5. BÖLÜM

1026 Words
YASEMİN’İN ANLATIMIYLA Düğün salonundan arabayla ayrılmamızın ardından, yaklaşık bir saatlik bir yolculukla Kenan beylerin villasına geldik. Arabada bende dahil, hiç kimse konuşmamıştı. Sadece gergin bakışlarla birbirlerine bakmışlar, arada bana da bakışlarını göndermişlerdi. Konuşacak yüzleri olacağını da düşünmemiştim zaten. Ben ise bir kere bile onlara bakmadan, yalnızca camdan akan giden yolu izlemiştim. Beni de babamı da kandırmışlardı. Beni sevmeyen bir adamla evlenmiştim. Hayatım kararmıştı resmen. Ama yarın ilk işim gidip nikah iptali için başvuru yapmak olacaktı. Hakan, yani yeni kocam olacak olan adam ise sevgilisini koluna takıp çekip gitmişti. Hale yalnızca arabaya ilk bindiğimiz zaman, o kadını da alıp, İzmir’e gideceğini oradaki şirkettin de başında duracağını söylemişti. Bir insan, nasıl bu kadar acımasız olabilirdi? Aklım durmuştu artık. Beni, gururumu hiç mi düşünmemişti kimse. Araba ön bahçeye girip evin kapısına yanaşıp durdu. Şoför hemen inip kapımızı açtı. Önce diğerlerinin inmesini bekledim. Malum bu lanet gelinlikle en son inebilirdim ancak. Bu aileye ağızlarının payını verdikten sonraki ilk işim bu gelinliği üzerimden çıkartıp parçalamak olacaktı. Ne hayallerle giymiştim halbuki. Önce Kenan bey ve Nergis hanım ardından da hale indi arabadan. Ben de inince derin bir nefes aldım. Daralmıştım. Gelinliğimin eteklerini toplayı şöyle bir etrafa baktım. Çok güzel bir villaydı. Kocaman geniş bir bahçesi de vardı. Çok güzel ışıklandırılmış olduğu için, rengarenk her türden çiçekler görüyordum. Oldukça düzenli bir şekilde dikilmişti. Sanırım Nergis hanım bahçe ile ilgilenmeyi çok seviyordu. İsteme günü halamla kendi aralarında sohbet ederken bu konuda bilgisi olduğundan bahsetmişti. Yüzümü yeniden aileye çevirdiğim de içeri girmek için beni beklediklerini fark ettim. Tam o esnada Kenan beyin telefonu çaldı. Arayana bakıp anında cevapladı. + Efendim Mehmet’im. + Evet evet şimdi geldik eve, arabadan yeni indik bahçedeyiz. + Sen daha varmadın mı? + Araba mı bozuldu. + Tanıdık tamirci var göndereyim mi birini? + Ha tamam o zaman. Müsait bir yere çektin değil mi? Yolun ortasında değilsin? + Tamam Mehmet’im dikkat et! + Ha tamam dubaları koyduysan sıkıntı yok. Araba falan durdurmaya çalışma sakın otobandasın ne olur ne olmaz? + Aynen aynen arabanın içinde bekle sen. Kapıları da kilitle. Serseriler çok olur oralarda. + Tamam araba tamir edilip eve geçince haberdar et beni de. + Hadi sana da iyi geceler. Sanki hiçbir hata yapmamış gibi Kenan beyin babamla böyle konuşması sinirimi yeniden arşa çıkarmıştı. Bir yanım da sinirimi görmezden gelip babam için endişeleniyordu. Dikkatli bir adamdı aslında. Her ay bakımını yaptırırdı arabanın. Şaşırmıştım biraz. Kapıya doğru bir kaç adım atmamla, onlarda hareketlendi ve hizmetlinin kapıyı açmasıyla, evin içine girdik. Direkt olarak salona yönelmişlerdi. Bende arkalarından onları takip ettim. Herkes rastgele koltuklara başlarını öne eğerek oturdular. Gelinlikle oturmam zor olacağı için ayakta durmayı tercih ettim. Sinirim yeniden yükselmeye başlarken, yavaş adımlarla önlerinde ileri geri yürüdüm. Önce biraz kendimi toparlamalı, öyle konuşmalıydım. Bir müddet zaman geçince az da olsa konuşabilecek sakinliğe ulaştığım kanaatine vardım. Hepsine tek tek öfkeli bakışlarımı yolladım. “ Öncelikle bunu bana, bize nasıl yaparsınız? Madem oğlunuz benimle evlenmek istemiyor, neden başta söylemediniz? Babamla benim gururumu hiç mi, düşünmediniz? Evlenir evlenmez terk edildim ben ya! “ “ Kızım biz özür dileriz. Ben babanı çok severim bilmem anlattı mı sana. Askerdeyken benim hayatımı kurtardı. O zaman birbirimize vermiş olduğumuz sözü ne olursa olsun tutmak istedim sadece. Oğlum belki seni tanıyınca sever, güzelliğine kapılır diye düşündüm. Biliyorum hatalıyım, hatalıyız. “ “ Ya oğlunuz ne istemede ne düğünde bir kere yüzüme bile bakmadı be. Yolda karşılaşsak tanımaz beni. Düğün hazırlıklarında her aradığımda sesimi duyar duymaz telefonu yüzüme kapattı. Kaç kere sordum size neden böyle yapıyor? İstemiyor mu? Ama siz ne bana ne dediniz; şirketin en yoğun olduğu zaman, sürekli şirkette, sürekli toplantıda eve bile gelmiyor… Ama bende de var biraz aptallık. Geri zekalı olsa anlardı beni istemediğini. Aşk gözümü öyle bir kör etti ki farkına varamadım. Bu akşam o kadınla, gelin odasına gelip, öpüşmesine şahit olmasam, yine inanmazdım herhalde. “ “ Yenge o kadının düğüne geleceğini, ağabeyimin de böyle bir şey yapacağını valla bilmiyorduk. Bende seni sever, güzelliğini görünce o kadını unutur dedim. Özür dilerim. “ “ Ne yengesi Hale? Yengen falan değilim senin. Sizin hiç bir şeyiniz değilim! Yarın gidip nikah iptali için başvuru yapacağım. Beni hiçe sayan bir aile de kalmamı mı bekliyorsun da bana halen yenge diyorsun. Hadi kendimi de geçtim, babam bu duruma çok üzülecek. Kızını emanet ettiği aileye de bak sen, arkadaş olduğu, hayatını kurtardığı adam, onu hiç düşünmeden kandırıyor. “ “ Kızım biraz sakinleş çok öfkelisin. Bir zarar olacak sana. Aysel bir bardak su getir. “ “ Hele siz Nergis hanım, şimdi beni düşünüyormuş gibi yapmayın. Siz de bir kadınsınız. Benim başıma gelen sizin başınıza gelse ne düşünürsünüz? Ne yaparsınız? Ya da sizin de değil, Hale’nin başına gelse, ne tepki verirsiniz? Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, kızınıza bunu yapanları affetmezsiniz… bunun gibi bir çok şeyi yaparsınız değil mi? Peki, bana neden yaptınız? Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Hadi kendimi de geçtim, oğlunuza zoraki bir evlilik dayatmak hoş bir şey mi? “ “ Kızım inan bana bende istemedim ama seni görünce daha ilk andan kanım kaynadı. Zaman geçirip görüştükçe de çok sevdim seni. Gelinim, aynı zamanda da. kızım olacak, hayatım boyunca hayalini kurduğum senin gibi biriydi hep. O kadar naif, o kadar güzel ve zariftin ki, ben söyleyemedim. “ Bunlar konuştukça sinirlerim daha da gerilmeye başlamıştı. Hizmetlinin getirip masaya bıraktığı bir bardak suyu alıp tek dikişte bitirdim. Daha fazla muhatap olmak da istemiyordum. Bir süre konuşmadan bekledik hepimiz saat de bayağı geç olmuştu. Yarın çok işim vardı ve yorgunluğum da hat safadaydı. Tam bana bugünlük kalacağım odayı göstermelerini söyleyecektim ki Kenan beyin yeniden telefonu çaldı. Kenan bey telefonunu ceketinin iç cebinden çıkartıp arayana baktı. Yüzüne hafif bir tebessüm yerleşince, arayan kişi hakkında ufak bir tahmin yaptım kendi içimde. Babam olmalıydı, çünkü aramasından bu yana hemen hemen bir saat geçmişti. + Efendim Mehmet’im. + Evet… + Nasıl? + Hangisi? + Tamam anladım. Kenan beyin telefonu açtıktan itibaren kaşları gittikçe çatılırken, telefonu kapattı. Konuşmalarından da hiç bir şey anlamamıştım zaten. Keza diğerleri de aynı durumdaydı. Merakla Kenan beye bakıyorduk. Yüzünün hafifçe kızardığını ve ellerin de titreşimini gördüm. Anlam veremedim ilk başta. Gözlerini yerden kaldırıp tam gözlerimin içine baktı. Pişmanlık, suçluluk, öfke, kırgınlık… bir çok duygu vardı o gözlerde. Ardından da ağzını açıp, hayatımı sonuna kadar değiştirecek olan o kelimeleri söyledi. “ Yasemin baban, babanın arabasına bir araba arkadan çarpmış. Hastaneye kaldırılmış. Durumu, durumu ağırmış. “
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD