-6-

909 Kelimeler
Yapılan anons üzerine hepimiz aşağı inmiştik. Henüz konuşma balkonuna kimsecikler gelmemişti. Bizde Brad'le bir köşeye geçmiş melezleri gözlemliyorduk. En azından ben gözlemliyordum. Onun kendisine bir eş seçmeye çalıştığını söyleyebilirim. Bir kaç saniye sonra melezlerden biriyle göz göze gelmiştim ve bu nedense uzun sürmüştü. Dakikalar sonra ise bana doğru yürüdü ve Brad'i kolundan dürterek uyardım. Oda bize doğru gelen melezi fark etmişti. İkimizde birbirimize dönüp " Bu ne şimdi? " bakışı atmıştık. Çok geçmeden karşımıza dikilmişti. Yüzünde tedirgin bir ifadeyle etrafı kolaçan etti. Daha sonra ise bize doğru eğildi ve söze girdi. " Sana ne yaptılar? " diye sordu. Bunu duyar duymaz geri çekildim. Onun bu sorusu bile boynumu sızlatmaya yetmişti ve birden yüzüm asıldı. Elimi boynuma atmamla birlikte Brad kolumdan tutarak beni geri çekti. Kötü olduğumun farkındaydı. Nefesim daralıyordu sanki. Duvarlar üstüme üstüme geliyor gibiydi. Boğazım düğüm düğüm olmuştu, zorla yutkundum. " Sanırım odaya çıksak iyi olacak.." dedi ve koluma girdi. Hızlı adımlarla merdivenlere doğru ilerledik. Brad benden gergin görünüyordu. Fakat tam biz merdivenlere adım attığımızda büyük bir sessizlik oluştu. Çünkü Elena balkona çıkmıştı ve bütün melezler korkudan susup kalmışlardı. Tabii hareket eden sadece Brad ve ben olduğum için hemen Elena ile göz göze gelmiştik. Lanet olsun burada yüz kişiyiz ve sen hemen beni görüyorsun! Ah... Aman Tanrım bu berbat! " Herkes sessizce beni dinlesin! " diye bağırdı gözlerimin içine bakarken. Onu görmek, duymak dahi istemiyordum. Merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Asla umursamadım! "Hey sen, nereye? Duymadın mı, durun dedim" dedi sinirle. Öfkeli gözleri beni bir kere süzmüştü ve sesi bir hayli sert çıkmıştı. İkimizin arasındaki gerilim gittikçe artıyordu. Sinirlerime hakim olamamaktan öylesine korkuyordum ki... Ortalığı daha fazla kızıştırmadan bir şeyler söylemem gerekiyordu. " Yaralarım sızlıyor, odama gitmem lazım. " dedim ciddi bir şekilde. Herkes bize bakıyordu. Yine başıma kötü şeyler gelecek hissindeydim fakat bu sefer buna izin vermeyecektim. Zaten Elena'nın da ardı ardına aynı şeyi tekrar edebileceğini pek sanmıyordum. Bruce'tan korkuyordu... Hatta Bruce'tan değil, Bruce'u kaybetmekten... "Ben konuşmayı yapana kadar burada kalacaksın. " diye bağırdı, bir an irkildim. Derin derin nefes alıyordum fakat alnımdan akan ter damlacıkları beni ele veriyordu. Ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum aniden; "Bruce odamda kalmamı söyledi. " diye karşılık verdim. Bunu kendimden emin bir şekilde söylemiş olmamda cabasıydı. Sanırım bu sefer gerçekten sinirlerini bozmuştum. Ellerim titriyordu. Ölümü sürekli bir nefes kadar yakın hissetmek beni gerçekten yormaya başlamıştı... Saçlarım alnıma düşerken gözlerimi kırpıştırıp duruyordum. "Bu kadar melez nasıl burada durabiliyorsa sende öyle durmak zorundasın. " dedi. Bu kez ses tonu gerçekten yükselmişti. Derin bir nefes alıp gözlerimi onun öfkeli bakışlarına sabitledim. "Bu kadar meleze gecenin bir yarısı manyağın teki, sırf aptalca bir kıskançlık yüzünden işkence yapmadı ama! " diye haykırdım birden. Yumruğumu sıkıyordum. Gerçekten çok sinirlenmiştim. Özellikle bu kadar melez bana bakarken kendimi bir ezik gibi göstermek istemiyordum. Ben güçlüydüm... Ben Kristen Stay'dim... Ben bir insandım... Bütün bunların üstüne koşarak odama çıktım ve kapıyı kapatarak yatağıma oturdum. Öfkeyle söyleniyordum ve sızlayan yaralarım yüzünden dişlerimi sıkıyordum. Gözlerim doluyordu fakat ağlamamak için sürekli tavanı seyrediyor, gözyaşlarıma direniyordum. Daha sonra arkama yaslandım ve ayaklarımı uzatarak rahatlamaya çalıştım. Elena her an yanıma gelip beni öldürebilirdi. Bu düşünce ister istemez beni korkutuyordu ve gözlerimi bir an olsun kapıdan ayırmıyordum. Çok geçmeden kapı sert bir şekilde açıldı ve ben aniden irkildim. Gelen Brad'di. " Sakin ol benim..." dedi gözlerimin içine bakarak, cevap vermedim ve devam etti. " Elena geri kalan konuşmayı sana olan öfkesini kusarak yaptı. Ayrıca başına iş aldığını da söylemeliyim. Onun gibi birine kafa tutman saçma. Buna nasıl cesaret ettin aklım almıyor? Dün gece yaşanılanları projeksiyonla şu duvara yansıtmamızı ister misin? Ya da hikayeye dökelim al oku sabah akşam! Kristen, ciddi olarak soruyorum, aklını mı kaçırdın? " diye sordu. Gözlerimi beyaz duvara sabitledim ve dizlerimi çenemin altına kadar çekip başımı yasladım... " Akıl sağlığımı kaybettim Brad... Burada kalamam artık. Elena'nın dediği ölüm ve yaşam arasında ki o ince çizgiyi geçtim ben. Adım attım! " diye fısıldadım tükenmiş bir vaziyette. " Yapabileceğimiz hiçbir şey yok! Düşünüyorum Kristen. O boş tavana bakarken, o beyaz yerde bir yardım arıyorum. Fakat bulamıyorum. Üzgünüm ama imkansızı zorluyoruz. " dedi sitem edercesine, sinirlenmiştim. Böyle dememeliydi. Bize bir umut lazımdı! " İmkansız diye bir şey yoktur Brad! Hepimiz öleceğiz. Bildiğimiz tek şey bu. Fakat bu ölümü bu vampirlerin belirlemesine izin vermeyeceğim. Hepimiz birlik olursak imkansız diye bir şey kalmaz! " dedim doğrularak ve ofladı.  " Yanılıyorsun. Buradaki melezlerle hiçbir yere varamazsın. Aralarında kim bilir kaç tane ajan vardır. Saf olma artık... " dedi kesin bir şekilde. " Buradan kurtulmanın bir yolu var, biliyorum. Ama sorun şu ki biz o yolda değiliz. Yanlış ilerliyoruz... Aslına bakarsan aklımda bir şey var. Mesela Bruce'un odasındaki pencere gibi..." dedim ve bir dahi gibi bakmaya başladım Brad'e.  "Çok güzel, Bruce tabii... Şu seni öldürmeye çalışan vampir mi? Kesinlikle dahice bir fikir  Kristen. Tabutunu camdan aşağı atar artık sen hiç merak etme. Ya da cesedini aşağı doğru sallandırır ne bileyim işte. Ne tür bir fantazisi var henüz bilmiyorum!  " dedi yüzünün şeklini değiştirirken. " Öldürmeye çalıştı ama ölmedim! Bunu yapmadı... Neden bilmiyorum ama sanki yapmadı değilde, yapamadı... " dedim inatçı bir ses tonuyla. Fakat Brad henüz karşılık vermeden odanın kapısı bir anda açıldı ve Bruce ile saniyeler içinde göz göze geldim. O an kalp atışlarımın nasıl hızlandığını asla anlatamam... Sanki patlayacakmış gibi!  " Yarın sabah deneyin 2. bölümü gerçekleşecek. Merak etme seni yoracak ya da canını acıtabilecek bir şey değil. O yüzden yarın hiçbir bahaneye sığınmadan salonda ol. Anlaşıldı mı? " dediğinde oldukça ciddi bir haldeydi. " Deneyi geçemeyenlere ne olacak, direkt onu söyler misin? Ona göre aşağı inip inmemeye karar vereceğim..." dedim panikle...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE