Rüzgar'ın "Evleniyoruz" kararı, Ece'nin hayatındaki son kalıntıları da silip süpürmüştü. Artık borç değil, yasal bir mülkiyet söz konusuydu. Yalıdaki sabah, hummalı bir düğün hazırlığı ile başladı. Rüzgar'ın talimatıyla, düğün sadece üç gün sonra yapılacaktı; bu, Melis'e karşı atağa geçmek ve Yönetim Kurulu'ndaki şüpheleri gidermek için yeterince kısa bir süreydi.
Ece, bu kaotik hazırlıklar içinde kendini bir manken gibi hissediyordu. Gelinlik provaları, mücevher seçimleri (Rüzgar'ın annesinin takımları), davetiye listeleri... Tüm bunlar, Ece'nin rızası dışında, Rüzgar'ın Melis'e karşı yürüttüğü savaşın bir parçasıydı.
Rüzgar, o gün Ece'nin yanına geldiğinde, Ece'ye bir kâğıt uzattı. Bu, evlilik sözleşmesiydi.
"Bunu imzalaman gerekiyor," dedi Rüzgar, sesi işittiği en profesyonel tondu. "Bu, Holding'in çıkarlarını koruyor. Ve evet, Melis'in ileride boşanma durumunda sana dava açmasını da engelliyor."
Sözleşme, Ece'nin Rüzgar'ın evliliğinden herhangi bir mal varlığı talep edemeyeceğini, ancak Ozan'ın tedavi masraflarının ömür boyu garanti altında olduğunu belirtiyordu. Ece, kâğıtları okurken Rüzgar'ın her şeyi ne kadar titizlikle planladığını gördü. Rüzgar, Ece'yi maddi güvence altına alıyor, ancak duygusal ve yasal olarak tamamen kendine ait kılıyordu. Ece, kalemi alıp, tereddütsüzce imzaladı.
Evlilik sözleşmesi imzalandıktan sonra Rüzgar, Ece'yi çalışma odasına davet etti. Rüzgar, Melis'ten boşanma davası dilekçesini hazırlıyordu.
"Melis'e, bu evliliğin onun itibarını tamamen bitirecek son darbe olacağını bildirmeliyiz," dedi Rüzgar.
Rüzgar, telefonu açtı ve Melis'in numarasını tuşladı. Telefonu hoparlöre aldı, Ece'nin her şeyi dinlemesini istiyordu.
Melis, sesi öfkeyle titreyerek cevap verdi. "Ne istiyorsun, Rüzgar? İtibarımı zaten yerle bir ettin!"
"İtibarının yerinde durmasını istiyorsan, yarınki düğünümüze gelmelisin, Melis," dedi Rüzgar, sesi çelik gibiydi. "Bütün basın orada olacak. Gel ve yenilgiyi kabul et."
Melis'in sesi, önce şaşkınlıkla kısıldı, sonra kahkahaya dönüştü. "Evleniyorsunuz, değil mi? Borçlunuzu kendine karı mı yapıyorsun, Rüzgar? Sen de benim kadar çaresizsin!"
"Bu evlilik, senin bana olan ihanetinin bedeli, Melis. Ve bu bedeli sadece sen değil, baban da ödeyecek," dedi Rüzgar. Ardından, Melis'in konuşmasına izin vermeden, Rüzgar telefonu Ece'ye uzattı.
Ece, telefonu aldı. Melis'in öfkesi hâlâ telefondan yayılıyordu. Ece, Rüzgar'ın gözlerine baktı ve tüm gücünü toplayarak konuştu. "Melis Hanım, Ozan güvende. Ve ben, Rüzgar'a sadığım. Kaybeden siz oldunuz." Ece, bu sözlerle sadece Melis'e değil, kendi vicdanına da konuşuyordu. Ardından telefonu kapattı.
Telefon kapandıktan sonra Rüzgar, Ece'ye döndü. Yüzünde, Melis'e karşı kazanılan zaferin gururu vardı. "Mükemmeldi, Ece. Tamamen bana aitsin ve bunu ona gösterdin."
Rüzgar, Ece'nin elini tuttu ve nişan yüzüğünü öptü. "Bu, sadece bir kâğıt üzerindeki anlaşma değil," dedi. Rüzgar, Ece'yi kendine çekti. Vücutları arasındaki anlık temas, nişanlılık rolünün, yasal bir mühürden çok daha fazlası olduğunu gösteriyordu.
Ece, Melis'in iftirasına karşı Rüzgar'ın yanında yer alarak, ona olan bağlılığını çoktan ispat etmişti. Rüzgar'ın elleri, Ece'nin sırtında dolaşırken, Ece bu zorunlu evliliğin getirdiği yasak tutkuya teslim oldu. Bu anlar, Ece'nin Rüzgar'a olan borcunun, artık kalıcı bir bağımlılığa dönüştüğünün kanıtıydı. Kapalı kapılar ardında, yalı, Rüzgar'ın kararlılığını ve Ece'nin sonsuz bağlılığını mühürlüyordu.
Ertesi gün, düğün günüydü. Sade, ancak son derece şık bir törenle Rüzgar ve Ece evlendiler. Şahitler, Holding'in güvenilir avukatı ve Rüzgar'ın çocukluk arkadaşıydı. Melis'in babası Turan Bey, düğüne gelmedi. Ancak Melis, Rüzgar'ın meydan okumasına dayanamayarak, siyahlar içinde, salonda göründü.
Melis, Rüzgar'a doğru yürüdü, yüzünde son bir umutsuzluk vardı. "Bu evlilik, seni mutlu etmeyecek, Rüzgar. Sen, sahte bir köleyle evleniyorsun."
Rüzgar, Ece'nin elini tuttu ve Melis'e baktı. Gözlerinde, kesin bir zafer vardı. "Mutluluk, ihanet ettiğin bir şeydir, Melis. Ben, sadakatle evleniyorum. Ve Ece, bana her zaman sadık kaldı."
Melis, o an yenilgiyi kabul etti. Bir şey söyleyemeden, salondan fırtına gibi çıktı. Melis'in ayrılmasıyla, Rüzgar'ın üzerindeki tüm yük kalkmış gibiydi. Rüzgar, Ece'ye döndü.
"Bitti," diye fısıldadı Rüzgar. "Savaş bitti, Ece. Artık sen benim karımsın."
Melis'in salondan ayrılmasıyla Rüzgar'ın üzerindeki tüm yük kalkmış gibiydi. Rüzgar, Ece'ye döndü. "Bitti," diye fısıldadı Rüzgar. "Savaş bitti, Ece. Artık sen benim karımsın." Rüzgar'ın sesi, zaferden çok, derin bir rahatlama taşıyordu.
Resmi tören bittikten sonra, Rüzgar ve Ece hemen yalıya döndüler. Basın ve Yönetim Kurulu önünde sergilenen gösteri sona ermişti, ama şimdi, gerçek evlilik başlamıştı. Yalı, her zamankinden daha sessiz ve daha resmi görünüyordu. Ece, üzerindeki ağır gelinliği taşıyarak Rüzgar'ın çalışma odasına yöneldi.
Rüzgar, kapıyı Ece'nin arkasından kapattı ve kilitledi. Omuzlarındaki gerginlik, nihayet yerini Ece'ye olan mutlak sahiplenme arzusuna bırakmıştı. Rüzgar, Ece'nin yanına yaklaştı ve parmağındaki nişan yüzüğüyle birlikte alyansı da takılı olan elini tuttu.
"Borç, nişan, evlilik," dedi Rüzgar, yüzünde karmaşık bir ifade vardı. "Hepsi seni benim yapmak içindi. Ve sen, Ece, benim karım olarak bu savaşın en değerli ödülüsün."
Rüzgar, Ece'nin beline sarıldı ve onu kendine çekti. Gelinliğin tülü aralarındaki mesafeyi koruyordu, ancak bu, Rüzgar'ın niyetinin ciddiyetini azaltmıyordu. Ece, Rüzgar'ın gözlerinde, sadece ticari bir ortaklık görmediğini anladı; bu evlilik, Rüzgar'ın Ece'ye olan kontrol edilemez arzusunu da meşrulaştıran bir mühürdü.
"Şimdi, Ece," dedi Rüzgar, sesi alçaktı. "Bu evliliğin kurallarını öğrenmelisin. Dışarıdaki herkes için biz, birbirine tutkuyla bağlı, yeni evli bir çiftiz. Bu rol, her an, her yerde geçerli."
Rüzgar, Ece'nin dudaklarına uzun, sahiplenici bir öpücük bıraktı. Ece'nin kalbi hızla çarpıyordu. Bu öpücük, basının önündeki gösteriden çok daha fazlasıydı; bu, yeni hayatlarının ilk yemin anıydı.
Rüzgar geri çekildi. "Ozan güvende. Melis etkisizleştirildi. Artık tamamen bize odaklanabiliriz. Ve ben, karımdan ne beklediğimi sana göstereceğim."
Rüzgar, Ece'nin elinden tuttu ve yatak odasına doğru yürüdü. Odanın kapısı kapandığında, lüks dekorasyon ve Boğaz manzarası, dış dünyadaki tüm gürültüden arınmıştı. Rüzgar, Ece'nin omuzlarından gelinliği indirmeye başladı.
"Bu gelinlik, Melis'e karşı kullandığım son silahtı," dedi Rüzgar, kumaş Ece'nin vücudundan kayarken. "Şimdi, bu silahı çıkarıyoruz. Ve sen, tamamen bana ait, Rüzgar Aksel'in Karısı olarak kalıyorsun."
Ece'nin vücudunu, utançla karışık bir heyecan kapladı. Melis'in ifşaatından sonra Rüzgar'a olan mecburiyeti, şimdi yasal bir zorunluluğa dönüşmüştü. Ece, bu kaçınılmaz teslimiyetin getirdiği duygusal karmaşayla baş etmeye çalışıyordu.
Rüzgar'ın dokunuşları, Ece'ye bu evliliğin sadece bir kağıt parçası olmadığını, aynı zamanda fiziksel ve duygusal bir zincir olduğunu hissettiriyordu. Her bir temas, Ece'nin Rüzgar'a olan borcunun, aralarındaki karşı konulmaz arzuya dönüştüğünü kanıtlıyordu.
Yoğun anın ardından, yatak odasının sessizliği, Rüzgar'ın nihai zaferini mühürledi. Rüzgar, Ece'yi kollarının arasında tutarken, parmağındaki alyansı okşuyordu.
"Bundan sonra," diye fısıldadı Rüzgar. "Benim eşim olarak, her zaman benim yanımdasın. Yönetim kurulu toplantıları, iş yemekleri, seyahatler... Nereye gidersem gideyim, sen de benimle geleceksin."
"Peki ya Ozan'ı ziyaret etmem?" diye sordu Ece, sesi zayıftı.
"Avukatlarım ilgileniyor. Sen sadece benimle meşgul ol. Bu, evliliğimizin gereği," dedi Rüzgar, sesi tavizsizdi. "Senin tek görevin, dış dünyaya mutlu ve tutkulu evliliğimizi göstermek. Ve içeride..." Rüzgar durakladı. "İçeride, benim arzu ettiğim karım olmak."
Rüzgar, Ece'nin başını kaldırdı. "Unutma, Ece. Melis'in ifşaatı, Holding'i sarsabilirdi. Bizim evliliğimiz, o sarsıntıyı durdurdu. Sen benim güvencem oldun. Ve ben, güvencemi asla serbest bırakmam."
Ece, Rüzgar'ın bu sözlerinin altında yatan gerçeği anladı: Rüzgar, Ece'yi seviyor olsun ya da olmasın, ona ihtiyaç duyuyordu. Ve bu ihtiyaç, Ece'nin borcundan çok daha güçlü bir bağdı. Ece, Rüzgar'ın bu zoraki evlilikteki yalnızlığını dolduran tek kişi olduğunu biliyordu. Ece, Rüzgar'a bakarak sessizce başını salladı. Rüzgar'ın karısı rolünü, tüm ağırlığı ve tehlikesiyle kabul etmişti.