutulup kapının arkasına çekildim. Çığlık atmama bile vakit kalmadan ağzımı kapatan eller ile şaşkınlığım ve korkum artarken gördüğüm yüzden sonra hepsi uçup gitti. Korkudan deli gibi çarpan kalbim bu sefer heyecandan daha büyük bir hızla çarpmaya başladı. Dibimde ki Ali Esat ile yutkundum ve gözlerime diktiği gözlerini görmemek için gözlerimi kaçırdım ondan. "Evlendim ben deyip benden kurtulabileceğini mi sandın?" dedi Ali Esat ellerini ağzımdan çekerek. Burnuma buram buram gelen kokusu ile derin bir nefes almak istedim, bu kokuyu içime çekmek istedim ama yapamadım. "Ne yapıyorsun sen ya? Ne işin var burada?" "Ne işin var burada mı? Sence!" Ali Esat'ın sesi sert bir tona ulaşınca yutkundum. "Ne ile tehdit ediyor seni? Bir şey oldu değil mi, elinde sana karşı koz olarak kullanacağı bir şey var değil mi?" Hepiniz mi zekisiniz be! Tüm aile her şeyi su gibi biliyor ama benim red etmem tutuyordu onları. "Ali Esat, evlendim ben ve ortada tehdit falan yok." tehdittin ağa babası var ortada Ali Esat ama elim kolum bağlı. İç sesimde ki cesareti dışarı çıkarmayı çok isterdim şu anda. "Seni biraz," Diyen Ali Esat kolumu tuttu ve beni kendine daha çok çekti. Burun buruna geldiğimizde gözlerimi zorlukla gözlerinde tuttum. "Seni en ufacık bile tanıyorsam iki günlük adamla evlenecek değilsin. Sevdiğini yarı yolda bırakacak da değilsin ve hatta gözlerinde kendimi gördüğün kadar eminim beni sevdiğine." Beni tam senden vazgeçtiğim anda mı tanımaya karar verdin Aliş. Daha önce olsaydın olmazdı bunlar bende bundan eminim. “Kendini kandırıyorsun. Belki de çok zoruna gitti seni bırakıp başkası ile evlenmem inanmak istemiyorsun, “dedim umursamaz bile tavırla. Bu beni pataklamak istemem de İkizler olmama dahil mi? Ali Esat'ın gözlerinden sinirlendiği çok net anlayabiliyordum. Fazla ileri gitmiştim ama dışarı da Oktay'ın adamları varken burada bile olmam tehlikeliydi. Gitmem lazımdı, gelirlerdi şimdi biliyordum. "Ne olacak şimdi nefret mi edeceğim senden?" Ali Esat'ın gözleri dudaklarıma kayınca yutkundum. Bir Yasak Elma'ya dönmediğimiz kalmıştı zaten, şu halimize bak. "O adamın kim olduğunu biliyorum Ada ve senin o adamın yanında kaldığım her saniye tehlikede olduğunu da biliyorum. O adam sırf benim yüzümden evlendi seninle adım gibi eminim," dedi Ali Esat kolumu bırakıp benden uzaklaşarak. Niye onun yüzünden benimle evlensin ki Oktay? Nereden tanıyorlardı birbirlerini? Bugün bu soruyu kadar çok sormuştum kendime. Bunların hepsi tesadüf olamazdı. "Nasıl bu kadar eminsin? Oktay niye senin yüzünden evlensin ki benimle?" dedim kaşlarım çatık bir halde. Sabrım kalmamıştı bu olanlara. Benim üzerimde dönen ama asla bilmediğim bir şeyler vardı ve sabrım kalmamıştı öğrenmek istiyordum artık. "Ne oldu hani seviyordun mutluydunuz? Seven insan şüphe eder mi?" Ben dudaklarımı aralayıp her zaman ki gibi rutin reddimi edecekken odanın kapısı çalındı ve aynı saniye korku ile kapıya dayandım. "Ada Hanım içeriye giriyoruz efendim çok uzun sürdü gelmeniz," dedi koruma görünümlü Oktay'ın istihbaratçılarından biri. Korkudan nefesim boğazıma takılırken gözlerim Ali Esat'a döndü. "Bir şey yap!" dedim ne yapacağımı bilmeyerek. Ali Esat çok rahat bir şekilde kollarını göğsünde bağlamış beni izliyordu. "Ne duruyorsun bir şey yap! Niye girdin ki buraya ya niye!" "Şimdi gideceğim ama Ada seni iki saat içinde evde görmek istiyorum. Benim evimde! Ha olur ya gelmezsin, gelirim o evden seni kendim çıkarırım," diyen Ali Esat kapının vurulmasına aldırmadan bana doğru yaklaştı ve yüzümü ellerimin arasına alıp dudaklarını alnıma bastırdı. “Ben cevabı mı aldım Ada kız..." Gözlerim kendiliğinden kapanırken kalbim ağzımda atıyordu korkudan ve heyecandan. Ali Esat'ın benden uzaklaşması ile gözlerimi araladım ve yutkunarak ona baktım. O ise bana bakmadan arkasını dönüp açık cama doğru ilerlemeye başladı. Camdan dışarıya atlayınca ellerimle ağzımı kapadım. İkinci kattaydık öldürmezdi ama düştüğün takdirde kolunu bacağını kırardı. Kalbimin çarpıntısını bir umut durdurabilmek için elimi sol tarafıma götürüp koydum. "Ada Hanım kapıyı kırıyoruz," Diyen Koruma ile hızla kapının arkasından çıktım. "Geliyorum! Üzerimi değiştirmem gerekti gidin," dedim kendimi kurtarmak için ve duyacağım cevabı beklemeden cama koşup aşağı baktım. Görünür de Ali Esat yoktu. İyi miydi? Bir yerine bir şey olmamıştır değil mi? Adam bordo bereli Ada, ikinci kattan atlayıp komaya girecek değil ya. İç sesime hak vermeliydim, bazen mantıklı olabiliyordu kendisi. Tüm bunlar bir yana nasıl gidecektim ki Ali Esat'ın yanına? Bu adamları atlatamazdım bile. Beni mecbur bıraktığın şeye bak Ali Esat. *** • Balın • Kulağımda ki kulaklığı çıkarmış merdivenlerden inerken ev halkının salonda olduğunu anladım duyduğum seslerden. "Şimdi ne olacak?" "Dur bakalım Aslı'm hemen umutsuz olma, elbet bir yolunu bulacağım." "Baba öyle de bu kâğıt geldiyse çok uzun sürmez eve de gelmeleri." "Hepsi benim yüzümden," Diyen annem ile adımlarımı hızlandırdım. Konu her ne ise bizimkilerin sıkıntılı çıkan sesine istemsizce kaşlarım havalandı. Salona girdiğimde annemi ikili koltukta otururken gördüm başını ellerinin arasına almıştı. Babam ayakta elinde bir kağıt ile dikilirken abim de tekli koltukta oturuyordu. "Baba?" dedim anlamaya çalışarak ne olduğunu. Yüz ifadeleri bana yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlatıyordu resmen. "Ne oluyor?" Annemin gözleri bana dönünce annem derin bir nefes aldı. "Gel kızım," dedi annem yanını göstererek. Babam gözlerini kâğıttan ayırıp bana baktı ve bende gidip annemin yanına oturdum. "O ne?" dedim babamın elinde ki kâğıda bakarak. Annemin elini sırtımda hissettiğimde ona baktım. "Özür dilerim yavrum," dedi annem titreyen sesi ile. "Ben bu işin peşini bıraksaydım bunlar olmayacaktı," dedi annem pişmanlık içeren bir tonda. "Aslı kendine eziyet etme, sen doğru olanı yaptın," dedi babam annemin karşısında ki koltuğa oturarak. "Ne oluyor Allah aşkına?" benim sesim sabırsız çıktığında bakışları tekrar bana döndü üçünün de. "Battık Balın..." Abimin dediği iki kelime komiğime gitmişti istemsizce. Battık mı? Güzel şakaydı doğrusu. İstemsizce gülmeye başlamıştım onların garip bakışlarının altında. "Güzel şaka," dedim mırıldanarak. Nasılsın batardık Allah aşkına. Biz kendi kendine ayakta kalan bir işletmeydik. O kafe dedemden babama kalmış ve babamda sırf baba yadigârı diye işletiyordu nasıl batardık? "Balın, şaka değil..." abim derin bir nefes aldı ve babamın elinde ki kâğıdı gözleri ile gösterdi. "İcra mektubu o." abim ve babamın o ciddi yüz ifadesi gerçekten de şaka yapmadıklarını anlamama yetmişti. Gözlerimi anneme çevirdiğimde onun da sessizce ağladığını gördüm. “Nasıl?" dedim içime kaçmış bir ses ile. "Benim yüzümden. Bir dava var ve bu davada karşı taraf epey hatırı sayılı biri cemiyette. Beni tehdit etmişti davayı bırakmam için ama ben dinlemedim onu. Belli ki o da yapacağını yaptı. Sudan sebeplerden kafe borç batağına battı, eve de haciz geldi." Annem tekrar yüzünü ellerinin arasına aldı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Annemin dedikleri ile Dudaklarım şaşkınlıktan açılmıştı." Gelecek mahkemeye iki ay var." annemin ses tonu bunu bize söyler gibi değildi, daha çok kendi ile konuşuyor gibiydi. "Aslı vazgeçme," dedi babam anneme. "Doğru bildiğinden şaşma biz öyle ya da böyle ayakta kalırız. Hem bir şekilde halledeceğim her şeyi siz düşünmeyin." "Ne yapacağız peki Onur? Elimiz kolumuz bağlı nasıl olacak? Hem benim yüzümden oldu her şey ya." Annem kendini suçlarken babam oturduğu yerden kalktı ve bize doğru gelip orta sehpaya oturdu. Babam annemin yüzlerini elleri arasına aldı gülümseyerek. "Halledeceğim dedim Aslı'm. Hem annemlere gideriz şu işi çözene kadar," dedi babam çözüm sunarak. "Anneannemler de var, hem oraya gidersek daha iyi olur," dedi abim de ışıl ışıl gözleriyle. Aklına yine ne gelmişti acaba da bu kadar gülüyordu haylaz pırıltılarla. "Sonuçta iki evde bizim sayılır," dedim bende annemi rahatlatmak için. "Neyse ki banka da birikimim var bizi idare eder," dedi annem de. "Ona şimdilik dokunmayalım," Diyen babam yerinden kalktı. "Gidip ne yapabileceğimize bir bakayım." "Bende geleyim..." Annem yerinden kalkarken babam kafasını iki yana salladı. "Sen istersen ara bizimkileri durumu anlat Aslı. Kendini bugün yeterince perişan ettin yavrum." *** Babamın evden gitmesinin üzerinden saatler geçmişti. Annem sadece dayımları arayıp durumu anlatınca dayımlarda anneanneme durumu belli etmeden bize gelmişlerdi. Sadece dayımlar değil Akın amcamlar da gelmişti. Her ne kadar Ada'nın olayı onları yıksa da soluğu bizde almışlardı. Aile olmak böyle bir şeydi sanırım. Her daim ve her koşulda yan yana olmak aile olmanın en önemli kuralıydı. "Onur'a da aferin! Kendi başına gidiyor aklının estiğinde eşek başı mıyız biz burada!" Kenan dayım salonun ortasına dikilmiş bağırırken annem sessizce ağlıyordu. "Kenan sus artık kızın halini görmüyor musun?" Yeşim teyzem annemin sırtında elini dolaştırdı destek olmak için. "Madem bir tehdit vardı ortada bize gelecekti söyleyecekti! Karı koca akıllarının estiğini yapmışlar!" Kenan dayım sinirle bağırmaya devam ederken hepimiz suspustuk bu sırada. Ne diyebilirdik ki zaten olan olmuştu ve bağırıp çağırma ile de düzelecek gibi değildi. "Sen bir sakin olsana kardeşim," Diyen Akın amcam gözlerini bize çevirdi. "Hadi Balın annene su getir bir bardak," Diyen Akın amcam ile kafa salladım ve yerimden kalktım. "Abi, olan olmuş nasıl düzeltiriz ona bakalım..." Kaan amcamın sesini duyduğun sırada dış kapı çaldı. Mutfağa giden adımlarım yön değiştirdi ve kapıya ilerledim. Dış kapıyı açtığım anda karşıma çıkan iki polis ve arkalarında duran takım elbiseli adam ile yutkundum. "Onur Cebeci ve Aslı Cebeci?" diye soran polis memuru ile zorlukla dudaklarımı araladım. "Kızlarıyım..." “Elimizde evi boşaltacağınıza dair belge var küçük hanım aileni çağırır mısın?” Vücudum kaskatı kesilirken gözlerimi kırpıştırdım bir umut kâbustur diye belki. Gayet ciddi ifadeleri ile bana bakan adamların çok kısa süre içerisinde kabus olmadığını anlayabilmiştim ne yazık ki. Ben yutkundum ve adamları kapıda bırakıp salona ilerledim. Salonunun kapısında durduğum da içime kaçan bir ses ile konuştum. "Kapıda polis varda," dedim titreyen sesimle. "Evi boşaltmalıymışız..." Dokunsan ağlayacak gibiydim ben ve annemin sözlerimden sonra bir kat daha yıkıldığını görünce gözlerimden akan yaşlara engel olamadım sonunda. Yaşlar kendiliğinden akarken dayımlar aynı anda kapıya doğru ilerlediler. Annem İpek teyzemlerin yardımı ile yerinden kalktı ve o da kapıya ilerledi yavaş adımlarla. Hepimiz kapıda yerimizi aldığımız da polis elinde ki belgeyi uzattı En yakınında olan Kaan dayıma. "Kanunlar gereğince evi boşaltmanız lazım beyefendi." "Bakabilir miyim," Diyen annem dayımın elinden kağıt parçasını aldı ve gözlerini gezdirdi. Annem belgeyi incelerken dayımlar polislerle konuşuyor onlara laf atmaya çalışıyorlardı. "Belge gerçek ama," dedi annem çatık kaşları ile ve tüm ilgisini adamlara topladı. "Bu imkânsız, bu ev eşimin teyzesine ait bizden bunu isteyemezsiniz," dedi tekrar annem. Anlam vermeye çalışıyordu sanırım ne olduğuna dair. "Aslı Hanım, eşinizin teyzesi Akif Bağcı'ya evi satmış ve ev sahibi de çıkmanızı istiyor. Eşinizin Akif Beye saldırması sonucu bizim gelmemiz gerekti," dedi polis memuru. Babam bu adama mı saldırmıştı? Annem babamın lafını duyunca bir kaç adım daha öne çıktı. "Kocam nerede?" "Eşinizi göz altına almak durumunda kaldık ama zorluk çıkartmazsanız Akif Bey şikayetini geri alacağını söyledi." Polis memuruna doğru atılan Demir amcamı Akın amcam tuttu ve geriye çekti. "Bu insanlara Bir anda çık deyip kenara çekilemezsiniz. Siz adaleti böyle mi sağlıyorsunuz?" "Balın beyefendi biz bize söyleneni yapıyoruz. Evi boşaltmanız istendi ve değerli eşyalara ise haciz getirildi lütfen zorluk çıkartmayın," Bize bunları söyleyen polis memuru annemin elinden belgeyi geri aldı. "Lütfen zorluk çıkarmayın ve bir haftaya evi boşaltın." Polis memuru bir kaç şey daha söyleyip gittiğinde evde bir ölüm sessizliği hakim olmuştu. Herkes koltuklara oturmuş sessizce yeri ve bir değişiklik yapıp duvarı izlerken annem bir nefes çekti içine."Onur'u çıkarmamız lazım hemen." Annem ayağa kalkınca önce sağ sola gitti ve daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi yerinde durup düşündü. "Davadan çekilmem lazım ayrıca. Nasıl böyle oldu ya her şey," Diyen annem haline yanarken dayımlar çoktan ceketlerini giymişlerdi karakola gitmek için. Hayatımız nasıl birden böyle alt üst olabilmişti?

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kalbimin Derininde

read
7.0K
bc

HÜKÜM

read
123.8K
bc

Leyl Tutkusu

read
300.4K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.7K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
12.3K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.6K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
7.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook