1.Bölüm "Akşam Yemeği"

961 Words
1. Bölüm “Akşam Yemeği” Ben Alina. Yirmi üç yaşındayım, ikizim Lina’dan sadece yedi dakika önce doğmuşum. O yedi dakikayı ömür boyu bana karşı koz olarak kullanıyor, “ben küçük olduğum için daha akıllıyım,” diyerek. Belki haklıdır da, çünkü o daha inatçı, daha dik başlı ve daha cesur. Benimse hayatım sosyal medyada filtreler ve sponsorlarla geçiyor. Influencer [Sosyal Medya Fenomeni] diyorlar bana, ama annemin gözünde hâlâ telefonun başından bir an olsun ayrılmayan işe yaramaz kızıyım. Dramlarla dolu bir hayatım yok. Fakir, öksüz ya da yetim değilim. Orta halli bir ailenin ikiz kızlarından farklı hayatı olan bireyi benim. Kimilerine göre şımarık, kimlerine göre işe yaramaz. Ama ben Alina’yım, bir bireyim. Adımın anlamını yaşıyorum. Adım ‘Parlak’ demek. Bu hayatın tüm olumsuzluklarına inat parlıyorum… Yine keyifsiz bir akşam yemeğindeydik. Annem Mine, önümüze özenle hazırladığı sofrayı kurmuş, babam Erhan ise her zamanki gibi ciddi bir yüz ifadesiyle oturmuştu. Daha ilk lokmamızı almadan söze o girdi babam "Kızlar, size önemli bir şey söyleyeceğiz." Kaşık elimde bekliyorum. Bu konuşma tonu kötü bir haber geliyor demek çünkü. Lina’nın yüzüne baktım. O da benimle aynı düşüncede, kaşlarını kaldırmış babamı pür dikkat dinliyor. Annem gülümseyerek gözleriyle babama 'sen başla' işareti verdi. "Eski dostum Murat Bey’in oğlu var, adı Alp. Çok iyi bir ailenin çocuğu. Yakışıklı, terbiyeli, zengin… Seninle evlenmesini istiyoruz Alina." Kaşığım masaya düştü. Öylece donup kaldım. Sanki birisi kafama kaynar su dökmüş gibi hissettim. “Baba, şaka yapıyorsun değil mi?" Beni büyük bir şoka uğratmıştı. Şaka olmasını çok isterdim ama babam ne yazık ki ciddi duruyordu. Sandalyesinde geriye yaslandı ve; "Gayet ciddiyim. Ben bu kararı kendi başıma vermedim. Annenle de konuştuk. Yarın akşam hazır ol. Üstüne başına eksik bir şey varsa al, isteme merasimin var." Annem başını salladı, babamın sözlerini onaylar gibi, göz göze geldik ve; "Senin iyiliğini düşünüyoruz Alina. Hayatını garanti altına alabileceğin bir evlilik bu. Hem bu sayede boş işlerle uğraşmayı da kesersin." Lina benden önce patladı bu olaya. Canım ikizim; "Saçmalık bu! Alina istemiyor, ben de istemiyorum! Hem neden bizim iyiliğimizi bir evliliğe bağlıyorsunuz? Bizim kendimize göre hayallerimiz, hedeflerimiz yok mu yani?" Babam Lina’ya baktı. Bana bakarken gözlerinde bir soğukluk varken kardeşime döndüğünde hep tebessümle konuşuyordu; "Senin yolun belli. Tıp fakültesini okuyorsun, doktor olacaksın. Ama onun işi belirsiz. Sosyal medya dediğin şey bir gün var, bir gün yok. Ben ona sağlam bir gelecek bırakmak zorundayım. Bu yüzden ikizini düşmanından koruyormuş gibi davranmayı bırak Lina. Alina henüz farkında değil yanlış yolda olduğunun, onu doğru yola getirmekte annesi ve babası olarak bizim işimiz." Gözlerimi devirdim ve içimden 'belirsiz mi?' diye geçirdim. Ayrıca benim yanlış yolda olduğumu mu düşünüyorlardı gerçekten? Belki de haklılardı, yine de bunu duymak canımı acıttı. Bir umut direnmeye çalıştım, belki babamı boş işlerle uğraşmadığıma ikna ederim; "Baba, ben kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim, bunun için bir eşe ihtiyaç duymuyorum!" dedim zor bela. Şu an ağlamıyorum, direniyorum. Annemin ve babamın benimle ilgili düşünceleri canımı acıtıyor… Lina hemen söze girerek bana destek olmaya çalıştı. Bana destek olmak için çabalıyor farkındayım. Ancak içten içe kızgınım ona. Lina onlar için baş tacıyken ben yükten ibaretim. Lina babama bakıp kararlı bir ses tonuyla; "Evet, durabilir, dediği gibi bir eşe ihtiyacı yok! Hem senin planlarınla yaşamak zorunda değil. Bu tamamen saçmalık. İnsan sevmediği biriyle evlenebilir mi? En azından böyle bir kararı ona bırakmalısınız." Babam sesini sertleştirdi bize ne kadar ciddi olduğunu göstermek için. Her ne kadar bugüne kadar canımızı yakmamış olsa da o böyle konuştuğunda korkuyorduk ikimiz de. "Bu mesele öyle sıradan değil. Ben Murat’a borçluyum. Zamanında hayatımı kurtardı, ben de onun hayatını kurtardım defalarca kez. Onun isteğini geri çevirmem mümkün değil, zaten benim isteğimde bu yönde. O yüzden itiraz etmeden kabul edeceksin Alina!" İşte buydu… Döküldü babam sonunda. Asıl neden, borç. Babamın gözlerinde eski bir yükün ağırlığını gördüm. Annem ise sessizce tabağıyla uğraşıyor, tartışmanın büyümemesi için dua ediyor sanki. Onların birbirlerine karşı olan borçlarını benim ödememi bekliyorlar! Lina masaya vurdu öfkeyle. Benden önce ayaklanıp babamlara karşı çıkmasına şaşırmıştım. İçimden bir ses al bu kocayı, kurtar beni diyordu. Ama bu teklifi ona yapsam muhtemelen kavga ederiz. Benim için asla böyle bir fedakarlık yapmaz… Önce babama sonra bana baktı Lina ve; "Kabul etmiyoruz! Sen de etmeyeceksin Alina! Söyle hadi, istemiyorum de! Sen ya da ben kimsenin borcunu demek zorunda değiliz." Gözleri öfke ve kararlılıkla parlıyordu. İçimden 'keşke onun kadar cesur olsam' diye geçirdim. Ama babamın yüzündeki o bakış… Bize değil, geçmişine mahkûm olmuş bir adamın bakışıydı. Sanki bir şey gizler gibiydi ve bu gizlediği sır yüzünden beni evliliğe mecbur etmek istiyordu. Sessizlik uzayınca annem söze girdi. Belli ki damat adayını süsleyerek gözümün içine sokacak, bizi de kandıracaktı aklınca! "Alp çok iyi bir çocuk. Görseniz siz de beğenirsiniz. Hem… zengin, yakışıklı. Daha ne olsun? Bundan iyisini arasan da bulamazsın Alina, bu fırsatı kestirip atma." Lina dişlerini sıktı. Buna ne oluyordu böyle? Gören de onu zorluyorlar sanacak. Prensese bak sen! Tüm bu baskılar onun yüzünden başıma gelirken birde utanmadan kahramanlık oyunu oynuyordu. "İşte tam da bu yüzden istemiyorum. İkizim pazarlık malı değil anne! Babamla birlikte ne sakladığınızı hiç bilmiyorum, ama bunun bedelini Alina ödemek zorunda değil." İçimde bir şeyler kırılıp giderken Lina'nın beni daha fazla korumasını istemediğim için pes ettim. Ben pes etmesem bile babamın inat edeceğini biliyordum. Onun için bu mesele kapanmıştı çoktan. Derin bir nefes aldım ve dediklerini onaylar gibi başımı salladım. "Tamam baba, madem isteğiniz bu yönde, o halde kabul ediyorum!" dedim kısık sesle. Lina’nın gözleri şokla açıldı. "Alina, sen kafayı mı yedin?" Ona kısa bir bakış attım. İçimden merak etme sevgili ikizim, onları pes ettirecek bir yol bulacağım. Bu iş öyle kolay olmayacak dedim. Benim de bana göre bir planım olacak. Sadece masaya bakıp susmayı seçtim. Ailem beni henüz tanımıyor. Sadece tanıdıklarını sanıyorlar. Eğer tanısaydılar benim bu kadar kolay pes etmeyeceğimi bilirlerdi. Ben Alina idim. Asla kimsenin sözüne ya da vicdan yüküne göre hayatımı feda etmem…! Ve o akşam, hayatımın belki de en yanlış kararını vermiş oldum… 💫
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD