Bölüm 3 – Sessizlikteki Kadın

344 Words
Müge, hastanenin beyaz ışıklarla dolu koridorunda yavaşça ilerliyordu. Katlardaki sessizlik, zaman zaman hemşirelerin hızlı adımlarıyla bozuluyor, ardından yeniden eski durağanlığına dönüyordu. Bu sessizlik, ona kendi yalnızlığını hatırlatıyordu. Gece boyunca eski eşi Kerem’in başında beklemişti. Ameliyat iyi geçmişti ama hâlâ zayıf ve kırılgandı. Tıpkı evliliklerinin son yıllarındaki gibi… Müge, ona kızgınlığını hiç unutmamıştı ama sırtını da dönememişti. İnsan, bazen sadece insanca davranmak isterdi. Yirmi yıldır veteriner hekimdi. Kendi kliniğini kurmuş, hiçbir zincire bağlı olmadan ayakta kalmıştı. Disiplinliydi, sakin, güven vericiydi. Hayvan sahipleri onu sadece “doktor” olarak değil, dost olarak da görürdü. Ama kendi hayatında güvenebileceği biri olmamıştı uzun zamandır. Kerem’le evlilikleri dışarıdan kusursuz görünürdü; başarılı bir adam, kibar, kültürlü… Ama zamanla onun sesini duymamaya başlamış, sevgi yerini sessizliğe bırakmıştı. Müge anlatmaktan yorulmuş, sonunda boşanmayı kendi istemişti. Yalnızlıkla barışmış, hatta onu kabullenmişti. Kimseye boyun eğmeden yaşamak, özgürlüğün en saf hâliydi onun için. Aynı saatlerde, hastanenin başka bir katında Mert, asistanı Cem’le yürüyordu. Babası birkaç gün önce kalp krizi geçirmişti. uzun boylu, heybetli bir adamdı. Yıllarca hem aile hem de iş dünyasında sözü geçen, yıkılmaz görünen bu lider, şimdi hastane yatağında yatıyordu. Cem, alçak sesle bilgi verdi: “Hastanede birkaç gündür bir kadın görülüyormuş. Bir hastaya refakat ediyor ama resmi bir yakınlığı yok. Adı Müge. Detay bulamadım.” Mert’in aklı hemen kafeteryada tanıştığı o kadına gitti. “Eğer tekrar buraya gelirse, bana haber ver,” dedi kesin bir tonla. O gece Mert evine döndüğünde sessizlik rahatsız ediciydi. Koltuğa oturduğunda aklı hâlâ Müge’deydi. Onun bakışı, sesi, kafasında dönüp duruyordu. Müge ise hastanenin arka bahçesindeki bankta oturuyordu. Elindeki kahve soğumuştu ama bırakmamıştı. Bu, sıcaklıktan çok alışkanlıktı. Hastanedeki hemşirelerden biri günler önce, “Yakını mısınız?” diye sorduğunda, “Sayılır,” demişti. Sayılmak… Ne kadar da ruhuna uygun bir kelimeydi. Mert’le karşılaşması, bu sisli günlerde beklenmedik bir açıklık gibi gelmişti. Onun gözlerinde, kırılgan ama umut arayan bir yan vardı. Çok konuşmamışlardı; kelimeler bazen gereksizdi zaten. Müge, ay ışığının solgun parıltısına bakarken içinden geçirdi: “Belki de bazı insanlar bir durakta değil, bir çatlaktan girer hayatımıza… Ve bazıları sadece geçip gitmek için değil, bir şeyi tamamlamak için gelir.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD