Muhteşem düğün 👰‍♀️ 🤵💕

1997 Words
İsra Nihayet hazırlanabilmiştim. Gece Miranlara yakalanmamızın ardından uslu durmamış Mina’nın odasında ufak çaplı eğlencemiz devam etmişti; haliyle sabah kalkmak işkence olmuştu. Misafirler hazırlıklar derken epey yorulmuştum. Kuaför saçımı ve makyajımı tamamladığında, "Beğeniyle çok güzel oldun, su gibisin gelin hanım, maşallah!" diyerek iltifatlarını sıralamış, büyük bir bahşişi kapmıştı Miran'dan. Kuaförün otele gelmesi kolaylık olmuştu. Gözlerime uygun olsun diye bal rengi bir bindallı almıştım. Etekleri taş süslemesiyle biraz yürüyen altın gibi olmuştum ama bindallıyı ilk gören Miran, "Bu tam sana göre, balım, çok yakışacak!" diye beğenince benim de hoşuma gitmişti. Biraz abartıda olsa, gelin olduğum için azıcık sadelikten uzaklaşmıştım. Miran yanıma geldiğinde gözleri beğeniyle parlamış, "Parlıyorsun, balım, bitanem!" diyerek sulu sulu öptü. Koca ayım, o beni beğeniyordu fakat kendi yakışıklılığının beni solladığının farkında mıydı acaba? Koyu mavi takımı içinde erkek mankenlere taş çıkartacak kadar yakışıklı olmuştu. Kıskançlık perilerim gelmeden hemen kovup, ben de onu beğeniyle öptüm. Mina kapıdan başını uzatıp, "Cilveleşmeniz bittiyse millet sizi bekliyor, abi!" dedi cadı görümcem. "Geliyoruz kız, araya parazit yapma!" diye fırça atmayı da ihmal etmedi, canım mavişim. Hadi güzelim diyerek kolunu uzattı, salona alkışlar eşliğinde girip ilk dansımızı yaptık. Sevde annem yine erkekleri kovdurmuş, salonda sadece kadınlar kalmıştı. Ne kadar yaramaz ruhlu bir kadın olsa da, kız kıza rahat eğlenmek için erkek sinek bırakmamıştı salonda.Kadınlar ve kızlar rahatça eğleniyor, gönlünce halay çekip göbek atıyordu. Kına merasimi geldiğinde beni ortaya getirerek oturttular.Kına ekibindeki kızlar ara ara gösteri yapmışlardı, şimdi sıra damadın giriş gösterisindeydi. Eline davulu alan Miran, çalarak yanıma geldi, etrafımda bir tur dönüp önümde diz çökerek toprak selamı verdi ve yanıma oturdu. Annem benim başıma kırmızı örtü, miranın omuzlarına yeşil örtü örttü.Kınalarımızı Zerda teyze ile Ayşin yaktı. Miran'ın yoğun tehditleri üzerine beni ortaya getirip ağlatmadı kimse. "Balımı ağlatırsanız o kınayı dağıtırım, anne benim balım ağlamayacak" diye kırk yıllık geleneği bozmuştu şapşik ayım. Kınanın yakılmasının ardından Miranın karşısına geçip mavişim şarkısında oynamaya başladım. Mavisim mavilendim kapina kilitlendim Mavisim mavilendim kapina kilitlendim Pas tutmustu yüreyim Seninle yenilendim Göz bebgim (mavisim) tek dilegim (mavisim) sensizlikten (mavisim) öleceyim Kir cicekim (mavisim) Bal peteyim (mavisim) sensizlikten (mavisim) öleceyim Hem söyleyip hem etrafında dönerek oynuyordum. Ben oynarken Miran gözlerini ayırmadan dudaklarını ısırmış pür dikkat beni izliyordu. Müzik bittiğinde cebinden çıkardığı bir tomar parayı üzerimden atıp anlımdan öptü.Kulağıma eğilip evimizdede ara sıra böyle dans et bal peteğim diyip yine ateşlere atmıştı maviciğim. Daha sonra Miran halay başı oldu, birlikte halay çektik. Kınam bol oynamalı, bol eğlenceli bir sonla final verdi. Yarın düğün günümüzde bakalım neler olacaktı. Çok yoruldum ama her anına değmişti. Uyumadan önce Miran'dan gelen mesajı okudum: "Yarın gece tamamen benimsin bal peteğim , bu gecelik rüyamda bundan sonrakilerde koynumdasın…" yazmış.Benide arsız hayallere bırakmıştı, hain ayıcık… Muhteşem düğün Miran Bugün balımla bir ömrü berber geçireceğimiz geleceğimize son adım olan düğün günümüzdü. Kınada kesinlikle ağlatmadım balımı, biz ağlayarak değil gülerek adım atacaktık geleceğimize.Yasaklamıştım, annem de "Seyhan, annede adettir oğlum" dese de bana laf geçmeyeceğini bildikleri için ağlatmadan, gülerek yakmışlardı bal peteğimin kınasını. Annemin ve babamın ısrarı üzerine düğün konağın avlusunda olacak, 40 kurban kesilip fakir fukara doyurulacaktı.Ardından konvoy kurulup gelin alındıktan sonra Mardin gezilip geri avluda davulla zurnayla eğlence olacaktı. Gerdek gecemiz için Taş Konak Oteli'nden balayı odasını ayırtmıştım. Taş Konak oldukça ihtişamlı, suit odaları olan bir oteldi; ayrıca tüm Mardin’i ayaklar altına seren , tarih kokan bir yapıya sahipti. Balımla daha önce burada baş başa bir akşam yemeği yemiştik, çok hoşuna gittiği için ben de gerdek gecemiz için burayı ayarlamıştım. Bal bakışlım,Zerda analarda hazırlanırken beni de bizim konağın avlusunda ortaya oturttular.Damat traşı olacaktım; hem halay çekip hem de tüm arkadaşlarım, askerlerim sırayla traş edecekti. Aram başı çekerken, "Dikkat edin oğlum, yaralı damat olmak istemiyorum" diyerek hepsine ayar geçiyordum. Usturayı biri bırakıp diğeri alıyordu; hepsine ayrı ayrı bahşiş veriyordum. En son berber Gani usta tamamlamıştı damat traşımı. "Komutanım, son sakalı kesmiyor ustura" diyerek son yüklü bahşişi o almıştı. Tıraşın ardından gömleğimi ve ceketimi giymek için odama çıktım. Aynanın karşısına geçtiğimde derin bir nefes alıp, "Kavuşmayı nasip ettin Rabbim, sana şükürler olsun, ömrümüzü bir eyle bal kızımla " diye duamı semaya gönderip çıktım odamdan.Bal bakışlımı Aramlardan çıkarıp bizim konağa gelin olarak getirecektim. Arabalar sıralandı, aynaları eşarplarla ve bayraklarla süslendi. Gelinimi almak için yola çıktık. Evler yakın olduğu için yol uzun sürmemişti. Babam yanımda dimdik gururla dururken kapıyı çaldım. Kapı kilitli, "Miran komutanım!" diye bağıran baldızın bu hamlesini bekliyordum zaten. "Kilit nasıl açılır, baldız hanım?" diye gür bir sesle bağırdım. "Şanınıza kalmış, komutanım," dedi. Babam gözünü kırpıp, "Baldız, kıza son model bir araba," diyince kapıda kilit tutulmaz, "Ağlar, hoş geldiniz," diyip açmıştı kapıyı. Balım beyazlar içinde, yüzü kırmızı eşarpla örtülüydü. Yüzünüzde saklamışlar, can paremin. Ah, bu adetler! Yanına yaklaşınca bir koluna dayısı, bir koluna Nevzat komutan girmişti. Elini bana vermeden önce Nevzat komutan konuştu:Şehit kardeşimin emaneti, canım kızımız İsramız önce Allah’a, sonra sana emanettir, yüzbaşı. Emanetimize iyi sahip çıkasın." Dayısı da, "Üzme, incitme, Allah’ın emaneti say ve öyle tut bu eli damat," diyerek bir elini dayısı, bir elini de Nevzat amca uzattı ellerimin arasına. Gözünüz arkada kalmasın diyerek ellerini tutup alnından öptüm. Baş tacımı koluma takıp gelin arabasına doğru çıktık. Kapıdan çıkmadan , omuzlarından iç çektiği belli olan ceylanım sessizce ağlıyordu. Kulağına eğilip, "Ben görmeden dinsin o incilerin, karıcığım. Bana koca düğünü dağıtırma şimdi durduk yere," dedim ufak bir tehdit ile. Hızla başını sallayıp, "Tamam, kocam, geçti valla geçti," dedi. Güldüğünü anladığım an ben de rahatlamıştım. Ağlatmayacaktım ceylanımı; benimle olduğu sürece onun incileri dökülmeyecekti. Bu hem kendime hem ona olan sözümdü. Yüzünü görememenin heyecanıyla yol bitmedi. Yol boyunca Zehra’nın ve Aram’ın eğlencesine eşlik etmiştik. Aram arabayı kullanırken, Zehra da yanında müzik açmış, "Oğlan bizim kız , bizim!" diyerek coşuyordu. Telefonda canlı yayınla düğünü an be an yayınlıyordu. Şenlikli konvoyun ardından balımı gelin olduğu eve getirdim. Araçtan inince anamın eline tutuşturduğu testiyi tüm gücüyle kırdı. Ayağını posta sürtüp ağzına da bal verdiler. Tüm adetleri severek, ilgiyle yapıyordu masum ceylanım. Balımı elimden alıp odaya götürdüler. Yüzünü görmek için biraz daha bekleyecektim. Mirza cebimden mendili alıp, "Gelini görmeden önce halay çekeceksin komutan," diyip davula vurdu. Bir iki tur halay çekip, Aram ve Mirza kolumdan tutup gelin odasının kapısına getirdiler. Küfürlerimi yutarken, saçma sapan adetleri sırayla yapmak artık can sıkıcı olmaya başlamıştı. Neyse, "Miran sakin ol, şimdi ahu ceylanını göreceksin," diyerek kendimi sakinleştiriyordum. Odaya girmeden sırtıma bir iki yumruk da yemiştim. " Lan!!! bu gerdeğe girerken olmuyor muydu, niye vuruyorsunuz?" dedim. "Bu adeti biz bulduk abi, dayak yemeden görme yengemi," diyip sırıttı Mirza puştu. "Ben sizden bugün intikamını alırım elbet," diyip odaya girdim. Ceylanımı ayağa dikmişler, arkası dönük, yüzü kapalı beni bekliyordu. Kız boğulacaktı, havasızlıktan belini tutup kendime çevirdim. Ona aldığım yüz görümlüğü altın kolyeyi cebimden çıkarıp boynuna taktım. Yüzünü açtığımda bal gözleri bakışlarımla buluştu. Anlını öpüp, "Hoş geldin evine, hoş geldin ömrüme," dedim. "Hoş buldum ömrüm, sen de hoş geldin," diyip elimi öptü. Daha ne kadar şaşıracaktım acaba? "Yapma balım," dedim elimi çekerken. "Bereketmiş aşkım." Yanaklarını avcumun içine alıp, "Sensin bereket, ahu ceylanım, sensin," dedim. Dudaklarını öpeceğim sırada kapı çaldı. Dilimdeki küfrü tutup, "Gir," dedim. Mina:Abi nikah memuru geldi, herkes sizi bekliyor dedi. Çok az kaldı, Miran, sabrın sonu selamet aslanım dedim, balımı koluna takıp alkışlar eşliğinde avluya indik.Nikah memuru sırayla onayımızı aldı. İmzalar atıldı. İsram artık resmi nikahlı karımdı. Balım ayağıma basarken, sen ne dersen benim başım gözüm üstüne, bal bakışlım, ayağıma basman bir şey değiştirmez dedim, gözkırparak. İşimi garantiye alıyorum, komutanım dedi aynı şirinlikle. Balımın eşarbını usulca başından çekip halay için karşısına geçtim. Reyhani dansı için ortaya geçerken elinden tutup karşısında oynamaya başladım. Bilmesede bana ayak uydurdu, güzel gözlüm, ruhumun şifası, bal bakışlı güzel kadınım. Gelinlik belki her kadına yakışırdı ama benim karıma çok daha başka yakışmıştı. En son önünde eğilip selam verdiğimde kalkıp yeniden öptüm alnını. Timim zeybekle ortaya geçtiğinde ortalık inlemişti. Düğünümüz Ankara havaları, Mardin halaylarıyla çoşmuştu. Yemekler yenildi, fakir fukara sevindirildi.İsrama takılan altınlarla bi ara ağırlıktan düşecekti güzelim ama annemlerin yardımıyla hemen kurtulmuştu altın yükünden Yanıma geldiğinde Miran takılan altınlarla zengin olduk kocam diyip kıkırdamıştı.Eh arada borç verirsin kocana diyip burnunun ucundan öpmüştüm. Düğün sona erdiğinde misafirler dağıldı, yakın aile dostları ve arkadaşlarımız kalmıştı. Babam Mirza'ya seslenip, "Oğlum, imamı çağır gelsin. Miran, abdest alıp gel, oğlum, imam nikahınızda kıyılsın" dedi. Babam hatırlatmasa, imam nikahını unutmuştum. Abdest alıp geldik balımla. İmam mehir sorduğunda, üzerime olan ne varsa yüzde 80'i üzerine mehirdir. İsra:"Olmaz hocam, gerek yok, bu çok fazla. Miran, makul göstermelik bir şey yazdırsana" dedi. "Anam, sen sus, karışma gelin hanım" diyerek ilk kez kaynanalık yapmıştı Isra’ya. Balım, benim olan ne varsa senindir, hem hepsini vermedim ki, niye kızıyorsun. İsra:of Miran of!!! Hoca:”ne yazıyorum evladım" dedi imam. "Dediğimi yaz hocam sen ,üzerimde ne varsa yüzde 80'i karıma mehrimdir." Peki, evladım yazıyorum.Duasını okuyup nikahımızı kıydı.İmam nikahının ardından, "Haydi gidin artık," dedi anam. Gözlerim parladı desem yalan olmaz, bir an bu düğün hiç bitmeyecek zannetmiştim. Herkes vedalaşıp giderken biz de balımla otele geçmek için çıkacaktık. Babam ve annem kapıdan bizi uğurlarken, babam, "Evlatlarım, evliliğinizde bir silginiz olsun elinizde, hatalarınızı silmeyi bilin. Silginiz ilginiz olsun," dedi. Elini öptük ikimiz de. Balımı arabaya bindirip otelin yolunu tuttum;babamın nasihatini aklıma kazıdım. Yanlız önce ilgi kısmından başlayacaktım … İsradan Gelinliğim ve makyajım tamamlanmış, aynanın karşısında son kez baktım kendime. Annem ve Nevin teyzem gözyaşlarını tutamıyor, hem "maşallah" çekip hem ağlıyorlardı. "Zerda teyze, yapmayın, kızımın makyajını bozacaksınız, hanımlar!" diye uyarsa da onu dinleyen olmamıştı. Mirana olan sözüm yüzünden kendimi koyverip ağlayamıyordum da. Gelinliğim çok güzel olmuştu, tıpkı prensesler gibi oldun, güzel yavrum, dedi annem. Yavaşça sarılıp, "Yuvadan uçuyorsun, keşke baban da görebilseydi seni," dedi. Keşke, annem, yetimliğim bir kez daha içime oturmuştu. Yalnız değildim, çok şükür ama babamın yokluğu en çok mutlu zamanlarda belli oluyordu. "Hadi gelin hanım, hadi damat, yoldadır, kuşağın bağlanacak," dedi Zerda teyzem. Onun da gözleri suluydu, ortamı yumuşatma görevi üstlenmişti bir nevi. Avluya indiğimde kuşak bağlama görevi dayıma kalmıştı. Duasını okuyup üç kez çözüp bağladı. Birçok yerde bekareti simgeleyen bu kuşak aslında gayret kuşağıydı; evlilikte gayretli, dirayetli olmak için. Dayımın elini öpüp sarıldım. "Çok mutlu ol, bal böceğim ama sırtını yaslayacağın bir ailen olduğunu sakın ola unutma," dedi. Nevzat amcamın da elini öpüp sarıldım. "Sen bana emanet edilen nadide bir çiçeksin, güzel kızım. Çok mutlu ol," diyip anlımdan öptü. Tüm ailemle, özellikle annemle veda etmek, tüm gün tuttuğum gözyaşlarımın bir bir firar etmesine neden oldu. Güç bela ayrılıp iki koca çınarımın koluna girdim. Düdük sesleri sokağı çınlatıyordu; geldi gönlümün efendisi… Yüzümü örtüp beklemeye başladım, kapıdaki kilit açma merasiminin ardından canım arkadaşım beni bir arabaya hemencecik verivermişti. Hem ağlayıp hem gülmek hem de gitmek düğünlere özgüydü. Miran emanetini alıp koluna taktı. Ağladığımı anladığı için kulağıma eğilip, "Ben görmeden dinsin o incilerin, karıcığım, bana koca düğünü dağıtırma," diye ufak çaplı tehdit etmeyi de unutmadı. Ağlamama asla dayanamıyordu; her seferinde bir çocuk gibi susmak zorunda kalıyordum. Bu beni deli gibi mutlu ediyor, bazen de gıcık ediyordu. Ama benim ayım, beni ağlatmamak için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Konvoyumuz, düğünümüz dillere destan olacak kadar güzeldi; hele tüm timin zeybek ve Ankara havasını birlikte oynaması seyirlik bir şölen sunmuştu. İmam nikahından sonra otele geçiyorduk. Düğün heyecanı bitmişti; yanımdaki dünya yakışıklısı komutan artık iki nikahlı kocamdı. Ben evlenmiştim, şimdi sıra gerdekteydi. Birbirimizin olma zamanıydı; heyecan, yorgunluk hepsi birbirine karışmıştı. Otelin kapısında tüm timin beklediğini görmekse kahkaha atmama sebep olmuştu. Hepsi resmen komutanlarını gerdeğe sokmak için otelin kapısına dizilmiş, bizi bekliyordu. Aram, Mirza ve Poyraz abide başı çekiyordu. Miran:Yok bunlardan kurtuluş yok hepsinin ayağına sıkacaktım peşimizden gelemeyeceklerdi.Araçtan inerek kapımı açtı elimi tutup indirdi. Yavaşça bir iki adım attık. Miran:"Hayırdır millet, düğün bitti sanıyordum, ne işiniz var lan sizin burada?" Mirza öne çıkıp, "Dayak yemeden o gerdeğe gireceğini mi sandın komutanım?" desede, Miranın öldürücü bakışlarından tırsmış gözüküyordu. Miran,"Balım, sen içeri geç, hemen geliyorum," dedi. Elini sıkıca tutup, "Ben kocamı çaylaklara yedirmem," üç diyince kaçıyoruz, "Kocacım," dedim. Kocama dayak attıracak göz var mıydı? Ben de be !! Miran sırıtıp, "Aslan karın benim," diyip koşmaya başladık. Kapıdan hızlıca girince hepsi kapıda bakışıp kalmıştı. "Seni yengeme dua et abi," diyerek kahkahalarla dağıldılar, biz de gülerek odamıza gelmiştik. Miran kapıda durdurup, "Bekle balım," dedi. Kapıyı açıp kucağına aldı, pek zorlandığı söylenmezdi. Koca ayımın kucağında odaya girdik, kapıyı ayağıyla itekleyip kapattı. Beni yatağın yanına getirip usulca yere indirdi. Yanaklarımı avcumun arasına alıp, "Burası bizim mabedimiz, güzel karım, hayatıma, ömrüme, ruhuma bi kez daha hoş geldin, ahu ceylanım…"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD