3. Bölüm

1000 Kelimeler
İyi okumalar dilerim bebişler🐣🐣 Son dersin zili de çalınca yerimden bıkkınlık ile kalktım. Bugün okulda birşey yapmamama rağmen yorulmuştum. Koluma giren Esra'ya baktım. Onunda bende aşağı kalır yanı yoktu. "Kızlar..." diye bağırarak yanımıza gelen Olgun gülümsüyordu. Merakla bakışlarımı onun üstünde gezdirdim. "Hadi gidiyoruz" diye Esra'nın kolundan çekti ve Esra'nın benim kolumdan çıkmasına neden oldu. Sinirle ona bakarken Ata yanıma geldi ve bu defa o koluma girdi. Ona gülümserken nereye gideceğimizi merak ediyordum. Ata'ya hitaben "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Cafeye gidiyoruz güzelim" dedi. Ardından bakışlarını tekrar önüne çevirip beraber ilerledik. Cafe'nin sıcak ortamına girdiğimiz de üşüyen bedenim rahatlamıştı. Kolumu Ata'dan çekip ellerimi birbirine sürttüm. Ardından bizimkilerin seçtiği masaya oturdum. Onlar konuşurken ben sakince bakışlarımı Cafe'nin içinde gezdirdim. Çok az insan vardı ve çok güzeldi. En azından kalabalık ve havasız değildi. "Azra?" bakışlarımı beni çağıran Kübra'ya çevirdiğim de bana gülümseyerek bakıyordu. "Efendim?" dedim bende aynı şekilde gülümseyerek. "Kanka bı gün kuzenini de çağırsana" dedi. Anında kaşlarım çatılırken bunu asla yapmayacağımı söylemek için dudaklarımı araladım. "Saçmalama Kübra. Bunu asla yapmam." dedim Dudaklarını aşağı sarkıtıp kahverengi gözlerini kıstı ve "Çok pisliksin!" dedi. Ardından Olgun'a döndü ve tekrar konuşmaya başladı. Gerçekten çenesi çok düşük. Ata ve ben sessizce otururken sadece o ikisinin boş muhabbetini dinliyorduk. Esra ise telefonuna gömülmüş bı şekilde bizimle olan tüm bağlantısını kesmişti zaten. Yarim saattir burada oturuyorduk. Önümde ki sıcak çikolatadan bı yudum daha aldım. Kupayı elimde tutarken "Azra!" diye bağıran Kübra sayesinde kendimi yakmak üzereydim. Sinirle bakışlarımı ona çevirirken "Ne var gerizekalı ne var!" dedim. Oda bana kaşlarını çatıp "arkana baksana" dedi. Onun dediği şey ile beraber elimde ki kupayı masaya bıraktım ve merakla arkama baktım. Kahretsin! Demir ve Yaren! Onların burada ne işi vardı ki? Şimdi ne yapacaktım. Tedirginlik içinde tekrar önüme döndüğümde bizimkiler merakla bana bakıyordu. Yüzüme sahte bı gülümseme ekleyip "Şey size söylemeyi unuttum değil mi?" Esra kafasını telefondan kaldırıp bana bakarken "Neyi?" dedi. Dudaklarımı ısırıp "Demir evli" dedim. Hepsinin ağzından şaşkınlık nidaları dökülürken ben gülümsemeye çalışıyordum. "Oha kanka. Bu çirkin kadın mı kaptı bunu. Töbe çok töbe." Kubra'nın dediğine sadece gözlerimi devirdim çünkü Yaren gerçekten çok güzel bı kadındı. "Kanka tanıştırsana?" dedi Esra. Sabahtandır kafanı telefona gömmüş oturuyorsun ne diye tanıştırsana diyorsun ki sen!? "Bence kalsın. Hem onlar beraber çok mutlu oturuyor. Bundan bize ne!?" dedim öfke ile çıkan sesimle. Kübra sırıtarak bana bakarken "Kız hayırdır. Yoksa ooo.." dedi yüksek sesle. Şaşkınlık ile ona bakarken "Oha Kübra çok oha!" dedim. Ata ve Olgun sadece izlemek ile kaldılar. "Azra.." dedi Esra. Ona dönerken. "Demir ve karısı ayağa kalktı. Hatta bize doğru geliyorlar." dedi. Boku yedin Azra... Diye mırıldanan iç sesime kesinlikle katılıyorum. Ben bakışlarımı sadece önümde sabitlemiş ve bekliyordum. "Azra?" tekrar ismimi duyduğum da sinirle derin bı nefes aldım. Ne çok ismimi kullandılar yahu! Bende ismimin mükemmel olduğunu biliyorum ama yeter! Gülümsemeye çalışarak hafif döndüm. "Efendim.?" dedim "Kalksana ayağa" Yine de sesimi çıkarmadım ve ayağa kalktım. Demir'e bakarken bizimkiler de kalkmıştı. Bende sessizlikten istifade hızla "Arkadaşlar bu Demir. Yani kuzenim. Bu da onun eşi." dedim. Bakışlarımı Yaren'e çevirmemek için kendimi tutarken bizimkiler Demir ile tanıştı. Tabii karısıyla da... "Demek Azra'nın okuldan arkadaşlarısınız" dedi Demir. Bunu derken elini uzatmış ve belimi tutmuştu. Şaşkınlık içinde ilk defa bakışlarımı onun karısına çevirirken onun gülümseyerek Kübra ile konuştuğunu gördüm. Derin bı nefes alırken Demir'e baktım. Onlar kendi aralarında konuşurken ben deli olmamak için kendimi tutuyordum. Burdan bı an önce gitmek istiyordum. Nihayet akıl edip "Neyse gençler biz gidelim. Yanlız Azra'yı da alıyorum. Geç oldu malum." dedi Demir. İtiraz etmedim. Belimi onun elinden kurtarıp sandalye de ki çantamı aldım. Arkadaşlarım ile vedalaşırken üçümüzün tek gideceği gerçeğini unutmaya çalışıyordum. Tabi ki unutmadım. Cafeden çıkmış sokakta yürüyerek eve doğru yürüyorduk. Demir ve Yaren el ele ben ise.. Yetim gibi mi. Onlar bı adım daha önümde ilerlerken ben sadece onların kıçına bakıyordum. Nerde adalet! Umursanmak mı istiyorsun? dedi iç sesim. Bilmiyorum. Yani belki azıcık. Belki ucundan biraz.. ~~~~~~~~~~~~~~ Nihayet odama girdiğim de kapıyı hızla kapatıp ellerimi iki yanımda yumruk yaparak tıslayıp yerimde zıpladım. Sanki evlenmemişim gibi bı hayat yaşıyordum. Oh ne âlâ! Yani tamam ikinci bı kadın olmak hiç bi zaman güzel değildi ama... Bu ilk evliliğimdi. Resmi olmasa da evliydim sonuçta. Beni unutan bı kocam vardı. Sürekli ilk karısı ile ilgilenen bı koca. Kıskanmak değildi benim ki. Sadece unutulmanın vermiş olduğu bı kırılganlık hissi... Üstümü değiştirdiğim de yatağıma filan oturmadım. Madem bu evde yaşıyordum varlığımı belli etmek hakkımdı. Bu yüzden aşağı indim. Kimseyi umursamadan mutfağa girdim ve dolabı açtım. Utanmak mı? Beni evlendirmeye mecbur kılan insanlar utanmıyor da ben mi utanacaktım? İşte buna bı taraflarım ile gülerdim. Dolapta bulduğum bı kaç tabak yemeği çıkardım ve masanın üstüne dizdim. Ardından dolaplardan çatal ve kaşık aradım. Onları da bulduktan sonra bu lezzetli yemekleri yemeye başladım. Bu eve geldiğim günden beri doğru düzgün yemek yemiyordum. Doğal olarak da açıkmıştım. Ve bu evde yemek yemek en büyük hakkımdı. Yemek bitince masanın üstünü toplamam gerekti. Çıkan bulaşıkları makineye dizerken gerçekten çok hamarat olduğumu bı kez daha anladım.! "Beni alan koca yaşadı vallahi!" gülerek söylediğim bu cümle üzerine evlenmiş olduğum gerçeği tekrar aklıma geldi. Yüzümü buruşturarak tezgaha yaslandım. "Bende buna koca mı diyorum? Evleneli 3-4 gün olmuş adam nasılsın bile demedi. Ee tabi oda haklı. Bu devir de kuma olarak gelen ilk kişiyim bence adım rekorlar kitabına altın harfler ile yazılmalı. Baksana arkadaş koca evde tek başıma gibiyim. Misafirliğe gelmiş gibi. Demir'i anladım. Yaren'i de anladım. Yani cici annem ile babam? Hiç mi beni merak etmiyorlar yahu! Hayır yani daha 17 yaşındaydım. Yeni evlenmişim azıcık ucundan dahi olsa merak edin. Belki odam da öleceğim. Mumya mı bulacaksınız. Vicdan azabından o zaman sizde kalpten gidersiniz. Zaten bı ayağınız çukurda. Daha niye böyle yapıyorsunuz. Çok günah çok." dedim içimde biriken tüm şeyleri dışarı çıkararak. Ellerimi yüzüme kapattım ve kahkaha attım. "Azra gerçekten delisin kızım!" dedim kendime. Aslında çok mutlu bı insanım da kimse kıymetimi bilmiyor. Ellerimi yüzümden çekip mutfaktan çıkmak için kapıya taraf döndüm. Ama keşke dönmeseydim. Beni şaşkınlık ile izleyen Yaren'e bakarken alt dudağımı ısırdım. Çatılı kaşları bana kızdığını belli ederken arkasından beline sarılan kola baktım. İç sesim "işte şimdi boku yedin" dedi. Bu defa iç sesime katılıyorum. Cidden boku yemiştim.....
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE