Ebru bu durumdan hoşlanmasa da mecburen binmek zorunda kaldı. Koltuğa oturduğunda fazlasıyla gergindi.
'Doğrusunu söylemek gerekirse bugün beni şaşırttınız'
Bakışlarını genç adamın kusursuz yüz hatlarında, sık ve kıvrık gür kirpiklerin altındaki siyah gözlere çevirdi.
'Öylemi?' Diye sordu masumca.
'Sizin bu kadar azimli ve dayanıklı olacağınızı tahmin etmemiştim. Bu hoşuma gitti.'
Duyduğu iltifatı gülümseyerek geçiştirdi.
'İşim söz konusu olduğunda zor bir adam olduğumu kabul ediyorum ama normal zamanlarda daha farklı bir adamım. Umarım zamanla tanır ve anlarsın beni.' Gerginlikten ne diyeceğini bilemedi ama Tahir pes edecek gibi durmuyordu.
'Sevgi gördüğüm kadarıyla sizden çok hoşlandı.'
'Evet bende onu çok sevdim harika bir kardeşiniz var.' Tahir onu konuşturmayı başardığı için memnundu.
'Öyledir. Bazen patavatsız olabiliyor ama insan alışıyor zamanla.'
Ebru'nun suskunluğu üzerine konuşmaya devam etti 'Evi beğenmişsinizdir umarım.'
Genç kız acıyla gülümsedi. 'Eviniz gerçekten çok güzel Tahir Bey. Daha önce kaldığım yerlerin yanında adeta saray kalıyor.' Çekinerek aklını kurcalayan soruyu sordu
'O eşyalar benden önceki kiracıya mı aitti acaba?'
Dudakları düz bir çizgi halini alan adama baktı. 'Aslına bakarsanız arada sırada kafamı dinlemek için kullanıyordum orayı. Kendi zevkime göre dayayıp döşedim. İtiraf etmeliyim ki hiç kiraya vermedim. Sizin ev aradığınızı duyunca aklıma orası geldi.'
'Desenize sizi evinizden etmişim.'
'Tam tersi. Çok sık kullanmıyordum zaten. Sizin işinize yaramasına sevindim. Böylesi daha iyi oldu'
'Tekrar teşekkür ederim Tahir Bey. Beni çok büyük bir yükten kurtardınız.'
'Ne demek her zaman yardıma hazırım.'
Araba binanın önünde durduğunda Tahir davet edilme ümidiyle yanıp tutuşuyordu.
Ebru'nun dönüp 'Çok sağ olun. İyi akşamlar.' Demesiyle yaşadığı hayal kırıklığını yüzüne yansıtmamaya çalıştı.
'Her zaman emrinizdeyim. Size de iyi akşamlar.'
Evine girdiğinde ilk işi üzerini değiştirmek ve makyajından kurtulmak oldu. Evin içinde rahat olmayı seviyordu. Hemen eşofmanlarını giydi ve saçını atkuyruğu yaptı. Mutfağa girdi dünden kalan mantarlı tavuk sote ve pilavı buzdolabından çıkarıp ısıttı. Karnını doyurduktan sonra biraz kestirmek için kanepeye uzandı.
Birkaç saat uyuduktan sonra kalktı ve evrak çantasından çıkardığı dosyalara göz attı. Mutfaktaki masanın üzerini boşaltarak çizim kağıtlarını yerleştirdi. Yorgunluğunu üzerinden atmış kendini dinç ve enerjik hissediyordu. Bunu da çizdiği taslaklara çok güzel yansıtmayı başardı.
Artık iş hayatına alışmıştı ve severek gidip geliyordu işine. Günün ilk ışıklarıyla gözlerini açtı ve hemen duşa girdi. Saçları uzun olduğu için kurutması biraz zamanını aldı. Bugün saçlarını örecekti. Siyah eteğin üzerine giydiği gülkurusu gömlek ile çok hoş görünüyordu. Aynadaki görüntüsüne beğeniyle baktı. Nedense bugün daha güzel görünmek için ayrı bir çaba içindeydi.
Uygun tonlarda yaptığı hafif makyajı da bitirince sonunda hazırdı.
Evden çıkmadan önce annesini aradı onun hayır duasını aldıktan sonra otobüsüne binip iş yerine geldi. Tanıdığı birkaç kişiye selam vererek asansöre yöneldi. Tam binmişti ki aceleyle koşup asansöre yetişmeye çalışan birini görünce, asansörü bekletti.
'Çok teşekkür ederim' Dedi genç adam.
'Rica ederim' Diye karşılık verdi ona.
'Siz yenisiniz sanırım. İlk defa görüyorum sizi.'
'Evet geçen hafta işe başladım.'
'Hayırlı olsun. Ah bu arada ismim Burak. Muhasebe bölümünde çalışıyorum.'
'Bende Ebru. Tahir Beyin yanında çalışıyorum.' Adamın uzattığı eli sıktı. Çekinerek baktı ona. Yosun yeşili gözleri, beyaz teni, sarıya çalan saçları ve sevimli bir yüzü vardı adamın. Orta boylu ve kalıplıydı.
Asansör Burak'ın ineceği katta durduğunda kapılar açıldı. 'İyi çalışmalar. Umarım tekrar görüşürüz Ebru Hanım.'
'Teşekkürler. Size de iyi çalışmalar.'
Burak çıkarken Tahir bindi asansöre. Yüzü asık ve kaşları çatıktı.
'Günaydın Tahir Bey.'
'Günaydın!' Zoraki söylenen bu söz karşısında, genç kız gününün hiçte iyi geçmeyeceğini anlamış oldu. Adam tersinden mi kalkmıştı ne? Sabah sabah yüzü sirke satıyordu.
Asansörden indiler ve odalarının önünde durdular. Bütün gece hazırlanmış ve bunu sunmak için sabırsızlanıyordu.
'Hemen gelmemi ister misiniz Tahir Bey?'
'Hayır, ben çağırmadan gelme.'
Neşesi bir anda solan Ebru 'Peki efendim' diyerek odasına girdi.
Öğle yemeğine kadar çağırmasını bekledi, fakat adamdan hiçbir ses çıkmadı. Sekreter Ayşenur ile beraber öğle yemeğine çıktı. Yemekten döndüğünde hemen işinin başına geçti. Tahir'in onu çağırmayacağını düşünmeye başlamıştı ki dahili telefonu çaldı. Arayan Ayşenur'du.
'Tahir Bey seni çağırıyor Ebrucuğum.'
'Sinirli miydi?'
'Sesi sakin gibi geldi ama ona belli olmaz.'
Dosyalarını kucakladığı gibi soluğu Tahir'in odasında aldı. Genç adam yine çizim masasının başındaydı.
'Gelmeniz neden bu kadar uzun sürdü?'
Ebru zoraki yutkundu. 'Ben farkında değilim özür dilerim.'
'Dünkü heyecanlı ve hevesli kız bu gün yok mu yoksa?'
'Tam tersi. Geldiğimden beri beni çağırmanız için bekleyip durdum. Size gece hazırladığım çizimlerimi göstermek için can atıyorum.'
Tahir'in ilgisini çekmeyi başarınca genç adam masanın başından kalkıp onun yanına geldi. Karşılıklı duran tekli koltukları işaret etti.
'Buyurun oturalım. Neler yaptığınızı görmek istiyorum.'
Ebru heyecanı tavan yapmış bir halde oturduğunda Tahir'de onun karşısında yerini aldı.
'Sizi dinliyorum.'
Cesaretini toplayan genç kız heyecanla anlatmaya ve yaptığı çizimleri göstermeye başladı.
Tahir o anda, Ebru'nun ne söyledikleriyle, ne de gösterdikleriyle ilgileniyordu. Onun heyecanı ve gözlerine yansıyan ışıltısı adeta büyülemişti kendisini. Meltem ile tartışırken nasıl da vahşi bir kaplan gibiydi. Şimdi ise karşısında azimli ve kendinden emin bir kadın duruyordu.
Kızdan bir yumuşama görse anında harekete geçecekti ama Ebru hiç pas verecek gibi durmuyordu. Dün onun beğeni dolu bakışlarını yakaladığında, tamam oldu bu iş diye sevinmişti. Fakat akşam onu evine bıraktığında, evine davet etmeyişiyle hayalleri suya düşmüştü.
Ne istiyor olabilirdi bu kız? Mutlaka onu yumuşatacak bir şeyler olmalıydı. Bedeninin kapılarını ona açacak bir yol olmalıydı. Ne ruhu, ne de duyguları önemliydi, şu an tek ilgilendiği kızın bedeniydi.
Neyden hoşlanıyordu acaba?
Güzel sözlerden mi?
Çiçek.
Belki değerli takılar.
Onun dikkatini nasıl çekebilirdi? Bunun hesabını yapar olmuştu.
'Çizimler hakkında ne düşünüyorsunuz?'
Ebru başını kaldırıp adama baktığında, onun gözlerini dikmiş bacaklarına bakarken yakaladı. Üst üste attığı bacaklarını düzelterek oturma şeklini değiştirdi.
Tahir sehpanın üzerinde açılmış olan kağıtlara baktı. Ebru'nun söylediklerini dinlememişti fakat çizimlerden anladığı kadarıyla iyi iş çıkarmışa benziyordu.
'Çizimler burada kalsın. Ben uygun bir zamanda daha detaylı incelerim. Ya da bakın ne diyeceğim. Henüz öğle yemeği yemedim. Neden bana yemekte eşlik etmiyorsunuz. Böylece daha detaylı konuşma imkanımız olur.'
Aklınla bin yaşa Tahir dedi içinden.
'Ben öğle yemeğimi yemiştim ama.' Diyerek itiraz etti.
'Olsun sende bana arkadaş olursun. İşle ilgili detayları anlatır bir şeyler içersin. Hadi hazırlan hemen çıkalım. Açlıktan ölüyorum.'
Ofisten çıktıklarında adamın bir metre uzağından yürümesi Tahir'in gözünden kaçmadı. Dedikodulara fırsat vermemek için bunu yaptığı aşikardı. Ne kadar ince eleyip sık dokuyan bir kızdı böyle.
Oysa Tahir rahat davranan bir adamdı. İnsanların ne düşüneceğini umursamazdı.
Otoparka indiklerinde centilmenlik yaparak, kızın binmesi için arabanın kapısını açtı. Ebru koltuktaki yerine otururken, Tahir'in arabanın önünden dolanıp şoför koltuğundaki yerini almasını izledi.
Adamın her hareketinden özgüven fışkırıyor diye düşündü. Ne kadar sarsılmaz bir karakteri vardı. Siyah gözlerin kendisine çevrilmesiyle, ona bakarken yakalandığı için yanakları kızardı.
'Şirkette olmadığımıza göre birbirimize adımızla hitap edebiliriz diye düşünüyorum.'
Bu öneriyi kafasında ölçüp tartan Ebru 'Özür dilerim Tahir Bey ama ben nasıl desem. Ne olursa olsun siz benim patronumsunuz ve size adınızla hitap etmek bana çok garip gelir. Bunu söyleyebileceğimi sanmıyorum. Aramızda ki sadece iş ilişkisi.'dedi kesin bir tonda.
'Ne yani iş ilişkimiz var diye arkadaş olamaz mıyız? Patronum olmasan seninle işim olmaz mı diyorsun?'
'Hayır efendim. Ben öyle bir şey demedim. Sadece aramızda ki resmiyetin tam da olması gerektiği gibi olduğunu söylüyorum.'
Tahir'in keyfi kaçmıştı yine. 'Şu an şirkette değiliz ve senin patronun değilim Ebru. Beni arkadaşın olarak görebilirsin.'
'Üzgünüm gerçekten, bu bana ters geliyor.'
Onu ikna edemeyeceğini anlayınca pes etti. 'Sana gerektiğinde iyi bir arkadaş olabileceğimi kanıtlayacağım Ebru. O zaman bana adımla hitap edeceksin anlaştık mı?'
'Peki nasıl isterseniz.'
'Nasıl istersen' diyerek düzeltti onu Tahir.
Ebru adamın dediğini tekrarlarken gülmemek için kendini zor tuttu.
'Nasıl istersen.'
'Bak çokta zor değilmiş değil mi Ebru?'
'Nasıl zorlandığımı bir tek ben biliyorum.'
Nedense içinde derin bir rahatlama hissetti genç kız. Yoksa bu adam düşündüğü gibi kadınların kalbini kıran, bencil, yalancı ve tek derdi yatak olan biri değil miydi? Belki de değişmişti kim bilir. Sonuçta Alev ile konuşmalarının üzerinden neredeyse dokuz ay geçmişti. Bu süre zarfında akıllanıp uslanmış olabilirdi.
Kendini onun yanında rahat hissedince vücudundaki bütün kasların gevşediğini hissetti. Meğer ne kadar da kasmıştı kendini.
'Gitmek istediğin özel bir yer var mı?'
Başını iki yana salladı 'Hayır yok. Dışarıda yemek yemediğim için, hiçbir yer bilmiyorum.'
'Aslına bakarsan çoğunlukla bende evde yiyorum. Özellikle akşam yemeklerinde mutlaka evde olmaya çalışırım. Seni ara sıra ailemle gittiğim restorana götüreceğim. Harika yemekleri var.'
Adamın keyfine diyecek yoktu. O anda ofisteki Tahir'den eser yoktu. Söylediği yere geldiklerinde çok nezih ve sade bir yerle karşılaştı Ebru. Bahsettiği gibi tam bir aile ortamıydı.
Anında masaları ayarlanmış ve yerlerini almışlardı. Tahir Erdem'e gösterilen ilgi ve alaka mükemmeldi.
'Burası rahmetli babamın en iyi dostuna ait.'
'Gerçekten çok güzel bir yer.'
İçinde tuhaf bir duygu hissetti Ebru. İkisinin de babaları vefat etmişti. Yaşasalardı ilişkileri nasıl olurdu acaba? Biri şoförün kızı diğeri de..... Sahi şirket acaba Tahir'e babasından mı kalmıştı? Yoksa babası başka bir iş mi yapıyordu?
'Sen bir de yemeklerini gör.'
'Aç olmadığıma üzüldüm ama bir sütlü kahve alabilirim.'
'Sözün olsun bir gün burada benimle yemek yiyeceksin'
'Peki söz.'
Tahir yemeğin ve içeceğin siparişini verdikten sonra masum ve çekingen duran kıza döndü. Saçlarını örmüş ve omzundan öne doğru bırakmıştı. Saten gömleğin üzerinden tam avuçlarına göre olan göğüsleri fazlasıyla iştah açıcı görünüyordu. bu düşünceyi anında silip attı.
'Evde yemekleri sen mi yapıyorsun?' diye sorarak sohbet ortamı oluşturdu.
'Evet. Kendi yemeğimi kendim pişiririm. Annem kadar harika bir aşçı olduğumu söyleyemem ama yine de güzel yemek yaparım.'
'Hmm umarım bir gün senin yemeklerinden yemek nasip olur.'
Koyu renk gözlerin altındaki gür kirpikler neşeyle ışıldadı. Bu adam bu kadar harika görünmeyi nasıl başarıyordu.
'İnşallah Tahir bey.
'Tahir de lütfen'
'Tahir.' Bakışları kesişirken Ebru aralarında aralarında büyük bir çekim hissettiğine yemin edebilirdi.
'Yok canım adam koskoca şirketin sahibi, benim gibi basit bir kızla ne işi olur.' Diyerek kendini azarladı.