Nikah Günü

1515 Kelimeler
2 yıl önce Türkiye. Yazar'dan "Bana bak Mirza " dedi yaşlı adam. "Beria Metehan binbaşının gelini olacak. Sözümün üstüne söz söylemek senin haddine değil" Mirza biraz önce öğrendiği gerçeklikle iyice küplere binmiş, kız kardeşini Türk bir komutana vermek istemiyordu. Genellikle kendi aralarında oluyordu evlilikleri. Dışarıya kız vermek adetleri değildi. "Bunu kabul edemem baba. Beria bizden biriyle evlenecek" yaşlı adam bıkkın bir nefes verdi. Dakikalardır ona durumu izah ediyordu ama Mirza aralarında sorun olan Türklere kız vermek istemiyordu. "Ben kabul ettim, bunun için sözleşme imzalandı. Beria 18 yaşını doldurunca Metehan ile evlenecek. Aramızda barış sağlanacak" "Hata yapıyorsun baba. Beria çok güzel bir kız, onu bizden biriyle evlendirirsek bize maddi olarak katkısı olur" yaşlı adam sinirle baktı oğluna. "Ben kızımı satmıyorum Mirza. Niyetim onu mutlu edecek biriyle evlendirmekti. Eşini kendi seçecekti ama buna gücüm yetmedi. Beria beni kırmayıp arada ki dostluğu bağdaştırmak için bu evliliği kabul edecektir." "Bir kızın kendi istediği ile evlenmesi nerde görülmüş baba? Biz karar veririz kiminle evleneceğine ve bu her yerde zalimliği ile tanınan bir komutan olmaz" dedi. Yaşlı adam elini oturduğu tekli koltuğun kenarına vurarak. "Ben son sözümü söyledim" diyerek kapıyı gösterdi. Mirza babasına aynı sinirle bakıyordu ama ona karşı gelmeye cesareti yoktu. Oturduğu yerden bir hışımla kalktı, ona bakmayan adama bir bakış atıp oturma odasından ayrıldı. Beria'yı o komutana vermeyeceğini biliyordu, ne olursa olsun buna engel olacaktı. Şimdi ki zaman. Savaşın getirisi herkes için aynı olmamıştı. İnsanlar yoksulluğa giderken, yoksul olanlar bir kabuk ekmeğe muhtaç kalmıştı. Mirza babası öldükten sonra Türkiye'den çekip gitmeye karar verip, Suriye de ki uzantısı olan aşiretin yanına yerleşti. Elinde avucunda olan parayla bir yuva kurmuştu ailesine. Bir oğlu vardı. Maddi olarak sıkıntıları vardı. O yüzden kolay para kazanma yoluna gitmişti. Rehat farklı bir aşiretten zengin bir tüccardı. Onunla iş için tanışmışlar, arada ki iş birliğini artırmak için bir araya gelmişlerdi. Rehat'ı evine davet etmişti, Rehat 17 yaşında ki Beria'yı görünce büyülenmiş, onu kendine getirmek zor olmuştu. Mirza bunu anlayınca hoşuna gitmişti. Beria'nın güzelliği onu olduğu zor durumdan kurtaracak tek şeydi. Beria'ya adama iyi davranması gerektiğini söyledi. Fakat Beria durumu kabul etmeyip karşı çıktı. İlk tokatını sürekli hayır dediği için yemişti. Sonra işte gerisi gelmişti. Beria asla evlenmeyi kabul etmemişti. Bu nikah için gönlünün olmadığını, Allah katında kabul görmeyeceğini söylese de onu dinleyen yoktu. Bugün olacak nikah için hediyeler konağın içine taşınırken Mirza'nın dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı. Düşündüğünden çok daha fazlası gelmişti hediye olarak. Hemde Beria için ayrı, ev halkı için ayrı hediyeler gelmişti. Bir servet harcanmıştı bu hediyeler için. Mirza'nın gönlü olmuş, hatta gönlü çoşmuştu pahalı hediyeler görünce. Biliyordu Beria'nın bir gün ona bu kadar para kazandıracağını. Güzeldi çünkü, evleneceği adam ondan bir şey esirgemezdi. Bunu hiç bilmeyen biri bile anlardı. Dicle odaya girince kendini toparladı ama Dicle kocasının yüzünde ki gülüşü yakalamıştı. Derin bir nefes alıp kocasının yanına vardı. Mirza güzel karısına baktı. Hallerinden ona ne diyeceğini anlamıştı ama artık çok geçti. "Yapma Mirza. Allah aşkına yapma. Beria perişan halde. O kızı evlendirirsen yavaş yavaş solar, kaybolur. Sen onun abisisin, ona bu kötülüğü yapma. Sana yalvarıyorum" dedi ağlayarak. Günlerdir ağlayan görümcesi ile psikolojisi bozulmuştu onunda. Onunla saatlerce oturup ağlıyordu, onun acısını kalbinde hissediyordu. "Artık çok geç Dicle. Beria için birazdan bir kadın gelecek onu hazırlayacak. Sende ona destek ol artık ağlamayı bıraksın. Rehat ağa ona kraliçe gibi davranacak, onu el üstünde tutacak. Bakışları bile ona itaat ederken, onu mutsuz edeceğini hiç zannetmiyorum " Dicle elinin tersiyle ıslanan gözlerini silip. " Kendini böyle mi kandırıyorsun Mirza ağa? Kız kardeşinin acısını görmeyecek kadar kör müsün? " Mirza sinirle elini havaya kaldırdı ama sonra ne yaptığının farkına varıp eli havada yumruk olup yana indi. " Sen akşam ki nikah için Beria'nın hazırlanmasına yardımcı ol yeter. Bir daha da bana saçma sapan şeyler anlatma yoksa ". Dicle geri durmadı tokat yiyebilme ihtimali olsa da. "Yoksa ne olur Mirza ağa? Beni öldürür müsün?" "Saçmalamayı kes" diye kükreyen kocasına hayal kırıklığı ile baktı. İlk görüşte etkilendiği ve ona güzel davranan kocası bu muydu? Kayın babası öldükten sonra Mirza ipini koparmış gibi davranıyordu. Bir şeyleri düzeltmeye çalışırken kimseye acımıyordu. Dicle ondan çok bir şey beklemiyordu. Tek beklentisi huzurlu bir yuva iken, Mirza herkesin hayatını mahvetmişti. Para uğruna kendi kız kardeşini hiç istemediği halde 4. Kuma olmaya zorluyor hiç pişmanlık belirtisi göstermiyordu. "Beria'nın hazırlanmasına yardım etmezsen çalışanlardan yardım etmelerini isterim" diyerek karısını zayıf noktasından vurdu. "Öyle olsun Mirza ağa. Bakalım kız kardeşin başını mutsuzlukla yastığa koyarken sen ne kadar mutlu olabileceksin? O kızın içi çıktı ağlamaktan, sesi kısıldı yalvarmaktan ama sen ne yaptın? Ne yapıyorum diye sor kendine" dedi sesi titreyerek. Dicle için Beria kardeş gibiydi. Kardeş sıcaklığını onunla hissediyordu. Ailesinden uzakta yaşarken en büyük destekçisi Beria olmuştu. Yalvarışları abisi ile sınırlı değildi Beria'nın, yengesine de çok yalvarmıştı. Dicle'nin içi kan ağlasa da yapılacak her şeyi yapmış, defalarca kaçmasına yardımcı olmuştu. Şimdi ise sona gelmiş, sonsuz bir acıyla mühürlenecek olan Beria için elinden gelecek bir şey yoktu. Keşke olsaydı. Omuzlarını düşürdü kocasının yanından ayrılırken. Beria'nın kaldığı odanın önüne gelince elini kaldırdı kapıyı tıklatmak için ama eli havada asılı kaldı bir süre. Nefesini sert şekilde içine çekti, içine hapsetti bir süre. Ağlamaktan şişmiş güzel gözler görecekti yine. Ağlamaktan yorulmuyordu Beria. Son ağlamalarını yapıp ölüm sessizliğine gömülecekti bu gece. Kapıyı tıklatıp içeriye girdi. Beria yatağında uzanmış, sırtı kapıya dönüktü. "Güzelim" dedi şefkatli sesiyle. "Yenge" diyen ses hüzünlüydü. Üzüntüsü tepeden tırnağa her zerresine yayılmıştı genç kızın. 18 'ini doldurmasına bir hafta kalmıştı ama abisi o kadar beklemeyip onu alelacele nikahlıyordu sapık ruhlu bir pisliğe. Onu görünce midesi bulanıyordu, ölecek gibi hissediyordu kendini. Rehat çok vaatler sunmuştu ona ama hiç biri onu mutlu etmedi, etmeyecekti. Rehat'ın yaşı abisinden bile yaklaşık 10 yaş büyükken, Beria'nın yaşı onun yanında çocuk kalıyordu. Her ayrıntı ayrı üzüyordu kalbini. Uzandığı yerden doğruldu. Yavaşça bacaklarını yataktan sarkıtıp ayağa kalktı. Yengesinin neden geldiğini biliyordu. Onu süsleyip Rehat ağanın koynuna sokacaklardı. "Yardım etmemi istediğin bir şey var mı?" zorda olsa başını sağa sola salladı. Banyoya girip tamamen soyundu. Kendine hiç dokunmadan lifle köpüklenip kendini bol suyla yıkadıktan sonra havluya sarılıp banyodan çıktı. Dicle ayağa kalktı onu görünce. Beria banyoda iken nikah için elbisesi gelmişti. İçi beyaz sade bir elbise, üzerinde ise bordo bir kaftan vardı. Dicle saçını kurutmasına yardımcı oldu. Çünkü Beria'nın eli kolu kalkmıyordu. Kurulanma işlemi tamamlanınca Beria yengesinin hazırladığı iç çamaşırlarını giydi. Süslü çamaşır verirse üzüleceğini bildiği için sade bir takım vermişti Beria'ya. Beria her geçen gün daha da minnet duyuyordu yengesine. Beria ayakta beklerken yengesi elini tutup, avucuna bir şey koydu. "Senin için yapabileceğim son şeyi yapıyorum Beria. Gerisi sana kalmış güzelim" diyen yengesiyle kaşları çatıldı. Avucunda ki şişeye baktı. "Bu nedir yenge?" "Bunu ona içirmenin bir yolunu bul öğrenirsin" dedi. Dicle minik şişeyi Beria'nın elinden alıp, sütyeninin içine koydu. Beria'ya şefkatle gülümsedi. Beria onu kurtaracak bir şey olduğunu bildiği için daha fazla sorgulamadı. Yengesinin yardımıyla nikah elbisesini giyindi. Onun için gelen kadın yüzüne ufak dokunuşlar yaptı. Beria'nın güzelliği katlandı. Kadını yengesi yolladı. Beria hiç kendine bakmamıştı. Odanın kapısı açıldı birden. "Benimle gelir misin Dicle?" diyen Mirza ağa ile Dicle odadan ayrıldı. Kapı kapandıktan sonra adım sesi duyan Beria hızla arkasına döndü. Karşısında Rehat ağayı görünce kalbi o panikle çırpınmaya başladı. "Çık odamdan derhal" diye tkslayan kadının sesi kulağına tatlı bir melodi gibi doldu. "Yine büyü yapılmadan büyülendim sevgilim" dedi bir kaç adım atarken. Beria geriye doğru çekildi. "Geber inşallah seni ırz düşmanı sapık" diye bağırdı çığlık atar gibi. Rehat onu hiç umursamadan. "Bu gece koynunda öleceğim aşkım" dedi. Güzel sözleri karşısında ki kadın için ödül değil cezaydı. Beria yüzünü buruşturdu. Aklına bir takım görüntüler dolunca midesi bulandı yine. "Geber" dedi tekrar. Rehat elinde ki büyük mücevher kutusunu havaya kaldırdı. "Senin güzelliğine eş değer değil ama" diyerek kutuda ki değerli kolyeyi ona gösterdi. Beria kolyeye bir bakış atıp Rehat'ın yüzüne döndü. "Bu sana nikah hediyem" diyen adamla sinirli bir soluk bırakıp "İstemiyorum" dedi. Rehat ona yaklaşırken Beria sinirle elinde ki kutuya vurdu. Kutu ve kolye ayrı yerlere uçarken Rehat sinirli bir soluk bıraktı. Bakışları önce yerde dağılan eşyalara döndü, ardından Beria'ya baktı. "Bu bana son itaatsizliğin karıcığım. Seni nikahıma alınca bunlar için pişman olacaksın" dedi. Beria "Çık odamdan" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Onun bağırışı ile Dicle Mirza'nın elinden kurtulup odaya koştu. "Defol adi herif" diye devam etti sözlerine Beria. "Senden nefret ediyorum, ömrüm boyunca edeceğim" diye ekledi. Kalbi yeniden acıyla kasıldı. Tüm takati bedeninden uçup giderken yengesinin onu kucaklamasıyla yatağın kenarına oturdu. Rehat odaya girmesinin bir hata olduğunu fark etti. Beria'nın onu görünce sinir krizleri geçirmesine alışamamıştı bir türlü. Ona son kez bir bakış atıp odadan ayrıldı. Mirza'ya ters bir bakış atarak merdivenleri inmeye başladı. Mirza da sinirliydi Beria'nın hareketlerine. Odanın kapısından içeriye bakıyordu. "Onu sakinleştir, oturma odasında bekliyorum" dedi. Aslında içeriye girip ona haddini bildirmek istiyordu ama Rehat ağa ile sorun istemiyordu son günde. Dişlerini sıkarak kapıyı kapattı, tıpkı kulaklarını kız kardeşinin ağlamalarına kapattığı gibi. Kalbi bir abi için taş kesmişti sanki. Hiç merhameti yoktu kardeşine. Üvey de değildi halbuki, özdü. Bunu biliyordu. Onu mutsuz bir ömüre iterken paranın çare olacağını düşünüyordu. Olmazdı, olmayacaktı. "Ben yapamayacağım yenge. Ondan nefret ediyorum" derken sesi kesik kesikti genç kızın. Nefesi ona yetmiyordu. Hızla inip kalkıyordu göğsü. Dicle ne diyeceğini bilemeyerek ona sarıldı. Beria kucağında hıçkırırken daha fazla dayanamayarak oda ağlamaya başladı. Bu saatten sonra Beria'yı hangi güç kurtarabilirdi? Onlara göre hiç kimse...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE