DEMİR Yatakta, Dicle ile yan yana uzanmış, onun ipeksi saçlarını parmaklarımın arasında gezdiriyordum. Loş ışıkta, odanın sakinliği sadece bizim nefeslerimizle doluydu. Dicle’nin yüzüne düşen bir tutam saçı usulca kulağının arkasına yerleştirirken, bana “Keyifsizsin,” dedi. Dirseğinin üzerinde doğruldu. Yorgan hafifçe kayarken gözleri yüzümde gezindi. Dikkatle, sanki kafamdan geçen her düşünceyi okuyabilecekmiş gibi yeşil gözleriyle gözlerimin içine baktı. “Seni düşündüren Ömür, değil mi?” dedi. Derin bir nefes aldım. Ciğerlerime dolan havanın ağırlığı sanki omuzlarıma binmişti. Yavaşça nefesimi bıraktım, sırtımı geri atıp yastığa gömüldüm. Tavanın beyaz yüzeyine sabitlenmiş gözlerim, zihnimdeki karmakarışık düşünceleri düzenlemeye çalışıyordu. “Sesi hiç iyi gelmiyor,” dedim, kelimeler b

