Gömleğinin düğmelerini iliklediği adam biraz daha yaklaşıp ayak ucuna değen ayaklarıyla bedenine elinden geldiğince sokuldu. Dudakları kıvrıldığında Evin iç çekerek gülüşüne ve parlayan mor gözlerine baktı. Hala ilk günkü gibi o rengin büyüsüne kapılıyor kendini başka bir dünyada sanıyordu. “Nefes al.” dedi yabancı kalbini eritecek alçak sesiyle. “Gülümsüyorsun.” Evin gömleğini iliklemeyi bırakıp avuç içlerini göğsüne yasladı. Elinin altındaki güçlü kaslar gerildiğinde Evin yavaşça okşadı. “Gülümsemek sana çok yakışıyor.” dedi yabancıya bu kez kendisi yaslanıp uzun boyunun altında çenesinin altına sokuldu. “Neden daha önce hiç gülmedin?” “Sen yoktun.” . Evin ciğerlerindeki bütün hava boşalmış gibi yattığı yerden kan ter içinde kalkıp derin bir nefes aldı. Nerede olduğ

