Berivan Konağı

702 Words
Güneş Mardinin taş konakları üzerinde yavaş yavaş yükselirken, Berivan konağında hummalı bir sabah kahvaltısı hazırlığı vardı. Dilan bir nevi karınca misali bir mutfağa bir avludaki kahvaltı masasına gidip geliyordu. Her mutfağa gidip gelmesinde elinde tabak tabak hamur işleri, reçeller, peynirlerle geri geliyordu. Çok çalışkan bir kızdı Dilan, çok da güzel. Berivan konağının gelini, sevdiği Bawer Ağanın kadını, Hojan Hanımağanın göz bebeği, Diyar Ağanın da kızıydı esasında. Geldiği günden beri hiç kimsenin ağzından ‘gelin’ kelimesini duymamıştı bir kere. Kalabalık bir yerdi Berivan konağı. Diyar Ağanın erkek ve kız kardeşi onların eşleri ve çocukları da burada yaşıyordu. Bawer Ağanın ağabeyi, Berivan aşiretinin gelecekteki ağası Baran Ağa da eşi Zülal ile burada yaşıyordu. Onlar evleneli dört yıl, Bawer ile Dilan evleneli üç yıl olmuştu ama ikisinin de bebekleri olmuyordu. Buna rağmen bir kere bile kimsenin ağzından ‘kuma’ lafı duymamıştı iki gelinde. Zülal de çalışkan, güzel, alımlı kadındı. Her iş gelirdi elinden. Bir tek sabahları kahvaltı hazırlığına yardım etmekten erinirdi. O da sabahları uyanamadığı içindi. Dilan da çok üzerinde durmaz, aralarında bir kaç yaş olmasına rağmen, abla yerine koyduğu Zülal ile iyi anlaşır, eksiğini kapatırdı. Aslında Dilan da Mardin’in bir diğer büyük aşireti olan Fennî aşiretinin kızıydı, babası vefat edince ağalık ağabeyi Ferman’a kalmıştı. Ferman da adaletiyle tanınırdı Mardin de. Aşiretini de çok güzel yönetir kimseyi göz ardı etmezdi. Kardeşi Dilan’ı çok severdi zaten iki kardeşlerdi. Eğitime öğretime büyük önem verirdi. Zaten bu yüzden kardeşinin de evlenmesi için öncelikle okulunu bitirmesini şart koşmuştu. Dilan ile Bawer lisede tanışmışlar birbirlerini sevmişler üniversiteden sonra da hemen evlenmişlerdi. Dillere destan bir düğündü onların ki. Dilan eşine gözü kapalı güvenirdi. Aynısı Bawer içinde geçerliydi. Bir kere bile kavga etmeyi geç, seslerini bile birbirlerine yükselttikleri görülmemişti hiç. Üç yıl olmuştu evleneli ama halen ilk günkü gibiydi sevgileri, aşkları. Dilan mutfaktan getirdiği son tabakları da masaya koyduktan sonra konağın üçüncü katına çıkmak için hareketlendi hemen. İlk katta mutfak oturma odaları ikinci katta ailenin diğer üyelerinin, üçüncü katta ise sadece Bawer ile Baran Ağanın odaları bulunuyordu. Kullanılmayan bir kaç oda daha vardı üçüncü katta. Dilan odasına girince Bawer’in çoktan kalkıp duşa girdiğini gördü. Hemen kıyafet odasında eşi için bir takım elbise hazırlayıp yatağın üzerine bıraktı. Kendisi de giyinmek için kıyafet odasına geçti. Üzerini giyinip odaya geldiğinde Bawerin de hazırlandığını gördü. Bawer arkasını dönüp karısını görünce gözleri parlayarak gülümsedi. “ Günaydın, delalım bu ne güzellik, günüm işte şimdi aydınlandı.” diyerek karısının dudaklarına bir öpücük kondurdu. Dilan da hemen yanakları kızararak gözlerini kaçırdı. Üç yıl olmuştu ama halen eşi bir iltifat ettiğinde utanıverirdi. Dilan biraz utangaçlığı geçince gülümseyerek eşine baktı. “ Günaydın Bawer Ağam kahvaltı hazır hadi gidelim.” “ Gidelim hatunum, gidelim.” Dedi Bawer ve karısının elini tutup kısadan çıktılar. İkinci kata inmişlerdi ki Dilan cep telefonunu almadığını fark etti. “ Ağam telefonum odada kalmış sen git ben hemen geliyorum.” “ Olmaz hatunum ben seni beklerim alıver gel.” Dilan başını sallayarak hemen merdivenleri çıkıp odasına tekrar girdi. Bu sırada Baran Ağada eşi Zülali koluna takmış merdivenlerden iniyordu. Kardeşini merdiven başında gördüğünde gülerek baktı. “ Günaydın aslanım Dilan’ı mı bekliyorsun.” “ Günaydın ağabey telefonunu unutmuş onu almaya gitti gelir şimdi geçin siz.” Diyerek ağabeyi ile yengesine yol verdi. Zülal de yanında geçerken ince sesiyle, “ Günaydın, Bawer Ağa.” diye seslendi. Hep böyle seslenirdi Bawer’e iki kardeşte alışmıştı artık. İlk başlarda Bawer garipsese de sonradan alıştığı için artık garipsemez olmuştu. Çünkü ağalık ağabeyinindi kendisine denilmesini pek sevmezdi. Yolda görenlerde, şirkette çalışanlarda başta Ağam diye hitap etselerdi bir süre sonra Bawer söylememelerini rica etmişti. “ Günaydın, yenge.” Diyerek yürüyen çiftin arkasından bir müddet baktıktan sonra ağzında bir şeyler geveledi. Merdivenlerden inen karısını görünce hemen gülümseyerek elini uzattı ve kahvaltı sofrasına geldiler. Herkes yerlerine oturduktan sonra Diyar Ağanın yemeye başlamasıyla kahvaltılarını etmeye başladılar. Güzel bir kahvaltı faslından sonra erkekler şirkete geçmek için ayaklandı, eşleri de kapıdan yolcu ettikten sonra sofra toplanıp kahve keyfi yaptılar. Berivan konağında bir gün genelde bu şekilde geçerdi kavgasız, gürültüsüz, sessiz, sakin… Sessizlik ve sakinlikle geçiyordu günleri ama kimse kimsenin içinden geçenleri de bilemezdi ki! Bazıları kaderine üzülüyordu aslında bu konakta. Olmayacak hayaller kuranlar da vardı içlerinde. Ama bu sakinliği, huzuru bozmamak için yapmıyordu da kimse bir şey. İçlerinde yaşıyorlardı hayallerini. Olmayacak şeylerdi çünkü bunlar. Olmaması gereken ama kendilerine de söz geçiremedikleri duygular, düşünceler.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD