Bölüm 1: Tamamen kopan bağlar
Merhaba ben Gardenya Manaz, 25 yaşındayım İzmir’de doğdum büyüdüm. Tıp okuyorum fakat sevgili ailem yüzünden okuluma 1 yıl ara vermek zorunda kaldım. Kendimden bahsetmemi ister misiniz bilmiyorum ama ben konuya direkt daldım valla affedin beni… Ben hayatım boyunca kendi öz ailem yüzünden çokk zorluklar çekmiş olsamda. Hayat dolu, enerjik sevecen bir kızım. E birde zaten minyonum istemesem de sevecen gözüküyorum bilirsiniz işte.
Konudan kopmadan asıl mevzulara gelelim, size ailemden ve lüzumsuz kardeşim Ferman’dan bahsetmezsem olmaz. O var ya oo gereksiz şey. herşey o pislik yüzünden başıma geliyor zaten…
Ya benim ailem; her ailede var mıdır bilmem ama illa ki vardır yani böyle erkek çocuk düşkünü olup kızlarını hor gören aileler. Benim ki de o tipten bir aile yani. Ben çocukluğumdan beridir hiçbir zaman annemin babamın beni sevip sarmaladığını bilmem, her zaman anlamadığım bir şekilde uzaktılar bana. Ben onları öyle kabul etmiş onlar karşılıksız bir şekilde sevmeye çalışırken, çok gereksiz olan(benim için!) sevgili kardeşim doğdu. E tabi ailemin en yücevi erkek olduğundan dolayı annemle babamın ağız kulaklarındaydı. Hiçbir zaman ailemden sevgi görmeyen, onları duygusuz sanan ben, ailemin de duyguları olduğunu çok gereksiz kardeşimle öğrenmiş, oldukça üzülmüştüm.
Her zaman kendimi sorguladım, suçu kendim de aradım. Beni sevsinler diye hep daha fazlası için çabaladım. Çünkü kardeşimi çok seviyorlardı. Bunu sevgi nedir bilmeyen görmeyen ben bile anlamıştım. Bana yapmaları gereken fakat asla yapmadıkları herşeyi kardeşime misliyle yapmışlardı. Doğal olarak bende beni sevmemelerinin nedenini hep kendim de aradım. Annem bebekken hep yaramaz biri olduğumu onu ve babamı hiç uyutmadığımı söyler bundan yakınır dururdu. Çocuk aklı işte, ne zaman “beni neden sevmiyorlar?” Diye düşünsem, aklıma ilk gelen cevap annemin yakınmaları oluyor, sebebini buna bağlıyordum. Ben de annem ve babam beni de sevsinler diye hep başarılı ve uslu bir kız olmuş, her zaman onları gururlandırmak için çabalamıştım. İlk okuldan lise hayatıma kadar bütün öğrenim hayatımı birincilikle bitirmiş ve ülke çapında birinciliklere sahip olmuş İstanbulun en iyi üniversitesinde Tıp fakültesini kazanmıştım. Ama bunların hiçbiri anne ve babamın sevgisini kazanmama yetmedi. Bir kez olsun “seni çok seviyoruz canım kızım, seninle gurur duyuyoruz.” Lafı ağızlarından çıkmadı. Ama hayatta bir baltaya bile sap olmayı beceremeyen bir tanecik oğulları, “BAŞARISIZ” oğulları 2x2’nin 4 olduğunu söylese “oyy benim Aslan oğlum senin Zeki olacağın zaten belliydi.” Gibi cümleler kurup duruyorlardı. Bakın en basit diyorum devamını siz düşünün.
16 yaşımdan beri eve maddi manevi her katkıda bulunuyor olsam da beni hep aşağılıyor ve yaptığım hiçbir şey onları memnun etmeye yetmiyordu. Çok sevgili babacım karnımı doyuracağım kadar bile harçlık vermezdi, oğlunu söylememe gerek yoktur umarım. Bende mahallemizin bakkalın da çalışır, apartmanların temizliğine gider kendime harçlık çıkarırdım. Belli bir miktarını da kenara köşeye atardım. Böyle böyle yıllarımı senelerimi geçirdim İstanbulda üniversitesiye başladım yeni hayat yeni yuva dedim ve huzurla sürdürmeye çalıştığım bir beş sene geçirdim demem ne mümkün. Huzurlu olmaya çalışamadım bile, hayatı bana dar etmeye and içmiş bir aileye sahibim. Okurken bile huzur vermediler kısacası. Hem onlara para gönderdim hem kendimi doyurmaya, okutmaya çalıştım. Tam dedim az kaldı Gardenya sık dişini be güzelim 1 yılın kaldı dedimm demez olaydım. Sevgili gereksiz kardeşimin akılsız beyniyle hareket eden anne ve babam; evi arabası var iken gözleri doymamış, gereksiz yere borca girip yeni bir ev almışlardı. Bana fikir soran varmı tabii yok, para ödemeye geldiği zaman. Dökül paraları Gardenya dökül!. Yıllardır biriktirdiğim üç kuruşluk paramı da beyefendi kumarda harcadığı için. Evin borcunu çalışıp ödemek bana kalmıştı. Mecburen okulumu tüm zorluklarla dondurdum ve ailemin yanına İzmir’e geldim. Bir insanın kaldıramayacağı kadar çok işte çalıştım ve bir şekilde borçlarını kapattım. Şimdi tekrar okula başlamam için çok az bir zaman kalmıştı onun için kenara köşeye yine para atmaya çalışmıştım ama bu para İstanbul’da bir ay bile geçinmeme yetmezdi. Dişimi sıkıyor daha fazla çalışmaya çalışıyordum. Anlayacağınız kül kedisi gibi bir hayatım vardı.
Bu gün mesaiye kaldığım için saat epey geç olmuştu, ve benim omuzlarım artık taşıyamayacağım kadar ağır gelmeye başlamıştı bana. Bizim sitenin içinden girip zorlukla bulup çıkardığım anahtarla evin kapısını açtım
-Ben geldimm. Diye seslendim ama ses veren kimm yorgun argın eve girmiş kendimi koltuğa atacakken odamın önündeki bavulları görmemle çatı olan kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatıldı.
-Annee bavullarım niye odamın kapısının önünde. Diyerek içeriye doğru seslendim. koltukta oturan babamdan ses çıkmamış öylece televizyonu izlemeye devam ediyordu. Annem ise çabuk çabuk mutfaktan çıkıp salona gelmişti ki kapı çaldı ve aynı telaşlı hareketlerle kapıyı açtı. İçeri girenlerle ufak çaplı bir şok geçirdim, çünkü benim çok gereksiz kardeşim ve yanında ki asla tanımadığım kızla el ele ve gelinlik damatlıkla önümüzde dikiliyorlardı. Bir süre kimseden ses çıkmayınca gözlerimi bizimkilere çevirdim fakat annem ve babam hiç şok olmuş gibi durmuyorlardı. Ben annemin gözlerinin içine bakıp ondan bir cevap beklerken babam;
-Gardenya, kardeşin evlenmiş bir yuva kurmaya karar vermiş ve sevgili gelinimizi bu eve getirmiş. Bu ev artık Ferman ile Defnenin biz annenle eski evimize taşınıcaz yanımız da da çoluk çocuk istemiyoruz. Zaten sende bir kaç ay sonra İstanbul’a dönecektin erken dönüyorsun yani.
Gördüklerimi aklım hala almazken babamın beni açıkça istemediğini sarfeden cümleleri bir kez daha kalbimin paramparça olmasına sebep olmuştu.
-Baba ben şimdi İstanbul’a gidip naparım nerde kalırım, bune böyle yangından mal kaçırır gibi bavullarımı hazırlamış kapıya koymuşsunuz. Hiç mi ben ne yaparım diye düşünmüyorsunuz. Dedim dolmaya hazır göz yaşlarımla. Babam duygusuz bir şekilde gözümün içine bakmış;
-Yetmedimi 25 senedir annene de bana da yük olduğun. Benim soyumu devamlılığı önemli sen benim soyumun devamını getiremezsin, evlendiğin zaman elin oğlunun soyadını taşıyacak bir evlatsın. Benim kapı gibi soyumu devam ettirecek bir oğlum var. Senin gibi bir evlada ne annene ne de benim ihtiyacım yok, ne yaparsın nerede kalırsın bu bizi zerre ilgilendirmiyor. Ne halin varsa gör!
Bu sözleri duyacağıma ölmeyi tercih ederdim. onlar gerçekten hiçbir şeye değmezdi. Ne kadar uzun cümleler kurarsam kurayım anlamayacaklarını biliyordum Ama yıllardır içimde biriken acılarımı kusup öyle gidecektim burdan.
-25 senedir anneme de sana da yük oluyorum öylemi. Ne komiksiniz siz ya. Hah ben olmasam başınızı sokacak bir yuvanız, altınızdaki o araba en önemlisi yiyecek tek bir lokmanız bile olmayaktı. Yük olmakmış. Şu yaptıklarımı kendime yapsaydım eğer sizi suratınızı görmeden mutlu konforlu bir hayat yaşayabilirdim ve bu kadar zorluk çekmezdim. 16 yaşımdan beri yük olan asıl sizlersiniz. Yüzünüzü güldürürüm, belki benimle gururlanırsınız diye köpek gibi çalışıp tıp fakültesini kazandım, yüzünüzde gram mimik oynamadı. O da yetmedi ekmek bile alacak paranız yok diye hem okudum hem çalıştım. Kendim aç kaldım siz aç kalmayın diye bütün paramı size yolladım. Ev aldınız borca girdiniz okulumu dondurdum İstanbul’dan buraya geldim yine gece gündüz canım çıkana kadar çalıştım borcunuzu ödedim. Sırf ağzınızdan “iyiki varsın kızım”, “seni seviyoruz kızım”, “seninle gurur duyuyoruz kızım”. Sırf bu cümleleri sizden duyabilleyim sizi memnun edebileyim diye ben gençliğimi harcadım. Sizin uğrunuza, sonunun aynı olacağını bilmeme rağmen çabaladım ben! Bir hiç uğruna. Sen Baba mısın? bana babalık yaptığını sanıyorsun gerçekten. Evet bana babalık yaptın, sözde babalık. Ki sen onu bile doğru dürüst beceremedin. Bari bana gerçek sevgisini gösteren ve kalbimi kırmayan masum bir baba olabilseydin. Bütün herkes kız çocuklarının babalarını her şeyden çok sevdiğini, nedenini de kızların kalbini kırmayan tek adamın babaları olduklarını söylerler. Sevgi kısmına kadar her şey doğru, ben seni; beni koca bir boşlukta tek başıma ve sevgisiz bırakmana rağmen sevdim.
O yüzden diyorum doğru. Ama kalp kırmama konusuna gelince, kesinle doğru değil. Bu hayatta ki hiçbir insan sizin kadar kalbimi parçalayamaz. Hele senin kadar baba. Bu söylediğin son sözleri söylemeseydin ileride pişman olduğunda seni affedebilirdim ama son söylediklerinden sonra ayaklarıma bile kapansan seni kesinlikle affetmeyeceğim. Çünkü ben artık senin kızın değilim. Sana gelince anne. İnşallah ileride senin gibi bir anne olmam. Neden biliyormusun; Sen beni karanlıkta tek başıma bıraktın, kimsesiz bıraktın, öz kızını canından kanından olan kızını sen terkettin. Tek temennim senin gibi bir anne olmamak. Senin içinse artık bir temennim yok. Size soyunuzu devam ettirecek oğlunuzla mutluluklar diliyorumBu güne kadar size harcadığım paralar da, hakkımda hepinize helal olsun. Bu dünyadaki yarı ömrümü sizlerle uğraşarak geçirdim bir sonraki hayatımda da sizinle uğraşmaya hiç niyetim yok! Bundan sonra ölüm döşeğinde bile olsanız beni aramayın. Mezarınızın yerini bile bilmek istemiyorum! Ha sizden önce ben ölürsem siz de beni tanımıyormuş gibi yapın ve beni kimsesizler mezarlığına gömdürün, çünkü ben yıllardır kimsesizim, benim yıllardır bir ailem yok zaten, içiniz rahat olsun o yüzden! Deyip kapıya yönelmiştim sokakta hızlı hızlı yürürken tutamadığım gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Onlardan da yaşadıkları şehirden de defoluyordum tamamen. Beni buraya İzmir’e bağlayan hiçbir şey yoktu artık.