Hayatımın en büyük sözü. 😡😡

1289 Words
Melisa’nın anlatımıyla Akan göz yaşlarımı silerek lojmanın kapısına vardım. Kapıyı ittirip içeri girerken, önümü bulanık görüyordum. Ayakkabılarımı çıkarıp, salona adımladım. Kapının yanında duran tekli koltuğa oturup, başımı ellerimin arasına aldım. Biliyorum, ne istediğimi bilmez bir halim vardı ama gerçekten bilmiyordum. Burada durmak istemiyordum ama iş teklifini kabul etmiştim. Hülagü’den uzak durmak istiyordum ama her yakınlaşmamızda kollarında eriyip gidiyordum. Ve bugün olanlar. Beni sevdiğini söylediğine inanmıştım. Meğersem bir intikam içinmiş her şey. Terkedip gitmemin bedelini, böyle ödetmişti bana. ‘Kocanda böyle bir öpüşüyle, ıslanmana sebep oluyor muydu?’ Dönüp duruyordu sözleri beynimde. Ben o adi adamla bir kaç kere dışında birlikte olmamıştım ki. O anları da hiç mi hiç hatırlamıyordum. Hepsinde de sarhoştum. Zorla olmamıştı hiç biri, yani olduysa da bilmiyorum. Hatırlamıyorum çünkü. Evet ilk başta iyi biri gibiydi. Anlayışlıydı. Sorunlarımı biliyordu ve benden uzak duruyordu. Aynı odada yatsak bile yakınlaşmaya çalışmıyordu. Ona alışmamı bekleyeceğini söylemişti. Ta ki ben bir gün ne yapacağımı bilemeyip yaşadığım stresin fazla gelmesiyle şişenin dibini görene kadar böyleydi bu durum. Sabah olup da gözlerimi açtığımda, çırılçıplaktık ikimizde. Ne olduğunu hatırlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Ağlamak istedim ama neye ağlayacaktım. Yaptığım kişi kocamdı. İlkimi verdiğim adam kocamdı ve ağlamak için sebebim yoktu. Sadece o günden sonra boş boş gezindim evde. Serkan’ın o geceyle ilgili dediğine göre üzerine atlamışım resmen. O da bir erkek olduğunu ve dayanamadığını söyledi. Sonraki birlikteliklerimizde de içtim hep. Hatırlamak istemiyordum. Be anlamadığım bir şekilde ayık kafayla, yakınlaşma olduğunda midem bulanıyordu. Zaten son birlikteliğimizde de hamile kaldım. Bebeğimi isteyip istemediğimi de bilmiyordum. Ama Serkan istiyordu. Aramızdaki bağı kuvvetlendireceğini söylemişti bir çocuğun. Kabul ettim. Doğuracaktım. İlk hamileliğim olduğu için, düşük riski epey bir yüksekti. Çok dikkatli olmamı istemişti, doktor. Bende aynen öyle yapıyordum. Beslenmeme, yürüyüşüme, düşünmeme her şeyime dikkat ediyordum. Karnım büyüdükçe, bebeğime bağlanmaya başladım. Sık sık konuşurdum onunla. Çocukluğumu, ailemi, dayısını, okul anılarımı anlatırdım. Güzeldi her şey. Serkan da destek oluyordu bana, şimdi yalan söyleyemem. Sonra o lanet gün geldi. Öncesinde ne olduğunu pek hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey, hızla merdivenleri iniyordum ve Serkan’da arkamdan durup dinlememi söyleyerek geliyordu. Ayağım kaydı sonra ve karanlık beni kucakladı. Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Elim refleksle karnıma gitmişti ama hiç bir şey yoktu orada. Altı aylık olan bebeğim karnımda değildi. Bağırıp çağırmaya başladım. Sesimi biri duyup gelsin diye. Doktor ve hemşireler aynı anda geldi. Düşmenin etkisiyle erken doğum yaptığımı, bebeğimi yaşatmaya çalıştıklarını söylediler. Dünyam başıma yıkıldı. Serkan yanımdaydı o anlarda. Nasıl düştüğümü sordum ağlamalarım arasında. Hatırlayıp, hatırlamadığımı sordu merakla. Hatırlasam zaten sormazdım. Bildiklerimi söyledim. Bana ‘seni bir yere götürecektim sürpriz için, sende çok heyecanlandın ve koşarken düştün’ dedi. İnandırıcı değildi sanki ama ‘neden yalan söylesin ki?’ dedim içimden. Koşmazdım asla, lakin ondan başka da bir gören olmamıştı. İnandım bende. Yavaş yavaş düzelmeye başladığımda, bebeğimin öldüğünü söylediler. Delirdim. Tutamamıştım ellerimde. Hep kendimi suçladım. Başıma vurdum kaç kere, aptal bir sürprize heyecanlanıp da koştuğum için. Ölmek istedim. Bir kaç kere denedim de intiharı ama Serkan mani oldu. Ruh gibi doladım ortalarda. Acımı ağlayarak ve bebeğime aldığım üç beş parça eşyayı koklayarak gidermeye çalıştım. Krizler geldi sonra. Her şey daha da beter oldu. Serkan’ı hiç bir şekilde yanımda istemedim. Neden böyle oldu bilmiyorum ama kalbim o yanımdayken öfkeyle doluyordu. Ondan kaçtım, kendimden kaçtım, yaşananlardan kaçtım. İçki içmeye başladım. Sarhoş olursam unuturum diye düşündüm. Başta iyi de geldi. Beynim uyuşunca hatırlamıyordum bebeğimi. Ama sarhoşluğun ertesi günü o baş ağrısı ve unuttuğumu sandığım her şeyin birden bire aklıma dolması, daha da canımı acıtmaya başladı. Serkan’ın arkadaşları da ara ara geliyorlardı evimize. Bana destek olma için. Pelin ve Merve iyi insanlardı. Onları da istemedim. Biri geldiğinde odama kaçıp, kapıyı kilitliyordum. Bir süre sonra Serkan pes etti. Eve geç gelmeye başladı. Konuşmamaya, beni görmezden gelmeye. O zamanlar canıma minnetti bu. Sonrasında Pelin beni karşısına alıp konuştu. Kocan başkasına gider onu İtme dedi. Umursamadım önceleri. Giderse gitsin dedim. Benden uzak olsun da, ne yaparsa yapsın. Zaman ilerledikçe Pelin daha sık geldi eve ve her defasında beni uyardı. En azından bir psikolojik destek almamı söyledi. Bende bu durumda olmak istemiyordum, kabul ettim. Yine Pelin beni götürdü. Bana yardımları bir değil, iki değildi. Seanslarım başta zor geçiyordu. O günleri yeniden hatırlamak çökmeme sebep oluyordu. Zamanla verdiği ilaçları kullanmaya ve seanslara devam ettikçe düzelmeye başladım. Üzerimdeki ölü toprağını atıyordum yavaştan. Gülümsemeye, kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Bu değişiklik Serkan’ı da farketmemi sağlamıştı. Yanımda olmaya çalıştığı zamanlar aklıma gelirken, onu yeniden yanımda istemeye başladım. Eve geç gelmeleri, bazen hiç gelmemeye evrildiğinde ben bayağı bir düzelmiştim. Ara ara konuşmaya başladım onunla. Tek tük basit konuşmalardı ama çabalıyordum. Gelmeme nedenini ilk sorduğumda işler yüzünden olduğunu söyledi. Ters davranmalarımın mahcubiyeti ile sesimi çıkarmadım. Onun ne suçu vardı ki? Yanımda olmak istemiş ben kabul etmemiştim. İlaçlarımı düzenli kullanmam ve seanslarımda gösterdiğim ilerleme sayesinde doktorum ilaçlarımı daha hafif olanlarla değiştirdi ve uzun bir süre bunları kullanacağımı belirtti. Gerçi şu an kullanmıyorum. Sonrası zaten aldatılmamı öğrenmem, boşanmam ve buraya gelmemdi. Belki hiç olmaması gereken bir evlilik, böylece bitmişti. Aldatıldığımı öğrenince üzüldüm, çünkü kimse haketmez aldatılmayı. Öyle aşkımdan geberip gitmekten değildi bu üzüntü. Duygusal bir boşluktayken aldatılmamaydı. Başımı ellerimin arasından çekip, ayağa kalktım. Odama geçtiğimde bavulumun ön bölmesini açıp içindeki ilaçları aldım. İçmeye yeniden başlasam iyi olabilirdi belki. Psikolojim yeniden bozulmaya başlamıştı. ‘Var mıydı ki, bozulsun?’ deyip güldüm içimden. Olmayan psikolojimi de saçma sapan davranarak toparlamaya çalışmıştım buraya geldiğimde. Dünya sikime havam bu yüzdendi. Melih bilmiyordu bunların hiç birini. Ona iyi gözükmek için gülücükler saçmıştım hep. Bir de Canan’a yenilmedim ayaktayım demek için. Yenilmiştim ama. Başımı tavana doğru kaldırıp derin bir nefes aldım. Elimdeki ilaçları geri bavula koydum. Önce bir psikoloğa gidip, sonra başlamak daha iyiydi belki de. Yatağıma oturup, telefonumu açtım ve buradaki en iyi psikologu araştırmaya başladım, internetten. Düzelmezsem tamamen biterdim çünkü. Mehmet Aymaz adında birini buldum. Oldukça iyi yorumlar vardı sitesinde. Hemen internet üzerinden yarın için bir randevu aldım. Önce kendimi iyi etmeliydim, kendimi sevmeliydim ki, başkası da beni sevsin. Ayağa kalktığımda etrafıma bir göz gezdirdim. Temizlik yapsam iyi olurdu. O da birnevi terapi sayılırdı. Kolları sıvayıp, temizlik malzemelerini ayarladım ve evi baştan ayak temizledim. İki saatimi almıştı ama kafamı dağıtmaya yetmişti. Bazı yerleri silerken sanki Hülagü vardı orada da ondan hıncımı alır gibi ovalamıştım. Bazı yerlerde Canan’ı getirmiştim gözümün önüne. Mesela lavaboyu ovarken. İşim bittiğinde güzel bir de banyo yaptım. Aklıma Hülagü ile olan son yakınlaşmamızı getirmedim ama. Getirmem için bir sebep yoktu. Yine haketmediğim sözlere maruz kalmıştım. Düşünmemek en iyisiydi. Banyodan çıkıp giyindim hızlıca. Kendimi iyi hissetmek için bir kaç bakım kremi sürdüm. Tamamen kendimi iyi hissetmek içindi bu. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim ardından. Bir güzel yemek yaptım. Melih’in en sevdikleri, fırında patates ve mercimek çorbası. Az birazda bulgur pilavı, ona yetecek kadar, çünkü ben sevmezdim pek. Saatimi kontrol ettiğimde Melih’in gelmesine az kaldığını görüp, masayı kurdum. Tabakları bardakları yerleştirdim. Dolaptan bulduğum yeşilliklerle biraz salata yaptım. Bir alışverişe çıksam da iyi olurdu. Yarın gelirken markete uğramayı da not ettim kafama. Salona geçip, Melih’i beklerken biraz uzandım. Her şeyin başladığı o güne geri dönmeyi o kadar isterdim ki. Serkan’la evlenmeme sebep olan o olayın olduğu güne. Keşke evden hiç çıkmasaydım o gün. Keşke arkadaşlarımın teklifini kabul etmeseydim de evimde otursaydım. Lakin keşkeler her zaman olduğu gibi dilimde kaldı yalnızca. Kapının gürültüyle açılma sesini duyunca, uzandığım yerden doğruldum. Melih neşeyle ıslık çalarak geldi odaya. “Abla bu kokular ne? Yoksa düşündüğüm şey mi?” Gülerek başımı salladım. “Aynen öyle koca bebek. En sevdiğin yemekleri yaptım.” Birimizin gerçekten mutlu olması güzel bir şeydi. “Aslan kaplanısın ablam. Ben bir üzerimi değiştireyim, elimi yüzümü yıkayayım geliyorum.” Yerimden kalkarken, git git der gibisinden elimi salladım. Odadan çıktı. Bende mutfağa ilerleyip, yemekleri tabaklara koydum. İyi olmak için attığım ilk adımdı bugün. Ve ben ne bugünü ne de Hülagü’nün dediklerini unutacaktım. O görürdü gününü. Hele bir iyi olayım, sana yapacaklarım var, Hülagü bey. Kendini hazırla. İçimden dediklerime güldüm. İntikamın alasını alacaktım o öküzden. Kıvrandıracaktım peşimde. Bu da bugün verdiğim hayatımın en büyük sözüydü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD