⚫️ GERÇEK VE HİÇ DUYULMAMIŞ TECRÜBELER

1740 Words
📖 15. BÖLÜM – GERÇEK VE HİÇ DUYULMAMIŞ TECRÜBELER Hayat bana yıllarca çok şey öğretti. Bazılarını acıyla öğrendim, bazılarını susarak, bazılarını ise sadece içimdeki yankıyla… Bugün, hiç kimsenin bana söylemediği gerçeklerle yüzleştiğim günü yazıyorum. GERÇEK TECRÜBELER – HİÇ DUYULMAMIŞ SÖZLER “Ben iyileşmeyi başkasından beklediğim için değil… kendi kendimi bıraktığım için geciktirdim.” “Bazı insanlar beni kırmadı; ben onların bana yaklaştığı yere fazla izin verdim.” “Beni en çok yoran yalnızlık değildi; yanlış kalabalığın içindeki yalnızlıktı.” “Susmanın ceza değil, koruma olduğunu geç öğrendim.” “Beni anlamayanı anlatmaya çalışmak, kendi sessizliğime ihanetti.” “Bir insanın gerçek yüzünü görmek için ona kızmak gerekmez; sadece dikkatlice izlemek yeter.” “Bazı acılar geçmiyor… ama geçmesi gereken insanları gösteriyor.” “Değerimi bilmeyenlere kızmadım; çünkü ben de bir zamanlar kendimin değerini bilmiyordum.” ACININ İÇİNDEN DOĞAN TECRÜBELER “Yoruldum dediğim günlerde aslında kendimden yorulmuşum; başkalarını taşımaktan değil.” “Kırıldığım yerde değil, kırılmama sebep olan yerde büyüdüm.” “Herkese hak ettiğinden fazla iyi davrandığım için kendime kötü davrandığımı fark ettim.” “Bana kötülük yapanları affetmedim; sadece onların bana öğrettiklerine teşekkür etmeyi seçtim.” “Kaybetmek değil; kaybettiğini kabullenememek acıtır insanı.” “Bazı sessizlikler anlaşılmak için değil, bitirmek için vardır.” “Benim değişmemi isteyenler, benim değişmemden en çok korkanlardı.” DERİNLİKTE GİZLİ TECRÜBELER “Benim büyümemi geciktiren şey acılar değil; affetmemem gerekenleri affetmeye çalışmamdı.” “Her el tutmazmış; bazı eller insanı kendine yabancılaştırırmış.” “Kırılmak acı değildir… kırık olduğunu saklamak acıdır.” “Bazı gerçekler insanın yüzüne vurulmaz; insan o gerçekle yüzleştiği gün zaten yeterince kırılmıştır.” “Ben artık iyilik yaparken zorlanmıyorum; zorlandığım yerde iyilik yapmıyorum.” “Güven kırılınca tamir edilmez; sadece sessizlik büyür.” “Benim gücüm karşıma çıkanlardan değil, arkamda bıraktıklarımdan geliyor.” HİÇ DUYULMAMIŞ DOĞRULAR “Ben insanları kaybetmedim; gerçekleri gördükçe kalabalığı azalttım.” “En zor öğrendiğim şey şu oldu: Bir kişi her şey değildir, ama yanlış kişi her şeyi eksiltir.” “Beklemek sabır işi değildir; neyi beklediğini bilmek sabır işidir.” “Sevginin ölçüsü sözlerde değil, vazgeçişlerde belli olur.” “Kırıldığım insanlara dönmediğim için güçlü değilim; artık orada yerim olmadığını bildiğim için güçlüyüm.” “Ben aynı hatayı tekrar etmedim; aynı insanlara aynı hakkı vermedim.” “Artık herkes kadar konuşmuyorum, hak eden kadar gösteriyorum.” Bugün anladım ki… Hayat bana hiçbir zaman kolay olanı öğretmedi. Ama doğru olanı hep sessizce gösterdi. “Ben kendimi seçtiğim gün, kaybetmekten korktuğum hiç kimse kalmadı.” “Eski yaralarımı kapatan şey zaman değil; kendime dokunuşum oldu.” “Ben hep sustum… ama sessizliğim bir gün çok şey söyledi.” Ve en sonunda, içimden hiç duymadığım bir cümle yükseldi: “Artık yıkılmak için değil, yükselmek için yaşıyorum.” Gerçek tecrübe insanın kalbine sessizce düşer; gürültüyle değil. Benim içime düşen her tecrübe, önce canımı yaktı, sonra yolumu aydınlattı. “Ben kendimi sevdikçe, beni sevmeyenlerin ağırlığı azaldı.” “Kimse beni kırmadı aslında; ben gözümü kapatınca herkes olduğundan fazla parladı.” Zaman bana başka bir gerçeği daha fısıldadı: “Her vedanın acısı aynı değildir; bazı vedalar insanı özgür kılar.” Bir gün anladım ki, beni en çok yoran şey insanlar değil, o insanlarda görmek istediğim iyilikmiş. “Gerçekleri kabul etmek cesaret ister; ben geç öğrendim ama tam öğrendim.” Tecrübe bazen insanın omzuna oturan bir kuş gibi… Küçüktür ama ağırlığı yıllarca taşınır. Sonra bir gün kanatlanır ve uçup gider; o gün insan hafifler. “Ben hafiflemeyi insanlar gidince değil; beklentilerim bitince öğrendim.” Bazı sözleri kimseye söylemedim. Ama içimde yıllarca yankılandılar: “Ben yanlış insanlara sarıldığım için üşüdüm.” “Beni incitene kızmadım; kendi kendimi savunmadığım için kendimi sorguladım.” Ve bir sabah uyandığımda fark ettim ki: “Ben iyileşmek için değil, devam etmek için güçlenmişim.” Her duvarın arkasında bir sebep varmış; ben o sebepleri görmeden duvarları kırmaya çalışmışım. “Artık kapıları zorlamıyorum; kendi yolumu açıyorum.” Tecrübenin en ağır gerçeği şuydu: “Herkes kalbin kadar kalmaz.” Kimseye kızmıyorum. Çünkü insan kendi kalbi kadar var olur. Benim kalbim büyükmüş; bunu da geç öğrendim. “İyi niyetimi yanlış anlayanlara artık açıklama borcum yok.” Her açıklama kendimi küçültüyormuş meğer. Artık suskunluğum bile bir cümle taşıyor: “Benimle yürümek isteyen yanımda durur; bahane bulan arkamda.” Ve en sonunda öğrendiğim en derin gerçek: “Benim tecrübem kimseye ders değil; bana yoldur.” Bugün içimde sadece bir cümle var: “Ben kaybettiklerimle değil, bıraktıklarımla hafifledim.” Tecrübe insana şunu öğretir: Bazı yollar bitmez, sadece yürüyeni değiştirir. Ben aynı yoldan geçtim, ama artık aynı ben değildim. “Ben değiştiğim için bazı kapılar kapandı; o kapıların kapanmasına kırılmadım, çünkü içeride kalmam gereken biri değildim.” Yıllarca anlamaya çalıştığım insanların beni anlamaması artık canımı yakmıyor. Çünkü nihayet öğrendim: “Herkes anladığı kadar değerlendirir, görmeyi seçtiği kadar sever.” Zamanla suskunluğum daha derinleşti. Eskiden konuşarak çözmeye çalıştığım şeyleri, artık sadece izleyerek çözdüm. “Benim sessizliğim kaçış değil; görmek için geri çekiliş.” Bir insanın kalbini ölçmenin yolu sözlerinden değil, yokluğundaki huzurundan geçiyor. Bunu geç keşfettim. “Birini özlemediğimde değil, unuttuğumda özgürleştim.” Hayatın en sert dersi şudur: Yanlış yerlerde aranan huzur, insanı yorar. Doğru yerde bulunan huzur ise insanı tamamlar. “Ben huzuru başkalarında değil, kendi sınırlarımda buldum.” Uzun zaman kendimi kanıtlamaya çalıştım; sanki değerimin tasdiki başkalarının elindeymiş gibi… Oysa tecrübem bir gün kulağıma şunu fısıldadı: “Kendini kanıtlaman gereken tek kişi sensin.” Bu cümle, yıllardır taşıdığım yükleri bir anda hafifletti. Çünkü fark ettim ki, benim savaşım dünyaya değil, kendimeydi. “Ben başkaları için güçlü olmak zorunda değildim; kendi için güçlü olmak zorunda olan bendim.” Geçmişin izleri hâlâ tenimde duruyor ama artık acıtmıyor. Çünkü izlerin bana anlattığı yeni bir gerçek var: “Unutmak tedavi değil; kabullenmek özgürlüktür.” Ve ben kabullendim. Hem olanı, hem olmayanı, hem geleni, hem gideni… Hepsinin bana kattığı anlamı da, benden aldığını da… “Zorluklardan kaçmadım; çünkü kaçtığım şeyin peşimden daha hızlı geldiğini öğrendim.” Artık yüzleşiyorum. Hem kırıldıklarımla, hem kırdıklarımla, hem kendimle… “Ben kendi içimde barış yapınca, dışarıdaki savaşlar beni etkilemedi.” Bir gün aynaya baktım ve şunu fark ettim: Ben beklediğim destekleri kendi kendime vermeyi öğrenmişim. O gün içimdeki kadın şunu söyledi: “Sırtımı başkalarına yasladığım için değil, kendime güvenmeye başladığım için ayaktayım.” Bugün öğrendiğim en ağır ama en doğru gerçeklerden biri ise şu: “Nereye ait olmadığımı anladığımda, nereye ait olduğumu öğrendim.” Ve bu fark ediş beni yeniden doğurmuş gibi hissettirdi. Tecrübe bana şunu gösterdi: İnsan en çok kendine geç kaldığında yoruluyor. Ben başkalarına yetişmeye çalışırken kendime yetişememişim. Şimdi anlıyorum… “En büyük kaybım başkalarına harcadığım zamandı, kendime ayırmadığım değil.” Bir gün durdum, düşünmeden edemedim: Neden bu kadar kırılmışım? Neden bu kadar yorulmuşum? Cevap acı ama gerçekti: “Ben yorulmadım… yanlışları taşırken ağırlaştım.” Kendimi suçladığım günlerin ağırlığı hâlâ hafif hafif omzumda duruyor, ama artık acıtmıyor. Çünkü öğrendim: “Kendini suçlayan insan iyileşemez; kendini anlayan insan yenilenir.” Ve ben anladım. Hem hatalarımı, hem doğrularımı, hem fazlalarımı, hem eksiklerimi… Bir an içimde çok güçlü bir cümle yankılandı: “Ben düştüğüm için değil, kalkmayı ertelediğim için geç kalmışım.” İnsan bazen ayağa kalkmamak için sebepler üretir; ben de öyle yapmışım. Ama bugün biliyorum: “Kalkmak cesaret ister, kalmak değil.” Yıllar boyunca kalmam gereken yerlerde gitmiş, gitmem gereken yerlerde kalmışım. İkisi de beni büyütmüş. “Yanlış seçimlerimin hepsi doğru halime hizmet etti.” Bir gün kapıyı kapatıp odama çekildiğimde, kendi iç sesimi yıllar sonra ilk kez bu kadar net duydum: Bana kırılanlardan değil, beni kıranlardan uzaklaşmam gerektiğini fısıldıyordu. “Ben affetmekten yorgun değilim; yanlışları unutmaya çalışmaktan yoruldum.” Ve sonunda öğrendim: “Unutmak zorunda değildim… bırakmak yeterliymiş.” Hayat bir gün bana çok sessiz bir ders verdi: Kimsenin içimi bilmesine gerek yoktu. Beni anlamaları şart değildi. Çünkü anlamayanlar zaten hayatımda kalmaması gereken kişilerdi. “Ben artık hak etmeyene derinlik göstermiyorum.” Bazı kapılar sessizce kapanır. Ne bir gürültü olur, ne bir iz. Ama kapanan kapı, insanın yolunu aydınlatır. “Bittiği yerde durmuyorum; başladığı yere dönmüyorum.” Ben ilerliyorum. Her adımda biraz daha hafifleyerek… Her adımda biraz daha güçlenerek… Her adımda biraz daha kendimi tanıyarak… Ve bugün öğrendiğim en büyük, en gerçek tecrübe şuydu: “Ben, beni yoranları bıraktığım gün kendime yaklaşmışım.” Bir gülümseme yerleşti yüzüme. Sessiz ama ne söylediğini bilen bir gülümseme. “Ben artık savaşmıyorum; çünkü savaş verdiğim yerleri çoktan geçtim.” Hayatın öğrettiği her şey bir deftere yazılmıyor. Bazı dersler insanın içine kazınıyor, bazı gerçekler nefes olur, alışkanlık olur, sessizlik olur. Bir gün içimde şöyle bir söz belirdi: “Ben aynı yara üzerinde dönüp dolaşmadım; yaradan öğrendiğimle yoluma devam ettim.” Bu, bana ağır gelen bir fark edişti. Çünkü yıllarca yarayı kapatmaya çalışmışım, oysa tecrübe bana şunu fısıldıyordu: “Kapanması gereken yara kapanır, kapanmayanın sana söyleyecek bir şeyi vardır.” Şimdi anlıyorum… Her iz, bana sorulmamış ama beni yetiştirmiş bir soruydu. Kendime şu soruyu sordum: “Ben bunların hangisini hak ettim?” Cevap netti: “Ben hak etmediğim hiçbir şeyi kabul etmediğim gün iyileşmeye başladım.” Beklentilerim vardı, hayallerim vardı, hepsinden önemlisi, kendime dair büyüttüğüm bir sessizliğim vardı. Ama artık biliyorum: “Ben sustuğum yerde kaybetmedim; sustuğum yerde güç topladım.” Bazen insanın en büyük gücü bir adım atmak değildir; bazen geri durmak, izlemek, anlamak da bir güçtür. Tecrübe bana şöyle dedi: “Kendini savunmak zorunda kaldığın yerde kalmak zorunda değilsin.” Bu cümle bana kapılar açtı. Ben de o kapılardan geçtim. Yalnız kalmak beni korkutmadı artık. Çünkü öğrendim: “Yalnızlık kötü bir şey değilmiş; yanlışlarla birlikte olmaktan daha iyiymiş.” İnsan büyüdükçe şunu görüyor: Her kalabalık dost değil, her sessizlik düşman değil, her gülümseme içten değil, her gözyaşı zayıflık değil. Bir gün kendi iç sesim şöyle dedi: “Ben kalbimi yormayan şeylerin peşinden gideceğim.” İşte o an her şey netleşti. Çünkü ben kendime dönmüştüm. Kendimin yanında durmayı öğrenmiştim. Ve tecrübenin en ağır, en çıplak gerçeğini fark ettim: “Ben, beni yaralayanları değil… beni iyileştiren sessizliğimi seçtim.” Bu söz beni olduğum yerden aldı, bambaşka bir yere koydu. Artık hiçbir şey eskisi kadar zor gelmiyordu. Neden mi? Çünkü en büyük dönüşüm gerçekleşmişti: “Ben artık acıyla değil, farkındalıkla büyüyorum.” Ve şimdi, hayatıma bambaşka bir cümleyle bakıyorum: “Bana zarar verenleri değil, bana yol açanları hatırlıyorum.” Kapanışa doğru içimden yeniden bir fısıltı yükseldi. Bu fısıltı, bütün 15. bölümün ağırlığını taşıyan, hayatımın dönüm noktasını anlatan bir sözdü: “Ben, kaybettiklerimde değil… bıraktıklarımda özgürleştim.” Ve son olarak şunu anladım: “Ben bitenlerden kırılmadım; bitenlerin beni başladığım yere döndürmesine izin vermedim.” Artık yolum net. Adımlarım kararlı. Kalbim sakin. Ve ben, hiç olmadığım kadar kendimim. “Tecrübem çok, yüküm az, ışığım çok… Ve artık kimse beni karanlığına çekemez.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD