Gizemin içeri girmesi ile bizim yarım ağız çıktı.
"Kızım ne oluyor bu yüzbaşı niye böyle mutlu"
"Sus Gizem sus zaten sana sinirliyim pansumanı yapmayı niye kabul etmiyorsun?"
"Ellerim maalesef ki benim kadar narin değil biliyorsun acıtırım kuşum ben" diyerek öpücük atmıştı. Dalgayla söylemişti ama aslında ciddi olduğunu ikimizde biliyorduk.
.
"Ben de üniformamı giydiğime göre görev bizi bekler gidelim mi?"
"Gidelim kuşum da sen nasıl geleceksin seni taşıyacak kadar güçlü değilim hem... seni ancak yüzbaşının güçlü kolları taşır" deyip gülerek burnunu buruşturmuştu.
"Gizemmm" diye sinirle söylendim. "Biri duyacak yanlış anlaşılacak kızım manyak mısın? " " Ver şuradan kol değneklerinden birini" Gizem bir şey diyecekti ki Yüzbaşı elinde tekerlekli sandalye ile içeri girdi.
" Kol değneği olmaz revirin deposundan bunu buldum" diyip gözüyle tekerlekli sandalyeyi işaret etmişti.
Ne zamandır oradaydı? umarım konuşulanları duymamıştır.
"Komutanım bu olmaz ben değnekle yürürüm"
" Bu yürümemen için işte"
Ne sinir bozucu biri çıktı bu da sanane ya sanane senin benden başka işin yok mu?
" Komutanım doktor yürümeyeceksin demedi yaralı ayağının üstüne basma dedi benim diğer ayağım sağlam kol değneği yeterli ona hayatta oturmam. "
Geldiğim gibi vurulmam yetmiyormuş gibi bir de tekerlekli sandalyeye oturamazdım.
" Büyük konuşma istersen emir verince ne yapacaksın."
" Komutanım doktor gerekli görseydi söylerdi."
" Doktor gerekli görmemiş ama ben öyle uygun görüyorum."
" Komutanım !"
" Yeter buna oturacaksın. "
"Ama komutanım..? "
"Yeter dedim işimiz var seninle sen hep bu kadar çok mu konuşursun ? hep mi böyle inatsın ?"
" Yok komutanım aslında bu kadar değildir. "
Cevabı veren Gizem olmuştu. Ben şaşkınlıkla ona dönerken o da omuz silkmişti. Ona seninle sonra görüşücez bakışı atıp önüme kadar gelmiş uyuza döndüm.
" Komutanım peki siz tüm askerlerinizle bu kadar ilgili misiniz? " bi özgüvenle sordum ama cevabı her ne olursa olsun ne diyeceğimi hiç bilmiyorum. Hayır derse bu ne anlama geliyordu ? peki evet derse üzülür müydüm ? Yok be niye üzüleyim mutlu olmam lazım her askeriyle ilgilenen bir yüzbaşına denk geldiğim için ama o cevap vermedi yan tarafıma geçip beni kucakladığı gibi tekerlekli sandalyeye bıraktı.
" Komutanım ?"
" İtiraz yok tekerlekli sandalye ile geliyorsun. "
Gizem gözünde manasız mutluluk sevinci ile bizi izlerken Ona dönüp " iki dakika sonra eğitim alanındasınız benden sonra gelirseniz kötü olur " demişti.
" Emredersiniz komutanım " yanıtını beklemeden toz olmuştu.
.
Ayaz'ın Anlatımı
Yürümesini istemediğim için tekerlekli sandalye bulup getirmiştim, kapıdan içeri girecektim ki teğmen Gizem ben seni taşıyamam falan diyordu sonrasında ise seni ancak yüzbaşının güçlü kolları taşır dedi.
Bu cümlesi... Bu cümlesine aslında benim sinirlenmem lazımdı ama hiç öyle olmadı.
Ben onun için tekerlekli sandalye getirmişim o inat ediyor onda oturmam diye sanki gel keyfine market arabasına bin diyorum hayır yani emir verince mecbur oturacaksın neyin inadını yapıyorsun. Değnek yeterliymiş izin versem arada basar adım kadar eminim rahat durmaz çünkü bu, inatçı geveze eskiden bu kadar değilmiş onu da öğrendik bana mı yani inadı da gevezeliği de ? peki ya onun sorduğu soru tüm askerlerinize mi böylesiniz ? Böyle miyim ben tüm askerlerime ? böyleyim tabii e o zaman niye sorusunu cevaplamadım ben ? yani..bu kadar değilim aslında.. operasyonlarda tamam ama revirde kimseyi kucaklamıyorum hele ki sabah olan şeyleri kimseye yapmadım yapamam da
bu ne demek oluyor ben Özümle özel olarak mı ilgileniyorum ? aptal aptal konuşma Ayaz.
Odama girip çıkmıştım aslında işim yoktu ama maksat teğmenlerimin benden önce eğitim alanında olmasıydı şu Gizem teğmen de niye durmadan bizim cadolaza kuşum diyip duruyor bu özellikle seçilmiş bir şey mi ? daha çok bir anlamı varmış gibi duruyor yoksa kızlar hep mi böyle abuk sabuk lakaplar takar kuş - böcek - çiçek ..?
.
Eğitim alanına gelmiştim " hazır ol !" dememle herkes anında hazır ola geçti.
"Selam dur !" dediğimde ise sinirlenmiştim onu gördüm tekerlekli sandalye ile gel dememe rağmen koltuk değneği ile karşımda duruyordu. Hızlı adımlarla yanına ilerledim selam durduğu için kılmıldayıp bakamıyordu
"rahat " dedim sinirle yine de dönüp bakmadı.
" Sana tekerlekli sandalye ile geleceksin demedim mi ? " dediğim an dönüp bana baktı.
" Tekerlekli sandalye ile geldim komutanım. "
" Sen benimle taşş - " sinirle nefesimi verdim. "sen benimle alay mı geçiyorsun ? " diye kükredim.
" Komutanım tekerlekli sandalye ile geldim bakın şurada " deyip arka tarafımda bir yeri işaret etti "değneği sadece burada kullandım herkes şahit sorabilirsiniz " diye ekledi. Ukala tavırlara bak, kalbini kırmış olmasaydım bilirdim ben sana yapacağımı.
" Evet!" deyip diğer tarafa doğru ilerledim.
" Eğitim parkurunu görüyorsunuz şimdi eğlenceli hale getireceğiz. Özkan bir defter kalem kap gel. Ersin kronometreyi başlat birinci olana ödül var düdük sesiyle sağ baştan başlayın."
Düdük sesi ile başladı bizim canavarlar benim gözüm Özümdeydi sıra ilerledikçe o da ilerliyor manyak mı bu kız üstüne basılmayacak diyoruz o parkura ilerliyor.
" Sen nereye ?"
" Yarışacağım komutanım. "
" Saçmalama üstüne basılmayacak denilmedi mi sana sen kalkmış yarışmaktan bahsediyorsun."
"Komutanım iyiyim ben, hem yarışları kaçıramam hele ki ödüllü olanları, yoksa.. bu ödül Panter timinin giriş bileti mi ?" dedi gözündeki çocuksu sevinçle.
" Sen Panter timine mi girmek istiyorsun ?"
" Biz istiyoruz komutanım Gizem ile birlikte, çok şey duyduk Panter timi hakkında hayalimiz bu time girmek."
" Geç sandalyene otur. "
" Komutanım! "
dediği an dibine kadar gelmiştim bu iş her zaman ki gibi uzayacaktı kucakladım tekerlekli sandalyeye doğru adımlıyordum.
"OooOoo"
sesleri duyuldu.
"Komutanım napıyorsunuz herkes bize bakıyor ? "
"Bakmalarını istemiyorsan söz dinle. "
"Ooo Komutanım?!" dedi biri de bu ses Selim'in sesiydi.
"Kes lan sesini."
Tekerlekli sandalyeye bırakırken yüzüne baktım oldukça üzgün görünüyordu biraz önceki sevinçli kız çocuğu kaybolmuştu.
Üzülmesine dayanamayıp bir şey geveledim.
"Senin ödülün bende merak etme alacaksın."
" Anlamadım ne ödülü komutanım? "
" Alınca anlarsın." deyip odama geçtim.
Ben bu kıza karşı bir şeyler mi hissediyorum üzülmesine dayanamıyorum o ayağı ile yere basmaya yeltendiğinde benim canım acıyor.
Biraz önceki sevinci içimi costurmuştu sonrasında ki üzüntüsü de içimi dağladı ama onun iyiliği içindi.
Ben Serpili seviyorum sanmıştım ama hiç böyle olmamıştım o zamanlar.
Özüm napıyorsun sen bana..
Özüm'ün Anlatımı
Ben kalkmış ona hayallerimden bahsediyorum o geç sandalyene otur diyor nereden benim sandalyem oluyormuş acaba.
Bir de durmadan kucaklayıp duruyor komutanım olmasan bilirdim ben sana yapacağımı. Kendisi çekip gitti tabii herkes bana bakıyor şuraya bak hem ben niye burada duruyorum deyip arabayı sürecektim ki biri arkadan ittirdi. "Gizem hadi hızlı sür de çıkalım şuradan herkes bana bakıyor o uyuz öküz bırakıp gitti beni buraya, kendisi yüzbaşı tabii çeker gider kimse de bir şey diyemez o koca öküze" ses gelmeyince "Gizem ?" deyip arkama baktığımda " O kadar güzel olduğumu bilmiyordum ya sağ ol" deyip elini saçlarının arasından geçiren adını dün öğrendiğim Selim karşıma gelirken gözlerim onu takip etmişti. O da teğmendi ama benden kıdemli olduğu için " Ko- komutanım!?" diye kekeleyerek konuşmuştum.
"Senin ismin Özüm değil mi ?"
"Evet komutanım"
"Ben de Selim" dedi.
Yüzbaşına ettiğim hakaretleri duydu mu acaba?
Bu sefer içimden söylediğime eminim ama o sanki beni duymuş gibi kafa sallayıp "duydum evet ölüm fermanın imzalandı komutanıma söyleyeceğim sürecek seni buradan."
" Nee ? Komutanım yapmayın ne olur bir anlık sinirle oldu bir daha olmaz söz veriyorum lütfen.." diye yalvarmaya devam ediyorken
büyük bir kahkaha patlattı bir taraftan da elleriyle dizlerini dövüyordu o kadar ses yapmıştı ki göz ucuyla hemen etrafı inceledim birkaç grup asker dönüp dönüp bakıyordu. Yüzbaşı da odasından çıkmış geliyordu ama bizi görünce bir duraksadı gözlerini bu taraftan ayırmıyor ve yine çok sinirli görünüyor.
Selim komutanım da yüzbaşını görünce korku ile hemen ayaklandım fark etmeden ayağıma basıp çığlık attım "ahhh"
" kız otur ne yapıyorsun" deyip beni oturttu.
Bu sırada Ayaz komutanıma baktım iyice sinirlenmişti.
"Komutanım ne olur yapmayın söylemeyin, zaten bir kere duydu bir daha duyarsa gerçekten gönderir beni buradan. "
Tekrar kahkaha atıp bu sefer benim omzuma vurdu. " şaka kız şaka sen de çok saf çıktın arada ben de söverim keratanın arkasından" deyip tekrar elleri ile dizlerini dövmeye başladı.
"Utanmayın komutanım ya yerede yatın."
Biraz sinir olmuş olsamda sonunda rahat bir nefes aldım ve o bana gülerken ben de onun gülmekten neredeyse yeri öpecek samimi hâline güldüm.
Doğruldu, karnını tutarak nefeslendi "senin ona sövdüğünü duydu ve ceza vermedi mi?"
" Vermedi komutanım hatta güldü ben de anlamadım."
" Güldü mü ? kız bunda anlamayacak ne var?" deyip Ayaz komutana gözlerini kısarak baktı.
" Ne var komutanım? yani neden ? ben anlamadım da."
" Birincisi bana komutanım demiyorsun böyle hiç heyecanlı olmuyor."
"Olur mu komutanım hiç ?"
"Olur olur ben izin veriyorum."
"Peki komutanım yani... Selim"
Rütbemiz aynı olduğu için çabuk ikna olmuştum yoksa ilk günden yapacağım iş değildi.
"İkincisi ne ko- Selim ?"
"Hee şöyle onu da yakında anlarsın nasıl olsa." deyip uzaklaştı.
Sonra birden arkasını dönüp "vurulmuşsun ama hâlâ su gibisin" diye bağırdı Ayaz komutanıma bakıncı ben de baktım. Selime öldürecekmiş gibi bakıyordu Selim bu sefer daha yüksek sesle "su fıstığım benim" deyince Ayaz komutanım "Selimm" diye hışımla seslendi ama Selim yemekhaneye kaçtı.
Bunu sana yeni tanıştığın biri diyecek ve sen bir şey yapmayacaksın deseler kıçımla gülerdim şimdiye Selim'in ağzıyla burnu yer değiştirmişti bilmiyorum belki yer değiştiren başka yerleri de olabilirdi ama Selim'in kötü amaçla yaptığını zannetmiyorum diye düşünürken gülümsedim.
Ayaz yüzbaşı hiçbir şey demeden kızgın boğa gibi yanımdan geçip yemekhaneye girdi.
Neyse ki Gizem geldi de biz de yemekhaneye gittik iki gündür bir şey yememiştim kurt gibi acıkmıştım.
Tabildotları Gizem ikimiz içinde alınca boş olan tek masaya oturmuştuk.
"Kuşum şu masadaki herkes niye buraya bakıyor ?" dediğinde gözüyle işaret ettiği masaya baktım yüzbaşının masasıydı.
Ben baktığımda Selim bizim masaya bakarak bir şeyler diyordu Ayaz Yüzbaşı ensesine yapıştırdı bir tane Selim ensesini ovalarken onların masası da kahkaha atmıştı.
" Bilmiyorum çok garipler boşver" diye yanıtladım.
Çayımı yudumluyordum ki Gizem "kuşum senin telefonun yok ya hani..." deyip sustu.
"Eee Gizem ne olmuş, lütfen alalım deme bir süre kullanmayacağım. "
"Yok kuşum onu demeyeceğim de.. Özgür mesaj attı bana buraya gelmiş otelde kalıyormuş seninle konuşup barışmak istiyormuş." dediğinde şu an vurulmuş olmama lanet ettim .
"Gizem sus çabuk beni buradan çıkar çabuk geliyor."
" Yok kuşum ya şimdi gelmez senden haber bekliyor rahat ol."
" Gizem" yüzümü buruşturarak adını söylediğimde anlamıştı hemen harekete geçti "hadi çabukk" dediğimde elimle sandalyeyi hareket ettiriyordum Gizem de hemen arkama geçip hızla sürdü wc'den çıktığımda "kuşum ya ben unutmuşum özür dilerim." dedi mahçup bir şekilde daha fazla üzülsün istemedim bu yüzden
"İyi dayandım buraya kadar yemekhanede olduğunu düşünsene deyince ikimizde kahkaha attık. "ıyyhhh" deyip yüzümü buruşturarak kafamı sağa sola salladım.
" Sür Gizoşuum bahçeye de biraz hava alalım ama rica ediyorum market arabası gibi sürme."
"Sana da araba beğendiremiyoruz" deyip bahçeye sürdü çıktığımızda Ayaz yüzbaşım eli cebinde bir ileri bir geri volta atıyordu.
Bizi görünce yanımıza adımladı.
"Gizem bize biraz izin verir misin?"
" Emredersiniz komutanım! " deyip biraz ilerledi.
" Sen hâlâ o pezevenki mi düşünüyorsun?"
" Ne ?!"
" Duymadın mı kızım sağır mısın? hâlâ o şerefsiz köpeği mi düşünüyorsun ?"
Bana ikide bir kızım demesine ayrı ayar oluyorum kendisine ayrı şuna bak keşke ilk karşılaştığımızda iyice bir benzetseydim şunu.
" Ne düşünüyorsan söyle"
"Gerçekten düşündüğümü söylememi mi istiyorsunuz ?"
"Evet söyle "
Dikkat ederek ayağa kalktım elini atacaktı ama durdurdum.
"Ne düşünüyorum biliyor musun ?" diyerek yaklaştım "keşke ilk karşılaştığımızda canına okusaydım yaptıklarımın beş katı hatta on katını yapsaydım." diye diklendim.
O da biraz yaklaşınca aramızda hiç mesafe kalmamıştı nefesi yüzüme çarpıyordu dediklerimi hiç duymamış gibi sorusunu tekrar etti.
" Sana hâlâ onu mu düşünüyorsun dedim" dedi. Sinirlerim tepeme çıkmıştı.
"Hayır ama sanane bundan?"
"O zaman ne diye ikide bir kusuyorsun kızım."
"Yeter asıl siz bana ikide bir kızım deyip durmayın."
"Ohaa ne oluyor lan bunlar niye dip dibe" diyerek Selim Gizem ve Yiğit üsteğmenin yanına geldi.
"Ne diyeceğime sen mi karar vereceksin ?"
"Bana söylüyorsanız ben karar vericem."
"Haddini aşıyorsun."
Komutanım olmayacaktın ki görecektin sen nasıl haddini bildirdiğimi.
"Özür dilerim komutanım" dedim daha sinirli bir tonda.
Sinirim karşısında tıslayıp "soruma cevap ver düşünmüyorsan niye ikide bir kusuyorsun" diyerek sorusunu yineledi.
"Yok bu böyle olmayacak" dediğinde Gizeme baktım yanına birkaç kişi daha eklenmişti.
"Hatırladı yani ben hatırlatmak zorunda kaldım çünkü o burada Özüme ulaşmaya çalışıyor daha doğrusu buluşmak istiyor."
"Nerede kalıyor bu yavşak ?"
Gizem ona cevap verirken yanındakiler de birbirlerine ne oluyor lan der gibi bakıyordu.
" Beyler hazırlanın yarın çarşı izninde işimiz var."
" Ne işimiz var komutanım " dedi arkadakilerden biri.
"Özgür'ü özgür bırakacağız." diye yanıtladı.
.