11|YENİ HAYAT

1078 Kelimeler
Toplantı odasının kapısı açılır ve Eray dışarı fırlar diye beklesem de tüm bu kaotik ortama rağmen oradan kimse çıkmadı. Kaçışmalar ve çığlıkların fink attığı bu yerde alnıma dayanmış namluyla bakışmaya devam ediyordum. Eray’ın ölmesi gibi bir ihtimal var mıydı? Tanrı aşkına, bugün düğün günüm falan mıydı? “Ortalık çok karıştı. Hadi tüyelim buradan.” Silahını indiren Volkan ona ayak uyduracağımı düşünmek gibi bir hataya kapılınca anında toplantı odasına doğru fırladım. Görmem lazımdı. Eğer Eray öldüyse bunu görmem ve nefes almaya başlamam lazımdı! “I-ıhh…Yaramaz kız.” Bir erkeğin çevikliğine sahip olamadığım için ilk adımda yakalandım ve namlunun ikinci yeri şah damarım oldu. “Ulaş abiyi kızdırmak istemezsin. Bakma sürekli güldüğüne, öfke problemleri çekiyor.” Bunun bir maske olduğunu en başından biliyordum zaten. “Bu bir savaş başlatır.” Dedim boğazıma sarılan kolunu tırnaklarken. “O zaman neyse ki iyi silah tutuyoruz diyelim.” “Mantıklı değil.” Beni de beraberinde sürüklerken girdiğimiz dışında bir kapıya yöneldik. “Her şeyi mahvede-“ “Bizi salak mı sanıyorsun?” Çıktığımız kapı bizi bir asansöre yöneltti. Üç kat aşağı iniyorduk. “Sence riskleri hesaplamadık mı?” “Eray sizin yaptığınızı bilecek.” “Yanlış…” Dudağı kıvrıldı ve bana doğru eğildi. Sarı saçları her zaman dağınık duruyordu ve bu saçma üniformaya rağmen onu nasıl fark edemediğimi anlamadım. Şapka ve gözlük takmış olsa da detaylıca incelesem anlardım. Sırf Eray’ın korkusundan kimsenin yüzüne bakamıyordum. “Aklının ucundan bile geçmeyeceğiz Liyana. Her taşın altında seni arayacak ama bulamayacak. Ölü mü diri mi olduğunu bile bilmeyecek…” Ne? Titreyen dizlerim bedenimi zorlukla taşırken mutluluktan bayılmamak için kenara tutundum. Öldüğümü düşünüp de beni…Bırakabilir miydi? Eray benden vazgeçebilir miydi? “Ondan hayatını çalacağız.” Gülüşü tıpkı neşeli bir çocuk gibiydi. Hayatı bendim, evet. Cümle buradan sonra boka sarıyordu. “Sonra hayatıyla birlikte, canını alacağız.” Eh… Ben de ne zaman kabak benim başıma patlayacak diye merak ediyordum. ~~ Ulaş’ın malikanesi bizimkinden farksızdı. Gerçekten bu adama dair hiçbir şey bilmiyordum. Bu paranın kaynağı yurt dışındaki işlerden geliyor demişlerdi ama bilgi sahibi değildim. Ne de olsa sözde düşmanımdı bu adam. Devasa havuzu ve özenle düzenlenmiş bahçesini geçtikten sonra eve girdik. Tamam yani açıkçası konfor derdinde değildim ama Eray’ın cehenneminden çıkıp da başka bir cehenneme atılmayı da dört gözle beklemiyordum. “Çok misafirperversiniz.” Dedim Volkan demir kapıyı üzerime kapatırken. Bileklerime taktıkları demir kelepçelerle olduğum yere sabitlenmiştim. “Rahatına bak Liyana!” Dalgasını geçmeyi de ihmal etmedi. “İyi ki taktın bunları. Yoksa o demir kapıyı kırıp kaçabilirdim.” Sözüm üzerine kahkaha atıp kapıyı kapattı. En azından içeride ışık vardı. Bedenimdeki milyonluk mücevherlerle bu mahzene kelepçelenmem inanılmaz komikti. Gerçekten ama…Şu paranın tadına bir gün varabilecek miydim? Ulaş Asilkan’ın has adamı bu Volkan denen çocuk olmalıydı. Belki akraba bile olabilirlerdi. Eray, Ulaş’ın babasını öldürüp yerini gasp ettikten sonra Ulaş Türkiye’den ayrılmıştı. Şimdi düşününce, yurt dışında bir yatırım için ona ön ayak olacak kişilere ihtiyaç duymalıydı. Tek başına bu krallığı oluşturmak akıl işi değildi. Eray deli olduğu için başarmıştı tüm bunları. Büyük adamların en güvendiği kişi olup sonra da hepsini öldürerek kurulmuş saltanatı devralmıştı. Manyak şerefsiz. Ulaş’ın arkasında büyük bir akraba figürünün olduğuna emindim. Sadece bu kişi burada değildi ama tüm süreç elinden geçiyordu. Şimdilik başıma geleceklerden habersiz olduğum için onunla yüzleşmeyi bekledim. Geldiğinde bir konuşma yapmamız gerekecekti. Çünkü belli ki yeni evim artık Asilkanların malikânesiydi. ~~~~ “Liyana Koray…” İkinci hasta pezevenk karşımdaki sandalyede oturmuş elindeki dosyayı inceliyordu. Nasıl mı görünüyordu? Kolundan vurulduğu için önce küçük bir ameliyat geçirmişti. Kolu sargılıydı. Vücudunda açık yaralar ve kesikler vardı. Yüzü kan içindeydi. Tam bu haliyle bir elinde dosya, bir elinde de sigarası vardı. Eray’ın neden onlardan şüphelenmeyeceğini anladım. Belli ki kamera kayıtlarıyla oynanacaktı. Bunun yanında Ulaş ekstra hasar almıştı ve bu sayede kendisi de hedef olarak görülmüştü. Yani Eray suçluyu başka yerde arayacaktı. Bunun için vurulmaya değer miydi? “Ailen yok. Epey araştırdım ama kim olduklarına dair bir şey bulamadım. Açıkça görünen kısım sadece Eray’la aynı yetimhanede olmanız ve o zamandan beri ayrılmamanız.” Dosyayı yere fırlatıp bana baktı. Gözleri loş odada daha karanlık görünüyordu. Ya da kendisi daha karanlıktı şu an. “Eray’ın değer verdiği tek şey sensin. Bu da haliyle seni ilgi çekici kılıyor Liyana. Her şeye sahip bir adam neden sadece seninle yetinsin? Çok daha iyilerine ulaşabilirken…Bu bir aşk mı?” Hayır Ulaş. Her şeye sahip olan o adamın sahip olamadığı tek şey kalbim. İşte tüm savaşları bu yüzden. Yani aşk değil, korkunç bir hedef. “Bunu bunca tantanaya sebep olmadan da konuşabilirdik. Sana bir içki ısmarlardım.” Sadece küçük bir anlığına gülümsedi. “Cesaretin de ilgi çekici. Ama sanırım farkında değilsin, Eray seni kurtarmayacak. Burada sadece ben ve benim kurallarım var. Çok da merhametli bir adam olduğum söylenemez.” “Güzel. Ben de merhamet dilenmiyordum zaten.” Sigarasından derin bir nefes çekerken bakışlarını üzerimden ayırmadı. Oturduğum koltuk rahat olsa da batmıyor diyemezdim. “Onun akıl hocası mısın yoksa sadece yatakta mı çok iyisin? Bir erkeği ancak bu şekilde elde edebilirsin.” “Kibirli davranmayı sevmem. Sorunun muhatabı ben değil de Eray olmalı. Yanlış mıyım?” “Konuş Liyana. Belki de dilin seni hayatta tutabilir.” “Baksana Ulaş, kafama sık da bitsin. Bu savaşlar benim için fazla sıkıcı. İlgilenmiyorum.” Cevap vermesi uzun sürdü. Sigarasını bitirip masadaki bardağın içine attıktan sonra ayağa kalkıp yanıma gelene kadar ağzını açmadı. Arkama geçip saçlarımı sol tarafımda topladı ve omuzlarımın çıplak kalan sağ tarafına eğilip nefesini tenime üflediğinde an itibariyle pek de rahat değildim. Bu adam bana ne isterse yapabilirdi. “Neden böyle bir güzelliği ölümle harcayacağımı düşündün Liyana?” Dudaklar kulağıma sürtündüğünde kımıldandım ama beni yerime sabitleyen elleri yüzünden bu da kısa sürdü. “Oysa ki yapabileceğimiz çok raha güzel şeyler var.” “Ne kadar da aciz bir çaba…” Tek yapabileceğim aşağılamak ve onu bir yerlerden vurmaktı. “Sahip olabileceğin sayısız kadın varken düşmanının kadınına mı göz diktin? Bu seni ne kadar onurlu yapar?” “Sence onur ne kadar sikimde?” Siktir. Sıcak dudaklarını boynuma bastığında dişlerimi sıktım. “Onurlu bir adam olduğumu iddia etmiyorum Liyana Koray.” “Ne istiyorsun o zaman?” Dudakları üzerimde gezinmeye devam ederken gerginlikten her yerim kasılmıştı. “Onun en değerlisini istiyorum…” Bu sefer de parmakları elbisemin üzerinde dolaştı. Artık her şey öngörülemez noktadaydı. “Göklerde tuttuğu kadını yerin dibinde yaşatmak istiyorum.” Önüme geçti ve işaret parmağını çeneme koyup başımı yukarı kaldırdı. Artık göz gözeydik. Ve gördüğüm gözlerde arzu yoktu. Nefret, öfke ve tiksinti vardı. “Bundan sonra benim hizmetkârım olacaksın Liyana Koray. Ben senden bıkana ve öldürmeye karar verene kadar ne istiyorsam onu yapacaksın. Yeni hayatına hoş geldin.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE