Alper odasına dönerken konuyu nasıl açacağı konusunda düşünüyordu. Haklı olmamayı diledi ama haklı olduğunu iliklerinde hissediyordu. Kapıdan içeri girdiğinde Yarkın’ı uyurken buldu. Ama bir gariplik vardı. Alnı ter içindeydi ve inliyordu. Alper hemen çağrı düğmesine bastı. Kapıya çıkıp ‘Kimse yok mu yetişin!’ diye bağırdı. Yarkın kabusla boğuşuyordu. Ter tişörtünü sırılsıklam etmişti, nefesi boğuk boğuktu. “Alper! Siper al! Arkanda…!” diye inlerken, birden yataktan fırladı. Ayağı yere değer değmez yanındaki dikişler acıyla patladı, sıcak kan sargısından sızmaya başladı. Koridordan hızla gelen adımlar duyuldu. Dilay, Alper’e ‘Burada kal’ dedikten sonra hemşirenin önünden odaya girdi. Bu sefer eldivenlerini takmaya bile vakit bulamamıştı. “Teğmen, dur!” dedi, sert ama telaşlı bir ses

