Mustafa, Şirin’in ayağına ellemeye çalışan puşt, giyinip kuşanıp, elinde tekerlekli sandalyeyle tepemize dikildi. Ben daha burada ne dolanıyorsun, eceline mi susadın demeye kalmadan amcam konuştu. “Hayırdır genç, biz sandalye istemedik.” Nihayet hastaneye ilk geldiğimizdeki geniş halinden sıyrılmış, biraz olsun adamın derdini sorgulamaya başlamış gözüküyordu. “Yine de benim içim rahat etmedi ağam. İznin olursa küçük hanımı röntgene götüreyim.” Puştun üzerine atılmamak için zor sabrederken Şirin konuştu. “Yok, ben röntgen falan istemiyorum.” Şu an adama duyurduğu sesi bile sinirimi bozuyordu. Burada babası varken, ben varken konuşmak ona kalmamıştı ama tabi hanımefendinin öyle sınırlardan haberi yoktu. Ben dişlerimi gıcırdatıp amcamın kararını beklerken nihayet işe yarar bir laf

