DEMİR Ömür’ün odasının kapısı kapanınca doğruca Zarife’nin odasına yöneldim. Onunla karşılaşacağım anı düşünürken zihnim karmakarışıktı. Onu görünce ne yapacağımı bilemiyordum. Dövsem, ne değişecekti? Sövsem, bu yükü hafifletebilir miydi? Oğlumun bu halde olmasının sebebi o kadındı ve hiçbir şey bu gerçeği değiştiremezdi. Eğer içinde zerre kadar annelik duygusu varsa, Sonat’ı yanlışlıkla vurması zaten onun için en ağır ceza olurdu. Ama Zarife’nin böyle bir duyguya sahip olduğundan bile emin değildim. Odanın kapısını itip içeri girdiğimde, onu yerde, kan lekesinin başında otururken buldum. Sanki bir beşik gibi, yavaşça öne arkaya doğru sallanıyordu. Saçı başı darmadağındı; yüzünde tırnak izleri vardı. Kendini mi tırmalamıştı? Ağlamaktan gözleri şişmiş, küçücük kalmıştı. Delirmiş gibiydi,

