DEMİR Hastaneden çıktığımda, içimdeki üzüntü yavaş yavaş yerini katıksız, yakıcı bir öfkeye bırakmıştı. Öfkem öyle büyüktü ki, önüme çıkan herkesi yakıp yıkacak, her şeyi yerle bir edecek kadar kontrolsüz bir hale gelmiştim. Arabama atladım, ayağımı gaz pedalından hiç çekmeden, trafik kurallarını hiçe sayarak, konağa doğru son sürat ilerledim. Farların aydınlattığı yol, gözümde bir tünel gibi daralıyordu; tek düşündüğüm, bu geceye sebep olanları bulup hesap sormaktı. Konağın önüne vardığımda, lastikler asfalt üzerinde ciyaklayarak ani bir frenle durdum. Arabanın motoru hâlâ homurdanırken, kapıda bekleyen adamların kapımı açmasına fırsat vermeden kendim indim. Öfkem, hareketlerime öyle bir hâkim olmuştu ki, sanki vücudum kendi kendine hareket ediyordu. Kapıda bekleyen iki adamım, aynı and

