BÖLÜM 6- KIRMIZI DOSYA

1324 Words
İstanbul Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü’nün üst katı, sadece yetkililerin girebildiği bir katmandı. “Kırmızı Kodlu” dosyalar burada tutulur, sadece belirli rütbedeki memurlar erişim sağlayabilirdi. Aleyna Kara, o sabah bu bölümdeydi. Elinde tuttuğu “Kara Arşiv – G02” dosyasını resmi kayda geçirmek için başmüdür Şener Özer’in iznini alması gerekiyordu. Kapıyı çaldı. İçeriden tok bir ses geldi. “Gir.” Şener Özer, emekli olmaya yakın bir müdürdü ama hâlâ dosyalara hâkimdi. Gözlüklerinin ardından dikkatle Aleyna’ya baktı. “Ne getirdin Kara?” Aleyna dosyayı uzattı. “Gölge 2. Kod adıyla kayıtlı. Ancak içeriği standart değil. İçinden çıkan belge, bir önceki kayıp vakamızla bağlantılı. Üstelik babamın ismi geçiyor.” Şener kaşlarını çattı. Dosyayı aldı, sayfaları dikkatlice çevirdi. Melike Y. fotoğrafına geldiğinde yüz ifadesi değişti. “Bu kadını tanıyorum.” Aleyna başını kaldırdı. “Nasıl?” “On yıl önce Kadıköy’de işlenen bir kadın cinayetinde tanık olarak dosyaya girmişti. Adı Melike Yılmaz. O zamanlar isimsiz çalıştığı bir vakıfta görevliydi. Ama sonra ifadesi geri çekildi, dosyadan çıkarıldı. Takip eden yıl ortadan kayboldu. Cesedi bulunamadı ama dosya kapandı.” Aleyna’nın sesi titredi. “Neden çıkarıldı ifadesi?” Şener koltuğunda geriye yaslandı. “Baskı vardı. Savcı değişmişti. Birileri o dosyanın üstünü örttü. Ama şimdi anlıyoruz ki… kadın sadece tanık değilmiş. O, olayların parçasıymış.” Aleyna elindeki kalemi çevirdi. Düşüncelerini toparladıktan sonra konuştu. “Yüzsüz kod adlı bir figürden şüpheleniyorum. Kendini göstermiyor, mesajlar bırakıyor. Gölge 2 ile bağlantısı olabilir. Ama henüz doğrudan bir temas olmadı. Moda’daki okulda bulundu. Kayıp çocuk olaylarıyla da ilişkili olabilir.” Şener başını salladı. “Bak Kara… eğer bu kişi gerçekse, yalnız çalışmıyor. Bir yapıdan geliyor. Ve anlaşılan o yapı on yıl önce de aktiftmiş. Melike dosyası, belki de bize bu yapının ilk ortaya çıktığı noktayı gösteriyor.” Aleyna masaya eğildi. “O dosya hâlâ burada mı?” “Arşivde. Ama özel izne tabi.” Aleyna gözlerini kararttı. “İzin verin. O dosyayı açacağım.” Şener bakışlarını kaçırmadan cevapladı. “O dosya sadece biriyle açılır.” “Kim?” “Cinayet Masası’ndan bir isim. O vakada görev almış: Komiser Yardımcısı Fikret Tuna.” Aleyna kaşlarını çattı. Fikret Tuna… Emniyetin gri dosyasında adı geçen ama yıllardır ortalıkta görünmeyen biriydi. Emekliliği zamansız olmuştu. Bazılarına göre kendi isteğiyle ayrılmış, bazılarına göre zorla susturulmuştu. Aleyna ayağa kalktı. “Nerede bulabilirim onu?” Şener dosyadan bir kart çıkardı. Üzerinde Bakırköy adresi ve bir apartman ismi vardı. “O, konuşmaz. Ama konuşursa... bildiklerin çok değişir.” Aleyna dosyayı aldı. “Zaten hiçbir şey bildiğime inanmıyorum artık.” Saat 16:30. Bakırköy. Aleyna Kara, adresin bulunduğu apartmanın önünde duruyordu. Bina eskiydi. Dış cephesi yıpranmış, giriş kapısındaki posta kutuları pas içindeydi. Ama ikinci katta, perdeleri hiç açılmamış bir daire vardı. Zil tuşlarında isim yoktu. Kapıyı çaldı. Bir süre bekledi. İçeriden hiçbir ses gelmedi. Tekrar çaldı. Ardından bir gölge pencereye yaklaştı. Hafifçe perde aralandı. Sonra kapı açıldı. Kapıyı açan adam, altmışlarında, yorgun ama dikkatli bakan biriydi. “Fikret Tuna?” “Sen Aleyna’sın.” dedi adam, sesi çatallıydı. Aleyna irkildi. “Nereden biliyorsunuz?” Fikret kapıyı sonuna kadar açtı. “Babanın gözleri. Ve o sırtındaki dik duruş. İçeri gel.” Salon loştu. Perdeler kapalıydı. Bir kitaplık, eski bir daktilo, duvarlarda çerçevesiz belgeler. Fikret, çay koymak için mutfağa geçti. Aleyna salonda bekledi. Masanın üzerinde açık bir kitap vardı. Başlığı: “Kimliksiz Adalet – Suçun Yüzü” Fikret geldiğinde sormadan başladı: “Gölge 2’yi duydum. Ama senin duyduğunla aynı değil. Onlar, suçun adını koyamayanlar. Birilerini izlerken kendilerini unutanlar. Kurbanla katil arasında bağ kuranlar.” Aleyna dosyayı açtı, Melike Y. fotoğrafını gösterdi. “Bu kadın. Ne biliyorsun?” Fikret gözlerini kısıp baktı. “Onu gördüm. Cesedi biz bulduk. Ama fotoğrafı dosyada yoktu. Çünkü gören herkes ya transfer edildi ya susturuldu. Sadece ben kaldım.” “Kim susturdu?” Fikret içini çekti. “İçeriden biri. Ve dışarıdan biri. Bu iş, emniyet duvarının da ötesinde bir yapı. Gölge 2 onların adı değil. Onların yöntemiydi. Yüzsüz ise… o yöntemin sonucu.” Aleyna not defterine kelimeleri geçirdi: “Gölge 2 = İzleme / Yüzsüz = Uygulama” Fikret son bir cümleyle kalktı: “Yüzlerini bulamazsın Aleyna. Çünkü onlar, başkalarının yüzleriyle yaşıyor.” Aleyna Kara, Fikret Tuna’nın dairesinden çıktığında akşam karanlığı çoktan çökmüştü. Sokağın sessizliği rahatsız edici değildi; aksine, kafasının içindeki uğultuya kısa bir süreliğine perde çekiyordu. Ancak kalbindeki çarpıntı, duyduklarının sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu açıkça hissettiriyordu. Fikret’in sözleri, bilindik adli sınırların dışına taşan bir gölgenin varlığını işaret etmişti. “Yüzsüz” dediği şey, bir kişi değil, bir kimliksizleşme sistemiydi. Bu sistemin nasıl çalıştığını anlamak, cinayetleri çözmekten daha karmaşık olacaktı. Tam arabasına bindiği sırada telsizden bir anons geçti. “Bütün birimlere duyuru: Beşiktaş Cihannüma Mahallesi, Yıldız Sokak'ta boş bir apartman dairesinde şüpheli ölüm ihbarı. 30-35 yaşlarında kadın cesedi. Kimlik yok. Olay yeri ekipleri sevk ediliyor.” Aleyna gözlerini kapattı. Melike Yılmaz dosyasının açıldığı gün, yeni bir kadın cesedi. Tesadüf olmayacak kadar tanıdık. Telsizi kaldırdı. “03-74 Aleyna Kara. Olay yerine geçiyorum.” Günlük kıyafetleriyle olay yerine vardığında apartman çevresi çoktan sarılmıştı. Ekipten Komiser Yardımcısı Asaf, onu görünce doğrudan yaklaştı. “İçerisi ilginç,” dedi. “Kadın cesedi banyoda bulundu. Herhangi bir zorlama, boğuşma izine rastlamadık. Ama banyodaki aynaya kanla bir şey yazılmış.” Aleyna gözlüğünü taktı, eldivenlerini giydi ve içeri girdi. Bina neredeyse terkedilmiş durumdaydı. Giriş kapısında kırık posta kutuları, tozlu zemin ve eski bir güvenlik kamerası vardı. Üçüncü kata çıkarken duvarlara asılmış ev ilanları, dairenin uzun süredir kiralanmamış olduğunu gösteriyordu. Banyo kapısına geldiğinde içeriye ağır bir metal kokusu yayıldı. Ceset, küvetin içinde sırtüstü yatıyordu. Kadının gözleri açıktı ama donuktu. Yüzünde herhangi bir darbe izi yoktu. Ellerinde yeni açılmış kesikler vardı. Adli tabip, kolundaki deri soyulmalarına işaret etti. “Direndiğini mi düşünüyorsun?” diye sordu Aleyna. “Aslında hayır. Bu yaralar ölüm sonrası açılmış olabilir. Daha çok bir mesaj bırakma şekli gibi.” Aleyna aynaya yöneldi. Kanla yazılmış kelime netti: “İZLENİYORUM” Harfler düzgün, aynı hizada ve aynı baskıyla yazılmıştı. Bu, paniğe kapılmış birinin değil, planlı bir failin işi olmalıydı. Aynanın kenarında küçük bir simge vardı. Aleyna eğildi. Bir üçgenin içine çizilmiş çift yönlü bir göz sembolü. Bu sembol... Kara Arşiv'deki eski belgelerde de vardı. Gölge 2'nin ilk belgelerinde. “Cesedin kimliği?” dedi Aleyna. Asaf başını iki yana salladı. “Henüz tespit edemedik. Parmak izi alınamadı. Cilt üzerinde özel bir maddeyle oynanmış. Ama kolundaki eski bir dövme var: çapa simgesi. Bize bir ipucu verebilir.” Aleyna cesedin kolunu inceledi. Çapa dövmesi silik ama hâlâ seçilebiliyordu. Bu dövmeyi daha önce görmüştü. Dosyalardan birinde, özellikle izlenen “K” kodlu kadınlar arasında bir tanesinde bu motif vardı: K-07. Telsizini açtı. “Erdem. Arşivdeki K-07 dosyasını getir. Kadıköy'de alınmış ifade vardı. Çapa dövmeli bir kadın. İsim Elif Çağlayan olabilir.” “Anlaşıldı, hemen gönderiyorum.” Aleyna cesede bir kez daha baktı. Kadın ölüm sırasında direnmemişti ama yüzü son anda gergindi. Sanki birini tanımış... ya da bir şeyi hatırlamış gibi. O sırada olay yeri ekibi küçük bir metal parça buldu. Küvetin kenarına yapışmıştı. Aleyna cımbızla aldı. Parça bir kameranın lensi gibiydi. Çok küçük, gizlenmiş bir cihazın parçası. “İzleniyordu,” dedi kendi kendine. Asaf sordu: “Ne diyorsun?” “Bu cinayet değil. Bu gösteri. Bir mesaj. Fail cesedi burada bırakmadı, kurguladı. Çünkü her şey planlı. Cümle, sembol, cihaz... hepsi Gölge 2'nin imzası.” Asaf'ın yüzü gerildi. “Yeni bir seri olabilir mi?” Aleyna gözlerini aynadaki yazıya dikti. “Hayır. Bu, devam eden bir zincirin halkası. Ve ben artık halkaların ortasındayım.” --- O gece Aleyna, emniyette Elif Çağlayan dosyasını masasına serdi. 2018 yılında Kadıköy’de kaybolduğu bildirilmişti. Tanık ifadesi yoktu. Ailesi kayıttan bir hafta sonra geri çekilmişti. Şüpheli görülmemişti çünkü dosya ‘gönüllü kayıp’ olarak kapatılmıştı. Aleyna deftere not aldı: “İzleniyordum = İzleyen kişi Gölge 2’ye çalışıyor olabilir. Kurban ‘bilerek’ susturulmuş.” Sonra başka bir şeyi fark etti. Dosyanın altında yer alan sağlık raporunda, Elif’in psikolojik tedavi aldığı not edilmişti. Gittiği klinik adresi: Nexus Psikiyatri Danışmanlık – Üsküdar Ertesi sabah ilk işi oraya gitmek olacaktı. Ama zihninde dönen asıl cümle şuydu: “İzleniyordum” yazan biri, sadece kurban değildir. Aynı zamanda tanıktır. Ve tanıklar her zaman iki kez öldürülür: ilki bedenle, ikincisi hafızayla.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD