Odadan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. Kasılmaktan karnıma ağrılar girdi. Ne yapıcam ben bu adamla. "Nemrut kaknem huysuz" söylene söylene restorana geldim.
" İnsan teşekkür eder sonuçta hayatını kurtardım. Hemde bu yoklukta. Hayatını kurtardım diye bi dövmediği kaldı" Derince bi iç çektim. Ne zaman aldıpta masaya getirip oturduğum çorbaya baktım. İçimden içmek de gelmiyor. Başımı ormana doğru çevirip düşünmeye başladım.
Ellerimi çenemin altına düşünmeye başladım. Asıl sorun hayatım
," Öldürmez herhalde beni öldürecek olsa uyanınca öldürürdü. Ama bişey de hatırlamıyor belki ondan öldürmedi"
" Ya da iyileşip gidince öldürecek. Bu da olabilir sonuçta. Adamın şimdilik bana ihtiyacı var ihtiyacı bitince beni öldüre bilir"
hıhh derken istemsiz elim ağzıma gitti. " Ya seri katilse öldüreceği kurbanı tarafından yaralandıysa Ya da kiralık katilse ben adamın yüzünü gördüm sırf yüzünü gördüm diye öldürürse"
Stresten midem bulanmaya başladı. Önümdeki çorbayı ileriye doğru ittim. Ellerim ayaklarım titremeye başladı " Ben ne bok yedim polisi aramam gerekiyordu. Şimdi suç ortağı oldum. Allah seni kahretsin Asya Allah seni kahretsin"
Zorla ayağa kalktım. Biraz daha burda kalırsam sinir krizi geçirebilirim kendime hiç güvenmiyorum.
Titrek adımlarla merdivenleri inerken resepsiyondaki kızla karşılaştım. Kafamı eğip yarım bir selam verip geçecekken önümde durup endişeyle
" Efendim iyi misiniz ? Çok kötü gözüküyorsunuz. Ambulansı arayayım mı?" dedi.
Hafif gülümseyip " İyiyim biraz üşütmüşüm inlenince geçer"
Kolumdan tutup " Birseyler yediniz mi?"
Kafamı sağa sola salladım. Yalan söylemenin mantığı yok. Yukarı çıkınca görevliye sorsa o bile söyler yemediğimi.
" Siz dinlenin ben bi tepsi hazırlayıp odanıza gönderteyim biraz iyi olunca yersiniz" Gözlerimin içine sevimlice bakıyordu. Biraz utanmadım desem yalan olur
" Olur ama çorba iki kase olsun belki gece de içmem gerekebilir" Gülümseyerek
" Tabi efendim hemen hallederim. Siz kendiniz gidebilecek misiniz yardımcı olayım mı?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Kızla konuşmak biraz iyi geldi Kafamı dağıttı galiba bacaklarımın titremesi azaldı.
" Ben giderim canım. Sen çık yemeğini ye. Afiyet olsun"
" Teşekkür ederim size de şifa olsun " Gülümseyerek yanından geçip alt kata indim. Dışarıya çıkınca serin hava biraz daha iyi hissetmeme neden oldu. En azında kriz geçirecek gibi hissetmiyorum.
Yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Titremelerimi kontrol ederek kapıyı açtım kafamda binbir düşünce içeriye girdim. Elimi uzatıp ışığı açtığımda gördüğüm manzara karşısında donup kaldım.
Adam koltukta sere serpe yatıyor ve her yeri meydanda. "Ohaa ne bu böyle yaa"
Hızlı adımlarla gidip koltuğun kenarına itilmiş battaniyeyi aldığım gibi adamın üstüne örttüm. Karşısına geçip adama baktım. Ne oldu da bu adam böyle koltuğa yattı kaldı. Bi an beynim yandı adam ölmüş olmasın.
Elimi uzatıp kolu tuttum. barmaklaromı bileğine getirip nabzına baktım. Oh çok şükür ölmemiş.
Bir adım geriye çekildim. Ben arkaya doğru çekilirken kapı çaldı. Arkamı dönüp kapıyı açacak olduğum esna da adamın sesini duydum
" Sakın kapıyı açma" Kafamı çevirip adama doğru baktım çenemle kapıyı gösterip "çorba geldi" dedim.
Adam kaşlarını çatıp elini tehditle bana salladı " Yanlış bir şey yapma kadın" Olumlu anlamda Kafamı salladım. Kapıyı az aralık yapıp sadece kafamın gözükecek olduğu şekilde açtım.
" Üstüm müsait değil siz kapının önüne bırakın ben alırım dedim"
Gençten bir delikanlı " Tamam abla ben bırakıyorum" deyip yere eğildi. Getirdiği tepsiyi yere bırakıp kafasını bile kaldırmadan merdivenden inip ana binaya doğru yürümeye başladın yan evi de geçince kapıyı açıp tepsiyi bir çırpıda yerden alıp içeriye soktum. Kapıyı ayağımla kapatıp tepsiyi mutfak tezgahının üzerine bıraktım.
Adama arkam dönük bir şekilde " Şöminenin yanındaki poşette baksır, atlet ve çorap var eşofmanı da nerede çıkardıysan oradan alıp giyer misin ?"
Adam ses vermedi ama koltuktan kalktığını belli eden sesler duydum. Poşetin sesini de duymamla ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktım.
Bu adam beni kılını bile kıpırdatmadan kalp krizinden öldürebilir. Eh yaşımda var hık diye gitmezsem iyi.
Kadının ne zaman geldiğini tam olarak bilmiyorum ama Üstüme birseyler örtülürken uyandım. Ne yapacağını merak ettiğim için hiç tepki vermedim. Parmaklarıyla nabzımı ölçünce biraz rahatladım.
Babamdan sonra ki çöküşümüz öyle hızlı oldu ki hala daha en iyi olduğunu aleme kanıtlamak için beni öldürmeye çalışan çok. Bu kadın satılmış biri gibi durmuyor ama ne mazlum ayaklarıyla bize yaklaşıp da öldürmek isteyen çok oldu.
Bu kadına da güvenemem. Kapı çalınca gözlerimi açıp kadına baktım. Yanımda ne silahım var ne de kendimi koruyacak kadar güç. Gene de kadını tehdit etmekten geri durmadım.
O da ürkek kuş ile asi kuş arasında birşey nasıl tepki vereceğini bile bilemiyor. Bir ağlayacak gibi bir dövecek gibi.
Tepsiyi tezgaha koyunca burnuma mis gibi yemek kokuları geldi. Yediğim tek poğaça zaten beni doyurmazdı yemek iyi oldu.
Kadın arkasını dönmeden konuşunca gerçekten dönüp de bi halime baktım. Belki de bu hallere gelmemin sebebi benim. Elimde ki güce adamlarıma çok güvendim ve şuan bu durumdayım. Kendime bile hayrım yok.
Yerimden kalkıp poşeti aldım banyoya gidip benim için aldığı kıyafetleri giydim. Banyonun aynasından kendine baktığım da gerçekten çok solgun durduğumu fark ettim. " Artık toparlanmalıyım. Sen Poyraz Ateşoğlusun sen Usturanın oğlusun. Artık kendine gel Poyraz " Sıkıntıyla yüzüme su çarptım hemde defalarca. Çocuk gibi ağlamak geliyor içimden ama ağlayamıyorum.
Derin nefesler alıp banyonun kapısından çıktım. Odaya girdiğimde kadın sehpaya yemekleri koymuş şömineyle ilgileniyordu.
Koltuğa geçip oturdum. Kadının işini bitirmesini bekledim. O da sanki bana dönmemek için bilerek uzatıyor gibi.
160 boyu etine dolgun vücudu ile hoş bir kadın. Parmağında bir sürü yüzük var evli mi bekar mı belli olmuyor. Ben kadını incelerken sonunda dayanamayıp
" Bir şey mi vardı" diyerek bana doğru döndü. Hem temkinli hem asi çok sevimli bir karışım.
Dirseklerimi dizime koyup hafif öne doğru eğildim sesimi ayarlayıp çok sert olmayan ama öyle yumuşak da sayılmayacak şekilde
" Sen yemek yedim mi?" Gözlerini kaçırıp
" Biraz yedim öyle çok aç değildim zaten"
diye birden panikledi.
Gözüm karardı bi an oturduğum yerden kalkıp üstüne yürürken geri geri kaçmaya çalışıyor bi de orospu " Beni zehirlemek mi istiyorsun olur gel birlikte zehirlenelim" deyip kolundan tuttuğum gibi koltuğa fırlattım.
Düştüğü yerden toparlanırken şaşkın ve korkak halde bana bakmaya başladı.
" Ne bakıyor laan ye yemeklerden " deyip kaşığı üstüne fırlattım.
Kaşığı alıp titreyen elleriyle çorbaya soktu ağzına götürürken yarısı üstüne başına döküldü.
Sinirle kaşığı elinden alıp çorbaya daldırıp ağzına soktum. " Yut!" deyince hemen yuttu.
Arkasından çorbayı karıştıra karıştıra üç kaşık daha içirdim.
Elimle kolunu itekleyip çenemle tekli koltuğu gösterdim. " Tamam kalk şimdi otur şuraya. Yarım saat bekleyeceğiz sana birşey olmazsa bende yerim" deyip arkama yaslandım.
Bakışlarımı kadının üstünden hiç çekmeden koltuğa oturup bana bakmasını bekledim ama bana değil kafasını eğmiş yere bakıyordu.
Çorbada ya da yemeklerde zehir olmadığı kadının her halinden belli ama insan hayatı boyunca dört kere zehirlenince yemeğe karşı verilen minicik bir tepkiyle bile zehir varmış gibi düşünüyor insan. Benim ki de o hesap.
Kadına hala yere bakarken
" Adın ne?" Diye sordum. Ben konuşunca hafif bir irkti . Sürekli düşünme halinde düşünürkende dalıp gidiyor.
" Asya " diye kısık sesle adını söyledi. Kadının seside güzel öyle cırtlak değil ya da çıt kırıldım ya da kendini beğenmiş havalı gibi ya da benim yanimda kendini bana pazarlamaya çalışanlar gibi değil.
" Benim kim olduğumu biliyor musun?" Kafasını sağa sola salladı parmaklarıyla oynarken fısıltı şeklinde hayır dedi.
Sırtımı dikleştirip şöyle dolu dolu " Poyraz Ateşoğlu " dedim. Kadının kafasını kaldırıp beni tanımasını bekledim ama hiç tepki vermedi.
Kaşlarım çatıldı numaramı yapıyor bu bana tamam eski forsum yok ama o kadar da değil
" Sen beni tanımıyor musun?"
Omuzlarını silkti. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı tanımaya çalıştı. Gözlerine bakıyorum yalandan mı diye ama yok belli tanımıyor.
" Grand Gold otellerinin sahibiyim" Kadının gözleri de ağzıda kocaman açıldı " Gerçekten mi?"
Yüzümde kendini beğenmiş bir sırıtma oluştu.
Gururla " Evet" dedim.
Kadın birden ayağa kalktı kollarını dua edecek şekilde açıp " Allahım şükürler olsun. Allahım çok teşekkür ederim. Çok şükür Allahım" deyip dua okumaya başladı.
Şok olma sırası bana geldi. Durması için " Asyaaa!" dedim.
Bana dönüp kocaman gülümsedi arkadından kahkahalar atmaya başladı. Hatta gözünden yaş bile geldi.
" Çok sevindim Poyraz bey"
Alayla yandan gülüp " Ben bile bu kadar sevinmedim sana ne oluyor " Tek kaşımı da kaldırdım.
Yüzündeki kocaman iki gamzeyi göstere göstere " Dünden beri kafayı yemek üzereydim. Ya teröristsen ya da seri katilsen diye. Çok şükür iş adamıymışsın"
Soluksuz konuşmaya başladı.
" Ben vatana ihanet eden birine sırf korkumdan dolayı yardım ediyorum diye kendimi yiyip bitirdim. İyileşince ya beni öldürürse diye restoranda histeri krizine girecektim nerdeyse. Kiralık katilse beni tanık olarak sayıp öldürürse diye çok korktum. Aslında ölmekten değil çocuklarım annesiz kalırlar diye. Allahım çok şükür iş adamıymışsın"
" Kadın bi sus!! " Diye bağırdım. Araya girmesem herhalde sabaha kadar durmadan konuşacak. Manyak kadın
" Sen beni gerçekten tanımıyor musun?" Soruma omuzlarını kaldırıp uzun soluklu bir cevap verecekken elimi kaldırıp durdurdum.
" Sadece sorduğuma cevap ver. Evet hayır şeklinde"
Hemen kafasını salladı ama bozulduğu her halinden belli " Hayır"
Kafamı anladım şeklinde salladım ama anlamadım. Tamam belki nakliyeyi bilmez ama hiç tatile de mi gitmiyor. Bütün İnternet sitelerinde varız bayada ünlüyüm yani.
" Evli misin"
Kafasını gene salladı " Hayır" Bu kadın tek cevap veremiyor mutlaka jest mimik ekliyor.
" Doğmamış çocukların için mi üzüldün"
Gene aynı şekil cevap " Hayır"
" Eşin öldü mü ?"
" Hayır"
" Kadın sen beni delirtecek misim hayırdan başka birşey bilmiyor musun? Bütün sorulara Hayır diyorsun" Hafif gülümsedi gamzeleri hemen ortaya çıktı. Gülünce dünyayı aydınlatan tabiri bu kadın için söylenmiş. Resmen ışık saçıyor.
" Anlatarak cevaplıyayım mı?" Kafamı salladım ama hemen arkasından ekledim " Çok uzatmadan. Merak ettiğim detayları sorarsam söyle"
Hafif kıkırdadı " Tamam. Seni tanımıyorum çünkü öyle lüks otellerde tatil yapacak kadar çok kazanmıyorum. Otelin adını bile bilmiyorum"
Bende Hafif gülümseme ile Kafamı salladım.
" Evli değilim iki yıl önce eşimden boşandım. İki tane çocuğum var"
Kaşlarım çatıldı. Çocuklarını terk eden bir anne daha. O burda keyif çatsın çocukları kimbilir ne haldeler. Demek ki güzel gülmek iyi bir anne yapmıyor.
" Çocukların nerde neden yanında değiller?"
Yüzü biraz gölgelendi.
" Çok uzatmadan kısaca anlatıcam. Eski eşimin ailesi Sivaslı. Torunlarını çok özlemiştir okullar tatile girincede onları görmek için Manisaya geldiler. Bende çocukları eski eşimin yanına gönderdim on gün orda kalacaklar ama ben üç gün sonra geri dönücem "
Biraz önceki düşüncelerimden utandım. Çevremde annem hariç çocuklarıyla ilgilenen bir anne göremeyince herkesi aynı zannettim Asya da dahil. İsmi bile güzel kadının.