Bölüm 2: YILKILIK VAKTİ GELMEDEN

503 Words
Bizim eşeğin yine aksiliği tuttu, akşamleyin ahırda onu tutarım o zaman nasıl Memo’ya süt vermiyor görürüz,dedi. Memet amca, Memo’yu da alıp tam çıkarken Hatçe şu sıcakta çocuğu nereye götürüyon bırak dursun dedi. Memet amca içten içe sevinerek hemen dışarı çıktı. Sonunda dedi. Sonunda Hatçe,Memo’ya bakmayı kendi isteği ile kabul etti. Bozkırın güneş çatlağı olan sarı yollarında yürürken bir Mercedes yanına gelip durdu; -Memet beni tanımadın mı? Ben Abbasların Haydar’ın oğlu Necmiyim dedi. Memet amca, kusura kalma biraz geç hatırladım hoş geldin dedi. Necmi hoş buldum Memet amca. Almanya’dan geliyorum, babamların yanında biraz durup döneceğim dedi. Bu arada sende bir bebe bulmuşun ona bakıyor imişsin helal olsun sana. -Memet, övülecek bir şey değil, kim olsa yapardı dedi. Necmi, akşamleyin hanım ve çocuklar ile görmeye geliriz müsait iseniz. -Memet amca tabi müsa itiz buyurun gelin. Ve vedalaşıp ayrıldılar. Kasabanın kahvehanesine doğru yola koyuldu. Kahvenin bahçesine vardığında muhtar Salih’in oturduğunu gördü hemen yanına gidip oturdu. -Selamun aleyküm, nörüyon nasılsın? -Salih Aleykümselam Memet, öyle oturuyorum. Epeydir gelmiyordun kahvehaneye seni gördüğüme sevindim. -Memet amca, he ya bağ, bahçe, hayvanlar ile uğraşıp duruyorum. Dün Cemile sayesinde Hatçe, Memo ile alâkadar olmaya başladı. O kadar ki bugün Memo’yu bana vermedi. Yoksa yine onunla birlikte gelirdim. -Salih, senin adına sevindim inşallah çocuğu sevip sahiplenir. Yetime göz kulak olur. Bu arada kasabanın pekte aklı yerinde olmayan Kelekçilerin oğlu Sülüman, yine kahvehanede yalanlar düzüyordu. Öyle ki, hiç olmayan bir şeyi dahi olmuş gibi anlatıyordu. Tüm kasaba halkıda onu çok sever idi. Bugün anlattığı şey ise şunlardı: Babam Kelekçi Ağa Necmettin,bana git en hasından bir kurbanlık koç alıp gel didi. Bende bazara gidip bahtım. Kurbanlıkların arasında bir koyun var idi ki, sormayın öyle böyle daal. İki tarafından saçları atın ki gibi uzamış, pas parlak tüyleri olan ihtişamlı bir koyundu. Goptum yanına ben bunu alacağım dedim. Kelekçi Ağa Necmettin’in oğlu Sülüman deyincik hemen pazarlık yaptık aldım geldim. Neyse hayvan yedi içti kurban günü geldi çattı. Bubam getir hele şu koyunu dedi. Goptum getirdim babam tekbiri getirdi barnağını bastı. Düşürdü kellesini, başladı yüzmeye. Bir de ne olsun...Tüm kahvedekiler öyle heyecanlı dinliyordu ki ne oldu dediler hep bir ağızdan.Sülüman devam etti sözlerine... Goyunun, garnından bir guzu çıhmasın mı? Kahvedekiler :vıh kele .... Guzu çıhar çıhmaz tingirim atmaz mı? Kahvedekiler: Attı mı?... Yaaa şöyle etrafı bir gezinip geldi. Hemen sonra dile gelmez mi? Kahvedekiler: Gelir mi?... Tabi gelir... Sülüman abi,beni babama götür deyin gözlerinden şıp şıp gözyaşı dökmeye başladı. Kahvedekiler: Buban ne dedi? Goyunun ayaklarını kesdi idi, bir fırlattı bana. Gendin gibi deli goyunu nerden buldun dedi. Hadi goyunu buldun ,garnında olan deli guzuyu nasıl buldun deyip beni gara mağranın başınaca govaladı. O an bu anlatılanlara kulak misafiri olan babası kahvenin bahçe duvarından aşıp Sülüman’ın kulağından tuttu... Guççük guççük atta, cücüklerde yesin dedi. Deli Sülüman ,buba dur yapma desede nafile önüne kattı Sülüman’ı başladı kovalamaya...Kahvedekiler ise haykırarak gülüyordu. Sülüman deli melü ama akıllı çocuk, hangimizin aklına gelir böyle hikayeler diyorlardı. Tüm kasabanın erkekleri sırf onu dinlemek için kahveye geliyorlardı. Tabi Kahveci Nihat’ ta gayet memnundu bu durumdan. Memet amca, arkadaşı Salih ile Sülüman’ı dinledikten sonra tekrar eve döndü. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD