Özür mü dilersin ?

1529 Words
Ayazın Anlatımı Kızı kucaklamış revire götürürken inmek istedi. Rahat dursun diye yine dün geceyi hatırlattım aslında emir versem mecbur duracaktı ama onu utandırmak, sinir etmek o kadar hoşuma gidiyor ki .. Belki de attığı kafa ve tekmenin intikamını böyle alıyorumdur. Yalnız o ne dedi biraz önce yok bu da bahane sayılır yok vurulmasaydım dokunabilecekmiydin falan salak bir de anında kızardı hayır kızaracağın şeyleri ne diye söylüyorsun ayrıca ben sana niye dokunayım bu da böyle bir salak işte düşünmeden konuşuyor. Selimin yan çarı gibi Neyse askerlerime bir şey olmasında tüm saçmalıklarını çekerim ben. Çok şükür ki şehidimiz yok. Özümden başka yaralımız da onun yarası da çok kötü görünmüyor. Ben o amına koduğumun kansızlarına gösteririm ama kışlaya saldırmayı da teğmenimi yaralamayı da ... . Özümün Anlatımı Revirin önüne geldiğimde beni direkt sedyeye bıraktı. " Mert ilgilen gerekiyorsa hastaneye sevkini yap ben dışarıdayım " dedi. " Hastanelik bir durum yok burada bakılsa yeter " dememle gözlerini Mert dediği doktordan çekip önce sinirle ardından alaycı bir gülüşle bana bakarak "Vazgeçtim Mert sen işine bak ben buradayım" dedi. Neee ..! Burada mı ..?! Bacakk ?..! OoooFff ..! Keşke inatlaşmasaydım... Ne bileyim ben böyle bir şey yapacağını hem kim geldiği ilk günden hastaneye gitmek ister ki ? Ben istemem şahsen. Gözünü de gözümden ayırmıyor pislik. Doktor kemeri açtıktan sonra eldivenini takarken "yaran yukarıda eşofmanı indirebilirsin" dedi. Kesmiyorlar mıydı normalde bu bol eşofmanı giydim diye mi kesmiyorlar. Gizem dedi o kadar giyme şu şalvarları diye dinleseydim keşke. Ya bu öküz dikilmiş bakarken nasıl indireceğim ben şimdi, dönmüyor da . " Kesseniz? " diye mırıldandım. " Pekii " diyip makasla geldi doktor. Tam diz kapağımı biraz geçmişti ki yüzbaşı çıktı. Ecel teri döktüm burada utancımdan yerin dibine girdim şimdi mi çıkıyorsun ? Doktor " Korkulacak bir şey yok" diyip tedavi etmeye başladı. Heyecanla sordum " hastanelik bir şey değil yani " Gülümseyip "yok yok sıyırmış sadece ben hallederim kemerle sıkman iyi olmuş ama daha fazla kan kaybetseydin hastaneye gitmen gerekecekti." " Yüzbaşı Ayaz sağ olsun." "Sağ olsun tabii. Sahada ilk yardımı hep o yapar kurtarıcı hamlelerini çok gördüm burada." Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı aşağı yukarı salladım. Bu adam doktorunda dediği gibi her anlamda kurtarıcı yani saha da vurulan askerlerini, sivilken zor durumda olan bir kadını yani beni dün gece sarhoşken o şerefsizlerden koruması bu yüzbaşı nasıl bir adam ya bir bakıyorsun soğuk şeytan bir bakıyorsun kurtarıcı melek. Doktor yine konuştu. "Sıyırmış diyip geçme lütfen ilk birkaç gün üstüne basıp zorlama sonrasında ise birden değil yavaş yavaş.. pansumanını günlük değiştirmemiz lazım mutlaka her gün gel yapalım bu gece de burada kal vakitte geç oldu zaten ben de çıkıyorum şimdi." Daha yerleşememiştim bile ama umrumda değildi hiç hayır diyemiycektim çok yoruldum ve hemen uyumak istiyordum bir adım daha atacak halim kalmamıştı hoş zaten basmayacaksın dedi. " Peki teşekkür ederim Dok-" Lafımı kesip " Mert demen yeterli Özüm " diyip göz kırptı. İsmimi hangi ara söyledim ben hiç hatırlamıyorum, insanlarla samimi olmayı çok sevmem ama Mertten daha önce konuştuğum biri vibe aldım. Sanki... yok yaa ne alaka ama yan profil de benziyor. Düşüncelerimden sıyrılıp "Peki.. Teşekkür ederim Mert " diye değiştirdim cümlemi. . Ayazın Anlatımı Yok ben iyice emin oldum geçen gece ki hareketleri yapacak biri değil bu kız yoksa komutanı çıkmış olsam dahi umursamazdı belli ki gerçekten aldatılmışlık ve sarhoş olmanın vermiş olduğu etki ile saçmalanmış bir şeydi. Albaya durum raporu verip çıkmıştım. Revirin ışığını açık görünce Mertten teğmenimin durumu hakkında bilgi almak için " Mert " diye seslenerek içeri girdim. Mert yoktu ama teğmeni sedyede yatarken gördüm bal rengi saçları sarkmış, ellerini karın hizasında bağlamış, bacağı sargılı ben bağırarak içeri girince o da uyandı. Benim olduğumu görünce hızla "komutanım?" diyerek doğrulacaktı ki "ahhh" diye inledi. "Napıyorsun Teğmenim yaralısın." diyerek omzunu tutup kalkmasına izin vermedim. "Mert yok mu?" "Çıktı komutanım" " Durumun hakkında bilgi ver " "İyiyim komutanım bir şeyim yok." " Özüm? çok yoruyorsun Özüm. Doktor ne dediyse aynısını söyle" "Emredersiniz Komutanım. Kurşun sıyırmış bir şeyim yokmuş düzenli pansuman gerekiyormuş sadece." "Sadece mi? bundan daha fazlasını söyledim Özüm" diyerek elinde telefonla içeri Mert girdi. Özüm mü? kıza niye sadece ismiyle sesleniyor bu. "Çantamı almam lazım " diyerek masanın kenarından çantasını alıp laptopunu içine attıktan sonra fermuarını kapattıp eline aldı. "Yüzbaşım" diyerek bana seslendi. "Sadece o kadar söylemedim" derken sadeceyi bastırarak ve Özüme bakarak söylemişti. "Sıyırmış ama birazda kan kaybetmiş ayrıca birkaç gün üstüne basmazsa iyi olur pansumanın da günlük değişmesi lazım o da sen de diyerek elini omzuma vurdu." Özüm " Mert sen yaparsın ya " diyerek hemen söze girdi. O da ismiyle sesleniyor ne ara samimi oldu bunlar. " Yapardım Özüm ama şehir dışına çıkıyorum seminere katılmam lazım" dedi. " Ben yaparım " diye atıldım sinirle. Özüm benden ben Özümden gözlerimi ayırmazken Mert "Tamam.. Ben çıkıyorum hastam sana emanet ona iyi bakmazsan babama söylerim seni" diyip kulağıma eğildi "yiyecekmiş gibi bakma " diye ekleyip çıktı. Şerefsiz beni her zaman babasına şikayet etmekle korkutur bugüne kadar ettiğini görmedim ama belli de olmazdı. Özümün bacağını kapatmak için ayak ucundaki örtüye uzandığını görünce düşüncelerimden sıyrılıp "uzanamazsın oraya örterim ben" diyip örtüyü göğsünün altına kadar çektim. "Sağ olun komutanım. " " Uyu dinlen sabah gelip pansumanını yaparım ben" "Gerek yok komutanım ben hallederim. " " Meraklısı değilim ben de duymadın mı babasına söylemekle tehdit ediyor." Biraz bozuldu ama belli etmemeye çalışıyordu "babası kim ki ? " diye sordu. " Albay Bayram Ateş " diye yanıtladım. " Bayram Ateş ... " " Mert Ateş.... " diye düşünceli bir şekilde tekrar etti. Mert'in adını anmasıyla yine sinirlendim hızla çıkıp kapıyı peşimden kapattım. Ne oluyor oğlum sen niye sinirleniyorsun. . Özümün Anlatımı Ne olduğunu anlamadan yüzbaşı sinirlenip çıktı. "Aman neye sinirlendiyse iyi oldu uykum vardı zaten Allah bir boy vermiş gerisini koyvermiş uzun uyuz sahi boyu kaçtır bunun 1 .90 dan uzundur bence 1 .93 ? 1 .95 ? yok yok kesin 1 .98 " diye düşünüyorken uykuya dalmışım. . "Kuşum ? Özüm ? " Daha yeni uyudum ben ama yaa ... "Kuşum? " "Hay senin kuşuna " " Kuşum kalksana ya söylenme vurulmuşsun daha ilk günden iyi misin? " " Günaydın! " " Ya bırak şimdi günaydını nasılsın? " " O anlamda mı dedim kızım ben" göz devirip tekrar konuştum " iyiyim ben bir şeyim yok sıyırmış üstüne basamayacağım bir iki gün onu boş ver de sen neredesin Gizem? " "Ay kuşum sorma başım ağrıyordu ağrı kesici alayım dedim uyku ilacı almışım" " Seni hain kurşun değil şu ilaçlar öldürecek Gizem ne içtiğine dikkat et kızım. " "Bir şey olmaz bana sen merak etme kuşum benim " " Saat kaç ?" " Ben uyandığımda 04. 30 du yok mu burada hee 5' e geliyor kuşum" diyerek duvarda ki saate bakarak konuştu. Yarım saatte 101. kez kuşum demesi ile sinirlenip zorda olsa doğrulup ayağımı sarkıttım. "Gizem bırak şu kuşumu artık sivilde degiliz" " Tamam Özüm kuşum ya " " Gizem " diye adını sinirle söylediğimde üstümdeki örtüyü elimde yuvarlayıp top haline getirdim. Ne yapacağımı anlayıp geri çekilince örtü açık kapıdan giren yüzbaşının bacak arasına çarptı. Ben utancımdan yerin dibine girmek için yer ararken Gizem gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Yüzbaşı da bana yiyecekmiş gibi bakıyordu zaten. Gizeme bir bakış attı canım arkadaşım bir bakışla anında ciddileşti. "Pansumanını değiştirmek için geldim ama yanlış gelmişim park falan herhalde burası" o yerden örtüyü alırken ben dediğine bozulmuş bir şekilde "Gizem değiştirir " dedim. Gizem " kuş- kızım ben ne anlarım pamuğundan pansumanından yüzbaşım yaparmış işte ben de üniformanı alıp geliyorum. " "Yüzbaşım !" diyerek baş selamı verip kapıyı kapattıktan sonra çıktı. Bu sinirli mi bakıyor yoksa geçti mi siniri anlamadım bir tuhaf bakıyor bir yandan da yaklaşıyor ama çok yavaş yaklaşıyor ağır çekimde falanmıyız her ne hikmetse bir şey demeden yapıyor ne yapıyorsa elindeki örtüyü sedyeye yanıma bıraktı, ilk yardım çantasını dolaptan alıp geldi önüme tabureyi çekerken gözlerini gözlerimden ayırmadan bakarak oturdu. Daha sonra gözlerini gözlerimden ayırıp bacağıma baktı elini uzatıp sargıyı açacaktı ki doktor üstüne yapıştırmayıp sardığı için açamadı taburesini biraz indirip ayaklandı kalçalarımdan tutup biraz aşağıya kaydırdı ayak bileğimi tutup dizine koydu. Bacak kısmım havalanınca anında ateş bastı beni utancımdan, yani bence utancımdan. " Komutanım? " dedim hemen. " Sus Özüm" diye karşılık verdi. Elini tekrar yukarı yaranın olduğu kısma çıkardı sargıyı açıyordu ki son katman açılmadı "ahh! "diye küçük bir çığlık attım. "Pardon acıttım" dedi cevap vermedim. "Öncesinde ıslatmamız lazım seni" dedi. "Hııhhh !! " diye büyük bir şaşkınlık içinde sorarken "yarayla konuşuyorum" dedi. Pis Uyuz Uzun Öküz Kalkıp masadaki bardağa su doldurup geldi. Yaranın üstüne dökerken su tabii ki de sadece yaranın üstünde durmadı bütün bacağıma aktı özellikle geriye doğru kadınlığım bile ıslandı ben ufak bir titreme yaşarken O da akan suları takip edip tüm bacağıma baktı en son da kadınlığıma, benim kendisine baktığımı fark edince hızla toparlandı. Yapışan sargı bezini kolayca kaldırıp diğer işlemleri de hallettikten sonra ayak bileğimden tutarak yavaşça yere koydu. "tekmenin intikamını alamadım ama örtünün intikamını aldım" diyip tekrar kadınlığıma baktı. " SOĞUK ŞEYTAN - UZUN ÖKÜZ - UYUZZ-" diye bağırıp lafın devamını getirmeden sustum. Dış sesim miydi o benim. "Söyle söyle devam et" " Ben dışımdan mı söyledim onları " "İçinden de söylüyorsun yani " "Özür dilerim komutanım" "Özür mü dilersin? " diyip yarım ağız sırıttı. Kızmadı mı ? Niye sırıtıp duruyor bu soğuk şeytan ? Tam o sırada birazdan boğazına yapışacağım Gizem elindeki üniformamla içeri girdi. .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD