1.BÖLÜM "EN GÜZEL"

2098 Words
1.Bölüm “En Güzel” Ahsen… “Ahsen, hadi kızım uyan geç kalacaksın işe!” Sıcacık yatağımın içinde annemin sevgi dolu sesiyle gözlerimi açmaya çalıştım ama o kadar yorgundum ki başaramadım. Sadece üç saat uyumuştum. Annem odama geldi; “Ahsen annem hadi uyan geç kalacaksın işe… Gece geç yattın biliyorum ama kalkman lazım hadi güzel kızım.” Ahsen… Adımı seviyordum. Annem koymuş ve tabiri caizse nur topu gibi doğmuşum. Benim güzelliğimi görünce annem dedeme; “Baba adı Ahsen olsun, başka düşündüğün bir isim yoksa.” demiş. Dedem kulağıma adımı Ahsen diye okumuş. “Bu bebekte ki güzelliği daha iyi anlatacak başka isim olmazdı zaten,” demiş. Ahsen; en güzel, çok güzel demekmiş.. Anneme göre hâlâ adımın hakkını veriyormuşum ama işte anne yüreği kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş. Yeşil gözlü sarışın beyaz tenli minyon tipli standart genç bir kızdım.. Annem yerden göğe kadar haklıydı sabah erkenden hatta çok erkenden kalkıp işe gitmek zorundaydım. Pastanede sabah dörtten sekize kadar çalışıp oradan okula geçiyordum. Babamın sırf üniversite okumak istiyorum diye bana uyguladığı ceza. Bütün masraflarımı kendim karşılıyorum en büyük destekçim Azize’mmm. Yani baş tacım annem. Babamdan aşırdıkları ile arada destek oluyordu. Üniversiteyi burslu okuyorum. Çalışıyorum annemin de desteği ile iki senedir gayet iyi idare ediyordum aslında. Bu sene bir yolunu bulup bu şehirden çok uzak bir yerlere gitmek zorundaydım. Bunu annemde bende çok iyi biliyorduk. Çünkü amcamın oğlu Rüzgar askerden bu sene gelecek ve o gelmeden ortadan kaybolmam gerekiyordu. Aslında daha erken gelecekti ama kendisi tam bir psikopat olduğu için iki defa teskere yaktı. Askerliği uzamıştı. Buralardan uzaklaşmanın en iyi ve garanti yolu yurt dışı eğitim programına katılmak. Başvurdum ve bölümüm iyi olduğu için kabul edildim. Ancak yasal prosedür uzadıkça uzadı. Yatağımdan resmen sürünerek kalktım. Hazırlandım yanıma yedek kıyafet koyduğum çantamıda aldım çünkü pastane kokusunun üzerime sindiği kıyafetlerle okula gitmiyorum hiçbir zaman. Hemen annemle sarılıp koklaşıp apar topar daha gün ağarmamışken yollara düştüm. Pastane eve yakındı ancak okula biraz uzaktı. Otobüsle gidiyordum. Bu zenginliğin içinde babamın hiçbir imkanından yararlanamıyorum çünkü cezalıyım. Suçum mu? Çok büyük bir suçum var okumayı istemek…! Olaylar böyle olunca bazen kendimi doğuda ücra bir köyde aşiret içinde yaşamaya çalışan bir kız gibi hissediyorum. Ama Eskişehir’liydim, taaa dedelerden hemde. Ülkenin neredeyse okuma oranı en fazla olan şehrindeydik. Yaşam tarzımız maalesef yaşadığımız şehre oldukça zıt. Amcam ve babam asla dedem gibi olmadılar kesinlikle. Bu kadar farklı karakterli baba ve oğul olmaları ailede hepimizi şaşkına çevirmişti.. Pastaneye geldiğimde ustam çoktan dükkanı açmış ilk hamuru mayalamıştı bile. Sabah kahvaltısına simit poğaça yetiştirmemiz lazım. Hemen önlüğümü ve tülbentimi takıp işe koyuldum.. Elim lezzetliymiş öyle der ustam.. “Ahsen hadi kızım taze taze poğaça ve simit yetiştirelim senin gibi okuma ve çalışma azmi olan insanlara.” dedi Ali ustam. Gülümsedim; “Merak etme Ali ustam, o iş bende yetiştiririz telaş yapma,” dedim ve ikimiz iki elden giriştik hamura. Saat yedi buçuk olduğunda daha karanlıkken yaptığımız poğaça ve simitlerin çoğu satılmıştı bile. Mutfak tarafında işimiz bitince ön tarafta satışa da biraz yardım ediyordum ustama, sonra okula gidiyordum. Haftasonları rahattım işte yoktu okulda bol bol dinleniyordum ve Pazartesi olunca bile hemen hafta sonu gelsin diye dua ediyordum. Üzerimi değiştirdim ve o bayıldığım yasemin kokulu parfümümü sıkıp ustamla vedalaşıp okul için yola çıktım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisiyim.. Mühendislik Fakültesi Bilişim Sistemleri ve Teknoloji Mühendisliği bölümünü okuyorum ama ailem öğretmenlik okuyorum zannediyordu. Çünkü Mühendislik Fakültesi deyince akıllarına erkekler geleceği için okul öncesi öğretmenliği dedik. Çünkü kız öğrencilerin en fazla olduğu bölüm. Benim bölümüm %70 İngilizce isteyen bölümdü. İngilizcem ve sayısalım hep iyi olmuştur. Liseyi birincilikle bitirip üniversiteyi derece ile kazanmıştım. Dil öğrenmeyi de çok seviyordum. Fransızca çat pat ama İtalyancam da en az İngilizcem kadar iyi. Lisede üstün zekalı veya inek diye çok dalga geçmişlerdi. Mühendislik fakültesini derece ile kazanınca herkes ağzının payını almıştı. Tabi bunlara sadece annem sevindi. Babam amcam ve yengem burun kıvırıp eninde sonunda evlenip çocuk doğuracaksın ne gerek var demişlerdi. Annem ahhh annem, Azize Erdemir. Antepliydi annem aşiret kızıymış. Ama öyle büyük zengin aşiret değil. Kalabalık sülale sadece. Babam askerdeyken görmüş annemi ve teskere alınca Eskişehir’e dönmemiş. Dedemi babaannemi getittirip annemi istemişler. Annemin babası olan dedemde evden bir boğaz eksilir düşüncesi ile vermiş hemen annemi. Antep’te kına yapılmış apar topar gelmiş annem Eskişehir’e. Babamdan umutluyumuş, aşiretin erkekleri gibi çıkmaz anlayışlı olur dayak yemem diye düşünmüş ama babam dokunmadan daha güzel acıtıyordu insanın canını. Hiç vurmamış anneme bizde hiç annemin dayak yediğini görmedik ama çok bağırır tartışırdı. Sürekli aşağılardı annemi;. “Ben seni almasam kim bilir hangi yaşlının kaçıncı karısı olacaktın!?” sürekli bunu derdi. Annemin yüzü öyle bir solardı ki bu sözle, iki tokat yese o an sanki canı daha az acırdı. Eskişehirde yaşıyoruz ama zihniyetin yaşadığın şehirle alakası olmuyordu. Babam ve amcam tam asırlar öncesinin insanı. Kadın konuşmaz erkeğin karşısında, kız çocuğu okumaz çalışmaz. Kız çocuğu evlenip gider el olur ne varsa erkek çocuğunda var gibi gibi akıl mantık dışı kurallar. Lise zorunlu olduğu için okuttular beni. Üniversite içinde amcamın psikopat oğlu, “Madem hevesi var okusun bir kaç sene, ben askerden gelene kadar oyalansın,” dediği için izin verdiler. Evet kuzenimle evlenecektim çünkü dedemden miras kalan ve babamla amcamın da kazanıp üzerine eklediği mallar ele gitmeyecekti. Mal bölünmesin diye göz göre göre beni o cani ile evlendirecekti babam. Annemle itiraz edince; ‘‘Azıcık sinirli başka bir yanlışı yok, o kadar sinir bende de var” deyip yaptığı her şeyin üzerini kapatmıştı babam. Halbuki ben daha 10 yaşındaydım hem bana hem çevreye verdiği zararları farkettiğimde. Sürekli ‘küçüğüm’ derdi bana. Saçıma kafayı taktıysa saçımı keserdi. Güzel, beğenerek bir kıyafet aldıysam ertesi gün onu keserdi. Sonra hayvanlara işkence ederek öldürürdü onları. Hatta kuş istemiştim çok da sevmiştim adını Maviş koymuştum. Bir hafta sonra kuşun kafasını koparmış benim yatağımın içine koymuştu. Çok ağlamıştım çok üzülmüştüm ama herkes, daha çocuk normal böyle şeyler deyip üzerini kapatmıştı. Çocuk dediklerin de o zamanlar 15 yaşındaydı. Aramızda 5 yaş var. Askerliği bedelli yapacaktı, zengin ailenin oğlu nasıl olsa. Ama mahallede bedelli askerlik yapanlarla dalga geçilince gurur yaptı ve bu anlamsız gururu ilk defa işime yaradı… Bir sene rahatım derken birde teskere yaktı üstüne hemde iki kez üst üste. Bir sene daha uzadı askerlik. Yaaa Rüzgar efendi orası devlet, paranda psikopatlığında devlete sökmez. İşte böyle ceza alırsın.. İşten çıkıp okula geldiğimde ders arasında bir boşlukta Emir hocanın yanında aldım soluğu. Yurt Dışı Eğitim Programı Ana Sorumlusu. Genç yaşta öğretim görevlisi olmuş asistanlıktan doktoraya yükselmişti bile. Öğrenmeye ve öğretmeye doymayan, eğitimci gibi eğitimciydi.. Okulda ki asalak kızlarla da başı beladaydı. Genç yakışıklı ve zengin olunca tabii her yolu deniyorlar kapaklamak için. Bende o kızların tam tersiyim genç, yakışıklı ve zenginlerden uzak duran hatta onları vebalı gibi görüp kaçan biriyim. Çünkü Rüzgar öyle. İstese kızlar pervane olurdu etrafında ama o bana takmıştı kafayı bir kere. Zenginliğimiz tabii ki Emir hocanınki kadar değil. Ama Eskişehir de tüccar dede sonrasında esnaf baba ve amca derken almış yürümüş bizimkiler. İnşaat sektöründe iyi yerdeler. Rüzgar da mecburen inşaat okumuştu ama mimarlık diye başlayan hayalleri inşaat teknikerliğine evrilmişti. Benden daha zeki aslında ama zekasını canlılara eziyet çektirme yönünde kullandığı için okul hayatında başarılı olamadı. Paranın gücüyle ite kalka mezun olmayı başardı. Emir hocanın kapısında içerideki kızın çıkmasını beklerken aniden sesler yükseldi. Emir hoca kıza bağırıp; “Defol git..! Bir daha asla karşıma çıkma!” diye resmen böğürdü. Kapı açıldı kız gömleğinin düğmelerini kapatarak içerden çıkıyordu. Eee ben ne yapacağım şimdi.? Girsem mi girmesem mi derken 10 saniye bekleyip kapıyı tıklattım. ‘Geell’ sesini duyunca içeri girdim ve; “Hocam kusura bakmayın, rahatsız ediyorum ama önemli bi durum var!” “Ahsen gel, müsaitim hayırdır ne oldu?” Su içiyordu sinirliydi ama o sinirini bana yansıtmıyor. Camın önünde hava alıyordu ben girdiğimde, aman hocam al al sakinleş yeterki. Arada güme gitmek istemem. Çok bekletmeden konuşmaya başladım ; “Hocam, benim yurt dışı eğitim başvurumdan hiçbir sonuç çıkmadı. Benim durumum biraz acil. Acaba yapabileceğimiz bir şey var mı?” Tek nefeste sordum… Sinirliydi ama benim durumum da acil... “Ahsen geç otur bakalım şuraya!” deyip masasının karşısında ki koltuğu gösterdi. Oturup konuşmasını bekledim. Biraz daha su içti ve konuşmaya başladı; “Ahsen zekana ve okuma hırsına hayranım. Burada baba parası ezmeye ortam yapmaya gelen ya da aile baskısından kaçıp maksat sırf vakit geçirmek olsun niyetiyle gelen öğrencilerden değilsin. Ama bir sıkıntın var belli, eğer söylersen o sıkıntına göre hareket ederiz ve inan bu senin yararına olur. Ayrıca bana güvenebilirsin iyi sır saklarım.” Aslında sır değildi ama başımdaki belayı anlatmaya utanıyordum. Ailem yaparken utanmıyor ama ben anlatmaya utanıyorum. Emir hocaya güvenmeyi seçtim umarım beni hayal kırıklığına uğratmazdı. Çünkü buradan çıkış biletim Emir hocam ve artık hızlandırması gerekiyor. Bir gece habersiz Rüzgar sürpriz yaptım diye çıkıp gelse sabahında okul hayatım biterdi. “Hocam nasıl anlatsam bilemiyorum ama eğer yurt dışına çıkamazsam okul hayatım yarıda kalacak. Beni evlendirecekler hemde sevmediğim asla istemediğim biriyle.! Çok utanıyorum söylerken ama maalesef beni kuzenimle evlendirmek istiyor amcam ve babam. Elim kolum bağlı kaldı kuzenim askerden gelmeden gitmem gerek. Tek destekçim annem ancak onunda gücü hiç kimseye yetmiyor.” Zaten sinirli olan Emir hoca iyice sinirlendi; “Allah kahretmesin neden bunu şimdi söylüyorsun.?? Senin işleri tamamen değiştiriyoruz Amerika ve Kanada başvurunu iptal ediyorum. İtalya'ya gönderiyorum seni. En problemli iki üniversite seçmiştin baştada uyardım seni bunlar işi uzatır dedim. Keşke seni dinlemeseydim. Durumun bu olduğunu bilsem zaten tercihi ben yapardım.!” “Hocam İtalya yakın, ben uzak olduğu için Amerika ya da Kanada tercih etmiştim.” “Ahsen merak etme sen gidince okulun resmi kayıtlarında azıcık oynama yapabilirim. Bu işte elimi taşın altına koyuyorum ve sorumluluk bende. Ailen kayıtlara baktığın da seni Kanada da zannedecek ama sen İtalya da olacaksın.” “Yapabilir misiniz hocam gerçekten? Hedef şaşırtma yapabilirsek ve beni bulamazlarsa belki benden umutlarını keserler…” “Ahsen başkası için asla işimi görevimi tehlikeye atmam ama sen gerçekten bir dehasın ve okumalısın. Okulun bitince İstanbulda ya da İtalya da artık nerde istersen işin hazır olacak. Tek yapman gereken bana ulaşmak.” “Tamam hocam çok teşekkür ederim yani gerçekten hayatımı kurtarıyorsunuz.!” Çekmeceyi açtı bir kart çıkardı bana uzatıp; “Burada şahsi numaram yazıyor annene de verebilirsin numaramı. İçine sinmeyen bir durum olursa beni arasın, elimden geldiğince onunla konuşup rahatlatırım.” “Annem bana güvenir hocam, yanlış karar vermeyeceğimi bilir.” “Tamam harika! O zaman sil baştan bütün evrakları tekrar hazırlıyorsun, yarın gün boyu ilgilenirsen yetişir. Beşten önce başvuruyu değiştirip İtalya yolcusu yapıyoruz seni. İtalya da elimin uzandığı sözümün geçtiği yerler var, iki ya da üç gün içinde işin tamam olacak ona göre annenle hazırlıklarını yap.” “Hocaaamm, gerçekten çok sevindim çok çok teşekkür ederim. Yarına herşeyi hallediyorum merak etmeyin!” “Tamam hadi bakalım sana güveniyorum, okuyup mezun olacaksın ve bana müjdeli haberi vereceksin. İyi yerlerde görmek istiyorum seni…” “Tamam hocam merak etmeyin asla sizin ve annemin güvenini boşa çıkarmam..!” “Öyle umuyorum hadi bakalım yarına eksiksiz bütün evraklarla bekliyorum seni. Ben de İtalya’daki dostlarımla ön görüşmeleri yapmaya başlıyorum hemen.” dedi. Vedalaşıp çıktım. Umutsuz beklediğim bu kapıdan şimdi dünyalar sanki bana verilmiş gibi mutlulukla çıktım. Hemen annemi arayıp bütün gelişmeleri haber verdim. Ertesi gün ben tüm resmi evrak işlerini hallederken annem bana üç tane valiz hazırlayıp saklamıştı. Babam görmemeli. Valizleri her sabah tek tek çıkarıp işyerimde saklayacaktım. Bende yedek anahtar var. Ne zaman gidecek olsam kapalı da olsa alabilirim valizleri. Akşama doğru 16:00 da Emir hocanın kapısında bitmiştim. Dersinin bitmesine on dakika varmış bekliyordum. Bu on dakika bana on yıl gibi geçti sanki. Derisinden çıkan Emir hoca koşarak geldi adeta ve bu fizikle böyle hareket edince haliyle baya dikkat çekti. Hemen odasına geldi ve kapıyı açarken bir taraftan bana laf anlatıyordu; “Ahsen sana çok güzel haberlerim var, dünkü görüşmeler harika geçti ve sana burs bile ayarladım..!” “Yaaa hocam teşekkür ederim çok sevindim.” Odasına geçtik ve yaklaşık yarım saatin sonunda başvurularımızı tamamlamıştık. Emir hoca İtalya ve Türkiye arası sürekli görüşmeler yaptı. İtalyancam B-2 seviyesinde ama hızla C-2 seviyesine yükseltebilirdim. İngilizcem zaten ileri seviyede C2-2 yani anadilim gibi konuşuyordum. Yeter ki buralardan gideyim 10 dil öğrenmeye razıyım… Telefon trafiği bittiğinde Emir hoca derin bir nefes alıp verdi ve ; “Müjdemi isterim, yarın sabaha resmi olarak yurt dışı eğitim programındasın. İlk öncelik senin ve galiba cumaya İtalya’ya uçaksın!” Yerimden zıpladım resmen ve bütün yorgunluğum uçup gitti. Rüzgar’dan da babamdan da kurtuluyorum. O sevinçle Emir hocaya sarıldım tekrar tekrar teşekkür ettim. “Dur sakin ol tamam, bak şimdi böyle seviniyorsun ama oraya gidince dersleri salmak yok!” “Yok hocam, asla yok söz veriyorum!” O sevinçle eve resmen uçarak geldim. Bu saatte babam daha gelmemiştir. Eve daldım ve; “Anneee anneeee müjdemi isterim..!” deyip salona geçtim… Gördüğüm manzarayla resmen hevesim kursağımda kaldı. Salonda annem kardeşlerim ve Rüzgar oturuyordu... Rüzgar beni görünce dikleşti vee; “Sürpriiizzz!!! Küçüğüm ben geldim..!”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD