Bölüm 1: "Göğün Zehri"

1573 Kelimeler
Bu hayatı yaşamamda tek sorumlu kişi ben miyim? Sabah kalkmak için kendimde bir enerji bulamayışımdan, kalktığımda ise sadece boş boş oturmak isteyişimden ben mi sorumluyum? Peki, okula giderken bana atılan bakışlardan, yüz çevirmelere şahit olmamdan da mı ben sorumluyum? Hayır! Hiç ama hiç sanmıyorum. Elbet benim de hatalarım vardır fakat ben bunları hak etmedim. Evet, kendime has bir tarzım olabilir, fazla rahat da olabilirim fakat insanlara ne oluyor? Her insanın kendisine özel bir karakteri yok mudur? Annesiz ve babasız büyütülen bir çocuk olmak kolay mı zannediyorlar? Bana geceleri kimse gelip uykuya dalmam için masal okumadı. Sabahları kimse kahvaltıya öperek uyandırmadı. Biraz da olsa sevgi görseydim beni sever miydiniz? Gün içinde suratım asık kaşlarım çatık değil de mutluluk saçsaydım beni sever miydiniz? Sizin hakkınızdaki düşüncelerimi şeffaf bir şekilde söylemeyip sırf sizi mutlu etmek için yalanlar söyleseydim bana karşı düşünceleriniz değişir miydi? Hayatımda hiç mi sevgi görmedim bir insandan? Gördüm, gördüm fakat bir zamanlar bana sevgi gösteren kişinin bırakın kendisini görmeyi hayalini bile düşünmek istemiyorum. Henderson benim çocukluk aşkımdı fakat hislerim hep tek taraflıydı. O benden daha zayıf, daha güzel kızlarla ilgilenmeyi tercih ediyordu. Benimle ise hep bir mesafe koyuyor beni sadece arkadaşı olarak görüyordu. Hoş, ben bundan şikâyetçi değildim çünkü onunla vakit geçirmek, birlikte sohbet etmek eşsiz bir duyguydu. Annem ve babamı trafik kazasında kaybettiğim gün benimle birlikteydi. Sizin hiçbir gün hem hayatınızın en güzel günü hem de en kötü gününüz oldu mu? Benim oldu… Henderson ile geçirdiğim dakikalar tarifi edilemez dakikalardı. Onu ilk kez 8 Kasım günü öpmüştüm. Bu belki de arkadaşça bir öpücüktü fakat benim için çok şey ifade ediyordu. Annemin ve babamın hayatını kaybettiğini ise Henderson’un annesi Emma teyzeden öğrenmiştim. Bunu bana söylemesi tabii ki kolay olmadı. Henderson bana o süreçte çok yardımcı oldu. Arkadaşlığımız tam altı sene sürdü. 7. Sınıfta ailecek şehir dışına taşınmak zorunda kaldılar. O gittikten sonra sanki ailemi bir daha kaybetmiş gibi hissettim. Annesi ve babasını kaybetmiş, en yakın arkadaşından ayrılmak zorunda kalmış ve teyzesi ile yaşayan büyümeye çalışan birisi ne kadar mutlu olabilirdi ki hayatında? Lise hayatım, 23 senelik ömrüm boyunca geçirdiğim en sıkıcı, en monoton süreçti. Lise hayatımın son senelerinde üniversiteye hazırlandım. Arkadaş çevrem olmadığı için boş vaktim çok oluyordu. Okula gittiğim zamanlar geçmek bilmiyordu benim için. Evde kendime ve derslerime vakit ayırabildiğim için zamanımı çok daha iyi kullanabiliyordum. Bu çalışmalarımın meyvesini birkaç sene sonrasında aldım, Boston Üniversitesine gitmeye hak kazandım. Kendi kendine yetebilen bir insandım yaşadığım güne kadar, fakat Henderson ile geçirdiğim günleri düşününce, insan çevresinde dertlerini paylaşabileceği; sadece dertlerin değil mutluluklarını, hayallerini paylaşabileceği birisini yanında arıyor. Tek kaldığım süreçte benim dostum kitaplar diziler ve filmler oldu. Özellikle kitap okumak gün içinde en çok yaptığım ve en çok yapmak istediğim şeylerden birisi oldu. Kitapta okurken dikkatimi çeken ve hoşuma giden cümleleri not alıyorum belki bir gün karşıma birisi çıkar da ona bu cümleleri okuyabilirim diye. Hayatında bir kitapta sevdiğin bir cümleyi okuyacak, ona o cümleyi gösterecek bir kişinin bile olmaması ne kadar acı bir şey siz bu hissi biliyor musunuz? Peki, Alicia - Henderson arkadaşlığı devam etmedi mi? Şehir değiştirdiğinden beri hiç görüşmemiştik. Onu sosyal medyalarda çok aradım. Kendi ismini kullanmadığı için bulmam çok ama çok zor oldu. Ona i********: üzerinden yazdığımda ise bir soğuk duş etkisi yaşadım. Beni tanıyamadı… Evet doğru okudunuz, beni tanıyamadı! Kendimi, yaşadıklarımızı, hayatımızı her şeyi ama her şeyi anlattım fakat anlamak istemedi. Bu durumun beni üzdüğünü ifade ettikten ve bunu belirttikten sonra ise beni engelledi. İnstagramdan bulduğum isim üzerinden twitterden yazdım fakat oradan da engelledi. Bu duruma daha da dayanamazdım. Çocukluğuma anlam katan, ilk ve son aşkım olan çocuğu yıllardan sonra bulmuşken o benimle konuşmuyor üstüne üstlük beni tüm hesaplarından engelliyor. Hem üzücü hem de gurur kırıcı bir durum. Kendi içine kapanık, kimseyle iletişimi olmayan bir kız için belki de hayatında tek güvendiği kişiden böyle bir muamele görmek dünyanın en kötü şeylerinden birisi olabilir. Annemin ve babamın yokluğunda beni teyzem büyüttü ya da büyütmeye çalıştı diyelim. Kendisine zor bakan bir insandı. Ailesinden kendisine kalan tek miras bendim. Ben ise içine kapanık, sohbet etmeyi sevmeyen ve bilmeyen birisi olduğum için teyzemle pekiyi geçinemiyorduk. Üniversiteyi kazanana kadar onunla aynı dört duvar içinde yaşadım fakat gün içinde gördüğüm pek söylenemezdi. Sabah ben kalkmadan evden çıkmış olurdu. Ben ise kahvaltımı tek başıma yapar otobüsle okula geçerdim. Öğleden sonraya kadar okulda olurdum, akşam olmadan da eve geri gelirdim. Teyzem ise eve hava karardıktan sonra gelirdi. O gelmeden önce ben akşam yemeğimi yemiş odama geçmiş olurdum. Sadece hafta sonlarının bir kısmında teyzemle görüşüyoruz. Aynı evin içinde kalmamıza rağmen çok sık görüşmüyoruz. Böyle olunca iki insanın birbiri arasındaki bağ çok güçlü olmuyor. Üniversiteyi kazandıktan sonra Boston’a taşındım. Kendi kendime yetebildiğim ve yaşadığım sessiz ve sakin hayatıma biraz renk gelmesini istiyordum. Yeni insanları tanımak, yeni yerleri öğrenmek kim istemez ki? Artık ben bugüne kadar yaşadıklarımı arkadaşlarıma anlatmak, onlarla kafelere barlara gidip bir şeyler içip eğlenmek istiyordum. Arkadaşlarımla alışverişe gitmek birbirlerinin görüşlerini alarak kıyafet bakmak nasıl duygu hiç tadamadım. Artık bir sevgilim olsun onunla gezeyim onunla eğleneyim istiyorum. Bu düşündüklerimin ve hayallerimin hangisi parayla satın alınabilir? Hayatıma ve kendime bir iyilik yaptım 3 aylık bir kampa girdim. Fit bir kız değildim. Hep fazlalıklarım vardı giymek istediğim kıyafetler hiçbir zaman olmuyordu. O yüzden bir spor salonuna yazıldım ve düzenli spor yapmaya başladım. Düzenli bir şekilde spor yaptığım gibi yediğim yemeklere içtiğim içeceklere de dikkat ettim. Spor salonunda hocam olan kadın bana bir kuaför tavsiye etti ve oraya da bakım yapmaya gittim. Hayatımda kendimle bu kadar ilgilendiğimi hiç ama hiç hatırlamıyorum. İlk aylar biraz zorlandım fakat bir süreden sonra bu yaptığım işten hem zevk aldım hem de kendimdeki gelişimi gördükçe özgüvenim de arttı. Kendime yeni bir hayatın başlayacağının mesajını veriyordum. Üç ay sonrasında kendimi hem fiziki şekilde hem de ruhen çok başka bir yerde buldum. 3 ay önceki halime baktıkça kendimi tanıyamıyorum. Kısacası az önce bahsettiğim üniversite hayatıma ilk adımımı atarak bu hayallerimi ve hedeflerimi gerçekleştirmek istiyordum. Peki, gerçekleştirebildim mi? Fazla uzatmadan anlatıyorum. Aslında hayal ettiğim ortam vardı fakat insanlarla iletişimim o kadar zayıfmış gibi insanlarla konuşmak onları dinlemek ve onlara bir şeyler anlatmak inanılmaz zor geldi.  Zaman her şeyin ilacıydı fakat fazlası intihara girmez miydi? Zamanla her şeyin oturacağını ve çok mutlu olacağımı düşünüyordum bunu inkâr edemem. Fakat zaman beni yanılttı. İnsanın kendisini ifade edememesi kadar kötü bir şey yok. Alçakgönüllü olmaya gerek yok spor salonuna gitmeye başladığım ilk günden bugüne kadar Alicia çok değişti. Artık güzel kıyafetler giyiyor güzel kokular sıkıyor ve güzel vücut hatları ile okuldaki tüm gözleri kendi üstüne çekiyordu. Kendisine bakması derslerine çalışması itibariyle de herkesin göz odağı olmuştu. Sanki başka birisinden bahsettim size değil mi? Ama bu başka birisi değil sadece yeni benim. Şöyle kötü bir durum var bunu belirtmeden geçmek istemiyorum. Eski Alicia’dan yeni Alicia’ya kötü bir miras kaldı. Çekingenlik ve iletişimsizlik. Her şey kendi lehimeydi ve tüm gözler üstümdeydi. Özgüvenim de yerindeydi fakat insanlarla konuşamıyordum. Bu iletişimsizlik sorununu çözemediğim için sınıftaki kızlarla arama bir mesafe girdi. Herkes beni ego sahibi, insanlarla konuşmayı sevmeyen, bir şeylerini paylaşmaktan rahatsız olan birisi olarak düşündüler. Fakat bugüne kadar kimse bana gelip geçmişte ne yaşadığımı sormadı. Herkes benim hakkımda bir şey düşünüyordu fakat kimse bu düşüncelerini gelip bana söylemiyordu. Benim ise onların yanına gidip konuşmam beklenemezdi. Tek olan, iletişim sorunu yaşayan bendim. Durum böyle olunca da sınıftaki kızlarla aram açıldı. Erkekler ise beni ulaşılamaz bir hedef olarak gördükleri için hep uzaktan bakmakla yetiniyorlardı. Daha önce de söylemiştim bir sevgilim olsun onunla ilgileneyim onunla güzel vakitler geçirip birbirimizden güç almak istediğimi. Pek yaşadığım söylenemez fakat kitaplardan okuduğum dizi ve filmlerden izlediğim kadarıyla aşk aranarak bulunan bir şey değildi. Tesadüflerin sana bir yol haritası çizip doğru kişiyi karşına getirmesi beklenir. Bazıları buna kader de diyor fakat benim kaderle aram iyi mi? Pekiyi olduğu düşünülemez. Anne ve babamı kaybetmem, en iyi arkadaşımı başka şehre göndermek, sevgisiz büyümek, çocukluk arkadaşını bulduktan sonra ondan engel yemek ve lise hayatını olabilecek en yalnız şekilde geçirmek ve hiçbir zaman ne bir aileye ne de güzel bir arkadaşlığa sahip olabilmek… Maalesef bana kader bugüne kadar gülmedi. Bundan sonra da işlerimi kadere bırakmak bana çok mantıklı gelmiyordu. Arkadaşlık bir şekilde kurulurdu fakat bu aşkı ben nereden nasıl bulacaktım? Her gece kafamı yastığa koyduğumda bunu düşünüyordum. Metroda giderken göz göze geldiğim bir çocuğu düşünüp acaba o benim kaderimdeki erkek mi diye düşünmek beni çıkmaz bir sokağa sokuyordu. Gün içinde birçok erkek ile göz göze geliyordum fakat ilişkilerden o kadar uzağım ki kimle nasıl konuşacağımı bilmiyorum. Önümdeki belki de tek engel buydu. Bunu aşmak için internetten araştırmalar yapmaya başladım; siteleri gezdim, inceledim ve birçok makale okudum. Videolar izledim hatta ve hatta filmler bile izledim bu konuda. Araştırdığım siteler, okuduğum makaleler ve izlediğim video ile filmlerden notlar çıkararak kendime belirli kıstaslar belirledim ve bunu kendi hayatıma uygulamaya başladım. Başlarda elbette çok zor oldu fakat sonunun güzel olacağını biliyordum. Bunu nerden mi biliyordum? Spor yapmaya başladığım günlerde ne kadar zorlandığıma şahit olmuştum ve çok değil üç ay sonraki halimi de bir ben görmüştüm. Şimdi sıra bu konudaydı. Edindiğim bilgilere göre herkesin gittiği mekânlara (kafe, bar, partiler, konferans vb.) gitmek orada yeni insanlarla tanışmak benim için iyi bir başlangıç olacaktı. Biraz da işimin rast gitmesi ile birlikte bu araştırmalarımı hayatıma uygulamaya başladığım günden iki gün sonra sınıftan arkadaşım olan Eric’ten bir mesaj geldi. Mesajda sınıfta samimi olduğun pek kişi olmadığını biliyorum, eğer sen de istersen 2031 yılbaşı partisine senle gitmek istiyorum. Evet, bu mesaj beni çok mutlu etmişti. Eric Sarışın kendisine özel albenisi olan yakışıklı bir çocuktu fakat o da benim gibi sınıfta pek fazla kişi ile samimi değildi. Durum böyle olunca bana yazması ve yılbaşı partisine benle gitmek istemesi gerçekten güzel bir olaydı. Onun ile yılbaşı partisine gitmeye karar verdim. 
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE