“İğreniyorum, senden!”

1916 Words
Yatağımın üzerine uzanmış ağlamaya devam ederken, odanın kapısı hafifçe tıklatıldı. Cevap vermedim. Kimseyi anlayamıyordum burada. Herkes o kadar değişik davranıyordu ki, aklım karışıyordu. Bir tek Xate hanım olması gerektiği gibiydi sanırım ama o da yanlış yerden vurmuştu beni. Namus herkes için elbette ki önemlidir ama buralarda yaşayan kızlar için çok başka bir öneme sahipti. Masada dediklerinin bir cümlesini başka bir yerde dese, anında dedikodular bir dağ olup taşardı Mardin’den. Kapı bir kere daha tıklatıldı. Yüzümü iyice yatağa gömdüm. İstemiyordum kimseyi. Ama kapıdaki kişi aynı şeyi düşünmeyecek olmalı ki, kapının açılıp, kapanma sesini duydum. Adımlar sertçe yanıma doğru yaklaşırken, Agrej ağa olduğunu anladım. Yanıma gelip, yatağa oturdu. Hafifçe yattığım yerden doğruldum. Yüzüne bakmıyordum, bakmak istemiyordum. “Annemin dedikleri için özür dilerim. Haddini aştı. Asmin, ben senin nasıl biri olduğunu biliyorum. Ağlama. Sen ağlayınca ben hiç iyi şeyler yapmak istemiyorum.” Sesi gerçekten acı çekiyor gibi çıkmıştı. “Sen, beni nereden biliyorsun ki? Daha önce bir kere bile karşılaşmadık.” Sesim ağladığım için titrek ve güçsüz çıkmıştı ama umursamadım. Geçen bir hafta da çokça ağlamıştım zaten. Burada kaldıkça da ağlayacak gibiydim. “Doğru karşılaşmadık ama ben seni gördüm.” Kaşlarım çatıldı. “Ne zaman?” Sorumu sorarken aynı zamanda da yattığım yerden doğrulmuştum. Yüzüne bakmıyordum ama bir cevap beklediğim belliydi. “Bunu sonra konuşalım. Şimdi, az önceki olanlar için yeniden özür dilerim senden.” Sorumdan kaçıyordu. Yoksa, yoksa beni görüp, bana bakarak karısını aldatmış mıydı? Aldatmak sadece fiziksel temasla olmazdı çünkü. Başka birini düşünmek bile aldatmaydı bana göre. “Kaçıyorsun! Soruma cevap vermemek için kaçıyorsun.” Başını iki yanına salladı. “Kaçmıyorum. Sadece her şeyin bir vakti var, konuşmak için. Erteliyorum.” Cesaretimi toplayıp yüzüne baktım. Bana bakmıyordu. Yan profilini incelemeye başladım. Çok yakışıklı bir adamdı. Saçları hafif uzun, kirli sakallarıyla da birleşince karizmatik de bir adamdı. Ama zalimdi işte. Acımasız, kötü. Aniden bana dönüp bakınca ne yapacağımı şaşırdım. Bakışlarımı çekemiyordum. Gözleri gözlerimin en derinine bakıyor ve orada ne var, ne yoksa görüyordu sanki. Üzerime doğru eğildi. Donmuş kalmıştım resmen. Başımı geriye de çekemiyordum. Dudaklarını yaladı. Gözlerim dudaklarına değdi. Bende refleksle dudaklarımı yaladım. Gözlerimdeki bakışları dudaklarıma düştü. İkimizde birbirimizin dudaklarına bakıyorduk. Biraz daha yaklaştı bana doğru. Başımı geri çekmek istiyordum ama yapamıyordum. Büyü falan mı yapmıştı bana acaba? Dudakları, dudaklarıma değdi. Bedenimden bir titreme dalgası geçti. Geri çekilmek için bedenimdeki, nereye gittiğini bilmediğim gücümün, son kırıntılarını topladım. Bir hamle yapmak istedim. Bir elini eneseme, bir elini de belime koyup buna izin vermedi. Beni kendine doğru iyice çekerken, dudaklarını da hareket ettirmeye başladı. Elimi göğsüne koymayı akıl edip, itmeye çalıştım daha çok çekti beni ve göğsüm göğsüne değdi. Dudaklarını yavaşça hareket ettiriyordu ama beni kendine tabiri caizse yapıştırınca, yavaş hareketleri hızlandı. Karşılık vermiyordum, veremiyordum. Bilmiyordum ki, nasıl öpüşülür? Hoş bilseydim de öpmezdim bu adamı. O öpmeye devam ederken, gözlerim kapalı bir halde bekliyordum. Belimdeki eli hafiften bacağıma doğru kayıp, okşamaya başladı. Bu durum içimde sıcak bir şeylere sebep oldu. Dudaklarım hafifçe ayrıldı birbirinden. Öpüşü daha da hızlanırken, dilini de ağzıma sokmaya çalışıyordu. Bacağımdaki eli de hırçınlaşmıştı. Üzerime doğru eğilip, yatağa yatmama sebep oldu. Ağırlığının birazını üzerime vererek o da uzandı. Kıskaçlarına almıştı beni ve kurtulamıyordum. Debelenmiyordum da. Karşılık da vermiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Aklıma nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde Nurbanu gelin ağa geldi. Bu adam onun kocasıydı ve biz… Gözlerimi açıp üzerimdeki adamı ittirdim. Aniden gelince bu hareket galiba şaşkınlığından, yana doğru devrildi. “Sen, beni bekleyeceğini söylemiştin. Yalan söyledin bana.” “Bana nasıl baktığından haberin var mı senin? İstediğini belli edecek şekilde baktın bana! Gözlerin dudaklarımdaydı. Öpmek istedin beni.” “Saçmalama Agrej ağa, ben seni neden öpmek isteyeyim?” “Neden öyle baktın o zaman? Öpmek için, için gidiyormuş gibi baktın bana.” “Ben neden seni öpmek isteyeyim ki, senden bu kadar nefret ederken, iğrenirken. Neden isteyeyim seni?” Diyeceğimi diyip, ona bakmaya başladım. Hızlı ve yüksek sesle konuştuğum için nefes nefese kalmış gibiydim. Belki de az önceki olayın heyecanı yeni yeni ortaya çıkıyordu. “Benden nefret mi ediyorsun? İğreniyor musun?” Kırgın çıkmıştı sesi. Başı da eğilmişti. “Neden nefret etmeyeyim? Parayla satın aldın beni. Kuma getirdin bu konağa. Kimsenin yüzüne bakamıyorum, herkes bir tuhaf zaten. Bu saydıklarım nefret ettiğim için sebepler. İğrenmem ise, beni öptüğünden dolayı.” Yutkundu, başını kaldırıp gözlerime baktı. Dokunsan ağlayacak gibi bir hali vardı. Umurumda olmamalıydı belki ama kalbim neden onu öyle görünce atmayı bırakmış gibi oldu? Haketmişti söylediklerimi. Peki neden özür dilemek geliyordu içimden? Beni de bir günde tuhaf biri haline getirmişlerdi. Gözlerime baktı bir süre. Sonra başını eğip, kapıya doğru yürüdü. Durdu sonra. “Nurbanu ile çarşıya gidip, kıyafet falan alın. Ben söyledim ona.” Kapıyı açıp gitti. Şimdi de kendimi onu kırdığım için üzgün hissediyordum. Üstelik daha da sinirli olmam gerekirken, üzgündüm. İlk karısıyla, ikinci karısını birlikte alışverişe gönderen bir adam için miydi bu üzüntüm? Ne kadar odamda o şekilde, düşünceyle oturdum bilmiyorum. Kapım tıklatılıp açıldığında, karşımda Nurbanu gelin ağayı görünce hemen ayağa kalktım. Yine yasemin kokusu etrafa dağılmıştı. Gülümseyerek yanıma geldi. “Agrej söyledi giderken, alışveriş yapılacakmış senin için. Hadi kalk da gidelim.” Kendimi gülümsemeye zorladım. “Neden bunu yapıyorsunuz gelin ağam? Ben sizin kumanızım yahu. Üzerinize gelen kadınım. Neden bana iyi davranıyorsunuz?” Gülerek omzuma dokundu. “Kötü davransam ne olacak? Elime bir şey geçmez ki. İyi olalım istiyorum. Hem ne ben, ne de sen kötü insanlar değiliz.” Ağzım daha ne kadar şakınlıktan açık kalır diyordum ki, bir yenisi geliyordu. “Hadi, kalk gidelim güzel şeyler alalım sana. Agrej’in neleri sevdiğini çok iyi biliyorum.” Bilirdi tabi kocasıydı sonuçta. Yoksa bu kadın beni başka bir yere götürüp hapis falan mı edecekti? Kocamdan uzak dur diyerek. En iyisi güvenmemekti. “Bence başka zaman gidelim, gelin ağam. Bugün yorgunum sanki. Sabah masada olanlarda malum.” Üzgünce baktı bana. Gerçekten üzülmüş gibiydi. “Xate annenin öyle dediğine bakma sen. Her konuştuğunu da takma kafana. Ayrıca bugün gitmek zorundayız yoksa Agrej bana yapmadığını bırakmaz.” Dayak falan yemeyi mi kastetti acaba? Ama öyle her hangi bir yerinde bir şeyde görünmüyordu. Yoksa o da ağabeyim gibi görünmeyecek yerlerine mi vuruyordu? “Seni dövüyor mu, Agrej ağa?” Önce şaşkınlıkla baktı sonra da gülmeye başladı. “Canım biz evliyiz hatırlatırım. Günümü göstermesi için dövmesine gerek yok!” Cümlesini bitirip bir de göz kırptı bana. Ne demek istediğini o zaman anladım. Yataktan bahsediyordu. Utançla eğdim başımı. Ben neden kuma olarak gelmiştim ki buraya? Gayet iyi bir evlilikleri vardı. Agrej ağanın hali tavrı bir garipti zaten. Kesinlikle bunlar benim erkenden hamile kalmamı sonrasında da bebeğimi elimden almayı istiyorlardı. Yanıma yaklaşıp yine dostça vurdu omzuma. “Hadi ama gidelim bir an evvel. Bu konak içinde çok kalınca insanın üzerine üzerine geliyor. Gel hadi.” Elimden tutup kapıya doğru çekiştirdi beni. Kapıdan çıktığımızda merdivenlere yöneldi. Avluya indik en sonunda. “Ahzer, benim çantamı getir lütfen.” Sabah elime krem süren kız mutfaktan koşarak çıktı. “Hemen gelin ağam.” Yine aynı hızla merdivenlere yöneldi. Demek onun adı Ahzer’di. Az sonra elinde güzel bir çantayla gelip, Nurbanu gelin ağaya uzattı. Nurbanu gelin ağa, yine koluma girdi ve konağın kapısına doğru yürüdük. Kapıda dört adam bekliyordu. “Şeref ağabey, çarşıya gideceğiz.” Adam başını salladı ve az ileride duran arabaya doğru yürüdü. Bende Nurbanu gelin ağanın beni çekmesiyle ilerlemek zorunda kaldım. Arabaya bindiğimizde bir adam daha bindi ön koltuğa. Arabayı çalıştırıp, çarşıya doğru gitmeye başladık. Çarşıya vardığımız zaman bir avmnin önünde arabadan indik. Gayet sessiz bir yolculuk olmuştu. Nurbanu gelin ağa bir kaç kere sohbet açmaya çalışmıştı ama ben konuşmak istemediğim için sessiz kalmayı seçince o da fazla zorlamamıştı. Binanın içine güvenlikten geçip girdik. Bir çok mağaza vardı. Bir kere gelmiştim buraya Şehriban ile. Onda da bir şeyler alamamış sadece gezmekle yetinmiştik. Ağabeyim sağolsun para vermezdi hiç. Para vermediği gibi, çalışmama da izin vermezdi. Ben yine de ondan gizli, bir pastaneye börek, çörek yapıp satmıştım. Az buçuk elime geçen parayla da ucuz bir yerlerden kıyafet alırdım o da eve bir şeyler alıp da, üzerine para kalırsa olurdu. Şöyle bir dönüp bakınca ne çok çekmiştim ağabeyimden. İlerlemeye devam ederken, göz ucuyla başımı çevirip, Nurbanu gelin ağaya baktım. Üzerindeki elbise çok güzeldi. Rengi de ona yakışmıştı. Gözlerinin rengindeydi. Kendi üzerimdeki dün giydiğim beyaz elbiseye baktım. Kırışmıştı. “Şuraya girelim elbiseleri çok güzel oluyor.” Nurbanu gelin ağa beni bir mağazaya sürükledi. İçeri girdiğimizde hemen yanımıza bir kaç çalışan geldi. “Hoşgeldiniz Nurbanu hanım. Yeni elbiselerimiz geldi. Bakmak ister misiniz?” Nurbanu gelin ağa, başını iki yanına salladı. “Bugün benim için değil, Asmin hanım için geldik. En güzel elbiselerinizi istiyoruz. Hem günlük hem de özel kullanım için olanları görelim.” Kadınlar başlarını sallayıp, takip etmemizi söyleyerek ilerlediler. Yaklaşık olarak yarım saat geçmişti ve ben durmadan elbise deniyordum. Nurbanu gelin ağa ise koltuğa oturmuş, yorum yapıyor, beğendiklerini söylüyordu. Zevkli kadındı gerçekten. O mağazadan bir çok elbise alıp çıktık. Hemen yan taraftaki iç çamaşırı mağazasına yönlendirdi beni, Nurbanu gelin ağa. Arkadaş ben bu kadının kumasıydım, yani kocasıyla arasına giren kadındım ama kadın bana kendi elleriyle gecelik, iç çamaşırı takımı, fantezi gecelikler bilmem ne alıyordu. Ben gerçekten artık beynim durmuş gibi olduğundan, nereye sürüklenirsem oraya gidiyordum. Kadın beni kendi elleriyle kocası için hazırlıyordu resmen. Mağazanın içinde ilerlerken, kırmızı mini bir gecelik gördük askıda asılı duruyordu. Hemen yanına gidip eline aldı. “Bu çok güzel tam da senin ten rengine göre. Çok yakışır sana. Hatta var ya bunu ilk gecenizde giy, Agrej’in ağzı açık kalsın.” Bu kadını artık omuzlarından tutup sarsmak ve ‘ne yapıyorsun kendine gel ben senin kumanım kuman’ diyerek bağırmak istiyordum. Beni daldığım düşüncelerden yine onun sesi uyandırdı. “Bu gece odandan gönderme sakın. Xate annenin sesi susmaz yoksa. Seks de yapın.” Bu kadın ne diyordu Allah aşkına? Seks yapın falan. Ya ben bu işi, yine bu kadının kocası ile yapacaktım, nasıl konuşurdu böyle? Aklım durmuştu. Başımı dışarı doğru çevirdiğim zaman, hemen karşıda bir eczane gördüm. İlaçları alsam iyi olurdu. Ama yanımda para namına bir şey yoktu. Bir tek boynumdaki gerdanlık vardı. Başımı yanımdaki kadına çevirdim. Sıkıntıyla bir nefes alıp, konuşmaya başladım. “Nurbanu gelin ağa, şu eczaneye girsem ben bir. Ağrı kesici almam lazım.” Başını kaldırıp önce bana sonra da eczaneye baktı. “Bende var ağrı kesici, veririm sana.” Mesele ağrı kesici değildi ki. “Yok krem olarak alacağım ben. Dün kolumdan tutulunca morardı orası.” Kaşları çatıldı anında. “Az önce de görmüştüm sen elbise denerken. Kim yaptı?” Ne önemi vardı ki? Başımı eğdim. “Ağabeyim yaptı.” Sinirle bir şeyler söyledi ama anlamadım. “Bende geleyim seninle.” Şimdi çığlık atacaktım. “Yok yok siz burada gecelik bakın ben bir koşu gider gelirim hemen. Kısacık sürer zaten, alır gelirim.” Kararsızlıkla baktı bana. Düşünsem cesaret edemeyeceğim bir şey yaptım. Elini tutup, güven vermek ister gibi sıktım. Gülümsemeyi de ihmal etmedim. Bu hareketimle yüz ifadesi gevşedi ve başını olumlu anlamda salladı. Çantasından bir miktar para çıkartıp bana uzattı. Hemen elime aldım. Koşar adım eczaneye girdim. “Ben doğum kontrol hapı alabilir miyim?” Kadın başını salladı ve iki tane kutu koydu önüme. “Bunlardan biri doğum kontrol hapı her gün kullanman gerekiyor. Bu da, ertesi gün hapı. Olumsuz bir durum olduğunda, ya da doğum kontrol hapı almayı unuttuğun zaman kullanman gerek.” Başımı salladım. “Bir de ağrı kesici krem alabilir miyim?” Arkasını dönüp bir kutu daha aldı eline ve tezgahın üzerine koydu. Elimdeki parayı uzattım. Ödemeyi aldıktan sonra, ilaçları poşete koyup bana uzattı. Eczaneden dışarı çıktığımda rahat bir nefes aldım. Nurbanu gelin ağanın beni beklediği mağazaya giderken Şeref ağabeyi gördüm. Elbise çantalarını tutuyordu. Ona doğru ilerledim. “Şu poşeti oraya koyayım ağabey. İlaç aldım da.” Başını sallayınca elimdeki poşeti, elbise çantalarından birine koydum. Rahattım artık. Alışverişe devam etmek ve şüphe çekmemek için Nurbanu gelin ağanın yanına gittim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD