DİCLE Murat, masanın üzerinde duran su şişesini eline aldı. Suyu dikkatle bardağa boşaltırken gözleri yüzümde geziniyordu. Bardağı bana uzattı, sesinde yumuşak ama endişeli bir tını vardı. “Dicle, çok kötü görünüyorsun. Belli ki bu sonuçlar çok ağır geldi sana,” dedi. Sesi, yıllardır tanıdığım bir dostun samimiyetiyle, benim için taşıdığı endişesiyle doluydu. Ellerim titreyerek bardağı aldım, serin suyu dudaklarıma götürdüm. Boğazım kurumuştu, ama bu susuzluktan çok, içimdeki ağırlıktandı. Bir yudum içtim. Konuşamıyordum. Sanki dilim tutulmuş, kelimeler zihnimde bir yere sıkışıp kalmıştı. Murat, sandalyesinde hafifçe öne eğildi, gözlerini bana dikti ve sakin bir sesle, “Eğer anlatırsan seni dinlerim. Belki bir faydam olmaz ama yükün hafiler” dedi. “Ağzımın sıkı olduğunu bilirsin. Bilmese

