Cyrus’un kalbi ilk görüşte aşık olduğu kadının dudaklarındaki sözler ile tutuşmaya başladı, soluk teni yanan kalbi ile renkleniyor gibiydi. Gözlerinin içi güneşin ışıkları ile değil aşkın mucize etkisi ile parlıyordu. Kendisine bakan ve ellerini tutan bu kadını sonsuza dek cam fanuslarda saklamak istiyordu. Maisie’nin ellerini dudaklarına götürdü ve kalbinin alevlerini soluğuna karıştırarak ölümsüz aşkının ilk öpücüğünü bıraktı. Maisie de ondan farklı değildi, her saniye yeni tanıştığı halde yıllar boyu bu anı beklemiş gibi hissediyor ve o da Cyrus’a sarılmak istiyordu. Birbirilerine baktılar bu öpücük karşısında ellerini nazikçe geri çekti Maisie ve utangaç bir gülümseme ile tuttu kendini, yanakları beyaz tenine ihanet edercesine kırmızılaşıyordu. Etraf aydınlanırken Güneş dünya yerine sadece ikisinin üzerine doğdu. Ortalık aydınlanmaya başladı, Maisie aşkın etkisi ile sarhoş olmuştu ve yeni yeni bulundukları ortamı idrak etmeye başladı. Tek eli ile tuttuğu kapıyı sonuna kadar aralayarak kapının arkasındaki tabelayı açık konuma getirdi. Dükkandaki işlerinin başına geçmesi gerekiyordu ama içinde bulunduğu bu anı bozmak istemiyordu. Cyrus’a baktı o da anlamıştı ve anlayışla gülümsedi. Kendisinin de yapması gereken bir sürü işi vardı sonuçta o Atlanta kasabasının doktorlarından biriydi.
Maisie’ye baktı onunda işlerinin olduğunun farkındaydı bu yüzden onu zor durumda bırakmak istemiyordu. Bir adım geriledi, sürekli bakmak istediği mavi gözleri şu anlık işini yapması için bırakması gerekiyordu.
“Akşam işim bittiği anda seni görmek için yine tam burada seni bekleyeceğim. Gökyüzünü andıran gözlerini, zarif bedenini, ilahi gibi olan sesini çok özlesem de şu an seni zor durumda bırakmak istemem bu yüzden akşam yine burada olacağım.”
Minnetle gülümsedi Maisie ve başını olumlu anlamda salladı, ayrılmak istemiyordu ama Cyrus’un dediği gibi işleri vardı ve yapmazsa cadı olan ırkına bağımlı olarak yaşamak zorunda kalırdı en çok korktuğu da buydu bu durumun olmaması için çok çabalamıştı. Kendisine anlayışla yaklaşan bu beyefendiye ışıl ışıl bir gülümseme daha gösterdi. Akşama kadar geçen saniyeleri sayacaktı ama onu tekrar görecek olmasının huzuru yerleşmişti içine.
“Akşam bende tam burada seni bekliyor olacağım, sen benim ne iş yaptığımı öğrendin ama ben senin ne iş yaptığını bile bilmiyorum.”
Gülümsedi ve gülümsemesi Ölümsüzlüğün uğursuzluğunu silemediği Cyrus’a bulaştı ama bu bir maskeydi çünkü Maisie’ye tam olarak nasıl bir cevap vermesi gerekiyordu? Ondan vampir olduğunu gizlemek istemiyordu çünkü hayran olduğu bu kokunun sahibinin bir insan olması imkansızdı. Uzun yaşamında bir çok ırk ile tanışmıştı hepsinin kokusu birbirinden farklıydı. İnsanların kokusu da birbirilerine benzeyen garip çürük bir balkabağına benziyordu ama Maisie farklıydı onun kokusu Cyrus’un yaşam kaynağı haline gelmişti. Ondan bir şeyleri gizlemek istemiyordu çünkü karşısındaki yaratığın insan ırkına ait olmadığına emindi bu yüzden ona aşkını sunduğu o ilk andan itibaren sadakatini ve dürüstlüğünü de sunmuştu. Kararlıkla baktı gözlerine ve bunca yıldır herkesten sakladığı sırrının kilitlerini mavi gözler eşliğinde kırdı.
“Bir insan olmadığını biliyorum, bir insan olmadığımı biliyorsun. Uzun yaşadım çok uzun, yaşadığım bu uzun zaman diliminde öğrendiklerim ile bulunduğum şehirlerdeki insanlara yardım ediyorum. Şu an ise burada doktorluk yapıyorum. Akşam, akşam her şeyi sana anlatacağım çünkü ben sana her şeyimi sunmaya karar verdim. Tüm benliğim ile.”
Karşısındaki adamın bir insan olmadığını tahmin etmişti ama bu şekilde cesaretle dile getirmesine hayran kaldı. Kararlılığından etkilenmişti ve kendisinin de bir insan olmadığını bu kadar hızlı çözmesini beklemiyordu, şaşırmıştı zeki bir adamın her şeyden daha tehlikeli ve etkileyici olduğunu düşündü, şaşkınlığını zekice gülümsemesi altına sakladı ama hayran olmamak elde değildi, yakışıklılığı kadar duygularına sadık bir adamın kendisine bu açık olmasını beklememişti anlaşılan yanılıyorum dedi karşısındaki kişi sıradan biri değildi bu yüzden o da aynı duygular içerisinde karşılık veriyordu.
“Bende sana her şeyimi sunuyorum akşam, akşam bende sana her şeyi anlatacağım.”
Cyrus, erkeksi gülümsemesi ile karşılık vererek adım adım gerilemeye başladı, yüzündeki gülümsemeyi bozmadan tek elini kaldırarak ilk aşkı ile vedalaştı, ona sırtını dönmek istemiyordu bu yüzden ana caddeyi dönene kadar arka arka yürümeye devam etti. Gözden kaybolduğunda tuttuğu uzun soluğunu bıraktı Maisie. Bir gecede tüm hayatı değişmişti. Nasıl oldu bu? Bir adamın bana olan sözleri ile bülbül gibi döküldüm resmen diyordu iç sesi ama bu hisler onu rahatsız etmiyordu, hiçbir şekilde kötü bir duygu esir olmamıştı bedenine tam tersine iyi yaptığını hissediyordu, gerçek aşkını bulan kalbi sabırsızlıkla atıyordu. Hala kapının başında boş olan sokağı izliyordu kendisine gelerek içeriye girdi, durdu ve gerçekliğe geri döndü. Masal gibi gelen o dakikalardan sonra akşam olmasına kaç saat olduğunu görmek için saate baktı. Hayal kırıklığına uğradı duvardaki saatin akrep ve yelkovanı sabahın yedisini gösteriyordu. Daha çok vardı akşama, öncelikle kapının arkasındaki süpürgeyi aldı eline ve zamanın geçmesi için yavaşça süpürmeye başladı, içinden saniyeleri sayarken zaman akmaya başladı. Kader diyordu, onun ile karşılaşmam bir kader ve bu ana kadar hiçbir talibini beğenmeyen kaderi Cyrus’u yollamıştı. Yüzündeki gülümsemesi bir türlü silinmiyordu, zaman akmaya devam ederken bir saat sonra patronu geldi ve dükkan her günkü rutinine dönmeye başladı. Siparişlerini almak için gelen müşteriler, yeni bir sipariş oluşturmak için gelenler. Tamirat için gelenler ve bunun gibi bir çoğu daha. Bugün dükkana uğrayan bütün kadın ve erkek müşteriler Maisie’nin yüzünden silinmeyen gülümsemenin anlamını çözmeye çalışsalar da Maisie hiçbirini görmüyordu bile. Aklından geçen tek düşünce bir an önce akşam olmasıydı.