BÖLÜM 5- YÜZSÜZ OLAN

1036 Words
Sabah, İstanbul’un griliğiyle açılmıştı. Geceden kalan yağmur damlaları, kaldırımlarda dağılmış haldeydi. Aleyna Kara, Emniyet çıkışında bir süre arabasına binmedi. Aracının camından dışarı bakarken zarfın içinden çıkan son cümleyi tekrar tekrar düşündü: “Gölge 2 aktif. Bir sonraki adım için hazırlan.” Hazır mıydı? Cevabını bilmeden anahtarı çevirdi, motorun sesini duymak ona gerçeklik duygusu kazandırdı. Kadıköy’den yola çıktı. Gideceği yer, geçmişte ilk kez sarsıldığı yerdi: Beylerbeyi Karakolu’nun yanındaki eski terk edilmiş lojman. Yıllar önce babası bir süre burada görev almış, teknolojik sistemleri karakola entegre etmek için zaman geçirmişti. Şimdi dijital kayıtlar, cihazların ilk kez bu noktadan aktif edildiğini söylüyordu. Yol boyunca telefonunu kapalı tuttu. İzlenmek artık sadece bir olasılık değil, bir kesinlikti. Salacak’taki binadan çıkan kamera görüntülerinde onun yalnız yürüdüğünü sandığı anlarda dahi farklı açılardan çekilmiş kareler vardı. Kimin ne zaman yakında olduğunu bilmek imkânsızdı. Lojmanın önüne geldiğinde bina dışarıdan çürümüş bir yapı gibi görünüyordu. Ancak detaylara dikkat eden biri için hâlâ kullanılan bir yerdi: camlar kırık değildi, kapı yeni boyanmıştı ve çöp kutusu boştu. İçeride biri vardı. Ya da yakın zamanda biri geçmişti. Elini silahına götürdü. Sessizce kapıya yaklaştı. Kapı aralıktı. Bir zamanlar çocukken saklambaç oynarken bile bu kadar temkinli hareket etmemişti. Şimdi ise sanki kendi hayatıyla oynuyordu. Kapıyı yavaşça itti. İçeride yoğun bir nem kokusu vardı. Duvarlar dökülmüş, fakat yerlerde adım izleri barizdi. Sağdaki odanın kapısı açıktı. İçeride sadece bir masa, eski bir monitör ve üzerinde yanıp sönen mavi bir ışık vardı. Aleyna yaklaştı. Monitör aktifti. Ekranda yalnızca bir dosya ismi vardı: “K-05 / İZLE” Ellerini klavyeye uzattı ama bir tuşa dokunmadan önce monitör kendi kendine hareket etmeye başladı. Ekran karardı, sonra bir video oynatıldı. Kameradan çekilmişti. Açıyı tanıdı: Emniyetin arka otoparkı. Tarih: iki gün önce. Kamera, Aleyna'nın aracına binerkenki görüntüsünü gösterdi. Ardından zoom yapılmış, yüzü netleştirilmişti. Sonra ses geldi. Kadın sesi. “Yakından izle. Her hareketin dosyada. Her bakışın analizde. Her sessizliğin kayıtta.” Aleyna'nın kanı çekildi. Bu ses… yabancı değildi. Uzak bir tanıdıklık taşıyordu. Ama ses bozulmuş, dijital filtre uygulanmıştı. Video devam etti. Görüntü değişti. Şimdi aynı kameradan alınmış başka bir görüntü oynuyordu. Bu kez Aleyna kapalı bir toplantıdan çıkarken, cebine kalemini koyarken. Aynı günün farklı saati. Ardından ekran kapandı. Sessizlik. Sadece mavi ışık yanıp sönmeye devam etti. O sırada, binanın başka bir yerinden metalin metale sürtünme sesi geldi. Aleyna hemen silahını çekti. Ayak sesleri vardı. Yaklaşıyordu. Geriye çekildi. Sırtını duvara yasladı. Nefesini tuttu. Silahı iki eliyle kavradı. Karanlık koridorda biri vardı. Görünmüyordu ama hissediliyordu. Gölgeler duvardan sızıyor, hareket ediyordu. Aleyna yavaşça eğilip bir gölgeye adım attı. Parmak uçlarında ilerledi. Bir anda, sırtında bir rüzgar hissetti. Döndü. Hiç kimse yoktu. Ama yerde bir nesne vardı. Küçük, kare bir kart. Aldı. Üzerinde yalnızca bir kelime yazılıydı: “Yüzsüz” Arkası bozuk parmak izleriyle doluydu. Siyah mürekkep hâlâ kurumamıştı. Aleyna'nın nefesi hızlandı. Kartı cebine koydu. Binadan çıkarken, birinin gözleri hâlâ ensesindeymiş gibi yürüdü. --- Arabaya bindiğinde elleri hâlâ titriyordu. Direksiyonu sıktı. O an telefonuna bir mesaj geldi. Gönderen: Bilinmeyen Numara. "K-05 için zaman az. Yüzünü göreceksin. Ama önce kendi yüzüne bak." Altında konum vardı. Haritaya baktığında dondu. Konum: Eski Moda İlkokulu Ve altında bir not: "Sınıf: 3-B. Sıra numarası: 12. Anıların burada başlıyor." Aleyna’nın çocukluğu burada geçmişti. Unutmaya çalıştığı, babasının aniden ortadan kaybolduğu, annesinin geceleri sessizce ağladığı yıllar… “Yüzsüz” denen kişi onu geçmişine geri çağırıyordu. Moda İlkokulu’nun demir kapısı hâlâ aynıydı. Aleyna Kara, çocukken bu kapının önünde her sabah durup içine çektiği deniz kokusunu hatırladı. Şimdi ise aynı yer, geçmişin gölgeleriyle kuşatılmış gibiydi. Kapı açıktı. İçeride güvenlik yoktu. Sanki biri onun geleceğini biliyormuş gibi tüm okul sessizliğe hazırlanmıştı. Koridora adım attığında ayak sesleri yankılandı. Zemin hâlâ cilalıydı, duvarlardaki sararmış panolar çocuk resimleriyle doluydu. Ama bir detay fazlaydı: Duvarın bir köşesine asılmış soluk bir siyah-beyaz fotoğraf. Eski bir sınıf fotoğrafıydı. Arka sırada Aleyna'nın çocuk hali, hafifçe gülümseyerek poz vermişti. O an kalbi burkuldu. İçinden bir ses, “Bu normal değil,” dedi. Bu fotoğrafın burada olma sebebi nostalji değil, mesajdı. Sınıf 3-B’ye ilerledi. Kapı, hafifçe aralıktı. İçerideki sessizlik, yoğun bir bekleyişin ağırlığı gibiydi. Kapıyı ittiğinde eski tahta sıralar, silik yeşil tahta, solmuş panolarla karşılaştı. Ve tam sol köşedeki sıralardan birinde — 12 numarada — bir nesne vardı. Yaklaştı. Sıranın üzerine bırakılmış, tozlanmış bir defter. Kapakta şu yazıyordu: “Aleyna Kara – 2004” Ellerini uzattı. Defteri açtı. İçerisi onun çocukluk yazısıyla doluydu. “Polis olmak istiyorum. Çünkü adaletin olması güzel bir şey…” cümlesiyle başlayan yazılar, yavaşça sayfalarda şekil değiştiriyordu. Sayfalar ilerledikçe yazı bozulmuş, karalamalar artmıştı. Son sayfada ise bir farklılık vardı. Sayfa yeniydi. El yazısı onunkine benziyordu ama çocuk yazısı değildi. Ve yalnızca bir cümle vardı: “Yüzsüz, seninle birlikte doğdu.” Aleyna dondu. Tam o anda, sınıfın panosundan bir düşme sesi geldi. Panoya yaklaştı. Arkasındaki duvar sıvalarının altından bir boşluk çıkıyordu. Elini uzatıp hafifçe itti. İnce bir kapak açıldı. İçeriden siyah bir dosya çıktı. Toz içindeydi. Aleyna eline aldı, dışarı çıkardı. Dosyanın üstünde bir mühür vardı: “Kara Arşiv – G02 / UYARI SEVİYESİ: KIRMIZI” G02. Gölge 2. Dosyayı açtı. İçeride yalnızca üç şey vardı: 1. Aleyna’nın doğum belgesinin bir kopyası. 2. Babası Ömer Kara’nın el yazısıyla yazılmış bir not. 3. Siyah beyaz bir çocuk resmi. Notta şunlar yazılıydı: > "Aleyna. Bir gün gerçeği bulacaksın. Gölge 2 benim başarısızlığım. Seni korumak için kurduğum sistem, seni avlayacak hale geldi. Seni izliyorlarsa… yüzlerini asla unutma. Çünkü onlar, senin unuttukların." Aleyna’nın elleri titredi. Çocuk resmine baktı. Bu çocuk onunla aynı yaşlarda bir erkekti. Ama gözleri… kendi gözleriyle aynıydı. Birdenbire sınıfın lambası titredi. Elektrikler kesilmişti. Aleyna refleksle silahını çekti. Arka sıradan bir ayak sesi duyuldu. Biri oradaydı. Sınıfın karanlık köşesinde, kıpırtısız duran bir siluet. “Kim var orada!” diye bağırdı. Yanıt gelmedi. Ama o kişi adım attı. Işık, hafifçe geri geldiğinde Aleyna yüzünü seçmeye çalıştı. Ama adamın yüzü… yoktu. Sanki bulanık bir maskeyle örtülmüş gibiydi. Göz yok, ağız yok. Yalnızca varlık. Adam, parmağını dudak hizasına getirdi. Sessizlik işareti. Ardından arkasını döndü ve kapıdan çıktı. Aleyna onu takip etti ama koridorda kimse yoktu. Merdivenlere koştu. Bahçeye çıktı. Tüm okul sessizdi. Tek bir gölge bile kalmamıştı. Ama sınıfta bıraktığı dosya hâlâ onun elindeydi. --- O gece emniyete döndüğünde, elindeki belgeyi dosyaladı. Ve dosyanın kapağına ilk kez kendi el yazısıyla bir başlık attı: “Yüzsüz Olan – Gerçeklik Sorgusu Başlatıldı.” İçinden geçen tek şey şuydu: “Bu artık bir dosya değil… bir kader.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD