Evelyn, ateşler içinde uyuyan adama bakarak kaşlarını çattı. Kim olduğunu bilmediği bu adamın yıllardır hiç kimsenin uğramadığı bu adada ne işi olduğunu merak ederek dizlerini kendisine doğru çekti. Üstelik genç adam yaralıydı ve çok acı çekiyormuş gibi görünüyordu.
Günlük gezintilerinden birini yaparken daha önce aşina olmadığı bir ses duyarak olduğu yerde duraksamış ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmıştı. Yavaş adımlarla yürüyerek sesin sahibini bulmaya çalışırken ağaca dayalı bir adamın vücudundan bir parça çıkardığını sonra ise bayılmak üzere olduğunu görmüştü. Koşar adımlarla yardım etmek üzere adama doğru ilerlese de bayılan adamı düşmeden tutmayı başaramamıştı.
Kendisine göre oldukça güçlü ve ağır olan adamı yaşadığı yere taşıması ise hiç kolay olmamıştı. Önce kan akan yere hızla elbisesinin altından kopardığı parçayı bastırmış sonra ise koltuk altlarından tuttuğu adamı çok fazla sarsmamaya çalışarak zaten yakınlarda olan evine götürmeye çalışmıştı.
Evelyn Aiden'in alnına koyduğu bezi kaldırarak tekrar ıslattıktan sonra yarasının üzerinde bulunan pansumanı değiştirdi. Bu sırada hala uyumakta olan Aiden sayıklamaya devam ediyordu..
Tekrar arkasında bulunan ağaca yaslandıktan sonra gözlerini yaralı adamın yüzünde dolaştırdı. Kendisine ihtiyacı olan şeyleri getiren amcasından sonra gördüğü ilk erkekti ve amcasının göbeğinin aksine bu adamın göbeği dümdüzdü.
" İnanılmaz " diye mırıldanarak parmaklarını geniş bedenin üzerinde dolaştırdı. Dokunduğu yerlerin yumuşak olup aynı zamanda nasıl sert görünebildiğine bir anlam veremeyerek elini kendisine doğru çekti. Kuzguni siyah saçlar genç adamın alnına doğru gelişigüzel yayılmış ve az da olsa terden ıslanmıştı.
Evelyn daha fazla uyuyan adamı rahatsız etmek istemeyerek başında ki bonesini düzeltti ve ayağa kalkarak oradan uzaklaştı.
Aiden karanlık sularda hayatta kalmak için canı pahasına kulaç atarken nefes almak için durdu ve arkasına baktı. Fırtına şiddetini arttırmış ve gemisini yerle bir etmişti. Okyanusun soğuk suları bedeninin titremesine sebep olurken çığlık atan adamlarının sesi kulağında yankılanıyordu. Kendisinden başka kimseye yardım etmeye gücünün yetmeyeceğini bilen Aiden öfkeyle bağırarak siteminin tanrıya ulaşması için çabaladı.
Bu fırtına ve onun sebep olduğu olaylar bir çok masum adamının canından olmasına sebep olmuştu. Aiden yorulduğunu hissederken çaresizce yüzmeye devam etmeye çalıştı.
Göğsünde hissettiği ağrı ise gittikçe yüzmesini engellemeye başlıyordu. Ne olduğunu anlamasada kendisini kurtaracak bir şey bulana kadar bununla ilgilenemeyeceğini biliyordu. Büyük İhtimal suya düştüğü sırada göğsünü incitmişti.
Aiden yüzmeye çalıştıkça dalgaların kendisini tekrar geriye doğru çektiğini hissediyordu. Daha fazla yüzmeye takatinin kalmadığını ise kollarını hareket ettirememeye başladığı zaman farketti.
" Kahretsin, kahretsin..! " diye mırıldanırken arkasından gelen dalganın kendisini soğuk suyun içine çektiğini farkettiğinde kalbi hızla atarak gözlerini açtı.
Aiden etrafına bakarak biraz önce yaşanılanlarla ilgili bir şeyler görmeyi bekledi. Denizde olması gerekirken ağaçların arasından üzerine düşen güneş ışıklarının tenini ısıttığı bir adada yumuşak bir yatağın üzerindeydi.
Doğrulmaya çalışarak kollarıyla yerden destek almak istediğinde göğsüne saplanan ağrıyla yüzünü buruşturarak tekrar olduğu yere uzandı.
Şimdi hatırlamıştı neler olduğunu. En son kumların üzerinde gözlerini açmış ve yürümeye başlamıştı. Sonrasında ise karnının biraz üzerine saplanan bir tahta parçasını farkederek çıkartmaya çalışmıştı.
Sonrası ise daha acı vericiydi Aiden için. Tahta parçasını çıkarttığı anı şu an daha iyi hatırlıyordu ve sonrasında gördüğü şey..
Tanrım Ne görmüştü öyle .. Aiden gözlerini kapatarak bayılmadan önce gördüğü yüzü hafızasında tekrar resmetmeye çalıştı. Büyük ihtimalle uyuşan beyni bayılmadan önce kendisine hayallerinin ötesinde bir varlık göstermişti.
Gördüğü şey gerçek olamayacak kadar güzel olduğu için Aiden onun bir hayaldan ibaret olduğunu düşünerek gözlerini kapattı. Koyu kızıl dalgalı yumuşak görünen saçlar, teniyle uyum içerisinde olan yeşil gözler ve beyaz bir ten.. O kadar gerçekçiydi ki ona dokunmak için kolunu kaldırmaya çalıştığını bile hatırlıyordu.
" Güzelliğin ateşten bir parça gibiydi.."
Gözlerini açarak tekrar doğrulmaya çalıştı. Yarasına bakacak pozisyona geldikten sonra düzgünce yapılmış pansumanı görerek eliyle alnını kaşıdı. Gemisinden kimsenin kurtulmadığını sanıyordu fakat belli ki bir kaç kişi daha kurtularak kendisini tedavi etmişti.
Peki ya şimdi neredeydi bu insanlar ..' ya da..
Bakışları bulunduğu yeri incelemeye başladığında burada sadece bir kişinin yaşadığını farketti. Kurtulan kimse olmamıştı. Kendisi şans eseri bu adaya ulaşabilmiş olsa da kimsenin kendisi gibi iyi yüzücü olduğunu sanmıyordu. Çalışanlarının hepsi boğulmuştu.
Bulunduğu yatak bir kişi için biraz fazla büyük ama kesinlikle iki kişinin sığamayacağı kadar da küçüktü. Ve yastığın boyutuna baktığında ya da yatağın temiz oluşuna bunun bir erkek olamayacağını farketti. Ya da gerçekten çok temiz biriydi ve genç bir kadının boyutlarında olan bir erkekti.
Açık alanda bulunan yatağın karşısında aynalı bir masa, çaprazında işlemeli güzel bir paravan ve küçük ikili bir kanepe vardı. Duvar yerine palmiye ağaçları ile farklı bir kaç ağaçtan oluşan ve kalın olduğu belli olan duvarlar inşa edilmişti.
Burada kim nasıl yaşardı üstelik ne nedenle..
Aiden kalkmaya çalışarak bacaklarını hareket ettirdi ve yataktan aşağı sarkıttı. Şimdi ayakları yere değiyordu ve tabanlarını gıdıklayan şeyin ne olduğunu merak ederek başını eğdi ve yerde halı namına hiç bir şeyin olmadığını gördü. Ayakları toprağın üzerine tüm çıplaklığı ile temas ediyordu.
Bu durum çok fazla hoşuna gitmese de çizmelerinin şu an nerede olduğunu bilmediğinden bu şekilde ayağa kalkarak yürümeye başladı. Oda bile denilemeyecek alandan çıktığı zaman durarak başını kaldırdı ve etrafına baktı. Hiç kimse yoktu. Üstelik şu an burada birilerinin yaşadığına dair bir belirtide göremiyordu. Hemen yan tarafında kaldığı yer gibi üç alan daha bulunduğunu farketti. Elbet bu odaları da inceleyecekti fakat şu an burada neler döndüğünü anlamalıydı.
" Kimse yok mu " diyerek ilerleyişini sürdürdü.
Kuş sesleri bulunduğu adanın içinde yankılanırken bir kaç dakika daha yürümeye devam etti.
Bu adayla ilgili bildiği tek şey yıllardır buraya kimsenin uğramadığıydı. Nedenini pek bilmese de Shetland Adasının kurak oluşu ve yaşama elverişli olmamasından kaynaklandığını biryerlerden duymuş olmalıydı. Fakat şu an görmekte olduğu tüm güzellikler durmadan kaşlarını çatmasına sebep oluyordu.
Ada adeta bir cennetten fırlamış gibiydi. Her yer rengarenk çiçeklerle dolup taşmıştı. Ağaçlar bakımlı ve parlak görünüyor ve ada bir çok hayvana ev sahipliği yapıyor gibi duruyordu. Kulağına gelen su sesiyle ne kadar susadığını farkederek sese doğru yürümeye başladı. Bir yerlerde içme suyu olmalıydı. Odadan çıkarken etrafına baksada su göremediği için su içmek o an aklına gelmemişti.
Yürüdükçe sese doğru yaklaşmaya başladığını farketti. Bir kaç sarmaşık ve ağaç parçasını eliyle kenara çektikten sonra hafif tepe gibi bir yerin üzerinde durduğunu gördü ve biraz aşağısında çok güzel bir şelale vardı.
Küçük bir şelale olsa bile o kadar muhteşem görünüyordu ki Aiden bakışlarını sudan ayıramadığını farketti. Bir kaç adım daha atacakken suyun içinden çıkan bir şeyin dikkatini çelmesi ile aniden duraksayarak geriye doğru çekildi.
" Tanrım !! Bu da ne ? "
Bu gördüğü kendisini yakacak olan ateşten başka bir şey değildi. Böyle düşünüyordu çünkü suyun içinde saçları kırmızının en güzel ve en koyu tenine bürünmüş bir varlık belirmişti. Şimdilik yüzünü göremese de bu renk çoktan aklını başından almıştı.
" Gerçeksin " diye mırıldanarak bir adım daha atarak geriye doğru çekildi. Bu anı doya doya izlemek ve tadını çıkarmak istiyordu. Daha sonra ise bir beyefendinin yapması gereken şekilde kendisini gösterecek ve tanışmayı arzuladığı bu varlıkla tanışacaktı...