BÖLÜM 3- KAYITLI OLANLAR

1153 Words
Arşiv binasından ayrıldığında güneş doğmuştu ama Aleyna Kara’nın içi hâlâ geceydi. Cebindeki not defterine son yazdığı cümle hâlâ kulağında çınlıyordu: "Kurban 05: Aleyna Kara." Yıllar boyunca birçok tehdit almıştı. Mafya, seri katiller, psikopatlar… Hepsine karşı dik durmayı bilmişti. Ama şimdi karşısında kim olduğunu bile bilmediği bir yapı vardı. Ve bu yapı, isimlerle, numaralarla, sistematik izlerle çalışıyordu. Sanki bir laboratuvar zihni tarafından yönetiliyordu. Emniyete döner dönmez dijital analiz birimiyle görüştü. Ellerindeki ses kayıtları, cep telefonu ve depo görüntüleri hakkında daha net bir rapor talep etti. Ardından özel bir oturumda dosyayı Cinayet Büro Amirliği ile paylaşmak üzere hazırlık yaptı. Bu artık sadece bir kayıp vakası değil, örgütlü bir yapıydı. Üstelik kendi geçmişi bu dosyanın bir parçası hâline gelmişti. Aleyna'nın masasının üstünde, gözünün önünde duran o dosya artık bir ayna gibiydi. İçine baktığında sadece İlayda’yı değil, kendisini de görüyordu. O ayna çatladığında kimin parçalanacağını artık kimse bilemezdi. --- Toplantı odasında havayı bıçak gibi kesen bir sessizlik vardı. Müdür yardımcısı Tolga Demir, dosyayı inceledikten sonra başını kaldırdı: "Cinayet Bürosu tarihinin en derin vakalarından biri olabilir bu. Aleyna, sen bu vakaya kişisel bağ kuruyorsun. Bunu farkındayım. Ama duygusal tepki verirsen kontrol kaybolur." "Kontrol bende," dedi Aleyna. Sesi kararlıydı. "Ama kontrolü bende olmayan şeyler var, Müdürüm. Bu dosya beni hedef alıyor. Ve ben buna sırt çeviremem." "Bu bir oyun olabilir. Seni korkutmak isteyen biri geçmişini kullanıyor olabilir." "Ya bu bir oyun değilse? Ya bu bir sistemse? Arşivler öyle söylüyor. Kurbanlar dosyalanmış, numaralandırılmış. Biri bunları yıllardır planlıyor." Tolga derin bir iç çekti. “Devam et. Ama her adımını bize bildir. Kendi başına hareket etmeni istemiyorum.” Aleyna dosyayı çantasına koydu. Odadan çıkarken içinden geçen tek şey şuydu: Eğer bu bir oyun ise, sonunu oynayan kişi kazanmaz. --- O akşam eve gitmedi. İstanbul Üniversitesi arşiv binasındaki dosyanın fotokopisini almıştı. Masasına yaydı. Kurban 01 ile ilgili bilgiler oldukça detaylıydı: Kadının adı Melike Y., 2008 yılında psikolojik destek alırken aniden kaybolmuş. Onun da defteri vardı. Onun da ses kayıtları vardı. Ve sonunda kayıplara karışmıştı. İnceleme derinleştikçe bir diğer dosya dikkatini çekti: Kurban 02 – Dosya Beklemede. O sayfada isim yoktu. Sadece şu cümle: "Durum kontrol altında. Süreç başlatılacak." Bir belge daha vardı. Kurban 03 için. Bu kez tarih günceldi: Haziran 2025. Yani sadece bir ay öncesine ait. Kurbanın adı yoktu ama yanında şu ifade yazılıydı: "Yönlendirme başarılı. İzleme sürüyor. Kayıtlı adres: Üsküdar, Salacak Mahallesi." Aleyna not aldı. Sabah olur olmaz o adrese gidecekti. Ama gece tam 03.12’de cep telefonu tekrar çaldı. Numara yine gizliydi. Açmadı. Bir mesaj geldi. "Geriye bakma. Orada bile değildin." Ekranı kapadı. O an, içerideki ışıklar gitti. Elektrikler kesilmişti. Aynı anda pencereden bir gölge geçip kayboldu. Aleyna tabancasını kaptı, pencereye fırladı. Sokağa indiğinde kimse yoktu. Gecenin içinde yalnızca sokak lambalarının titreyen ışıkları ve uzak bir kedinin sesi yankılanıyordu. Bu artık bir tehdit değil, bir sınavdı. Ve Aleyna Kara, kimsenin sınayamayacağı bir hafızaya sahipti. Gün henüz aydınlanmadan Aleyna yola çıktı. Salacak sahiline ulaştığında İstanbul hâlâ uykudaydı. Geceden kalma karanlık, denizin yüzeyine yumuşak bir tül gibi serilmişti. Gökyüzü soluk bir griye boyanıyordu; boğazın serinliği çenesine kadar tırmanan bir tehdit gibi hissediliyordu. Adres, sahilden birkaç sokak içeride, eski taş evlerin dizildiği dar bir aralıkta bulunuyordu. 3 katlı, tarihi görünümlü bir konaktı. Tabelası yoktu. Kapısı kilitliydi. Çevrede dikkat çeken bir hareketlilik yoktu. Ama Aleyna, o sokağa adım attığı anda izleniyormuş hissine kapıldı. Sanki binanın pencerelerinden biri ardında biri nefesini tutmuş, perdeyi hafifçe aralamıştı. Kapının kilidini kontrol etti. Profesyonel bir kilitleme sistemiydi. Bu binanın boş olması gerekiyordu ama değildi. Çevreyi gözetledikten sonra sokağın başında bir çay ocağına oturdu. Beklemeye başladı. Saat 09.17’de, siyah montlu biri geldi. Elinde evrak çantası vardı, anahtarı çıkardı, kapıyı açtı ve içeri girdi. Aleyna hemen harekete geçti. Kapı kapanmadan binaya yaklaştı, kimliğiyle birlikte kapıya yöneldi. Zili çaldı. Uzun bir bekleyişin ardından kapıyı aynı adam açtı. Gözleri koyu renkti, gergin görünüyordu. "İstanbul Emniyeti. Dedektif Aleyna Kara. Bu bina kimin adına kayıtlı?" Adam bir an duraksadı. "Sivil araştırma ofisi. Arşiv çalışmaları için kullanılıyor. Vakıf adına tutuldu." "Hangi vakıf?" Adam içeriye döndü. "Kayda bakmam gerek." "Ben içeride beklerim." Adam çekingen bir şekilde Aleyna’yı içeri aldı. Giriş holü küçüktü. Duvarda hiçbir fotoğraf, tablo, bilgi dosyası yoktu. Her şey bilinçli olarak sade tutulmuştu. Aleyna’nın dikkatini çeken tek şey, holün ucundaki güvenlik kamerasıydı. Yanıp sönen kırmızı ışık, sistemin aktif olduğunu gösteriyordu. Adam üst kata çıkarken Aleyna çevreyi inceledi. Koridorun sonunda kapalı bir oda vardı. Kapısında kilit yoktu ama kapı sonuna kadar kapalıydı. Hafifçe bastırınca içeriden tıkırtı sesi duyuldu. Geri çekildi. Adam üst kattan geldi. Elinde eski bir klasör vardı. "Vakıf kaydı burada. 'Sistematik Hafıza Araştırmaları Derneği'. Kuruluş tarihi: 2009." Aleyna klasörü aldı, göz attı. Belgeler yüzeysel görünüyordu, resmi izin belgeleri eksikti. "Bu vakfın arşivlerinde kimler çalışıyor?" "Benimle birlikte iki kişi daha. Hepsi gönüllü. Araştırma bazlı belgeler topluyoruz." "O zaman neden kapınız kilitli, neden içeride güvenlik kamerası var ve neden bu vakfın adı hiçbir resmi veri tabanında yok?" Adam konuşamadı. Aleyna elini tabancasına götürmedi ama bakışları yeterince netti. "Kapalı odadaki ne?" Adam yutkundu. "Kayıt arşivleri." "Kapıyı aç." Adam tereddüt etti. Aleyna sertleşti. "Aç ya da arama kararıyla geri döneyim." Adam sustu. Ardından anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. İçeride raflar dizilmişti. Her rafta dosyalar, karton kutular ve eski kaset kutuları vardı. Aleyna gözleriyle rafların arasında ilerledi. Bir kutu dikkatini çekti. Üzerinde: K03 – Gözlem Kayıtları Kutuyu açtı. İçinde birden fazla bellek kartı, eski tip bir mini kamera ve ses kayıt cihazı vardı. Kayıtlardan birinin etiketinde “İK” yazıyordu. Altına tarihler işlenmişti: Haziran – Temmuz 2025 "İK. Bu İlayda K. olabilir mi?" Adam sustu. Yüzü soldu. Aleyna kamerayı çıkardı, hafıza kartını inceledi. Birçok kayıt başlığı numaralandırılmıştı. Görüntülerde İlayda'nın Karaköy’de yürürken kaydedilmiş kareleri vardı. Farklı açılardan, gizli çekimler. Aynı zamanda ofisinden çıkarken, markette, vapurda… "Bu kayıtları kim yaptı?" Adam artık korkuyordu. “Bana sadece saklamam söylendi. Kimin çektiğini bilmiyorum. Buraya sadece kutular gelir.” "Kim gönderiyor?" "Sadece kodla gelir. Kurye bırakır. Gönderici bilgisi olmaz." Aleyna sessizce dosyaları topladı. Kutuyu kapattı. "Bugün itibarıyla bu bina mühürlenecek. Burası bir takip merkezi." Adam başını salladı. Aleyna çıktığında sokağa bir sessizlik çöktü. Bir adım daha ilerlemişti. Bu sadece kurbanları izleyen bir yapı değildi. Aynı zamanda onların hayatlarını belgeliyordu. Adım adım, nefes nefese. ** Emniyete döner dönmez teknik ekip, görüntüleri ve cihazları inceledi. Görseller gerçekti. Kurgu değildi. Kayıt cihazları, günümüzün en gelişmiş gizli takip ekipmanlarıyla eşdeğerdi. Profesyonel ellerden çıktığı kesindi. Ve sonra ses kayıtlarından birinde şu cümle netleştirildi: "K03 başarılı gözlem altında. Sonraki adım: hedefe yönlendirme. Gölge 2 aktif." "Gölge 2 ne?" diye sordu Aleyna. Teknik uzman omuz silkti. "Şu ana kadar böyle bir kodla hiç karşılaşmadık." "Ama karşılaşacağız," dedi Aleyna. "Çünkü ben artık sıradaki kurbanım." O anda odanın kapısı çaldı. İçeri bir polis memuru girdi. Elinde bir zarf vardı. "Dedektif Kara. Bu zarf size geldi. İsimsiz bırakılmış. Dışarıda bir motosikletli tarafından bırakılmış." Aleyna zarfı aldı. İçinden bir fotoğraf çıktı. Fotoğrafta İlayda vardı. Ama arkası dönüktü. Karaköy Sahili’nde durmuş, denize bakıyordu. Fotoğrafın arkasında şu cümle yazıyordu: "Geriye dönersen seni unuturum. Ama dönmezsen seni hatırlatırım." Aleyna o an anladı ki, bu artık bir soruşturma değil, bir meydan okumaydı. Ve her cevap, biraz daha karanlığa sürükleyecekti onu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD