ÖMÜR Okuldan çıkıp taksiye bindiğimde içimde bir ağırlık, bir sıkışmışlık hissi büyüyordu. Sanki göğsümde bir taş oturmuş, nefes almamı zorlaştırıyordu. Çünkü eve gitmek istemiyordum. O ev, benim için bir sığınak olmaktan çoktan çıkmış, adeta bir hapishaneye dönüşmüştü. Taksi, yaşadığım adrese doğru ilerledikçe içimdeki gerilim artıyordu; sanki bir tuzağa, bir kapanın içine çekiliyordum. Ali İhsan’la aynı havayı soluduğumu düşündükçe boğazım düğümleniyor, bağıra bağıra ağlamak, içimdeki o ağır yükü bir çığlıkla atmak istiyordum. Ama ne yapabilirdim ki? Ev denilen o dört duvarın içine dönmekten başka çarem yoktu. Çaresizlik, elimde soğuk bir kelepçe, ayak bileklerimde ağır bir prangaydı. Her adımda zincirlerimi daha fazla hissediyordum. Taksi, şehrin sokaklarında ilerlerken camdan dışarı

