BÖLÜM 19- YALANIN ÖTESİNDE

1211 Words
Evliliğin ardından geçen ilk hafta, Ece için yalıda lüks ve kısıtlama arasında gidip gelen bir kâbus gibiydi. Rüzgar, kuralları tavizsizce uyguluyordu; Ece, onunla birlikte iş yemeklerine, Yönetim Kurulu toplantılarına katılıyor, basının önünde mutlu ve tutkulu karı rolünü kusursuz oynuyordu. Dışarıdan bakıldığında Ece, Melis'in yerini almış, Rüzgar Aksel'in aşkıyla parlayan kadındı. Ancak içeride, Ece'nin vicdanı her geçen gün daha fazla sızlıyordu. Ece'nin en büyük zorluğu, Rüzgar'ın izniyle yaptığı tek ziyaret olan Ozan'la karşılaşmaktı. Yüzüğün ve yeni statünün getirdiği yalan, Ozan'ın yanında her zamankinden daha ağır geliyordu. Ozan, ablasının aniden zenginleşmesine ve Rüzgar Aksel gibi biriyle evlenmesine anlam veremiyordu. "Abla, Rüzgar Bey... sana gerçekten aşık mı?" diye sordu Ozan, bir ziyaret sırasında. Gözlerindeki masum merak, Ece'nin yalanını daha da büyük bir günah haline getiriyordu. "Bu kadar çabuk nasıl evlendiniz? Sanki bir anlaşma gibi." Ece'nin boğazı düğümlendi. Rüzgar'ın talimatıyla, "Elbette aşığız, Ozan. Paris'te her şey hızla gelişti. Rüzgar'ın benim için ne kadar büyük fedakarlıklar yaptığını biliyorsun," diye geveledi. Ancak Ozan'a bakarken, Ece yalan söylemekten nefret ediyordu. Ozan'ın iyileşmesi için ödediği bedel, kendi dürüstlüğünü kaybetmekti. Ozan'dan ayrıldıktan sonra Ece, Rüzgar'ın koruması ve güvencesi altına girmesine rağmen, hayatındaki bu büyük boşluğu hissetmeye başladı. Rüzgar'a olan zorunlu bağlılığı, artık sadece Ozan'ın güvenliğiyle açıklanamazdı. Rüzgar, Melis'in yarattığı kaosta Ece'yi korumuş, ona büyük bir güç vermiş ve Ece'nin hayatına anlam katmıştı. Ece, yalan üzerine kurulu bu evliliğin, kendi kalbinde gerçek duygulara yol açtığını fark etmeye başladı. Bir akşam, Rüzgar'ın çalışma odasında, Ece Rüzgar'ın Melis'in ihanetinden hemen sonra tuttuğu bir not defterini buldu. Not defterindeki sayfalardan biri, Rüzgar'ın annesine ait gümüş kolyeyi ve bileziği Ece'ye neden taktığını açıklıyordu. "O takılar, Melis'in ihanetine karşı benim güvencemdi. Ece'de durduklarında, Melis'in elimden alamayacağı tek şeyin saf sadakat olduğunu anladım. Ece, borçlu ama sadık. Ve ben, sadakati satın almayı öğreniyorum." Ece, bu satırları okurken, Rüzgar'ın kendisine olan yaklaşımının temelini anladı. Rüzgar, Ece'ye aşık değildi; Ece'nin sadakatine ve bu sadakatin getirdiği güvene aşıktı. Ece'nin kalbi, bu gerçekle yüzleşirken hem kırıldı hem de Rüzgar'a karşı olan karmaşık duyguları daha da derinleşti. Rüzgar, Ece'yi sadece bir araç olarak görmüyor, aynı zamanda onu, Melis'in veremediği duygusal istikrar kaynağı olarak görüyordu. O akşam, Rüzgar yalıya döndüğünde, Ece çalışma odasındaydı. Rüzgar, Ece'nin yüzündeki dalgınlığı fark etti. "Sorun ne, Karım? Ozan'la ilgili bir şey mi oldu?" diye sordu Rüzgar, sesi hemen endişeli bir tona bürünmüştü. Ece, not defterini masaya bıraktı. "Bu... notları okudum," dedi Ece, sesi titrekti. "Beni neden evlendirdiğinizi anlıyorum. Melis'in ihanetinden sonra sadece sadakati satın almak istediniz." Rüzgar'ın yüz ifadesi anında sertleşti. "Özel eşyalarımı kurcalamanı istemiyorum, Ece." "Biliyorum," dedi Ece, bu kez kararlıydı. "Ama benim de bilmeye hakkım var. Ben sizin için sadece bir araç mıyım? Borç bittiğinde... Bu evlilik de bitecek mi?" Rüzgar, Ece'ye doğru yürüdü. Aralarındaki mesafe kapandığında, Rüzgar, Ece'nin yüzünü nazikçe ellerinin arasına aldı. Gözleri, Ece'nin gözlerindeki korkuyu arıyordu, ancak sadece gerçek bir cevap arayan bir kadın buldu. Rüzgar, Ece'ye karşı gösterdiği bu fiziksel yakınlıkta, Ece'nin beklediği soğuk mantık yerine, beklenmedik bir duygusal yoğunluk vardı. "Sen bir araç değilsin, Ece," dedi Rüzgar, sesi alçak ve boğuktu. "Sen benim güvencem oldun. Melis, bana ihanet ettiğinde, Holding'i ve kalbimi paramparça etti. Sen, o parçaları toplayan tek kişisin. O takılar, Melis'e karşı bir kalkan iken, senin üzerinde bana ait olduklarını ve artık benim hayatıma ait olduğunu gösteriyor." Rüzgar, Ece'nin boynundaki kolyeyi öptü. "Borç bittiğinde evliliğimizin bitmesini istiyorsan, bunu düşünebiliriz. Ama ben," Rüzgar durakladı, ilk kez bu kadar savunmasızdı. "Ben, senin yanımda olmana ihtiyaç duyuyorum. Sen, Melis'in tüm sahteliklerini unutturan tek gerçeksin." Ece, Rüzgar'ın bu dolaylı itirafı karşısında şok oldu. Rüzgar, aşk kelimesini kullanmasa da, Ece'nin varlığına duyduğu ihtiyacı itiraf etmişti. Bu, Ece'nin kalbindeki umut kıvılcımını ateşe çevirdi. Ece, Rüzgar'ın bu yalnızlığına ortak olmanın, kendisini de mutlu ettiğini fark etti. Ece, Rüzgar'ın itirafının hemen ardından, bu tehlikeli oyunu oynamaya devam etme kararı aldı. Bu, Ozan için değil, Rüzgar için bir karardı. "Borç bittiğinde..." dedi Ece. "Bu evlilik bitmeyecek, Rüzgar. Çünkü ben de... artık bu hayata alışıyorum. Sizin karınız olmayı kabul ediyorum." Ece'nin bu gönüllü teslimiyeti, Rüzgar'ın yüzünde büyük bir rahatlama ve memnuniyet yarattı. Rüzgar, Ece'yi kendine çekti ve dudaklarına uzun, derin bir öpücük bıraktı. Bu öpücük, artık ne bir rol ne de bir zorunluluktu; bu, iki yalnız ruhun, yalan üzerine kurulu bir evlilikte birbirine sığınma anıydı. Dışarıdaki yalan devam ederken, içeride, yalanın ötesinde bir bağ kuruluyordu. Ece'nin bu gönüllü teslimiyeti, Rüzgar'ın yüzünde büyük bir rahatlama ve memnuniyet yarattı. Rüzgar, Ece'yi kendine çekti ve dudaklarına uzun, derin bir öpücük bıraktı. Bu öpücük, artık ne bir rol ne de bir zorunluluktu; bu, iki yalnız ruhun, yalan üzerine kurulu bir evlilikte birbirine sığınma anıydı. Dışarıdaki yalan devam ederken, içeride, yalanın ötesinde bir bağ kuruluyordu. Rüzgar, Ece'yi yavaşça bıraktı ve alnını Ece'nin alnına dayadı. "Teşekkür ederim, Ece," diye fısıldadı. Bu, Rüzgar'ın Ece'ye karşı gösterdiği en savunmasız ve kişisel anlardan biriydi. Rüzgar'ın sesi, yıllardır taşıdığı yükün hafiflediğini gösteriyordu. Melis'in ihanetinden sonra kimseye güvenmeyen Rüzgar, nihayet Ece'de aradığı o saf sadakati ve huzuru bulmuştu. Ece, Rüzgar'ın bu küçük jestine karşılık verdi ve ona sımsıkı sarıldı. Bu evlilik, her ne kadar zoraki başlamış olsa da, artık iki tarafın da ihtiyaç duyduğu bir gerçekliğe dönüşüyordu. O gece, çalışma odasının loş ışığında, Rüzgar ve Ece arasındaki bariyerler tamamen kalktı. Rüzgar, Ece'ye, Melis'le olan evliliğinin aslında bir iş anlaşması olduğunu, Turan Bey'in Holding'i ele geçirme planının bir parçası olarak bu evliliğe zorlandığını anlattı. Melis'in ona olan sözde "aşkı"nın, sadece Holding'in hisseleri üzerindeki kontrolü sağlamak için olduğunu itiraf etti. "Melis'in ihaneti, sadece beni değil, annemin anılarını da lekeledi," dedi Rüzgar, sesi acı doluydu. "Senin o takıları taşıman, bu yüzden benim için çok önemliydi. Sen, o ihanetin gölgesini silen tek kişisin." Ece, Rüzgar'ın bu kadar kişisel ve derin bir sırrı paylaşmasına şaşırdı. Rüzgar'ın Melis'e duyduğu nefretin ve Ece'ye olan bağımlılığın kökleri, tahmin ettiğinden çok daha derinlere uzanıyordu. Ece, Rüzgar'ın elini tuttu. "Artık geçmişi düşünmeyin. Şimdi sadece geleceğimiz var." Ece'nin bu sözleri, Rüzgar için en büyük teselliydi. Ertesi gün, Ece ve Rüzgar'ın evliliğindeki yeni gerçeklik, dış dünyaya da yansımaya başladı. Basın, çiftin Yönetim Kurulu yemeğindeki samimiyetini manşetlere taşıyor, Melis'in iftiralarının boş çıktığını yazıyordu. Holding'in hisseleri yeniden yükselişe geçmişti. Rüzgar, Ece'ye hitap ederken artık daha şefkatli, daha yumuşak bir dil kullanıyordu. Rüzgar, Ece'ye, Melis'in aksine, kendi ilgi alanlarını geliştirmesi için teşvikte bulundu. Ece'nin üniversite eğitimini bitirememesinin kendisi için bir yara olduğunu bilen Rüzgar, ona özel dersler ayarladı ve Holding'in uluslararası ilişkiler departmanında gözetmen pozisyonunda yer almasını önerdi. "Sen sadece benim karım değilsin," dedi Rüzgar, "aynı zamanda zeki bir kadınsın. Melis'in aksine, sana ait olduğun için değil, olduğun kişi için değer veriyorum. Benim yanımda sadece rol yapmakla kalmayacaksın, aynı zamanda Holding'in başarısına da katkıda bulunacaksın." Rüzgar'ın bu desteği, Ece'nin özgüvenini geri getirdi. Ece, Rüzgar'ın zoraki evliliğinin, aslında Ece'nin kayıp umutlarını da geri verdiğini anladı. Rüzgar'ın Ece'ye olan güveni, sadece iş hayatıyla sınırlı kalmadı. Bir akşam Rüzgar, Ece'ye sürpriz yaparak, Ozan'ın tedavisinin son aşamasına geçtiğini ve iyileşme sürecinin hızlandığını müjdeledi. "Ozan, birkaç hafta içinde taburcu olabilecek," dedi Rüzgar, Ece'nin ellerini tutarak. "Tüm borç, ameliyat masrafları ve tedavi süreci tamamlandı. Ozan'a verdiğim sözü tuttum, Ece." Rüzgar, ardından masanın üzerindeki bir zarfı Ece'ye uzattı. "Bu zarfın içinde, Ozan'ın tüm yasal masraflarının ve senin bana olan borcunun kapandığına dair resmi bir belge var. Borç bitti, Karım." Ece, zarfı titreyen ellerle aldı. Gözleri dolmuştu. Bu an, Ece'nin Rüzgar'la olan ilişkisinin temelini oluşturan o ağır yükün nihayet kalktığı andı. Ancak Ece'nin kalbi, borcun bitmesiyle sevinmek yerine, Rüzgar'a olan yeni ve derinleşen duygular yüzünden hüzünleniyordu. Borç bitmişti, ama Ece artık özgürlüğünü istemiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD