TANITIM

757 Words
Tanıtım.... Avukat Asya Kartal.... İki yıl... Dile kolay tam iki yıldır bir odada hapis hayatı yaşadım. İki yılın sonunda dışarı çıkmaya hak kazandım. Ödülüm alışveriş merkezi. Beni alışverişe getirdi psikopat. Herşey iki yıl önce aşık olduğum işimi yaparken başladı. Kocamdan yeni boşanmıştım ve kendime yeni bir düzen kurmuştum. Çalıştığım avukatlık bürosu Ankara'da hatırı sayılır bir hukuk bürosuydu. Telefon geldi ve en önmeli müvekkilin oğlu karakolda ifadeye alındı, elindeki tüm işleri bırakıp acil ona yetiş dediler. Bende yetiştim. Mafya babası olduğunu bilmeden karıştığı ölümlü trafik kazasından dolayı onu savundum. Mahkeme bitti, üst geçit varken kullanmayan ve rahmetli olan yaya kusurlu kabul edildi. Bilemezdim biten bu mahkeme ile benimde hayatımın bittiğini. Peşimi asla bırakmadı. Babama sığındım, zavallı kendi halinde yaşayan babam benim gözümde şüpheli bir ölümle maalesef rahmetli oldu... İçten içe biliyorum ancak hiç dile getiremedim. Babamın katili beni evinde tutsak eden Savaş Karcı... Karcı Holding Ceo'su. Görünürde zengin ve dürüst bir iş insanı. Ancak mafya babası. Babamın ölümünden sonra artık pes ettim. Belkide mutlu olurum dedim ama psikopat çıktı. Bana bakanı, benim baktığımı kıskandı. Hatta korumaları bile dövmeye başladı baktınız mı diye. Halbuki bunun pislik olduğunu bildikleri için asla bana bakmazlardı. Kıskançlığı ve şiddeti artarak devam etti. En sonunda odadan bile çıkarmamaya başladı beni. 2 yıldır sistematik bir şekilde bana hem fiziksel hem de psikolojik olarak işkence ediyor. # Bana aitsin, benimsin # Bana karşı kurduğu cümleler hep bu tarz. Bıktım artık ne öldürüyor beni, ne de yaşatıyor. Değil kadınlığım insanlığımdan bile şüphe eder hâle geldim. Güçlü, ekonomik özgürlüğü olan ve soyadının hakkını veren Avukat Asya Kartal artık yok. İçimden geçti resmen ve bitirdi beni. Son iki aydır tamam dediğim için dışarı çıkmama izin verdi. İtiraz etmekten yoruldum zaten. Dışarı adım attığımda başım döndü, güneş ışığı ve temiz hava uzun zamandır hasret kaldığım iki şeydi. Yarım saat sonra artık vücuduma reset atılmış gibi hissettim. Üzerimde siyah kot pantolon ve siyah bluz vardı. Saçlarımı serbest bırakmıştım ve ilk defa saçlarını topla diye kızmadı bana. Belkide iki yıldır eziyet ettiği için artık acımaya başladı bilemedim. Kalabalığı, farklı yüzler, farklı insanlar görmeyi çok özlemişim. Elimde karton bardaktaki kahvemle fink fink gezerdim eskiden. Ne büyük bir lüksmüş şimdi anlıyorum. Hayatta aslında önemli olan iki şey varmış meğerse ; özgürlük ve sağlık... Gerisi bir şekilde hallediliyor. Özgürlüğüm elimden alındı takıntılı bir mafya babası yüzünden. Sağlığım ne durumda hiç bilmiyorum. Belkide bu kadar strese kanser bile olmuş olabilirim. İntihar edip kendimi öldürmeme izin vermiyor. En azından kanser olup ölürüm bende. Zaten başka türlü elinden kurtulamam bu adamın. Kıyafetlere bakınırken Savaş'a bir telefon geldi ve elini belimden çekip mağazanın dışında telefonla konuşmaya başladı. Yanımda 3 koruma var. Adamlar korkudan anında bakışlarını etrafta gezdirmeye başladılar. Mağazanın ortasında ki yuvarlak askılıktan iki parça kıyafet alıp diğerine geçtiğim anda birine çarptım. Kısa asker tıraşlı biri; "Pardon görmedim." dedim. "Önemli değil." dedi ama muhtemel yüzümdeki ve boynumda ki artık yeşile dönen izlere kaydı gözleri saliselik. Kaşları çatıldı, sonra korumaları fark etti. Ben diğer askılıktan elbiselere bakıyormuş gibi yapıp bir taraftan da o adamı takip ettim. Tişörtünün altında, belinde ki silahı gördüm. Sivil polis bu kesin. Ya da normal polis ama izinde falan olabilir. Savaş hâlâ telefonla konuşuyor, korumalar sağa sola bakıyordu. Polis olduğunu düşündüğüm o adam benim olduğum tarafa bakınca içimden; "İlk ve son şansım olabilir. Denemekten zarar gelmez." dedim. Tüm dünyada kadınlar için ulusal tehlike işareti olan o işareti yaptım. Elimi saçıma götürüyor gibi yapıp önce baş parmağımı avucumun içine koydum. Diğer dört parmağımla baş parmağımı kapattım. Tehlikedeyim... Hatta tehlikenin en dibindeyim lütfen kurtar beni... Lütfen polis ol ve bu işaretin ne anlama geldiğini bil. Kaşları çatıldı... Sonra eline telefonunu aldı ve ekranda uğraştı. Çok değil iki dakika sonra içeri tıpkı bu adam gibi kısa traşlı 5 - 6 kişi daha girdi. Onlar korumalara yaklaştı, Savaş o an yanıma geldi ve; "Elindekileri al çıkıyoruz. Telefon geldi acil toplantı var. Yarına kadar uslu durursan seni yine dışarı çıkarırım." deyip kasaya doğru ilerletti beni. Farkında değil ama bileğimi sıkı tutuyordu. Alışkınım ondan gelen şiddete o yüzden çekmedim elimi. Kasada ödeme yaparken arka cebimde birşey hissettim kısa bir an. Dönüp baksam tokatı suratıma geçirir Savaş asla bir daha dışarı çıkmama izin vermez. Ödemeyi yapıp mağazadan çıkınca anında kapıdaki cihaz ötmeye başladı. Ben neler oluyor diye etrafıma bakındım. O polis yanıma geldi ve; "Hanımefendi sizden dolayı cihaz uyarı verdi. İzin verin görevliler üzerinizi arasın." Savaş; "Bu nasıl bir saçmalık. Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?" "Hayır bilmiyorum. Kim olduğunuz ile ilgilenmiyorum. Hanımefendinin üzeri aranacak, sizde zorluk çıkarmayacaksınız beyefendi." deyip kimliğini gösterdi. Özel Kuvvetler kimliği... Savaş sustu... Yaptığım işareti anladı ve bana yardım edecek. Esir hayatım artık son buluyor. Çok şükür kurtuluyorum! .......
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD