HAVİN Ağaç kovuğunda nefesimi tutmuş beklerken, karanlık yüzüme yaklaştı. Siyah kapüşonlu bir adamdı bu. Yüzü karanlıktı ama adamın gözleri parlıyordu; ay ışığının altında neredeyse bir vahşi hayvan gibi görünüyordu. Elindeki bıçak ya da metal bir parça, ışıkta parıldadı. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bir çığlık atmak için ağzımı açtım ama hızla ağzımı kapattı. “Ses çıkarma,” dedi kısık ve derin bir sesle. “Yoksa ikimiz de ölürüz.” Bir anda Baran’ın sesi yeniden yankılandı. “HAVİN! Kaçacak yerin yok! Çık ortaya!” Siyah kapüşonlu parmağını dudaklarına götürerek bana sessiz olmamı işaret etti. Başımı istemsizce salladım. Ellerim titriyordu. Kapüşonlu adam hızla bir adım geri çekildi, beni kavuğun içinde saklamaya devam ederken yavaşça yere eğilip bir taş aldı. Taşı ormanın sol tarafına

