korku

587 Kelimeler
seçimler daima hikayenin sonunu belirlerdi. böylelikle mutsuz sonu da, mutlu sonu da bir nevi biz belirliyoruz. ama bazı anlar vardır ki ne seçim yapabilirsin nede sonu düşünebilirsin, öylece boşlukta asılı kalırsın... hikayelere isim bulmak, anlam yüklemek kolaydı, önemli olan, hikayenin nasıl aktığı, nasıl şekilleneceğini bilmekti... yokluk değildi, kimsesizlikti benim kusurum. koca ülke bir bana mutlu son yazmamıştı. bir bana ailemi verememişti. bir bana adımı söylememişti. bir bana yaşımı söylememişti. kim olduğumu bilmeden ordan oraya sürüklenmiş, o günah çukuruna düşmüştüm. ve şimdi o günah çukuruna bu gün gitmediğim için canımdan olacaktım ... karamsar biri değildim, aksine daima mücadele ettim. yaşamak, ve mutlu olmak için... ama bu sefer kendi topuğuma sıkmıştım. derin bir nefes alarak, korktuğumu saklamak için konuştum. " ne saçmalıyorsunuz siz! görmüyor musunuz kadınım işte, bırakın geçeyim" dedim korkuyla karışık bir sinirle. öndeki adam yine beni baştan aşağı süzdü. bir kaşını kaldırarak " sen birde konuşabiliyorsun yani, öyle mi?" bu ne hatsizce, ne terbiyesizce bir soruydu. tabikide konuşuryordum. tabii... buraya gelen her kadının susmasına, istediklerini yapmaya alışınca, benim böyle sinirlenip konuşmam onların garibine gitmiş olmalıydı. ama bu benim pek hayrıma bir diklenme değildi. isteseler şimdi postumu yüzer, çakalara yem ederlerdi. boş bir deli yüreklilikti benimkisi. derin bir nefes alıp, daha ılımlı olamaya çalıştım. " evet, konuşabiliyorum. ve şimdi eğer izniniz olursa içeri geçmek, alımlara katılmak istiyorum" dedim. arkadaki bir adam cebinden çıkardığı sigarasını yakıp dudaklarına götürdü. ve bana bakıp gülerek konuştu, " alımlar bir saat önce sona erdi. boşuna gelmişsin, ha...ben illa burda kalırım diyorsan" deyip ellerini iki yanına açıp diğer adamlara bakarak alaycı, ve aşağılayıcı bir tonda konuştu, " biz seve seve sana eşlik ederiz güzelim, sana şahane bir gece geçireceğimizden kuşkun olmasın"dedi. pislik, savunmasız olduğumu biliyorlardı. buraya gelmek zaten başlı başına bir hataydı. ellerimi kapşonlu Hırkamın ceplerine koyup, hiçbir şey demeden kendimden emin adımlarla yürüyüp, yanlarından geçtim. arkama bile bakmadan gecenin karanlığında hızlıca evime yol aldım. yalan söylüyordu, biliyorum. o ışıklar yandığı müddetçe içerde alımlar devam ediyordu... barakamın kapısına geldiğimde, cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. içeri girip kapıyı kapatıp kilitledim. sırtımdaki çantayı çıkarıp öfkeyle yere savurdum. niye hiç bir iş düzgün gitmiyordu. amacıma yine ulaşmadan o bok çukuruna, sefalete geri dönecektim. ellerimi göz pınarlarıma yaslayıp sakin olmaya çalıştım. anlamsız bir şekilde zoruma gitmişti. her alım sırasında kargaşaya sebebiyet veren kızları öldürüyorlardı, ama bu da bir yalandı, oraya gidenler nasıl davranılması gerektiğini gayet iyi biliyorlar. amaçları sadece istedikleri, kendilerince beğendiklerini alıp, diğerlerini ise asla evlerine göndermiyorlardı, hep kayıp olarak kalıyorlardı. ve burada kaybolmak ölüm demek... her savaş, bir başkaldırıdan doğmuştur, her çöküş, ise geçmişin izlerini taşır. direnmek manasız, ve yetersizdi. sinirim, öfkem bir türlü dinmiyordu. hayatlarımız bir bok çukurunda, üsttekilere çerez misali tepside sunuluyordu. kimse buna birşey demiyor, isyan etmiyordu. hiç birin derdi tam olarak hakkını almak değildi, onların akıllarında sadece hayatta kalmak, anlık zevkler vardı. bir nevi hayatlarından şikayetçi değillerdi... kısacası, burada gerçekten yaşamak isteyen Yaşar, yükseğe uzanmak isteyen uzanırdı. ellerimi saçlarıma geçirip, sakin olmaya çalıştım. ve yine o lânet yere gitmem gerekiyordu. günlerce üst üste çalışıp, bir gram uyku uyumadığım günler oluyordu. ama şimdi burda olmam, ve gitmeme halinde başıma çok büyük belalar almak demektir benim için. Küçük dolabıma ilerleyip üstümdeki kapşonluyu çıkarıp, uzun yeleğimi giydim. zaman kaybetmeden kapıya yönelip, hızlıca dışarı çıktım. hava buz gibiydi. sokaktaki sessizlik ise karanlığın içinde olan tehlikeleri bir nevi müjdeliyordu. ellerimi ceplerime koyup, hızlı adımlarla sokağın başındaki caddeye doğru yürüdüm. havada iğrenç çöp kokusuyla karışık patlak lastikli motor sesleri vardı. caddenin karşısına geçip, büyük gösterişli, ve tam anlamıyla cehennem yuvası olan gece restoranına uzaktan baktım. yine ve yeniden rezil bir gece, ve sapkınlıkların normal karşılanacağı bir gece olacaktı...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE