“Konağın hanımı, Asmin bundan sonra!”

1397 Words
Yazar anlatımıyla Agrej, giden Asmin’in arkasından baktı bir süre. İçi gidiyordu onu her gördüğünde. Şimdi yanındaydı karısıydı ama bir şeyler saklamak zorunda olduğundan doğru düzgün hislerini söyleyip, yaklaşamıyordu bile yanına. “Onu çok seviyorsun değil mi?” Nurbanu’nun gülümseyerek sorduğu soruyla iç çekti. “Ne sen sor, ne de ben söyleyeyim.” Nurbanu da Agrej gibi Asmin’in gittiği yere baktı. “Yaklaştırıyor mu kendine?” Agrej dün akşam olanları hatırlayınca yüzüne yayılan gülümsemeye mani olamadı. “Benden nefret ettiğini hatta iğrendiğini söyledi ama kollarıma aldığımda eriyip gidiyor.” Dedikleri ağır geliyordu aslında Asmin’in ama ciddi olmadığını da anlamıştı geçen zamanda. Nurbanu samimice gülümsedi. “Bak Agrej hemen ilerisini düşünme. Önce sana aşık olmasını sağla. Sürekli yanında olacağını hatırlat ona. İlla ileriye gitmek zorunda değilsin ki, sarıl ona, birlikte uyuyun, zaman geçirin beraber. Aşık olacak sana eminim.” Agrej’e Nurbanu’nun söyledikleri mantıklı geliyordu. Lakin kendini tutamıyordu işte, Asmin’in yanında. “Onun yanında tutamıyorum ki kendimi. O kadar yıl bekleyince, sabredemiyorum.” Nurbanu, yine sevdiğini getirdi aklına. “İlk ne zaman aşık olmuştum ona?” Agrej, dudaklarını birbirine bastırdı. Asmin’le evlendiği güne kadar hep düşünürdü ilk gördüğü anı. “İşk göreve gideceğim zamandı. Gece çıkacaktık yola. Biraz gezineyim diye çıktım konaktan. Neden bilmiyorum ayaklarım beni, Karanak uçurumuna götürdü. Orada gördüm onu. Bir şeyler mırıldanarak, o güzel saçlarını örüyordu. Arada da gözlerini siliyordu. Yanına gitmek istedim ama korkuturum diye gidemedim.” Nurbanu gözleri dolu dolu olmuş dinliyordu onu. “Agrej, hala bir haber yok mu, gerçekten? İki buçuk yıl oldu.” Agrej gülümseyerek hatırladığı anıdan sıyrılıp, gözlerini kapatarak, başını iki yanına salladı. “Az önce de dedim. Aramadığım yer kalmadı. Göreve gittiği yere de gittim, yok hiç bir yerde.” Aklına arkadaşı geldi yine. Askerden sonra istihbarata katılmıştı, Agrej. Hayali hep asker olmaktı zaten. Orhan’la da orada karşılaşmışlar, kısa zamanda da arkadaş olmuşlardı. Bir çok göreve gitmişlerdi birlikte. Orhan, güvenle sırtını yaslayabileceğin bir görev arkadaşıydı, Agrej’e göre. Orhan da aynı düşünceleri Agrej’e karşı düşündüğünü dile getirirdi hep. Agrej, ağa oğlu olduğunu, babası ölünce yerine geçeceğini de söylemişti arkadaşına. Ama asker olmayı bırakmak da istemiyordu. Bir gün Diyarbakır’a büyük bir aşiretin düğününe giderken yanında Orhan da vardı. O düğünde Orhan, Nurbanu’yu görmüş ve görür görmez de aşık olmuştu. Yakışıklı adamdı, Orhan ama Nurbanu’nun kalbine girmesi öyle kolay olmamıştı. Biraz süründürmüştü Nurbanu. Ama kalbine aldığında da tam almıştı. Gönderilen; Mektuplar, resimler aşklarını iyice ilerletmişti. Orhan arkadaşının da gönül yangınını az çok bildiğinden ağzından girmiş burnundan çıkmış, bir resmini Nurbanu’ya göndertmiş, Asmin’e vermesini rica etmişti. Nurbanu seve seve kabul etmişti sevdiğinin bu isteğini. Agrej’in onlara az faydası olmamıştı, bu ilişkide. Lakin sonrasında hiç iyi şeyler olmamıştı. Üç yıl görevden göreve koşarlarken, bir gün Agrej’in babası Haloj ağanın öldüğü haberi geldi. Agrej apar topar, Mardin’e dönmek mecbur kaldı. Babasının yerine geçmek zorunda kaldığından, istihbaratdan da ayrılmak zorunda kalmıştı. Ağalığa alışmaya çalışırken, komutanı arayıp, bir görev için acil olarak çağırmış, hiç düşünmeden gitmişti. Zamanla resmiyette bir asker olmasa da bazı önemli görevlere katılmaya devam etmişti. Bu olaylar, onun Asmin’e açılmasını temelli ertelemişti. İki işi aynı anda ilerletmeye çalışması onu bir hayli yıpratıyordu. Bir çok defa gece yarısı uykusundan uyandırılıp, göreve çağırılmıştı. Onun için sıkıntı değildi göreve gitmek. Yalnızca bedeni çok yorgundu. Anılarından çıkıp, etrafına bakındı. Gözleri sessizce ağlayan Nurbanu’ya takıldığında yine eskilere gitti. Her şeyin başladığı o güne. Orhan bir gün aramış ve hemen buluşmalarını istemişti. Agrej merakla gitmişti arkadaşının yanına. Orhan, sınır dışına bir göreve gideceğini, tahminen dört ay görevde olacağını söylemişti. Önemli bir görevdi ve geri dönüp dönmeyeceği belli değildi. Agrej’e samimice bakıp, dilindekileri söylemişti. Eğer altı ay içinde dönmezsem Nurbanu ile evlen demişti. Agrej elbetteki kabul etmedi bunu. Sevdiği vardı zaten, Orhan da biliyordu bunu. Olmaz dedi ama Orhan “Nurbanu ile birlikte olduk. Eğer ben ölürsem de onu başkasına verirlerse bu ortaya çıkar. Yaşatmazlar onu, Agrej. Dediğimi yap, lütfen.” Agrej bilirdi bunun büyük sorun yaratacağını. Evlenmem ama kimsenin de evlenmemesi için elimden geleni yaparım demişti. Zaman geçmiş ve Orhan’ın dediği gibi olmuştu her şey. Dönmemişti görevden. Komutanlarıyla irtibat halindeydi sürekli Agrej ama onlarında haberi yoktu. Arandı her yerde lakin bulunamadı. Nurbanu, kaybolup giden sevdiğinin arkasından çok göz yaşı döktü. Her gün Agrej’i aradı onu bulup getirmesi için. Agrej de komutanlarının araması hariç aşiretinin gücünü kullanarak aradı Orhan’ı. Bulamadı. Gel zaman git zaman Nurbanu’yu istemeye gelecek başka şehirden bir aşiret olduğunu duydu Agrej. Sevdasını kalbine gömüp, arkadaşının dediğini yapmaya gitti. İstedi, Xate hanımağayla Nurbanu’yu, verdiler. Düğün falan hızlıca yapıldı. Arkadaş oldular birbirlerine yalnızca. Asmin’i kuma olarak alması fikrini de Nurbanu buldu, ilk evlendikleri sıralarda. Agrej bir yandan arkadaşını aramaya devam ederken bir yandan da Nurbanu için yapacağı şeyi, Asmin için yapmaya başladı. Kimsenin onu istemeye gitmemesi için, niyeti olan herkesi çekti kenara. İki yılın sonunda aldı sevdiğini ama hiç bir kadının olmak istemediği bir mertebede aldı. Annesi zaten istemiyordu en başından kuma gelmesini, hele bir de kenar mahallede yaşayan sıradan bir kız olunca hepten karşı çıkmıştı bu duruma lakin Agrej dediğim dedik diyerek zorla istetmişti, Asmin’i. Başını kaldırıp, Nurbanu’ya baktı. “O, Orhan’ı bir bulayım, iki yumruk atacağım suratına, haberin olsun!” Nurbanu göz yaşlarını silip, tebessüm etti. “Sen bir bul da gerisi kolay.” Agrej kolunun birini açıp, yanına çağırdı Nurbanu’yu. Nurbanu bir kardeş edasıyla gelip kolunun altına girdi. Terastan çıkıp, merdivenlerden avluya indiler. Asmin dün oturduğu yere, Xate hanımağanın yanına oturmuştu yine. Agrej derin bir nefes aldı. “Asmin, yanıma gel.” Asmin şaşkınca bakarken ayaklandı. Nurbanu onun yanına gülümseyerek gelince masanın etrafından dolanıp, Agrej’in sol yanındaki sandalyeye oturdu. “Bundan sonra her daim sol yanımda oturacaksın!” Kararlı ve net sesi duyan, Asmin başını sallamakla yetindi. İlk karısıyla güle oynaşa geliyor sonra da kendisine her zaman sol yanında oturmasını söylüyordu bu adam. İnsanları anlamaya çalışmaktan da bir hayli yorulmuştu. Kim çekerse oradan oraya savruluyordu artık. Masadaki herkes yemeğini yerken, Xate hanımağanın yüzü zehir saçıyordu sadece. Nitekim dilindeki zehri de akıtmakta gecikmedi. “Dün neden vurdun o adamı? Kuman elalemin adamıyla oynaş tutuyor, sen gidip adama ceza kesiyorsun yalnızca. Bunun cezası ne olacak?” Agrej öfkeyle başını kaldırıp, baktı annesine. Kadın gözlerinin içine bakıyordu. “Ana benim kararlarımı sorgulama! Neyin ne olduğunu biliyorum ben, sen karışma gerisine.” Sözünü bitirip Asmin’e döndü. Karısı elindeki kaşığı sıkıca tutuyordu. Parmak boğumları beyazlamış, elleri de titriyordu. “Yakında boynuzların arşa değince konuşuruz, Agrej.” Agrej elini sertçe masaya vurdu. Yemeği bırakıp onları dinleyen herkes bu sesle irkildi. “Ana, bak ana diyorum beni deli etme. Yalan yanlış şeyler söyleme. Ben doğrusunu biliyorum diyorum sen neler diyorsun? Özür dile Asmin’den!” Xate hanımağa sinirle kalktı yerinden. “Bu yosmadan özür mü dileyeceğim birde? Sağda solda elalemle oynaşan o, ben dile getirince mi kabahatli oldum? Ölsem özür falan dilemem.” Asmin titreyen bedeniyle başını eğmiş duruyordu öylece. Haketmediği lafları söyleyene yedirmek istiyordu ama kal gelmiş gibiydi. “Şeref.” Agrej de yerinden kalkarken kapıya doğru olunca gücüyle bağırdı. Şerej ağasının sesiyle hemen avluya girdi. “Anamı çiftliğe götür, Şeref! İki üç tane de koruma koy başına, bir müddet orada kalacak. Ben gelsin diyince kadar.” Şeref başını sallarken, Asmin’in elinden tutup kaldırdı. “Oğlun ne edersin sen? Bu yosma için mi ananı başka yere yollarsın?” Agrej anasının yüzüne baktı. “O benim karım ana. Sen de karımla konuşmayı öğreninceye kadar uzak duracaksın ondan.” Asmin’le beraber konağın kapısına doğru ilerlemeye başladı. “O gitsin o zaman çiftliğe. Hanımağasıyım ben bu konağın, hiç bir yere gitmem!” Agrej bir nefes alıp, geriye döndü. Bakışlarımda öyle bir öfke vardı ki, Xate hanımağa bile hafiften geriye çekildi. “Sen artık sadece Xate hanımsın ana. Konağın hanımı, Asmin bundan sonra.” Masadakiler Agrej’in dediklerine şaşkınlıkla baktı. Bir tek Nurbanu keyifliydi bu habere. Xate hanımağanın erkek kardeşi Xakir de pek sevinmemişti bu habere lakin ablasının da dilinin ayarı olmadığından verilebilecek bir cezaydı. Kendisi de uyarmıştı ablasını bir kaç kere Asmin konusunda. Agrej için oldukça önemliydi genç kız ve ona göre davranmasını istemişti. Agrej Asmin’in elinden tutup, konağın kapısına doğru döndü yeniden. Kapıdan çıktıklarında bir kaç basamaklı merdiveni inip, arabasına doğru ilerledi. “Nereye gidiyoruz?” Asmin’in titrek sesini duyunca durup, ona döndü. “Yemeğimiz zehir oldu ya güzelim. Seni çok güzel bir yere götüreceğim. Orada karnımızı doyururuz.” Asmin burnunu çekip başını eğdi. Agrej onu ilerletip, arabanın ön koltuğuna bindirdi. Kendisi de arabanın önünden dolanıp, arabaya binip çalıştırdı. Yola çıktıklarında, Asmin’e döndü, Agrej. “Sen benim yoluna canımı koyduğumsun. Kimsenin dediklerine takılma. Ben seni biliyorum. Her şeyini biliyorum.” Asmin başını camdan dışarıya çevirdi. Cevap vermedi denilene. Ne diyeceğini de bilmiyordu zaten. Sustu kaldı, akan yolu izledi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD