Şamil'in Sürprizi

2635 Words
Telefonu adamın suratına kapadığında Ela'nın ağzı açık bakakaldığını gördü. "Ne oldu?" diye sordu arkadaşına. "Ne olacak adama karşı daha nazik davranabilirdin Alev. Telefonu neden kapadın ki?" "Abartma Ela. Sadece tebrik etmek için aramış. Hemen yanlış fikirlere kapılma. Şamil Bey gibi birinin benimle ilgileneceğini sanmıyorsun değil mi?" "Neden olmasın?" diyerek atıldı Ela. "Sen güzel olduğun kadar son derece zeki bir kızsın senden iyisini mi bulacak?" Alev kendini sırt üstü yatağa bıraktığında uzun dalgalı saçları yelpaze gibi yatağa yayıldı. "Ağzından çıkanları kulağın duyuyor mu senin Ela? O kim ben kim." "Saçmalıyorsun Alev. Kendindeki cevherin farkında değilsin, çekimler boyunca bütün erkeklerin sana nasıl baktıklarını görmedin mi? Kızım herkes sana hayran kaldı." Son söylediğini abartılı bir dille üstüne basa basa söylemişti. O an için Alev Kerim'in düşüncelerini merak etmekle meşguldü. Acaba o da Ela'nın hayranlar listesinde yer almış mıydı? Yatağın üzerindeki yastığı alıp arkadaşına fırlattı. "Dalga geçme." Oysa kendi güzelliğinin ve de yapacaklarının farkında bile değildi. Ela yakaladığı yastığı aynı karşılıkla ona gönderince birlikte kahkahalarla boğuşmaya başladılar. Şamil yüzüne kapanan telefonla öylece kalakalmıştı. Yüzünde hafif bir gülümseme belirirken pek keyifli görünüyordu. Hiçbir zaman şıpsevdi biri olmamıştı ama bu kızı gördüğü ilk andan beri aklı başında değildi. Farklı bir şeyler vardı onu çeken. Alev'i daha yakından tanımak için can atıyor hele onu tekrar görmek için dayanılmaz bir istekle kıvranıyordu. Şimdi tek sorun bu isteğe boyun eğip eğmeyeceği idi. Vakit bir hayli geç olunca Ela bitişikteki odasına gitmek için ayaklandı. Kapıyı açtıklarında Zehra'nın odasının önünde iki sevgiliyi vedalaşırken gördüler. Genç adam kızın dudaklarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra döndü ve onları izleyen iki kızla göz göze geldi. "İyi geceler hanımlar." diyerek keyifli bir halde koridorun sonundaki odasına doğru yürüdü ve gözden kayboldu. Zehra ise onları umursamadan kapısını kapatınca Ela arkadaşına baktı ve bilmiş bir tavırla yorum yapmakta gecikmedi. "Bu kızın çok gıcık biri olduğunu söylemiş miydim?" Alev durgunlaşırken Ela ile hem fikirdi. Fakat bir şey söylemedi. Arkadaşını yan taraftaki odasına uğurladıktan sonra hiç düşünmeden aklına gelen şeyi yapmaya koyuldu. Önce etrafta göz gezdirdi, koridorun boş olması iyiydi. Zaten saat on ikiyi çoktan geçmişti. Herkes şimdilerde derin uyduda olmalıydı. Sessiz olmaya çalışarak odasından çıktı ve kapıyı aynı sessizlikle kapattı. Az önce Kerim'in girdiği odanın kapısının önünde durduğunda korku ve heyecan dalgası içinde kapıyı tıklattı. Çok geçmeden genç adam kapıyı açmıştı. Karşısında Alev'i görünce şaşkınlıkla ona baktı. "Merhaba Kerim." Heyecandan eli ayağı kesilmiş sesinin titremesine engel olamamıştı. "Merhaba" "Bugün hiç konuşamadık. Ben... Biraz sohbet ederiz diye düşündüm" dedi aptal gibi görünmediğini ümit ederek. Saatin bir hayli geç olması genç adamı biraz tedirgin etmiş olmalıydı ki anlamsızca Alev'e baktı. Genç kız arkadaşının itiraz etmesine fırsat vermeden atıldı. "Seninle konuşmaya ihtiyacım var" onu ikna edebilmek için bu iyi bir fikir gibiydi. Masum görüntüsü Kerim'i etkilemişti anlaşılan, girmesi için kenara çekildi. "Peki." Alev içeriye girince derin bir nefes verdi, neyse ki işin zor kısmını atlatmayı başarmıştı. Odaya göz attığında bozulmuş olan yatakta takılı kaldı gözleri. Arkasında duran Kerim'e baktı. "Sanırım yatıyordun. Zamanlamam yanlış olmuş, kusura bakma." "Önemli değil. Her zaman arkadaşıma ayıracak vaktim var." Genç adam içten bir şekilde gülümseyince, Alev rahatladığını hissetti. "Sen bir tanesin Kerim." Çocuksu bir mutlulukla yatağın üzerine çıkıp oturdu ve heyecanla konuşmaya başladı. "Bugün benim için büyük bir gündü. Belki de hayatımın dönüm noktasıydı. İnanabiliyor musun Kerim çok büyük bir iş başardım." Kızın heyecanı genç adamın hoşuna gitmişti. Çocukluğundan bu yana her daim üzgün bir yüzü vardı Alev'in. Nedense Kerim o güzel yüzdeki hüznü silmek için can atar onu mutlu etmek ve güldürmek için ne gerekiyorsa yapardı. "Rüyada gibiyim. Hayatımda her şey hiç olmadığı kadar mükemmel... Kendimi mutlu ve başarılı hissediyorum." Birden duraksadı kendisini sessizce dinleyen Kerim'e baktı sonra neşeyle kaldığı yerden anlatmaya devam etti. "Aslına bakarsan kendimden hiç ümitli değildim. Her şeyi berbat edeceğim diye çok korktum." "Oysa ben senin bu işi başaracağından emindim. Alev Aslan'dan bahsediyoruz ve benim tanıdığım Alev aklına koyduğu şeyi mutlaka yapar." "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu çocuksu bir edayla. "Elbette. Sen tanıdığım en zeki kişilerden birisin." Alev yanaklarının kızarmasına engel olamadı. "Teşekkür ederim" Genç adamın hala ayakta olduğunu fark edince; "Neden dikilip duruyorsun?" Yanı başını göstererek "Otursana" diye ekledi. Kerim gözlerini hafifçe kısarken, gülümsemesi azalmıştı. Artık çocuk olmadıklarını hatırlattı kendine. Bunu Alev'in farkında olmadığı bir gerçek olarak kavradı. Bu küçük odada bir erkek ve bir kadının baş başa olmaları yeterince rahatsız edici bir durumdu zaten. Üstelik kız üzerine giydiği askılı ince elbisenin içinde çok çekici görünüyorsa daha fazla sakıncalıydı. Anında çekici kısmını kafasından silip attı hemen. Eğer birileri Alev'in onun odasına girdiğini gördüyse haklarında asılsız dedikodular çıkmasına ve zor durumda kalmalarına neden olabilirdi. Aklında oluşan ihtimaller gerilmesine neden oluyordu Kerim'in. Birden terlediğini hissetti. "Belki de bunları yarın konuşsak daha iyi olacak Alev. Vakit çok geç oldu." Birden Alev'in heyecanı sönerken hüzünlü gözlerle baktı arkadaşına. Sakin görünmeye çalışarak yataktan kalktı ve onun karşısında dikildi. "Sanırım Zehra'nın yanlış anlamasından çekiniyorsun. Düşüncesizlik ettiğim için kusura bakma" Onun bu davranışına gücenmişti. Kapıya doğru yönelmişti ki Kerim'in kolundan tutmasıyla durmak zorunda kaldı. "Hemen alınma lütfen. Ben ikimizin zor durumda kalmaması için..." Alev bütün vücuduyla ona döndü. Sözünü bitirmesine izin vermedi. "Niye zor durumda kalacakmışız ki. Biz çocukluk arkadaşı değil miyiz? Kimin ne düşündüğü umurumda bile değil." Kerim elini koyu kumral saçlarının arasından geçirirken sanki biraz gergin gibiydi. "Artık çocuk değiliz Alev. Sen genç bir kızsın insanların senin hakkında asılsız konuşması, beni fazlasıyla üzer." Alev anlamıyordu onu. Şu an kendini Kerim'in dışarıya attığı bir kedi yavrusu gibi hissediyordu. İstenmeyen minicik bir yavru... Kapıyı açtı ve çıkmadan önce son bir şeyler söylemeyi ihmal etmedi. "Şu koskoca dünyada bir kişinin bile seni sevmediğini ve istemediğini hissettiğin hiç oldu mu?" Onun cevabını beklemeden, kendi sorusunu yanıtladı. "Biliyor musun benim oldu. Hem de defalarca. İlkini annemin karnındayken hissettim, oysaki daha dünyaya bile gelmemiştim. Sonra istenmeyen bir çocuk oldum ve şimdi de istenmeyen bir genç kızım." Ve kapıyı ardından kapatıp gitti. Genç adam içi parçalanarak baktı kapanan kapıya. Öfkeyle odanın içinde yürümeye başladı. Doğru yaptığından artık emin değildi? Yoksa gereksiz yere endişelenmiş, kızın kalbini boşuna mı kırmıştı? Yatağına uzandığında içindeki öfkenin yerini ani bir pişmanlık aldı Alev'in. Aklı Şamil'e kaymış az önce yaşananları çoktan unutmuştu. Telefonu adamın yüzüne kapattığı için kötü hissediyor suçluluk duyuyordu. Keşke fevri davranmayıp onunla biraz daha konuşsaydı. Sevgisiz ve ilgisiz yaşamak, kalbinde kocaman bir boşluk oluşturmuştu genç kızın. Daha küçük bir çocuk iken farkına vardığı bu gerçekler yıllar geçmesine rağmen ne yazık ki değişmemişti. Anne ve babası hayatlarına devam ederken, arada kalan ve ezilen hep Alev olmuştu. Alev aşağı, Alev yukarı... Onu anlayan kimsenin olmadığını ve bu koskoca dünyada bir başına olduğunu hissettiği zamanlarda Kerim her daim varlığıyla yüreğine su serpmişti. Aklı yine Zehra ve Kerim'e kaymıştı. Üvey kardeşi Zehra'yı en büyük rakibi olarak görüyordu. O annesinin gözünde düşünceli, çalışkan, başarılı, iyi bir kalbe sahip, harika bir evlat iken, Alev ise isyankar, kavgacı, kıskanç ve nankörün tekiydi. İçinde kabaran öfke ve acı arasında hıçkırarak derin bir nefes almaya çalıştı. Hayır ağlamayacaktı. Asla sulu gözlü bir kız olmamıştı. Ona göre ağlamak zayıf insanlara özgüydü, o ise güçlüydü, sarsılmaz iradeye ve sağlam bir kişiliğe sahipti. Bir kez daha nefret etti Zehra'dan. Annesini elinden almıştı onun. Neden sanki herkesin gözünde mükemmel bir kız portresine sahipti, bir türlü anlayamıyordu. Oysa sırf annesi istediği için, hukuk bölümünde okuyan kendisi değil miydi? Zehra'yı düşündü peki o ne yapmıştı? Kendisine farklı bir yol çizmiş, edebiyat bölümünü seçerek yine ailenin gurur kaynağı olmuştu. Sevmediği ve istemediği bir bölümde okumak işkenceden farksızdı Alev için. Gerçi Okulda ki başarısını neye borçlu olduğunu merak etmiyor değildi. Yaptığı bu fedakarlığa rağmen yine de annesini memnun edemediğini görünce, duyduğu üzüntü ve hayal kırıklığını anlatmak için, kelimeler yetersiz kalırdı. Tek istediği biraz ilgi ve azıcık sevgiydi. O kadar... Çok şey istediğini sanmıyordu. Çocukluğundan beri gün be gün, kız kardeşinin çaba bile göstermeden başarı ve mutluluk basamaklarını teker teker çıkışını, mükemmel bir yaşama doğru ilerleyişini izledi. Bu kadar çocuksu ve şımarık olan bu kızın Kerim gibi bir adamı nasıl etkilemiş olacağını aklı almıyordu. Tamam, siyah parlak kıvırcık saçları pürüzsüz buğday teniyle çok uyumluydu. Küçük ve hafif çekik yeşil gözleri ona ayrı bir sevimlilik katıyordu ama yine de bir erkeği bunlarla etkilemiş olması, hele ki Alev'in çocukluk arkadaşı Kerim'i, ona imkansız gibi geliyordu. Kerim'i çok iyi tanıyordu. Kimin aklına gelirdi ki Kerim ile Zehra'nın birlikte olacağı. Tavana takılı kaldı buğulu yeşil gözleri. Yine derin düşüncelere dalmıştı genç kız. Birçok yeni kararlar almış, hayatına farklı bir yön vererek, iyimi yoksa kötümü yapmıştı emin değildi. Ne olursa olsun bu iddiayı kazanmalı hayatında bir kez olsun Zehra'yı halt etmeliydi. Bu düşüncelerle uykuya daldı. Sabah alarmın sesiyle uyandığında saat yedi otuzdu. Hemen kalktı, banyoya girip hızlıca duşunu aldı. Üzerine turkuaz bir tişört ve altına beyaz kısa bir şort giydikten sonra soluğu kahvaltı için restoran da aldı. Zümrüt gözler etrafta Ela ve Zehra'yı aradı fakat henüz ortalıklarda görünmediklerine göre hala uyuyor olduklarına kanaat getirdi. Tam o sırada Kerim ve Bülent'i gördü. Aynı masada karşılıklı oturmuş kahvaltı ediyorlardı. En masum gülücüğünü takınarak yanlarına gitti. "Günaydın beyler" Bu arada Kerim'e ilgisiz bir bakış atmayı ihmal etmedi. Onu görünce iki delikanlı ayağa kalktı hemen. "Günaydın" dedi ikisi de. " Bize katılsana Alev" diye devam etti Kerim, yanındaki sandalyeyi oturması için çekerken, Alev onu görmezden gelerek Bülent'in yanındaki sandalyeye oturdu. Belli ki akşamdan dolayı ona hala kızgındı. Genç adam bu duruma içerlese de sesini çıkarmadan yerine oturdu ve hep birlikte reklam hakkında koyu bir sohbete daldılar. "İtiraf etmeliyim ki heyecandan bacaklarım titredi. Hayatım boyunca böyle hissetmemiştim. Bir an bayılacağım diye korktum" Bülent'e bakarak konuşmuştu. "Bunları hissetmen normal... Sonuçta kameraların karşısına ilk defa çıktın. Merak etme zamanla alışırsın ve artık sıradan bir şeymiş gibi gelmeye başlar. Bence sende yetenek var Alev. Bunu ilerletebilirsin. Eminim bu reklamdan sonra birçok iş teklifi de alırsın. Modelliğin yanı sıra film teklifleri bile gelir." Bülent'in onu teşvik edip yüreklendirmesi hoşuna gitmişti. İçinden dolup taşan heyecanla söze girdi. "Bilmem ki. Bunu hiç düşünmedim. Çalışmak istiyorum ama hangi sektör de olur inanın bilmiyorum." Kerim konu dışında kalınca huzursuzlandı. Alev ile ilk defa küsüyorlardı. Çocukken onun bir dediğini iki etmez, üzülmemesi için hep onun istediği oyunları oynardı. Şimdi ise onun kalbini kırdığı için kendini kötü hissediyordu. Alev ona şövalyesi olduğunu söylememiş miydi? Oysa hangi şövalye bilerek prensesinin o güzel kalbini paramparça ederdi ki. "Yarım zamanlı mı çalışacaksın? Okulun var çünkü." Araya giren Kerim'e durgun gözlerle baktı. "Hayır tam gün..." Genç adam iyice meraklanmıştı şimdi. "İyi de okulun?" diye sordu. Sabırsız bir ifadeyle kızın yüzünü inceledi. Alev karşılık olarak sitemle konuştu. "Akşam beni dinleseydin. Şimdi bunları biliyor olacaktın." Bülent ikilinin arasında esen soğuk rüzgarları fark ederken sessizce onları dinlemenin en iyisi olacağına kanaat getirdi. "O halde şimdi anlatabilirsin. Seni dinliyorum." Umursamaz bir tavırla omuz silkti ve başını ters yöne çevirdi. "Canım şimdi anlatmak istemiyor çünkü akşam ki heyecanım acımasız biri tarafından söndürüldü." diyerek ona laf soktu ama buna anında pişman oldu. Onunla arasının bozulması hayatta sen son isteyeceği şeydi. "Afiyet olsun arkadaşlar" Arkadan gelen tanıdık bir erkek sesiydi bu. Herkes sesin geldiği tarafa baktığında keyifli görünen Şamil ile karşılaştı. Alev karşısında duran büyüleyici etkiye sahip adamı görünce yarı şaşkın yarı memnun gülümsedi ona. Bir an bakışları kesiştiğinde iliklerine kadar ürperdiğini hissetti. Öyle etkileyici bakıyordu ki, ona hayran olmadan edemedi. Şamil'in de dudakları kıvrılmış onun gözlerine bakarken kalp atışları hızlanmıştı. "Amcaoğlu seni burada görmek ne güzel" Kerim kuzeninin uzattığı yumruğa hafif sertlikte yumruğunu geçirdi ve ardından dostça sarıldı. Bülent ile de aynı şekilde selamlaştıktan sonra ayağa kalkan Alev'e döndü. Genç kızın kalbi deli gibi atıyordu onun sıcacık elini sıkarken. "Hoş geldiniz Şamil Bey" "Hoş bulduk Alev Hanım." Ona bakmaya cesaret edemediği için gözlerini kaçırdı. Aklına gelen şeyi çok çılgınca buldu. Bu deli adam onca yolu onu görebilmek için gelmiş olabilir miydi? Bu düşünceyle heyecanı tavan yaptı. Son hız bu saçma düşünceden kurtulmaya çalıştı. Boşuna ümitlenmenin ne yeri ne de zamanıydı çünkü. Onun gibi zeki başarılı ve yakışıklı bir adamın kendi halindeki Alev ile ne işi olabilirdi ki. Ümitlenerek boş hayallere kapılmamalıydı. Erkeklerin oturduğunu görünce yavaşça çöktü sandalyesine. "Kahvaltı yaptın mı?" diye sorduğunu duydu Kerim'in kuzenine. "Sağ ol kuzen yolda bir şeyler atıştırdım" Çok rahat davranıyordu Şamil. Duruşundaki öz güven fazlasıyla etkileyici görünüyordu. "Bir çay içerim ama" Kerim garsona işaret edip çay istedi. Bu arada Alev kaçamak bakış atınca Şamil'in deniz gözleriyle kendisine beğeniyle baktığını gördü ve anında bakışlarını başka yöne çevirdi. Elini küt küt atan kalbinin üzerine bastırma isteğinden son anda vazgeçmesi iyi olmuştu. "Hayırdır hangi rüzgar attı seni buraya?" Şamil garsonun getirdiği çayına şeker ilave ederken Bülent'in sorusunu yanıtladı. "Nedense burada olmam gerektiği hissine kapıldım. Tatile ihtiyacım vardı." "Bunu söylediğine inanamıyorum. Şamil Vural tatile ihtiyacı olduğunu söylüyor" dedi Kerim hafif alaycı bir şekilde. Bülent ile birbirlerine bakıp gülüşürlerken Kerim Alev'e döndü, konuşmaya onu da dahil etmek istedi. Belki de akşamın bir özrüydü bu. "Kuzenim tam bir iş kurdudur Alev. Onu şirketin dışında görmek imkansız gibi bir şeydir" Şamil keyifle gülümserken inci gibi dişleri göründü. O dişleri çevreleyen dudaklarda takılı kaldı genç kızın gözleri. "Abartıyorlar Alev Hanım. Onları ciddiye almayın." Böyle bir erkekle ilk defa karşılaşıyordu. Daha önce tanıdığı hiçbir erkeğe benzemiyordu Şamil. Gerçi hayatına çok erkek girmemişti. Çünkü babası gibi görüyordu bütün erkekleri bencil ve güvenilmez. O nedenle uzak durmayı tercih ediyordu onlardan. Bu adam nasıl biriydi acaba? Az sonra Zehra ve Ela'nın katılımıyla grup tamamlanmış oldu. Kahvaltıdan sonra kalan çekimlere devam edildi. Alev elinde poşetler ile yürüyen merdiven de belirdiğinde dünkünden çok daha büyük bir heyecan taşıyordu. Bu defa topuz saçları ve üzerindeki takım elbise ile iş kadını gibi görünüyordu. Yürüyen merdivenlere doğru onu aşağıya taşıması için adımını attı. Yolu yarılamıştı ki Şamil'in beğeni dolu mavi gözleriyle karşılaştı. Genç adam gözlerini ona dikmiş hayranlıkla bakıyordu. Eli ayağı birbirine dolanmadığı için kendini şanslı sayarken tam o sırada Şamil gülümseyince Alev de elinde olmadan ona gülerek karşılık verdi. O anda "Kestik" diyen Bülent'in sesiyle kendine gelirken utançtan kıpkırmızı kesildi. Bunun akabinde sahneyi tekrar baştan aldılar. Bu sefer tam bir profesyonel gibi davranıp çekimi tamamlamayı başardı. Çünkü bir daha Şamil'in olduğu tarafa bakmadığı için dikkati de dağılmamıştı. Nihayet çekimler bittiğinde herkesin yüzü gülüyordu. Alev üzerini değiştirip arkadaşlarının yanına vardığında; "Tebrik ederim Alev Hanım, gördüğüm kadarıyla dün sizin için söylenen övgüler yetersiz kalmış." Bakışlarını ona çevirirken kalp atışlarını düzenlemeye çalıştı. Ne vardı sanki bu adamdan bu kadar etkilenecek. Alt tarafı yakışıklı, etkileyici bir konuşması olan biriydi işte. Aklından geçenleri kimsenin duymadığına minnettardı. "Teşekkür ederim Şamil Bey" dedi mesafeli olmaya çalışarak. Ondan etkilendiğini belli etmemeliydi. "Harikaydın Alev" Ela sıkıca kucakladı onu. Zehra uzaktan tebriklerini sunmakla yetindi. Bakışlarında kıskançlık mı vardı ne? Kerim ile göz göze geldiklerinde genç adam ona doğru adım atıp kollarının arasına aldı Alev'i. "Tek kelimeyle muhteşemdin" Alev ona gülümseyerek baktı. "Sağ ol Kerim" dedi ve böylece delikanlı affedildiğini anlamış oldu. Zaten Alev hiç bir zaman kinci biri olmamıştı. Zehra koluna girince, sahiplenircesine Kerim'i kendi yanına çekti. Belli ki ikisinin bu yakınlığı hoşuna gitmemişti. "Bunu kutlamaya ne dersiniz? Haydi hep beraber otelin kulübüne gidelim" Kerim'in sesinden keyfinin yerine geldiği anlaşılıyordu. Bütün ekip soluğu otelin kulübünde aldılar. Kutlama maksadıyla şampanya patlatılırken kadehler kaldırıldı. Kızlar meyve suyu içmeyi tercih ederken gönüllerince dans edip eğlendi. Gün boyunca Şamil gözlerini Alev'den alamamıştı. Kulakları romantik bir müzik doldururken dayanamayıp soluğu kızın yanında aldı. "Dans edelim mi?" "Şey... Olur tabi." Ela'nın kendisine göz kırptığını görünce o da göz kırparak karşılık verdi arkadaşına. Piste çıktıklarında, Şamil'in güçlü kollarının narin bedenini sarmasıyla bir an bayılacak gibi oldu. Nasıl bir heyecandı bu Allah'ım. Bütün bedeni sanki güçlü bir elektrik akımına uğramış gibiydi. Adamın kendisini aleni bir şekilde hayranlıkla seyretmesi tuhafına giderken, belki birazda hoşuna gitmiş olabilirdi "Buraya bayıldım. Rüya ötesi bir yer yapmışsınız. Tebrik ederim sizi." "Beğenmene sevindim. İnsanları memnun etmek, onlara hayallerinden ötesini sunmak hoşuma gidiyor." "İşinizde çok başarılısınız." "Bence asıl başarılı olan sensin insanları kendine hayran bırakmak gibi özel becerilerin var. Bahse girerim buradaki bütün erkekler benim yerimde olmak için can atıyordur." Alev bu iddialı söz karşısında ne diyeceğini bilemedi. "Bu fazla iddialı olmadı mı?" derken gözlerini kaçırdı. "Asla" kısa bir an sessizlik olduğunda genç kız cesaretini toplayıp merak ettiği soruyu sordu. "Açıkçası sizi burada görmek beni şaşırttı. Önemli işlerinizin olduğunu sanıyordum?" Şamil gözleri tehlikeli bir şekilde kısılırken maviliklerini ondan ayırmadan tane tane konuştu. "Bütün işlerimi iptal ettim. Çünkü çok daha önemli bir işim çıktı."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD