Sorunsuz geçen bir günün daha ardından genç kız sabah kahvaltıda klasik domates, salatalık, peynir, zeytin gibi yiyeceklerle karnını doyurmuştu. Evdekilerin davranışları sıcaktı, samimiydi ama yine de bir şeyler eksikti. Kahvaltıdan sonra Nazime Hanım yanına gelerek. ‘’Bugün babanın yanına gideceğiz gelmek ister misin?’’ diye sordu.
Hayır anlamında başını salladı. ‘’Henüz değil. Sizi bile daha tam tanıyamamışken hapishaneye birini görmek için gitmek istemiyorum.’’
‘’Yenge geç kalmadan gidelim.’’ diyen Hamza Bey yanında Barlas ile evden çıktı. Aziz de dışarı çıkacakken kolundan tutup durdurdu. ‘’Gözün Özleyiş’in üzerinde olsun.’’
‘’Tamam.’’
Özleyiş gidenlerin ardından bilgisayarını alıp avluda üstü kapalı oturma alanına geçti. Yer minderinin üzerine oturduğunda bağdaş kurmuştu ve bilgisayarını dizleri üzerinde açmıştı. Sekreteriyle telefonda konuşurken son anda çıkan sorunu halletmeye çalışıyordu.
Zehra Hanım kontrol etmek için geldiğinde elinde bir bardak soğuk şerbet vardı. Bilgisayarına dalmış hâlde görünce sessizce şerbeti bırakıp uzaklaştı.
‘’Tamam düzenlemeyi yaptım bu fiyat üzerinden anlaşmayı sunun kabul etmezlerse daha fazla yükseltme yapmayacağım başka bir yer buluruz bunu da açıkça dile getirin.’’
Telefonu kapattığında aynı şekilde bilgisayarını da kapattı ve derin bir nefes aldı. Annesi yanına geldiğinde, ‘’İş mi?’’ demişti.
‘’Evet ama hallettim sorun yok.’’ Soğuk şerbeti gördüğünde bir yudum içip sıcaklığını serinletmeye çalıştı. ‘’Yarın dönelim desek ayıp olur mu? Yanlarında olmamı istediklerini söylüyorlar ama rahat edemedim. Bana karşı nazik olsalar da kendi aralarında konuşmaları tuhaf geliyor, yemeklerini yiyemiyorum midemi rahatsız ediyor, sıcağı zaten dayanılmaz bir hâlde. Böyle bir yerde yaşayıp büyümek istemezdim. Bulmak istediğim cevabı buldum.’’
‘’Dönelim kızım. Burayı sevmediğini hareketlerinden anlıyorum ama onlara karşı ne hissediyorsun onu anlayamadım.’’
Özleyiş iç çekti. ‘’Bilmiyorum. Yüzlerine baktığımda, konuştuğumda kendimi onların bir parçası olduğuma ikna edemiyorum. Yabancılar, uzaklar sanki buradan geçerken misafir etmek için evlerini açmışlar. Bir yabancıdan kan nakli yapıp artık kan bağınız var deseler en fazla bu kadar yakınlık hissedebilirdim. Nazime Hanım’ın yüzüme bakışlarında hüzünle karışık bir sevgi görüyorum ama ben ondan anne sıcaklığını alamıyorum. Barlas ile olan iletişimi benimle olan iletişiminden çok ayrı. Onu O büyüttü bunun sebebini anlayabiliyorum ama beklediğim oranda sevgi görsem bunu hissetmez miydim?’’
Müge Hanım bir süre sessiz kaldı. İçinden geçenleri açıkça söyleyemiyordu. ‘’Ailene olan düşüncelerine etki etmek istemiyorum bu yüzden daha önce söylediğim gibi sadece kalbini dinle doğruyu o göstersin.’’
‘’Kalbim burada kalma evine dön diyor.’’
‘’Biletleri ayarla dönelim o zaman.’’ Özleyiş telefonunu aldığında aynı anda çalmaya başladı. Yüzünde gülümsemeyle cevap verdi. ‘’Dostum.’’ dedi gülümseyerek.
‘’Merak ettim nasıl gidiyor?’’ diye sordu Umut.
‘’Yarına bilet bulabilirsem döneceğim.’’
‘’Özleyiş ben dayanamadım geldim. İlçede değilim ama bağlı olduğu şehirdeyim. Annenle seni yani baban yokken işte tek bırakmak içime sinmedi.’’
Genç kız sözlerle duraksadı. ‘’Gerek yoktu.’’ dedi.
‘’Buradayım siz geri dönene kadar da kalacağım. Zorlanırsan aramaktan çekinme.’’
‘’Tamam teşekkür ederim.’’ Telefonu kapattığında annesine baktı. ‘’Umut gelmiş.’’
‘’O çocuk sana aşık.’’ dedi annesi doğrudan. ‘’Ve sen de bunun farkındasın.’’
‘’Farkındayım bu yüzden konuşurken dostum diyorum. Umut’u çok seviyorum ama birlikte büyüdük kardeşim gibi görüyorum ondaki duyguların karşılığı ben de yok.’’
Müge Hanım tebessüm etti. ‘’Olsun isterdim ama senin hayatın senin kararın.’’
‘’Dışarı çıkalım mı?’’ dedi genç kız.
‘’Sen çık kızım sıcaktan uzun süre dışarıda kalamıyorum tansiyonum yükseliyor evin içi klimadan serin rahat ediyorum.’’
‘’Biraz etrafı gezip gelirim o zaman.’’ Annesinin yanağından öpüp avluyu çevreleyen duvarın aralık duran kapısından dışarı çıktı.
Nereye gideceğini bilmeden sokaklarda yürümeye başladı. Ana yollar taşlarla döşenmiş olsa da bozuktu ve ayağındaki topuklu ayakkabıyla yürümekte zorlanıyordu.
Girdiği bir sokakta açık tezgâhlar gördü. Rengârenk bileklikler, tokalar, şallar satılıyordu. Tek tek incelerken beğendiği ip örme bilekliği ince koluna doladı. Bağlamaya çalışırken satıcı kadın yardım etmişti. ‘’Siz mi yapıyorsunuz?’’ diye sordu.
‘’Evet el emeği.’’ dedi kadın.
‘’Çok güzelmiş.’’
‘’Sen buradan değilsin gezmeye mi geldin?’’
Özleyiş soruyla tebessüm etti. ‘’Misafirim.’’ dedi kısaca.
‘’Kimin misafirisin?’’
Merak kokan sorularla bunalmıştı ama yüzündeki tebessümü korumayı başardı. ‘’Karabeylilerin, tanır mısınız?’’
‘’Tanımayan var mı diye sorsan gösterecek adam bulamam.’’ diyen kadın genç kıza daha dikkatli bakmaya başladı. ‘’Sen yoksa Nazime Hanımımın öldü sanılan kızı mısın? Üç gündür her yerde konuşuluyor da kızı görmek kimseye nasip olmadı.’’
‘’Yok değilim arkadaşıyım, gezeyim diye onunla geldim.’’ diyerek yalan söyledi. Kızıyım diyememişti, o yakınlığı annesine karşı hissedemiyordu.
‘’Düğüne kalacak mısın?’’
Özleyiş soruyu anlamamıştı. ‘’Ne düğünü?’’
‘’Arkadaşının düğünü kızım.’’ dedi kadın biraz sitemli bir ses tonuyla. ‘’Buraya kadar yanında geldin evde olup bitenden hiç mi haberin yok?’’
‘’Söylemek istediğinizi anlayamadım?’’
‘’Aaa kızım, Nazime Hanımımın kızı işte senin arkadaşın buraya evlenmeye geldi ya!’’
‘’Yanlışınız var.’’
‘’Ne yanlışı olacak bütün ilçe biliyor. Delibaşlar, kan davasından arkadaşının kardeşini öldüreceklerdi sonra kızı ortaya çıkardılar yıllar önce verilen sözü yerine getirip davayı bitirsin diye.’’
Özleyiş duyduklarını anlamaya çalışıyordu. ‘’Dava bitti demişlerdi.’’
‘’Arkadaşın gelin olduğunda bitecek, doğrudur.’’
‘’Benim gitmem gerekiyor.’’ dediğinde titremeye başlayan eliyle bileğindeki ipi çözmeye çalışıyordu.
‘’Çıkarma benden hediye olsun.’’
Kadının sözleriyle tek kelime etmeden arkasını dönüp koşarcasına geri dönmeye başladı. Konağa yaklaştığında nefesleri sıkışıyordu. Yalan mı söylemişlerdi? Buraya getirme amaçları evlendirmek istemeleri miydi? ‘’Gerizekalı senin ne işin var burada!’’ diyerek kendisine kızmaya başladı.
Kapıdan girmek üzereyken kırılan topuğuyla beraber yere düştü. Pantolonunun dizi yırtılmış ve açılan yaradan kan akmaya başlamıştı. Ellerinin içleri soyulmuştu. Yere oturduğunda ağlamaya başladı.
‘’Özleyiş nerede?’’ diyen Zehra Hanım etrafa bakınıyordu.
‘’Gezmek için dışarı çıktı.’’ dedi Müge Hanım.
‘’Aziz.’’ Zehra Hanım, oğlunun yanına koşar adım gitti. ‘’Özleyiş dışarı çıkmış.’’
‘’Hassiktir.’’ Aziz savurduğu küfürle dışarı fırladı. Avlunun kapısından çıktığı anda yerde oturmuş ağlayan genç kızı gördü. ‘’Özleyiş.’’ deyip yanına gitti. ‘’Ne oldu?’’
‘’Lanet topuğum kırıldı.’’ diyerek elindeki ayakkabıyı gösterdi.
‘’Dert ettiğin bir ayakkabı olsun alırız amca kızı hadi gel eve girelim.’’ Kaldırmak için koluna uzandığında genç kız irkilerek geri çekmişti.
‘’Ben kalkarım.’’ dedi bozuntuya vermeden.
Ayağa kalktığında ayakkabıdan dolayı topallayarak yürüdü. Eve girmek üzereyken yanındaki, ‘’Gezebildin mi?’’ diye sorunca, ‘’Hayır kapıdan öteye gidemedim yollarınız çok kötü.’’ dedi bilerek.
Kapının önünde diğer ayakkabısını çıkarıp eve girdiğinde Müge Hanım, kızının kanayan dizini görmüştü. ‘’Özleyiş!’’ diyerek telaşla yanına geldi. ‘’Ne oldu, iyi misin?’’
‘’Dizim çok acıyor.’’ diyen genç kız annesine sarılıp hıçkırarak ağlamaya başladı.
‘’Tamam anneciğim pansuman yaparız geçer acısı.’’
‘’Ama çok acıyor.’’ diyerek üsteledi Özleyiş.
‘’Büyük bir yara değildi.’’ diyen Aziz verilen tepkiye şaşırmıştı.
‘’Kızım acıyor diyorsa acıyordur.’’ Müge Hanım konuşmalarına engel oldu. ‘’Gel pantolonunu değişip, yaraya pansuman yapalım.’’
Odaya girdiklerinde Aziz pansuman için malzemeleri yanlarına bırakıp odadan çıktı. Müge Hanım, kızını yatağın kenarına oturtup gözlerinin içine baktı. ‘’Ne oluyor sen böyle bir yaraya ağlayacak biri değilsin?’’
‘’Anne!’’ genç kızın ağlaması daha da şiddetlenmişti. ‘’Dışarıda bir kadın vardı…’’
‘’Eee?’’
‘’Bana Nazime Hanım’ın kızı olup olmadığımı sorunca yalan söyleyip arkadaşıyım dedim sonra dedi ki; Düğüne kalacak mısın?’’
‘’Ne düğünü?’’
‘’Ben de öyle sorunca bana dedi ki; Delibaşlar, kan davasından arkadaşının kardeşini öldüreceklerdi sonra kızı ortaya çıkardılar yıllar önce verilen sözü yerine getirip davayı bitirsin diye. Anne beni buraya bunun için mi getirdiler? Dava bitti demişlerdi! Gidelim buradan!’’
Müge Hanım olduğu yere oturdu. Duydukları korkularını bir kez daha tetiklemişti. ‘’Bildiğini evden birine söyledin mi?’’ diye sordu.
Genç kız hayır anlamında başını salladı.
‘’Söyleme, bu şekilde gideceğiz dersek bırakmazlar kızım. Doğruyu saklayarak buraya getirmelerinin tek nedeni geri dönmeni engellemek için olabilir. Onlar anlayana kadar biz kaçacağız.’’
‘’Nasıl?’’ diyen Özleyiş kendi sorusuna cevap verdi. ‘’Umut’u arayalım.’’
‘’Tamam ara ama plansız olmaz. Evden çıktığını duydukları gibi peşinden gelmeye çalıştılar. Biz anlamadık ama karşılaştığımız ilk günden beri sürekli biri yanındaydı. Taşlar şimdi yerine oturdu. Senin kaçma ihtimaline karşı göz hapsinde tutuyorlardı.’’
‘’Gece herkes uyuduğunda kaçalım.’’ dedi Özleyiş sonra aklına gelenle gözyaşları hızlandı. ‘’Barlas ne olacak? Anne daha on yedi yaşında ben gidersem öldürürler.’’
Anne kız çıkmazda kalmıştı. ‘’Onu da alacağız yapacak bir şey yok. Buradan kaçalım sonra sizi yurtdışına göndereceğim orada gözden uzakta yaşarsınız bunlarda davalarıyla ne yapıyorlarsa yapsınlar.’’ Müge Hanım, kızının gözyaşlarını sildi. ‘’Tamam üzülme artık.’’
Özleyiş titreyen elleriyle telefonundan Umut’u aramaya çalışıyordu. Yapamayınca en sonunda annesi telefonu elinden alıp aradı.
‘’Umut, benim Müge teyzen.’’
‘’Efendim Müge teyze.’’
‘’Oğlum beni iyi dinle. Bizim buradan kaçmamız gerekiyor. Gece bizi almaya gel ama gizlice geleceksin kimse görmesin.’’
‘’Tamam geleyim bir sıkıntı mı var? Neden gizli saklı kaçıyoruz?’’
Müge Hanım, kızının karşısında soğukkanlılığını korumak için çabalıyordu. ‘’Dava bitti diye yalan söylemişler Özleyiş’i evlendirmek istiyorlar. Onlar bizim bildiğimizi anlayana kadar biz kaçacağız.’’
Umut’un duyduklarıyla sırtından aşağı soğuk terler döküldü. ‘’Aradığınız an istediğiniz yerde olacağım.’’ dedi.
Telefonu kapattığında kızının akan gözyaşlarını sildi. ‘’Topla kendini anlamasınlar.’’
‘’Tamam.’’ Ağlamasını zorlansa da durdurup yırtılan pantolonunu değiştirdi.
Diğerlerini şüphelendirmemek için odadan çıktıklarında Aziz, ‘’Geçti mi acısı?’’ diye dalga geçmişti.
‘’Annem ilgilenince geçti.’’ dedi zoraki gülümsemesiyle.
‘’Tek çocuk diye biraz nazlı büyüttüm.’’ Müge Hanım da konuşmaya ayak uydurdu.
Dışarıdan gelen seslerle Nazime Hanım, Hamza Bey ve Barlas gelmişti.
Akşam yemeğine oturduklarında Nazime Hanım, kızına bakıyordu. ‘’Sen ağladın mı gözlerin kızarmış?’’
‘’Evin önünde düşünce canımın acısından biraz ağladım.’’ dedi.
‘’Başımda iki tane annem olsa ben de böyle nazlanırdım.’’ Burhan gülerek konuşmuştu ama annesinden başına şaplağı yemişti.
‘’Zamanında hiç nazlandırmadık sanki.’’
‘’Çocukluğumdan beri erkeksin diyerek büyüttüğün için düşünce de tek başıma kalkmayı öğrendim.’’
Hamza Bey araya girdi. ‘’Erkeksin erkekliğini bilerek yaşayacaksın. Düştün diye kadın gibi ağlayarak ananın eteklerine mi koşacaksın?’’
Özleyiş oturduğu yerden kalkıp kaçmamak için kendisini tutmaya çalışırken annesi dizine elini koyup sakinleştirmeye çalışıyordu.
Yemekten sonra, ‘’Dinlenmek istiyorum.’’ diyerek odasına gitmek istemişti ama amcası, ‘’Gel biraz konuşalım sonra yatarsın.’’ demişti.
Hamza Bey, yeğenini karşısına oturttuğunda büyük salonda tek kalmışlardı. ‘’Özleyiş buraya geldin, olman gereken hayatı gördün.’’
Genç kız sözlerle sessiz kaldı. Ellerinin titremesini belli etmemek için iki dizinin arasına sıkıştırmıştı.
‘’Davamızı da biliyorsun.’’
‘’Bitti demiştiniz.’’ diyebildi kısık sesiyle.
‘’Bitecek ama senin fedakarlığınla bitecek. Bunu söylemeden önce burayı görmeni istedim. Sen bizim ailemizin bir parçasısın, nerede büyümüş olursan ol köklerin bu topraklara bağlı, hayatında bu yönde şekillenecek. Sen daha doğmadan sözün verildi, kaderin yazıldı.’’
‘’Bu konuşmayı yapmak istemiyorum.’’ Kalkıp gitmek istediğinde amcası bileğinden yakalayıp zorla geri oturttu.
‘’Söyleyeceklerim bitmedi. Doğmadan kaderine ne yazıldıysa o olacak. Kendini hazırla yarın akşam kına gecen var ertesi günü de Delibaşlar düğün dernekle gelip alacaklar.’’
Aziz içeri girdiğinde doğrudan babasına yaklaştı. Elinde genç kızın kimliği duruyordu.
‘’Eşyalarımdan uzak dur.’’ Özleyiş kimliğini alacaktı ama amcası kendisinden önce davrandı.
‘’Nikah işlemleri için kimliğin Delibaşlara gidecek.’’
‘’Siz kafayı yemişsiniz.’’ Ayağa fırlayan Özleyiş’in sesi evin her yanına yayılıyordu. ‘’Asla ama asla evlenmeyeceğim. Siz benim ailem değilsiniz.’’ Salondan kaçarcasına çıktığında Barlas ile göz göze geldi.
‘’Gidecek misin? Beni öldürmelerine izin mi vereceksin?’’
Gözlerinden akacak yaşa izin vermeden sildi. ‘’Ben sizin kurbanınız değilim.’’ Annesinin olduğu odaya girdi. ‘’Gidiyoruz.’’
Müge Hanım ilacını içip yatmıştı ve kızıyla konuşulanlardan bihaberdi. ‘’Ne oluyor, vakit daha gelmedi?’’
‘’Bekleyecek zaman yok anne buradaki herkes delirmiş gibi davranıyor.’’
Annesi kalktığında kendisi de odasına geçmişti ve valizini topluyordu. Hamza Bey içeri girdiğinde, ‘’Gidemezsin!’’ dedi.
Özleyiş’in bakışları öfkeliydi. ‘’Yeğeninin hayatta kalmasını o kadar umursuyorsan git yerine seni öldürsünler.’’ Tişörtünü valize gelişigüzel fırlatarak koydu.
‘’Kızım.’’ Nazime Hanım odaya girdi.
‘’Bana sakın kızım deme. Benim annem sen değilsin. Hiçbir anne senin yaptığın gibi evlatları arasında kimin yaşayıp, kimin öleceğine karar vermez.’’
‘’Kızımdan uzak durun.’’ Müge Hanım odaya girdiğinde hepsinin karşısına geçmişti. ‘’Benim size kurban edecek canım yok davanızla kendiniz ilgilenin.’’
‘’Gitmene asla izin vermem.’’ Hamza Bey valizi çekip yere savurdu. ‘’O düğün olacak ve sen de Delibaşların konağına gelinliğinle gireceksin.’’
‘’Asla ama asla evlenmeyeceğim.’’ Özleyiş’in bağırmasını sonlandıran yüzüne gelen tokat oldu. Yanağını tuttuğunda tokadı atan Nazime Hanım ile göz göze geldi.
‘’Nasıl bu kadar bencil olabiliyorsun? Kardeşini ölüme terk edip gitmeyi nasıl düşünebiliyorsun? Büyüten annen seni böyle mi büyüttü?’’
Müge Hanım, Nazime Hanım’ın üzerine yürümüş başındaki şalıyla beraber saçlarını tutmuştu. ‘’Kızıma kalkan elini kırarım senin.’’
Araya giren Aziz geri çekti. ‘’Sakin ol hanım teyze.’’
‘’Çek ellerini annemin üzerinden.’’ Özleyiş Aziz’in koluna uzun tırnaklarını geçirdi.
Özleyiş’i ağabeyinin üzerinden alan Burhan oldu.
‘’Bırak beni!’’
Hamza Bey'in eline geçen silahı Özleyiş’in yüzüne doğrulunca genç kız hareketsiz kaldı. Müge Hanım yaklaşmak istediğinde Aziz engel oldu.
‘’Güzelce konuştum anlamadın ama ben sana hiçbir konuda yardım eder misin ya da kabul eder misin diye sormuyorum tam tersine yapacaklarını anlatıyorum. Bu evden dışarı sadece üzerinde gelinlikle evleneceğin adamın kolunda çıkabilirsin.’’ Başıyla Aziz’e işaret verdiğinde Aziz, Müge Hanım’ı zorla odadan çıkarıp kendi kaldığı odaya götürerek kapıyı üzerine kilitledi.
‘’Anne!’’ diye bağıran Özleyiş silahı umursamadan gitmek istedi ama amcası engel oldu.
‘’Annen kendi odasında kalacak ve yarın evine sensiz geri dönecek sen de burada sessizce evleneceğin ana kadar bekleyeceksin.’’
Odadan çıktıklarında üzerine kapı kilitlenmişti. Kilitli kapıyı yumruklayıp gözyaşları içinde, ‘’Açın!’’ diye bağırıyordu ama duyan kulaklar kendisi için sağır olmuştu.