Anlaşma

1845 Kelimeler
Kısım 1 Bölüm 2   Anlaşma     Ayın soluk ışığı arkasından vuruyorken, saçları kızıl değil de siyah gibi görünüyordu. Vücudu soğuk rüzgarların altında titriyordu ve kazayla inşaattan düşmesi işten bile değildi. Kaldı ki, atlarım diye tehdit ederken de yalan söylemiyordu. Kız gerçekten de her an kendini boşluğa, gecenin kollarına bırakmaya hazırdı.   Tamer bunu onun sesinden, karanlığın içinde bile haşince parıldayan yeşil gözlerinden, yüzündeki ifadeden anlamıştı. Ve bunu anlamak adamın şaşkınlıkla ama şaşkınlıktan çok, kafa karışıklığıyla olduğu yerde durmasına, adeta hareket etmekten korkarcasına olduğu yere çakılmasına neden olmuştu.   Kız bir kez daha, '' Yaklaşma! Atlayacağım!'' diye bağırırken Tamer,    ''Tamam.'' derken buldu kendini.    Elleri kızı ürkütmemek için son derece yavaş bir şekilde avuç içleri ona dönük olarak havaya kalktı.   Olabildiğince yumuşak bir sesle, '' Sakin ol.'' demeye çalıştı. '' Sakin ol ve kenardan uzaklaş!''   Sesi yine de sert ve hiddetliydi. Kendisini sakinleştirmeden daha yumuşak konuşabilmesinin imkânı yoktu. Kıza olan öfkesi düşünüldüğünde, bu ses tonu bile bir mucize sayılırdı.    Genç kız aniden, '' Bana ne yapacağımı söylemeyi kes!'' diye bağırdı.   Tamer saklamaya çalıştığı öfkenin tekrar derisinin altında kaynamaya başladığını hissedebiliyordu. Çenesini birbirine kilitleyerek ellerini yukarıda tutmak için sahip olduğu tüm gücü kullandı. Birkaç derin nefesi içine çekerek kıza daha çok odaklanırken onu daha fazla korkutmayı göze alamayacağının bilincindeydi. Gözlerindeki dehşet ve korku öyle kolay okunuyordu ki... Ters yapacağı tek bir hareket atlaması için yeterli olacaktı!   Öfkenin gözünü kör etmesine müsaade etmeyerek ana odaklandı ve çok çok yavaş şekilde bir adım geri çekildi. Kızın gözleri ürkmüş bir ceylan gibi adamın üzerine kilitlenmişti. Buna karşın dudaklarını birbirine bastırışı, çenesini belli belirsiz dışarı çıkarışı bile kararlılığını ve inatçılığını gösteriyordu.   Tek kelimeyle Karaca, Tamer’in kafasını allak bullak etmişti.   Adamla gelmekten, onun elinde olmaktansa ölmeyi yeğliyor gibi görünüyordu. Korkusu, dehşeti anlaşılabilirdi, kimse her gün yatağından kaçırılmıyordu. Ancak yine de ne kadar korkmuş olursa olsun ne tür bir insan hayatından böyle kolayca vazgeçebilirdi? Son derece gözü kara mı? Yoksa korkudan aklını yitirmiş mi?    Tamer kızın bunun her ikisi de olduğunu seziyordu. Manyak bir ağabeyin, manyak bir kardeşi olmuş, çok mu?!   Tamer, '' Bak, şimdi ben geri çekileceğim, sende birkaç adım kenardan uzaklaş...'' Diye mırıldanırken gece ayazında sözleri yavaşça havaya karıştı ve rüzgarla kızın kulaklarına taşındı.   Bu sırada genç kız inşaatın kenarından yalnızca birkaç santim uzaklıktaydı. Korkudan dudak uçuklatacak bir şekilde şiddetle sarsılıyor, ileri geri yalpalıyordu. Genç adam sözlerini kanıtlamak için geriledi. Elleri hala teslim olmuşçasına, göğüs hizasında havada duruyordu.    ''Kenardan uzaklaş, kazayla oradan düşmeni ikimiz de istemeyiz.''   Buna rağmen genç kız söylediklerine bir tepki vermeden, öylece adama bakmaya devam etti. Sanki kazayla dördüncü kattan düşmek hiç de umurunda değildi...   Tamer onun atlarım derken ne denli ciddi olduğunu bir kez daha, bu sefer daha büyük bir ciddiyetle fark etti. Tam sözlerini tekrarlayacağı sırada keskin gözleri kızdaki bir değişikliği yakalamıştı. Genç kız hala titriyordu ancak şimdi duruşunda değişen bir şeyler vardı.    Bastığı yere yavaşça kan sızdıran ayakları şimdi zemine daha sağlam basıyordu. Üzerinde komik, penguenli bir yatak takımı olmasına, birkaç dakika önce midesini asfalta boşaltmasına rağmen şimdi bir şekilde daha dik duruyordu. Korku ve dehşet kızgın yeşil gözlerinden silinmiş, yerine daha sert bir şeyler gelmişti.   Bir an sonra incelendiğini yeni fark etmiş gibi, yüzünün önüne uçan saçlarının arasından, gözlerini doğrudan Tamer’inkilere dikti.   '' Onun adamı mısın?'' Diye sordu.  Sözcükler dudaklarından iğrenirmiş gibi bir edayla çıktı.  ''Beni bulman için mi tuttu seni!?''    '' Kimden bahsediyorsun?''    Tamerin sesindeki şüphe de en az gözleri kadar keskindi. Karanlığın içinde gece mavisi gözleri simsiyah obsidyen parçaları gibi keskin ve soğukça parıldıyordu.   '' Kim olduğunu sen çok iyi bilirsin! Arabada konuştuğun kişiden bahsediyorum!'' Dedi Karaca. Sıkılı dişlerinin arasından zorlukla konuşmuştu.    '' Yaman’dan mı bahsediyorsun? Onu tanıyor musun?''   Tamer’in bunu sorarken ki şaşırmış ifadesi kızın kısa bir an için duraklamasına neden oldu.   '' Yaman mı? O da kim?'' Diye sorarken şimdi onun da kafası karışmıştı.   '' Yaman Kalelioğlu... Seni onun için buldum.'' Diye açıkladı. Onun bu ismi tanıdığına dair vereceği en ufak bir tepkiyi dikkatle arıyordu.   İnşaatın içinde uğuldayan rüzgârı duyacak kadar bir süre ikisi de sessizdi. Kızın ince vücudu o uğultu ve rüzgârın altında usulca titremeye devam ediyordu.  Ta ki bağırışı geceyi inletene, aradaki buzdan duvarı paramparça edene kadar.   '' İğrenç yalancı!'' diye hiç de kibar olmayan bir şekilde tısladı.  ''Sana böyle demeni mi söyledi? Son ana kadar beni kandırıp aşağılık bir oyun mu oynamaya çalışıyor!?'' Diye bağırırken yüzü tiksintiyle çarpılmıştı.   Tamer’in konuşmasına fırsat vermeksizin, '' Söyle ona, eğer gitmeme izin vermezsen hemen şimdi buradan atarım kendimi, o da hevesi kursağında kalakalır! Duydun mu beni!? Ara ve bu dediklerimi aynen söyle o pisliğe! Bir kez daha onun oyuncağı olmaktansa kendimi öldürürüm daha iyi!''    '' Seni kime götürdüğümü zannediyorsun? '' diye sordu Tamer. Sesi yanıltıcı bir şekilde sakindi ve soru kadifemsi bir yumuşaklıkla çıkmıştı dudaklarından. Karaca tükürürcesine,   '' Beni o Cihan şerefsizine götürdüğünü biliyorum!'' diye haykırdığında adamın karanlık bakışları mümkün olmayan bir şekilde daha da koyulaştı. ''Kes artık numara yapmayı! Telefonda konuşurken adını söylediğini duydum!'' Diye çileden çıkmışçasına bağırdı.   Üzerindeki siyah kot ve siyah tişört adamın gecenin içine karışmasını sağlamış, karanlıktan ayırt edilmesini güçleştirmişti ancak oradaydı işte. Kızdan yaklaşık yirmi metre ileride, karanlığı ve soğuğu ikinci bir deri gibi üzerine giymiş, tüm adaleleri korkunç bir şekilde kasılmış, bekliyordu...   Kız bu yapılı, uzun adamın beynine bir kurşun yemiş gibi tek kası hareket etmeksizin zınk diye donduğunu gördü. Tüm ifadesi şokla dümdüz olmuş, ağızı bile yavaşça aralanmıştı ancak bu görüntüsü komik değil de kan dondurucuydu. İnsan arkasından gelecek yıkımı bekliyordu.    Yıkımın gelmesi fazla uzun sürmedi.   İfadesi hızla gülümsemeye döndü ve kız bunu gördüğü anda donup kalma sırası ona geçti!   Karaca, gülümseme adamın yalnızca dudaklarını kıvırır ama gözlerine ulaşamazken, tüylerini diken diken eden bir şeyler gördü. Adını koyamıyordu ancak adamın gözleri öylesine karanlık bakıyordu ki gülümsemesi hem binlerce tehdit ve hem de tek kelimeyle 'bela' içeriyordu.    '' Abi kardeş amma akıllısınız değil mi?''    Sözleri zehirden farksızdı, içindeki alay ise neşterden bile daha keskindi.    '' Ve hayır güzelim, telefonda Yaman’la konuşuyordum. O şerefsiz ağabeyinin adının geçtiği cümle de aynen şöyleydi, '' Cihanın zayıf noktasını buldum.'' Sanırım sen tam duyamamışsın ha? Tehlikeyi görünce böyle güzel yan çizmen ne kadar da zekice!''   Tamer genç kızın yüzünün derin bir şaşkınlık ifadesiyle dolduğunu gördüğünde gerçekten de inanamadı. Bu aile nasıl bir aile inanası gelmiyordu! Kızın arabadaki konuşmayı duyduktan sonra sergilediği tiyatroya neredeyse inanmıştı.    Abisinin düşmanının eline düştüğünü anladığı anda sanki ondan nefret eder gibi rol yapmaya başlaması... şeytanın bile aklına gelmeyecek kadar dahiyane bir hareketti! Ellerini kaldırıp kızın performansını alkışlamamak yada nefretle üzerine saldırmamak için kendisine güç bela hâkim oldu.   Karaca ise sözler karşısında ne diyeceğini bilemeden duraklamıştı. Dağıldığını, içinde bir şeylerin aniden koptuğunu duyumsadı ve aynı anda bedenindeki hisler üzerine hücum etti.   '' Yeter.'' diye fısıldadı.  Sesi acı içinde, kırık bir fısıltıdan ibaretti ancak Tamer duymayı başarmıştı.    Karaca bir adım geri çekilerek inşaatın kenarına tehlikeli bir şekilde yaklaştığında genç adam kızın yüzündeki yıkılmış, dağılmış ifadeyle bocaladı. Aniden kalbi göğsünde hızlıca çarpmaya başlamıştı!   Kızın bir adım daha atmasına fırsat vermeden, '' Dur!'' diye bağırdı. '' Dur! Dur diyorum, düşeceksin!''    Elin farkında olmadan onun hareket etmesini engellemek istercesine öne uzanmıştı. Karaca adamın sesiyle irkilip olduğu yerde durdu, boşluğa bakan gözlerini doğrudan onunkilere çevirdi.   O yeşil gözlerdeki kırıklığı gören Tamer bir kez daha, kalbinin olması gerekenden çok daha hızlıca göğsünü dövmeye başladığını hissetti. Boğazında yakıcı bir his vardı.   Kız bir kez daha, '' Yeter...'' diye fısıldarken gözleri adamınkilere bakıyordu ancak ifadesi kayıptı. ''Yeter artık, kes bu oyunu!" Dedi. '' Ya o canavarı hemen şimdi ararsın, ya da atlarım!''   Genç kız canavar derken sesi öyle fena titremişti, gözlerindeki bir şeyler adamı öylesine etkilemişti ki az sonra konuşurken sesinin ne denli yumuşak çıktığına kendisi bile şok oldu.   '' Arayacağım kimse yok.'' diye usulca konuştu Tamer. '' Seni Cihan için kaçırmadım. Seni Yaman için kaçırdım.''   Karaca Tamer'in ağızından abisinin adını duyduğunda nefesi tıkandı, kalbi korku içinde büzüldü. '' Hayır!'' Dedi öfkeyle. '' İnanmıyorum buna. Beni kandıramayacaksın!''    Çakmak çakmak olmuş gözleri akmayan yaşların istilasına uğradı. '' Gerçeği söyle artık...'' Diye yakardı.  '' Sadece gerçeği söyle! Yoksa yemin ederim...''    '' Gerçek bu!'' diye bağırdı Tamer aniden.    Karaca'nın perişan olmuş yüzünden gözleri bir an olsun ayrılmıyordu. Kızın histeri krizine girmek üzere olduğunu anlayabiliyordu. Krize girmezse bile, kendisini aşağı atacaktı. Bir şeyler yapması gerektiğini hissederek tekrarladı.   '' Gerçek bu! Sana yalan söylemiyorum.''    Sözlerini onun kafasına sokmaya çalışıyordu. Artık Tamer için Karaca'nın rol yapıp yapmadığı, yalan söyleyip söylemediği önemsizdi. O an tek düşündüğü, daha doğrusu tek görebildiği kızın hala usul usul titreyen, bembeyaz olmuş yüzündeki parçalanmış ifadeydi.    Tamer hala dökülmemiş olan yaşlarla parlayan gözlerinde, yaşların hemen arkasında bir şeyler görmüştü; kanını damarlarında donduran bir şeyler...   Kızın gözlerinde ufak bir çocuğu, dehşetten, korkudan aklını yitirmiş ufak bir çocuğu görmüştü. Sanki Tamerin bu akşam yaptıkları, söyledikleri o çocuğu öldürüyor, eşiğe sürüklüyordu.   Bu yüzden konuşurken sesinde öfkenin zerresi kalmamış, geçici bir anlığına da olsa gözlerindeki nefret silinmişti.    '' Eğer gerçeği istiyorsan anlatacağım. Duydun mu? Sana gerçeği söyleyeceğim. Neden seni kaçırdığımı. Senden ne istediğimi...''  Duraksamadan devam etti.  ''Abin arkadaşımın sevdiği kızı, Rüya’yı kaçırdı. Yaman'ın Rüya’sını kaçırdı ve elinde tutuyor. Günlerdir onu arıyoruz!  Bunun için seni buldum. Seninle abini köşeye sıkıştırabilmek için seni kaçırdım.''   Tamer sözlerinin dünyanın en iyi, en cesaret verici sözleri olmadığını biliyordu. Ama kız daha fazla dehşete düşmek yerine derin bir soluk almıştı. Gözlerinde pırıldayan, hala akmamış yaşlarla öne doğru birkaç adım birden attı.   ''Kız...Rüya Cihan'ın elinde mi?'' diye sordu buna inanamıyormuş gibi.    Adımları sarsak, uyur gezer birinin adımları gibi körlemesineydi. Tamer başını sallayarak onayladı.   '' Evet. Cihan Yamandan intikam almak için onu kaçırdı, ona zarar verecek.'' dediğinde Karaca’nın ifadesi birdenbire keskinleşti.   Adamın doğruyu söylediğini anlamıştı. Cihan’ın kıza zarar vereceğini duyduğu anda kanı donmuştu ama bununla beraber zihni çalışmaya başlamıştı.   O canavarın elinde, bir kız vardı.    Zihninin bundan başka odaklandığı bir şey yoktu. O canavar kızı kaçırmıştı ve zarar verecekti.   Karaca bir an bile düşünmeksizin, '' Seninle geleceğim.'' diye adama duyurdu. Tamer'in yüzünün şokla gerildiğini fark etti ancak bunu umursamadı.  '' Kızı kurtarmanız için size yardım edeceğim... ancak şartlarım var.''   Tamer doğru duyup duymadığına inanamadı. Yardım mı edecekti? Bu kulağa o kadar gerçek dışı geliyordu ki... ama o an kızı çatının kenarından indirmek için her şeyi yapabilirdi. Tek umurunda olan, bu kızı öyle veya böyle abisine karşı kullanacağıydı. Hele bir o çatıdan insin... İşte o zaman gösterecekti ona gününü!   Bu düşüncelerini zerre belli etmeden, başını sallayarak onayladı. Onayı alan Karaca ise devam etti.   '' Ellerimi çözeceksin ve bir daha beni asla bağlamayacaksın!''    '' Tamam.''    ''Ne olursa olsun bana dokunmayacaksın!'' Dedi öfkeyle üzerine basa basa.  '' O pisliğin elinden kızı almanıza yardım edeceğim ama bana zarar vermeyeceksin. Ona benimle şantaj yapabilirsin ama blöf yapacaksın, bana hiçbir şekilde dokunmayacaksın!''   Karaca bunları söylerken gözlerini Tamer’inkilerden bir an olsun ayırmamıştı. Anlamasını istiyordu. Emin olmak istiyordu. Adam bu sefer bir an için durakladıysa da kaskatı yüzünden hiçbir şey okunmadan tekrar başıyla onayladı.    Genç kız, '' Unutma.'' diye uyardı. '' Bir anlaşma yapıyoruz. Ben sana yardım edeceğim sende işin bittiğinde, kızı geri aldığında beni bırakacaksın.''   Tamer onun bu sözlerine bir kez daha, ''Tamam.'' derken ikisinin de ifadesi son derece ciddiydi. Tamer kızın rol yapıp yapmadığını, neden bu şekilde konuştuğunu düşünemiyordu. Zihni resmen durmuştu.   '' Anlaştık.'' diyerek söz verirken yüzü bir buz kalıbından farksızdı.   Karaca da bu sefer başını sallayarak, '' Anlaştık.'' diye fısıldadığında geceye kısa süreli bir sessizlik çöktü. Ardından Tamer yavaşça Karaca'ya doğru ilerlemeye başladı. Farkında olmaksızın derin bir soluk almıştı.   Kıza yaklaşırken 'işte başlıyoruz' diye düşündü...                                      
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE