-Sözlüyüz-

1419 Words
Sabah ezanının sesi ile göz kapaklarımı araladığımda başıma saplanan ağrı ile ellerimi şakaklarıma götürdüm. Korkunç bir ağrı saplanıyor gözlerimi açmama bile engel oluyordu. Zor da olsa yorganı iteleyip ayağa kalktım. Perdenin ucundan dışarıya baktığımda havada hala karanlık hüküm sürüyordu. Parmaklarım tül perdenin ardından tekrar başımı buldu. Saçlarımı geriye doğru savurup küçük bir topuz yaptım. Uyku mahmurluğu ile yalpalayarak abdest almak için banyoya yöneldim. Namazımı kıldıktan sonra uyku tutmadığı için bir süre Kur'an okuyup ardından kahvaltı hazırlamaya koyulmuştum. Çayı koyup menemeni yaptıktan sonra, henüz sofrayı hazırlamadan yengemi mutfak kapısının önünde gördüm. Benim kendi isteğimle birşeyler yaptığımı gördüğü için ilginç bir surat ifadesi ile bakıyordu. Başımı iki yana sallayarak onun mutfağa girmesini izledim. O sofrayı hazırlarken ben de ekmek almak için hazırlanıp çıktım. Kaldırım taşlarının çizgilerine basmamaya çalışarak yürüdüğüm yolun sonunda telefonumun sesi ile elimi cebime götürüp ekrana baktım. Tanımadığım bir numaraydı. Açmadım. Ardından mesaj sesi doldurdu kulaklarımı. 053× : Eylül aç  telefonu. 053× : Benim Toprak. Telefon tekrar çaldığında açarak kulağıma götürdüm. Hiçbir şey söylemeden konuşmasını bekledim. " Eylül." dedi boğuk bir sesle. Arkasından konuşan birkaç erkek sesi duydum. " Efendim." diye mırıldandım. Sesimi ben bile zor duymuştum. " Susun lan bir!" diye yanındakilere bağırdığında ben bile sıçramıştım telefonun ardından. Birkaç saniye sessiz kaldığında bir kapı sesi duydum. "Eylül ben şimdi sana mesaj falan atacağım, az önce attıklarımı sil. Dedem hala inanmıyor, ısrar ederse mesajları falan göstereceğim." " Tamam." dedim az öncekinden farksız bir ses tonuyla. "Yarın geliyoruz."  Derin bir nefes vererek söylediği cümleyle ben de aynısı gibi bıkkınca bir soluk verdim. Binanın önüne gelmiştim içeri girmeden kapının önünde beklemeye devam ettim. "Bir sorun var mı? Yani eğer sen..." diye konuşmaya devam ettiğinde tamamlamasına izin vermeden cevapladım. "Hayır bir sorun falan yok." dedim hızlıca. "Tamam o zaman." Sesi boğuk çıkıyordu. Hep mi böyleydi bilmiyorum ama hayran olunacak cinsten bir ses tonu vardı. Birkaç saniye bekledik öylece. Derin bir soluk aldığını işittim. "Kapatıyorum." der demez kapattığında şaşkınlıkla ekrana bakakaldım. Delici bakışlarımla göz devirip telefonu cebime atarak içeriye girdim. İnsan bir görüşürüz falan derdi. Allah'a emanet ederdi. Merdivenleri bir bir çıktığımda telefonun tekrar titemesi ile bir basamakta durup elime aldım. Yine mesaj atmıştı. Toprak: Günaydın 09.34 Eylül : Günaydın 09.34 İstemsizce başımı iki yana sallayarak güldüm. Konuşma buradan ileriye gitmeyecekti. Emindim. Belki her gün iyi geceler, günaydın mesajı atardı, ondan ilerisi gelmeyecekti. Eve girdiğimde yengem çoktan sofrayı hazırlamıştı. Biz sofraya oturduğumuz an telefonum tekrar çaldığında fakir olmasam alıp duvara firlatma isteği ile dolup taşmıştım. Ama sakin kalarak ekrana baktığımda Erva olduğunu gördüm. Eve yakın olduğunu bir isteğimiz olup olmadığını sorup kapattıktan sonra kahvaltıma devam ettim. Son lokmamı almamla zilin sesini duymam bir oldu. . . . . Erva'ya herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlattığımda kâh sinirden delirdi kâh şaşırdı. Ama son kanaati kesinlikle saçmaladığımızdan  yanaydı. Defalarca kez emin olup olmadığımı sorduktan, defalarca kez vaz geçirmeye çalıştıktan sonra pes etti. Üzerimizi değiştirip bir bordo bereli edası ile temizliğe giriştik. Temizlik esnasında viledanın sapını kırmış yengem tarafından terlik şova maruz bırakılmıştım. Akşam Bim abur cuburları ile küçük bir fakir partisi düzenlemiş günü sonlandırmıştık. . . . . " Eylül! Kalkın kız haydi. Beni isteyecekler sanki." diye bağırarak odaya giren yengemle birbirine giren kirpiklerimi zar zor aralayarak yatakta doğruldum. " Tamam ya tamam." diye mızmızlanarak yer yatağında yatan Erva'yı tekmelemeye başladım. Onu da zar zor uyandırdığımda kahvaltımızı yapıp akşam için hazırlanmaya başladık. İlk önce ikramlıkları hazırlayıp ardından kendimiz hazırlanmaya başladık. İçimde hissettiğim zerre duygu parçası bile yoktu. Ne heyecan, ne mutluluk... Varlığını duyumsadığım tek şey bir boşluk hissiydi. Dini nikahımız da, resmi nikâhımız da kıyılacaktı. İkimiz de bu evliliği çevremize duyurmamaya karar vermiştik. O benim çevremde ben de onun çevresinde bulunmayacaktım. Aile içinde de birbirimizi çok seviyor rollerine bürünüp mutlu taklidi yapacaktık. Çalan zil sesi ile beynimi istila eden düşüncelere nokta koydum. İşte şimdi içimde bir kıpırtı meydana gelmişti. Sevdiğim adamla olmasa  da olsa sözlenecektim. Sanırım az da olsa heyecanlanmıştım. Kapının önüne geldiğimizde istemsizce üzerimi düzeltip başörtümün ucuyla oynadım. Kapı açılır açılmaz ilk gördüğüm kişi Muhsin Dede idi. O içeriye girdiğinde ardından Toprak girdi. Siyah bir takım elbise giymişti. İçinde beyaz bir gömlek vardı. Ben donup kalırken yanıbaşımda öksüren Erva ile bakışlarım onu buldu. İrileşen gözleri ile bir bana bir Toprak'a bakıyordu. Toprak çiçek ve çikolatayı elime tutuşturup diğerlerinin arkasından içeriye yöneldiğinde Erva kulağıma fısıldadı : " Hoay maşAllah." Yıllardır aile dostu olduğumuz için ortamda gergin bir hava yerine daha samimi bir hava vardı. Sanırım gerilen sadece ikimizdik. Toprak ve ben. Ben tek kelime etmezken Toprak sadece sorulan sorulara cevap veriyordu. Arada göz göze gelsek de ateşe değmiş gibi ikimiz de hızla gözlerimizi birbirinden ayırıyorduk. Erva ise ikimizin de her hareketini izliyor ve eminim ki kendi içinde analizini yapıyordu. Nihayet sohbet faslı bittiğinde kahveleri yapmak için mutfağa gittim. Erva da peşimden geldiğinde içimde hiç de heyecan barındırmayarak kahveleri yapıp fincanlara boşalttım. Normalde damatlar için ayrı fincan falan alındığını duymuştum. Ama ben ne böyle birşey yapmıştım ne de sözüm için evi süsleyip püslemiştim. Zaten doğru düzgün akrabamız bile olmadığı için ev bomboştu. Her zamanki gibi. Kahveleri doldurup Toprak'ın fincanına bol bol tuz attım. Biraz eğlenmekte sorun olmaz bence. Hem daha gerçekçi durur. Herkesin kahvesini dağıttıktan sonra Toprak'ın kahvesini de verip yerime oturdum. Erva'nın da benim de gözlerimiz onun üzerindeydi. Ve diğerlerinin de. İlk yudumu alıp yüzünü buruşturdu. "Lan." diyerek ayağa kalktı. Yüzüme kötü kötü bakarak mutfağa geçtiğinde Muhsin Dede ve amcam gülüyor yengem ise kaş göz işareti ile mutfağa gitmemi emrediyordu. Gülerek ayağa kalkıp mutfağa girdim. Koskoca adama bak bir tuza dayanamayıp bir sürahi şu içmiş. " Kızım sen manyak mısın? Amacın beni zehirlemek mi?"diye sordu yüzünü ekşiterek. Omuz silkip umursamazlığa vererek konuştum. " Adettendir. Hem daha inandırıcı oldu."  Ellerini özenle yapılmış saçına geçirip karıştırdığında devam ettim. " Hem onun hepsini içmeliydin. Seven öyle yapar." Bu sefer omuz silkme sırası ondaydı. Başını iki yana sallayarak kollarını göğsünün üzerinde bağladı. Bir omuzunu duvara yaslayıp biraz daha yaklaştı bana. " Eğer gerçekten sevseydim içerdim zaten." diyerek göz kırptı. Ben daha tek kelime edemeden mutfaktan çıkıp salona girdi. Sinirle gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Sakinleştiğimde salona geçip yerime oturdum. O dakikadan sonra ikimiz de birbirimize hiç bakmadık. Herkes yüzük takmak için ayaklandığında ben de ayağa kalkıp Toprak'ın yanına geçtim. İlk defa bu kadar yakınımda olmasının verdiği garip hisle elimi uzatıp yüzüklerin takılmasını bekledim. Bedeni hemen yanımdaydı. Eli ise elimin yanında takılan yüzüğün kurdelesinin kesilmesini bekliyordu. Tüm bu anlarda birbirimize bakmasak da Muhsin dede kurdeleyi kesip" Hayırlı olsun."dediğinde başımı kaldırdım. Ona baktığımda bana bakmasını beklemiyordum. Bir iki saniye süren bakışını Muhsin dedenin sarılması ile sonlandırdı. Gecenin sonunda kalkma vakitleri geldiğinde Toprak kimseye çaktırmadan mutfağa gitmemi işaret etti. Tabi yengem görse de birşey dememişti. Başımı sallayarak onay verdiğimde önden mutfağa geçti. " Eylül...Bak çok yakında nikah kıyılacak. Yüzüğü okulda takma ama hep yanında olsun. Bizimkilerin yanında takarız. Arada okula gelirim, dedemin yanına falan uğrarız. Ama kimseye belli etmeyiz merak etme." dedi sırtı tezgaha yaslı iken. Başımı sallayarak " Tamam." dedim. Yaslandığı yerden doğrulup gitmeye yeltendiğinde " Ha bu arada." diyerek durdurdum. " İstemeye gelindiğinde kız eğer damadı istemiyorsa kahvesine tuz atar. Yani sevseydim atmazdım." deyip ondan önce mutfaktan çıktım. . . . . Toprak Yol boyunca düşündüm. Bu işin nereye gideceğini, sonunun nereye varacağını... Düşünmeden ortaya attığım şeyin doğruluğunu sorguladım. Ne olursa olsun yolun sonu aynı yere çıkıyordu. Bomboş olan hayatımda sahte bir evlilik yapmak benim için önemli değildi. Kimseyle evlenmeyi düşünen biri değildim. Aşka, sevgiye inanırdım ama bunlar hiç yer tutmamıştı hayatımda. Kimseye aşık olmamıştım. Kimseye aşık olmak istememiştim. Ben yarın nerede olacağı belli olmayan biriyim. Bugün toprağın üzerinde olsam da yarın o toprağın altında olup olmayacağım belli değildi. Ben belirsizlik içinde yaşayan biriyken arkamdan birinin korkuyla beklemesini istemedim hiç. Annemin küçük Toprak'ını öldürdüm yavaş yavaş. O öldükten sonra ben de öldüm. Yavaş yavaş o çocuk gitti. Yerine sanki hiç çocuk olmamış gibi yaşayan sert çehreli adam geldi. Dünyadaki tek varlığı olan dedesi için herşeyi yapacak olan adam. Dedem için onun istediği kişiyle evleniyorum. Ben onu sevmiyorum o beni... Bilmiyorum belki de bu yüzden korkmuyorum. Beni sevmiyor, eğer bana birşey olursa üzülmeyecek, kalbi kırılmayacak. Belki de kaldığı yerden hayatına devam edecek. Eylül. Bakışları sürekli yerde olan kız. Kaşları sürekli çatık. Arada bana bakmaya tenezzül etse de bu; sürekli kötü bir bakış oluyor. Söyleyeceği şeyi asla saklamıyor sonra kızaran yanakları ile pişman olduğunu açıkça belli ediyor. Açıkça söylemek gerekirse güzel bir kız olmuş. Eskiden de öyleydi ama erkek gibi takılıp bana bile kızıp dururdu. Küçükken de pek anlaşamadığımızı hatırlıyorum. Şimdi o tuhaf ve çekilmez bulduğum kızla evleniyorum. Bilmiyorum belki de karşılaştığımız günden dolayı önyargılı davranıyorum. Ama kesinlikle aramızda negatif bir enerji olduğunu düşünüyorum. Güzel ama tuhaf bir kızla, geçinemeyen ama onunla evlenen kaba bir adam, evet muhteşem hikaye!!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD