Aslıhan'ın anlatımıyla...
“Sen bana şöyle güzel bir çikolata hazırla da akşam kız istemeye gideceğiz. Ondan keyfim yerinde. Bir de heyecanlıyım ki sorma kalbim yerinden çıkmak üzere. Akşama kadar nasıl sabredeceğim bilmiyorum. Sen paketi hazırlarken ben şu yandan çiçek işini de halledeyim olur mu?
Ellerim buz kesti. Kalbim atmayı bıraktı. Gözlerim dolmamak için savaş verirken ona bakakalmıştım. Dehşet içindeydim. Tam olarak suratına doğru OHA diye bağırmak istemem normal miydi mesela? Ne diyecektim? Ne yapacaktım? Nasıl davranmalıyım? Adımı bile unutacak raddeye gelmişken ne yapmam konusunda hiçbir fikrim yoktu. Şok olmak böyle bir duygu muymuş? Ona, onu ilk gördüğüm andan beri âşık olduğumu söylemeli miydim? 1 yıldır sırf senin aşkından kimseye yan gözle bile bakmadım mı demeliydim? Sahi neden bu kadar zaman beni görmesini bekledim ki? Görmedi işte, sevmedi. Şimdi başka gözlerin, ellerin ve kalbin mi talibi olacaktı? İçimde kıyametler koparken ben, sen akşam kız istemede utanıp kızarıp sevdiğine kaçamak bakışlar mı atacaktın?
Kapıda uzun uzun o kızın gözlerine bakıp sonra da usul usul onu inceleyecek miydin? Ne giydiği önemli olur muydu senin için? Çuval da giysen severim, beğenirim mi diyeceksin? Kahveni tuzsuz mu isterdin yoksa senden bana zehir bile olsa içerim diyerek tebessüm mü ederdin? Yüzük aldın mı peki, hemen takacak mısınız?
İhtimâller silsilesi beni adeta bir girdabın içine atmış, bizim için kurduğum bütün o hayallerin enkazında kalmıştım. Şimdi başka bir oyuncu gelmiş beni başrolden atıp kadro dışı bırakmıştı.
O hala benden cevap beklerken ben sesimi nasıl çıkaracağımı bile unutmuştum ki ne cevap vereceğimi bile düşünmüyordum. “Ben şimdi size en fiyakalı çikolatayı hazırlarım komiserim. Siz hiç merak etmeyin.” Dedi Sibel. O benden bir tepki beklerken Sibel’den gelen cevap ile kafasını tamam anlamında sallayıp dükkândan çıktı. “İyi misin Aslı, ne olur bir şey de kaldın öyle. Aslıııııı” deyip kollarımdan tutup beni kendine çevirip sarsıyordu.
Biliyordu, en başından beri bu aşkın tek dinleyicisi o olmuştu çünkü. Bu yüzden bu kadar endişeleniyordu. İçimde depremler varken dışarıdaki sarsıntılar artçı gibi geliyordu. “Ben bir hava alayım Sibel. Sen şey yap, dur burada. Gelen giden olur. Kız istemeye gidecek olan olur. Dükkân kilitli kalmasın şimdi. İnsanları mağdur etmeyelim değil mi? Geleceğim ki zaten hemen bir gideyim hemen gelirim.” Cevap vermesini bile beklemeden dükkândan çıktım hemen.
Hava kararmak üzereydi. Kulağımda kulaklık Emre aydın bana bilmem kaçıncı kez ‘HOŞÇA KAL’ diyordu. Bu benim 1 yıllık karşılıksız aşkıma olan vedamdı. Kafamın içindeki soruların yanıtları neydi? Hangisi doğru cevaptı? Öğrensem rahatlar mıydım, yoksa daha mı kötü olurdum? Mesela kimdi o kız? Âşık mı olmuştu o da, tıpkı benim gibi ilk görüşte. Ya da görücü usulü müydü? Annesi mi buldu yoksa kendimi? Aradığım cevapların hangisi canımı yakmayacaktı ki? Var mıydı öyle bir ihtimal? O kız benim kadar sevebilir miydi onu?
Kırılan kalbimi aldım koydum cebime. Daha da vermem kimselere. Zaten isteyen de yoktu ya neyse.
“Bende yoluma giderim! ezdirmem kendimi ama gezdirmem de gönlümü ! gider acımı çekerim.” Lanet psikolojim yüzünden dinlediğim depresif şarkı listem tam bugün içinmiş meğer. Sanki her söz benim için, her şarkı bugünüm için yazılmış gibiydi.
Zırlamak tabiri bu olsa gerek. Evet, yine bir benim olduğum bu tepede yalnızlığın ve en büyük acıların verdiği izinle zırıl zırıl ağlamayı kendime hak görmüştüm. Ama bu sadece bugünlüktü. Yarın Çetin benim için olmayacaktı. Gururum gönlü dolu olan birine bakmayı kendine yediremezdi. O yüzden bugün içimde ne varsa söküp atmalı ve önüme bakmalıydım.
Yağmur yağıyordu. Caddedeki ışıklar yanmış, trafikteki araçların farları yağmur damlalarını daha görünür kılmıştı. Ahh keşke şimdi bardaktan boşanırcasına yağsaydı. Sel misali beni de içine alıp götürse ne olurdu ki.
Yavaş yavaş ayaklandım. Eve gidene kadar yağmurun altında ağlamaya devam edebilirdim. Gözyaşlarım saklanmak zorunda değildi. Onlara eşlik edecek yüzlerce damla gökyüzünden geliyordu tam şu anda. Dileğim kabul olmuş deli gibi yağmaya başlamıştı bile.
Herkes bir hışım saklanmaya, bir yerlere sığınmaya çalışıyordu. Trafikteki araçlar ha bire kornaya basıyordu. Bana duran dünya onlara dönmeye devam ediyordu demek ki.
Bir tek ben kalmıştım caddede. Dükkân önüne sığınan insanlar, arabaların içindekiler tuhaf tuhaf bana bakıyorlardı farkındaydım. Yüzümde yalandan bir antidepresan gülümsemesi ile onlara bakarken aslında ağlıyordum. Hem de deli gibi. . Saçlarım ıslanınca ağırlaşmış, ucundan sular süzülüyordu. Sanki denize düşmüş gibi ayakkabılarımın içi dahi su doluydu. Ama ben hala yanıyordum.
“BÖYLE GİTME NOLUR
BÖYLE GİTME NOLUR
BİRAZ YANIMDA
OTUR DİYEMEDİM.
BAŞIMI YASLASAYDIM OMZUNA
AĞLASAYDIM
ÖPÜP KOKLASAYDIM
YAPAMADIM
YAPMADIM UTANDIM…”
Zaten benim ne haddimeydi ki sevmek, aşık olmak, karşılık beklemek.... Müstehak bana tüm bunlar! Ben bu dünyaya dert çekmekten başka ne için geldim ki sanki!
Bağıra bağıra son şarkıya da eşlik ettikten sonra kulaklığımı çıkardım. Müzik çaları kapattım. Cebime koyup diğer cebimden anahtarımı çıkardım. Eve dışarıdan dert getirmiyorduk. Annem üzülünce düşüp bayılıyordu. Onun için bütün dertlerimizi kapının önünde çıkarıyor, eve öyle giriyorduk. Sabah evden çıkarken unutmamışsak tekrar sırtımıza yüklüyorduk.
İçeride ses yoktu. Anlaşılan herkes odasındaydı. Telefonum titreyip duruyordu. Sibel defalarca aramış cevap vermeyince ise bir sürü mesaj göndermişti. Annemlere de onlara geçeceğimizi yazmış, geç kalırsam korkup endişelenmesinler diye. En sonunda dükkânı kapatıyorum diye haber ederek benden haber beklediğini yazmıştı. Neyin haberini vereceksem artık. Bilirdi o beni. En iyi o tanırdı zaten. Dertlerimin yükü ağır geldi mi alır başımı giderdim. Ağlar, bağırır çağırır, şarkılarla kendimi yükseltip o duyguların zirvesine çıkarıp bırakırdım kendimi. En dipten başlamak bana daha kolay gelmiştir.
Hiçbir zaman ortam olmamıştır. Ya hep ya hiç. Ya siyah ya beyaz. Griye hayatımda yer yok. Belki de olmadığı içindi bu baş ağrılarım, bu uykusuzluklarım…
Farkında olmadan buz tutmuşum meğer. Tir tir titrediğimi telefonu tutarken anladım. Yeni kıyafetlerle banyoya adımladım. Yarın yeni bir gün yeni bir ben olabilecek miydim acaba?