20

657 Words
Günler birbirini kovaladı. Grup artık ayrılmaz olmuştu. Ders aralarında kantinde buluşuyor, bazen birlikte okula gidiyor, bazen de akşamları film geceleri yapıyorlardı. Bora her geçen gün Elif’e biraz daha bağlanıyordu. Onun kahkahası, saçlarını geriye atışı, konuşurken ellerini kullanışı… Hepsi, fark ettirmeden içine işliyordu. Ama iş “açılmaya” gelince, dili tutuluyordu. Oysa Emre çoktan cesaret etmişti. Bir gün kantin çıkışında, Suna’ya dönüp gayet sakin bir sesle, — “Ben senden hoşlanıyorum,” demişti. Suna sadece gülümsemişti. — “Akışına bırakalım,” diye karşılık vermişti yumuşacık bir tonla. O günden beri Emre, “akışın” ne hızla aktığını anlamaya çalışıyordu. Ders uzamıştı. Gün ışığı kampüsün taş duvarlarına solgun bir sarı bırakmış, ağaçların gölgeleri yavaşça uzamaya başlamıştı. Elif çantasını omzuna asıp koridordan çıkarken, merdivenlerin başında tanıdık bir siluet gördü. Elinde kahvesi, sırt çantası omzunda, dalgın dalgın yere bakan Bora. — “Yine mi bekliyorsun?” dedi gülümseyerek. Bora başını kaldırdı, bir an ne diyeceğini bilemedi. — “Yok, şey… tesadüf oldu.” Elif kaşını kaldırdı, alaycı bir ifadeyle, — “Tesadüf ha? Tesadüfün adı Bora olmuş o zaman.” Birlikte merdivenleri inip otoparka yürüdüler. Kampüs sessizdi, rüzgar ağaç yapraklarını hışırdatıyordu. Arabaya bindiklerinde ikisi de susuyordu. Motorun uğultusu dışında tek bir ses yoktu. Bora direksiyona kenetlenmiş gibiydi; ne konuşabiliyor, ne de susmayı becerebiliyordu. Elif farkındaydı; o sessizliğin içinde bir şey birikiyordu. — “Bir şey mi oldu?” diye sordu sonunda. Bora derin bir nefes aldı. — “Elif… ben galiba artık bunu içimde tutamıyorum.” Elif başını çevirdi, şaşkınlıkla baktı. — “Neyi?” Bora’nın sesi titredi ama gözleri kararlıydı. — “Seni. Her gördüğümde, her konuştuğumuzda, her kahkahana denk geldiğimde… aklımı kaybediyorum. Ders bahanesiyle, kahve bahanesiyle, hatta yağmur bahanesiyle seni görmeye çalışıyorum.” Elif’in kalbi hızlandı. Dudakları aralandı, ama kelimeler gelmedi. — “Bora…” — “Biliyorum, belki erken. Ama artık söylemeden duramıyorum.” Gözleri Elif’in gözlerine değdi. — “Ben senden hoşlanıyorum, Elif.” Bir an sessizlik oldu. Dışarıda güneş batıyordu; yol turuncuya dönmüş ışıklarla parlıyordu. Elif, bir süre sessiz kaldı. Sonra kısık bir sesle, — “Seninle konuşmak hep kolaydı… ama şu an ne diyeceğimi bilemiyorum,” dedi. Bir anda derin bir nefes aldı, gözlerini yoldan ayırmadan, — “Kenara çek,” dedi aniden. Bora şaşırdı. Ya şimdi iner, ya bir daha konuşmaz… Elleri direksiyonu öyle sıkmıştı ki, parmak uçları bembeyaz olmuştu. Arabayı kenara çekti. Elif yavaşça döndü, Bora’nın yüzünü kendine çevirdi. Bir şey demeden yanağına küçük ama sıcak bir öpücük kondurdu. — “Galiba duygular karşılıklı,” dedi usulca. Bora tek kaşını kaldırdı, gülümsemeden edemedi. — “Galiba mı?” Elif utangaç bir gülümsemeyle başını öne eğdi. — “Tamam… duygularımız karşılıklı,” dedi, neredeyse fısıltıyla. Bora, ellerini yavaşça Elif’in yüzüne götürdü. Yanaklarını okşarken, kısık bir sesle, — “Ben de öpebilir miyim?” diye sordu. Elif başını hafifçe salladı. Bora yavaşça eğildi, Elif’in yanağına uzun, sıcak bir öpücük kondurdu. Kısa ama unutulmaz bir an… Sonra derin bir nefes aldı, gülümseyerek direksiyona döndü. — “Hiç bitmesin istiyorum ama… hadi, seni eve bırakalım.” Evin önüne geldiklerinde Bora, arabadan inerken Elif’in elini tuttu. Kapıya kadar yürürken de bırakmadı. Elif dönüp teşekkür edecekken, Bora yeniden yanağına eğildi. — “Yarın sabah görüşürüz, güzelim,” dedi fısıltıyla. Elif’in kalbi bir an yerinden çıkacak gibi oldu. Bora uzaklaşırken, o hâlâ olduğu yerde, sessizce gülümsüyordu. Kapıdan içeri girdiğinde, salonun ışığı açıktı. Mert, Bilge ve Suna’yla oturmuş, bir şeyler izliyordu. — “Geldin mi bacım?” dedi Mert, sırıtarak. Elif’in yüzündeki tebessüm, abisinin gözünden kaçmadı. Ama Elif cevap vermeden geçip mutfağa yöneldi. O akşam yemekte Mert bombayı patlatmıştı: — “Şirket İstanbul’da bir şube açıyor. Bir süre burada kalacağım.” Elif şaşkın bir bakış attı. — “Ne? Bundan benim niye haberim yok?” Ama Bilge’nin gözleri parlamıştı bile. O günden sonra da sık sık eve uğrar olmuştu. — “Ha bu uşakları kontrol etmem gerek!” diye takılıyordu gülerek, Bora ve Emre’ye laf atarak. Ama Elif biliyordu… aslında bahaneydi bunlar. Mert’in gelişi, Bilge’ye duyduğu ilgiden başka bir şey değildi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD