Günler günleri kovalıyor, zaman akıp gidiyordu ama o kehribar gözlerin gölgesi zihnimden bir türlü silinmiyordu. Sanki beynimin bir köşesine kazınmış, her nefes aldığımda yeniden parlayıp karşıma çıkıyordu. Kendimi avutmak için o gece gittiğimiz kulübe birkaç kez daha uğramıştım. Belki yine görürüm, belki o anı yeniden yaşarım diye… Ama yoktu. Sanki gerçekten rüyaydı, belki de ben o rüyayı yanlış zamanda görmüştüm ve artık ikinci kez görme şansım olmayacaktı. Yine de ne yaparsam yapayım, o gözlerin sıcaklığı içimde bir yerleri yakmaya devam ediyordu.
Ama kendimi toparlamam gerekiyordu. Bir düşün peşinden sürüklenecek, aklını başından aldıracak adam değildim ben. En azından öyle olduğuma inanmak istiyordum.
Bugün Yunus’la adam akıllı bir konuşma yapmanın zamanı gelmişti. Daha fazla erteleyemezdim. Onu bu girdabın içinden çekip çıkarmam gerekiyordu.
Telefonu elime aldım, numarasını çevirdim.
“Yunus, nerdesin?” dedim.
Karşıdan her zamanki alaycı, umursamaz tonu geldi:
“Bende sağ ol ağam, bende iyiyim işte…”
“Yunus, neredesin?” dedim bu kez daha sert.
“Offf Bertan… Yine ne oldu? Selamsız sabahsız aramışsın…”
“Yunus, konuşmamız lazım.”
Sesi bir anda ciddileşti.
“Hayırdır? Sıkıntı mı var? Evdekilerle mi ilgili?”
“Yok oğlum, herkes iyi. Merak etme.”
“E? Ne o zaman ne oldu?”
“Biz seninle uzun zamandır oturup muhabbet etmiyoruz. Bir dertleşelim istedim.”
“Bertan adam gibi söylesene lan, aklım çıktı.”
“Tamam. Bedir’in meyhanesinde buluşalım. Bir saate olur mu?”
“Olur. Ama bak geç kalma, beni yine ağaç etme.” deyip kapattım.
Ben bir saatten bile erken varmıştım Bedir’in yerine. Bedir abi emekli polisti. Görmüş geçirmiş, hayatın çarkında kaç kez dönmüş bilmiyorum ama o yüzüne oturmuş çizgiler her şeyin cevabıydı. Aynı masada oturmuş ilk kadehimi onunla içiyordum.
“Bertan’ım,” dedi, “konuşabildin mi deli oğlanla?”
Bedir abiden rica etmiştim bu efsun denen kadını araştırmasını. Çevresi genişti birkaç güne dökmüştü kadının geçmişini önüme ve gördüklerim beni şaşkına çevirmişti. Kadın tam bir para avcısı,yolun yolcusuydu ve bu kadının şimdiki avı benim kardeşimdi.o yüzden bedir adi konuya epey hakimdi ve bir an önce yunusla konuşmamı oda istemişti.
“Yok abi, bugün konuşacağım. Ama nasıl gireceğim konuya bilmiyorum. Hassas mevzu, teraziyi iyi tartmak lazım.” dedim kadehimden küçük bir yudum alarak.
“Bertan,” dedi Bedir abi, “kadın dediğin bu dünyadaki en tehlikeli canlıdır. Bazıları adamını vezir eder başında taşır. Bazıları da rezil eder, paspas gibi çiğner.”
“Biliyorum abi… Ama Yunus öyle kaptırmış ki… Elimi kolumu bağladı resmen. Mutlu olmasını isterim ama bu kadınla mutlu olma ihtimali yok.”
“En iyisini sen bilirsin oğlum. Ama köprüden önce son çıkış… Kaçırma. Ben de severim Yunus’u, adamdır.”
Biz konuşurken Yunus geldi. Bedir abiyle kısa bir selamlaştıktan sonra bedir abi iyi eğlenceler diyip bizi yalnız bıraktı. Birkaç kadeh içtik, muhabbet ettik ama içimdeki sözler yumruk gibi boğazımda duruyordu. Artık zamanı gelmişti.
Yunus güldü:
“Hadi Bertan ağam, de ne diyeceksen. Kıvranıp durma.”
Derin bir nefes aldım.
“Yunus… Mutlu musun bu Efsun denen kadınla?”
“Belli olmuyor mu? Mutluyum oğlum, hem de çok. Aşığım. Ay sonu anamla nenemin elini öpmeye götüreceğim Mardin’e.” dedi neşeli, güven dolu sesiyle.
“Yunus… Fatma halam pek hoşlanmaz bu durumdan. Nenemin de onaylayacağını sanmıyorum.”
“Sen merak etme, ben onları ikna ederim.” dedi kendinden emin bir tavırla.
“Emin misin bu kızdan?”
Yunus bir anda ciddileşti. Kadehini bıraktı.
“Bertan… Ağzındaki baklayı çıkar artık. Sorun ne?”
“Bak. Sen benim kardeşimden bile yakınsın. Canımı bile veririm senin için.” dedim.
“Bu kız sana uygun değil Yunus. Olmaz. Bu kız seni taşıyamaz.”
Cümlelerimi olabildiğince yumuşatıyordum ama yine de kelimeler buz gibi havaya düşüyordu.
Bana öyle bir baktı ki…
“Bertan ben Efsun’dan vazgeçmem. Ölürüm de vazgeçmem. Aşığım diyorum. Ölecek, öldürecek kadar. Bedeli ne olursa olsun vazgeçmem.”
“Yunus, mantıklı düşün. Bu kız”
“Ne oğlum? Bu kız ne?”
Artık dayanamadım.
“Kızı biraz araştırdım.”
Bir anda masaya yumruğunu vurdu. Gözlerinde ilk defa bana karşı bir öfke gördüm.
“Ne demek araştırdım?! Sen benim sözüme inanmayıp gidip sevdiğim kadını mı araştırıyorsun?”
“Yunus dinle”
“Hayır! Sen dinle! Bu ona değil bana saygısızlık! Bana sorsaydın anlatırdım her şeyi!”
“Yunus… Gözünün önünü bile göremiyorsun. O kız hayatına girdiğinden beri sen kendinde değilsin. Seni yavaş yavaş bitiriyor. Gözünün ışığı söndü lan! Bu kız sana iyi gelmiyor.”
İçkinin etkisiyle iyice gerilmişti.
“Kardeşsek ona göre davran! Sevdiğim kadına saygı duy! Onu araştıracağına delikanlı gibi bana sorsaydın!”
“Elbet geçmişte hataları olmuş… Ama benim bilmediğimi mi sanıyorsun? O artık eski Efsun değil! Benimle yeni bir sayfa açtı!”
“Yunus kandırma kendini. Kim bilir kaç adama söyledi bu lafları? Bu kadın avcı gibi! Aç gözünü! Ona yaptığın harcamalara bak! Seni kullanıyor!”
Dediğim anda sandalyesini geriye itip ayağa fırladı. Sandalye gürültüyle yere devrildi. Ben de refleksle ayağa kalktım. Yunus ceketimin yakasına yapıştı.
Bütün meyhane bize dönmüştü. Bedir abi yaklaşmaya başladı ama elimle “karışma” dedim. Bu meseleye kimse girmemeliydi.
“Doğru konuş Bertan! Kardeşim falan demem, yılların hatırına bakmam! Silerim seni! O kadın benim NAMUSUM! Doğru konuş!”
“Yunus o kadın umurumda değil! Umurumda olan sensin! Ve sen ne dersen de, o kadının seni bitirmesine izin vermeyeceğim!”
Yunus yumruğunu kaldırdı. Bir anlık bir kararla indirmedi.
“Lanet olsun Bertan! Lanet olsun! Bir kere de bırakın lan mutlu olayım! Eğer Efsun’u kabul etmezsen… Ona karşı bu saygısızlığa devam edersen… Seni silerim! Andım olsun! Kardeşim demem!”
Deyip çekip gitti.
Arkasından uzun süre baktım. İçimde bir şeyler kırılmış gibi oldu. Yirmi yedi yıllık kardeşlik, bir kadının uğruna böyle bir gecede paramparça olmuş gibiydi.
Yavaşça masama oturdum.
“Yunus kardeşim… Benden nefret etsen de seni bu bataklıkta boğulmaktan kurtaracağım.” dedim kendi kendime.
Çünkü o görmek istemedikçe, ben ona gerçeği gösteremezdim. Ama yine de vazgeçmeyecektim.
Bir süre daha içtim. Sadece içki sakinleştirirdi beni o an. Sonra Bedir abiye veda edip kalktım.
Sarhoş değildim ama kafam dumandı. Bir taksi çevirdim, Suzanın evinin adresini verdim.
Bu gerginlikten sıyrılmalı, biraz nefes almalıydım. Günlerdir Suzan’la beraber olmamıştım. O lanet kehribar gözler tüm düzenimi altüst etmişti.
Ama artık bu işi de bitirmenin zamanı gelmişti.
Hem Yunus için…
Hem kendim