İlk öpücük

1055 Kelimeler
Toprak'ın evine gelmiştik. Aslında bakarsanız utanıyordum, hayatımda hiç olmadığım kadar Toprak'ın yanında çocuk, utangaç ve aşıktım. Aşık. Belki de birçoğunuzun dalga geçtiği bir konuydu. Merak etmeyin bende az dalga geçmemiştim fakat şimdi anlıyorum ki bir insan sizi tek bakışıyla yakıp kavurabiliyordu. Küle çevirebiliyordu, en derinden sevebiliyor, size aşkını hiç çekinmeden gösterebiliyordu. Belki de Toprak'a aşık olmamın nedeni buydu, onu hiç tanımadan da sevmiş olsam, onun yüreğini görmüştüm ben. Dairenin kapısını açınca duvara yaslandı ve eliyle yolu gösterek, "Geç bakalım." dedi. Gülümseyerek dediğini yaptım ve ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim. Toprak da peşimden geldiğinde, içeriden Su'nun sesini duydum. "Abi sen misin? Eğer sensen ses ver, eğer hırsızsan istediğini çalıp git." Şaşkınlık karışımı bir gülmeyle Toprak'a baktım. "Ne?" "Cadı işte." deyip gözlerini devirdi ve bağırdı. "Cadılık yapma da buraya gel. Misafirimiz var." "Geldim." İçeriden patır kütür gelen seslerden sonra içeri girdi ve beni gördü. Beni gördüğüne şaşırmış gibi değildi, hızlıca gelip sarıldı. "Ya Yeşim'ciğim nasılsın?" deyince hızla başımı Toprak'a çevirdim. "Yeşim?" Toprak kardeşine kötü kötü bakarken yavaşça koluna vurdum ve söylendim. "Ahu mu Asu mu işte herneyse, bir de başıma Yeşim mi çıktı?" diye hızlı hızlı konuşurken Toprak kardeşini itip beni yanına çekti ve homurdandı. "Anlaşıldı, sizi asla yalnız bırakmayacağım." Su, ikimize kötü kötü bakarak, "Yeşim karşı komşumuz olur kendisi." dediğinde, "Güzel mi bari?" diye sordum. Güzellik göreceli bir kavramdı ama karşı dairede güzel bir kız demek, benim buraya daha sık gelmem demekti. Toprak kısıkça gülüp başıma öpücük kondurdu. "Kendisi seksen yaşında olur ama güzeldir." İkiside gülerken hızlıca Toprak'ın karnına direğimi geçirdim. "Utanmıyor musun benimle dalga geçmekten?" iki büklüm olup acıyla inledi. "Tamam özür dilerim, kızma." omzumu silkerek koltuğa oturdum ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Su bize gözlerini devirip içeri gitmeye başladı, bir yandan da, "Pis aşıklar." diye söyleniyordu. Kıskanç görümce. "Tamam küsme, yapmam bir daha." İşte benim tribimde bu kadar oluyordu. Toprak'ın bu masum soruşuyla hiç sürmemiş olan tribimi bitirdim ve göğsümdeki kollarımı iki yana indirdim. "Küsmedim ki sana, küsmem de." dediğimde gülümsedi. Gülümserken gözleri kısılıyordu ve buna bayılıyordum. "Hadi yanıma otur." Toprak saniyeler içinde yanıma gelerek oturdu. Elleriyle beni sımsıkı sararken, gözlerimi kapattım. İçim sımsıcaktı, hep yanıyordum. Aşkın beni bu kadar mahvedeceğini hiç düşünmezdim. Ama Toprak'ın olduğu yerde mahvolmak bir hiçti. Gözlerimi kırpıştırarak aralamaya çalıştım. En son Toprak ile film izliyorduk ama şuan anladığım kadarıyla uyuyakalmıştım. Başımı kaldırdığımda yanılmadığımı gördüm. Toprak'ın omzunda uyuyakalmıştım. O ise başını geriye atmış uyuyordu. Gülümseyerek elimi yüzüne götürdüm ve okşamaya başladım. Çok güzeldi. Tahmin edemeyeceğim kadar çok özeldi. Sevimlice kıkırdayıp yanağına öpücük kondurdum. "Nehir?" diye mırıldandığında, "Hm?" dedim. Başını kaldırıp gözlerini ovuşturdu. "Saat kaç?" diye sorunca, hemen aklıma gelen şeyle elimi yüzüme vurdum. Bugün erkenden dersim vardı. "Ne oldu?" derken telaşlandığını hissettim. "Dersim vardı, kesin geç kaldım." dedim. Hemen telefonuna bakıp geri döndü. "Saat 07.45 yetişir misin arabayla?" Başımı hızlıca sallayınca gülümsedi ve eğilerek yanağımdan öptü. Bakışlarımı kaçırdım. Beni yine utandırmıştı işte. "Tamam o zaman çıkalım, dışarıdan alırız bir şeyler." Hemen onaylayarak lavaboya gittim ve saçımı, üstümü düzeltip dışarı çıktım. Ayakkabılarımı giyerken Toprak da üstünü değiştiriyordu. O sırada karşı dairenin kapısı açıldı. Gördüğüm yüzle duraksadım. Burada Yeşim teyze oturmuyor muydu? O zaman bu adamın burada ne işi vardı? Belki de çocuğudur diye içimden geçirdim. "Merhaba." dediğinde şaşırsamda belli etmemeye çalıştım. "Merhaba." "Burada mı oturuyorsunuz?" "Hayır." dedikten sonra bakışlarımı indirdim ve ayakkabılarıma çevirdim. Rahatsız etmemişti ama garip hissetmiştim. "Adın ne?" Ben cevap vermediğimden midir bilinmez tam yine konuşuyordu ki Toprak geldi ve ayakkabılarını giyerken gördüğü yüze bakıp, ikimizin arasında bağlantı kurmaya çalışır gibi baktı. "Hayırdır?" deyince gülümsememi görmemesi için elimle ağzını kapattım. "Hiç. Arkadaşınla tanışıyordum." "İlk önce benimle tanışmak ister misin?" Gözlerimi kocaman açıp hemen kapıdan içeri bakarken, abisinin dediklerini duyan Su, "Olay." dedi. "İnşallah ağzını yüzünü kopartır." Ben ona garip garip bakarken omuz silkti. "Ne? İnsan sevmiyorum ben." Başımı iki yana sallayarak dışarı çıktım. "Seninle tanışmak isteseydim seninle tanışırdım." Adam hâlâ konuşurken Toprak hızla üzerine gidiyordu ki elini tutup kendime çektim. "Gidelim mi sevgilim? Biliyorsun, acil." Sırıtıp aynı zamanda adama, aldın mı cevabını der gibi baktı. Sonra da beni asansöre yavaşça sırtımdan itip kendi de geldi. Tabii asansör kapıları kapanmadan önce, adamın "Murat ben." dediğini duydum. 'Muradıma erdim desene.' 'Murat kim?' Aklıma gelen anılarla kahkaha atmaya başladığımda Toprak hiç eğleniyor gibi gözükmüyordu. "Gülme." dedi. 'Ben hiç kıskanç değilim.' Kahkahalarımı iyice salarken bir anda üzerime doğru eğildi ve beni sıkıştırdı. Kahkaham son bulurken yutkundum. Yaklaşmasana öyle. Kalbim yine hızlı hızı atıyordu. Nasıl başarıyordu her seferinde? "Gülme." dedi. "Sinirliyim." Elimle boynunu sardım. "Demek ki tek kıskanç ben değilmişim." Kendisi de elleriye belimi kavrarken omuz silkti. "Bunu anlamış olman ne güzel." ? Okuldan çıkar çıkmaz Toprak ile sahilde buluşmuştuk. Kumsalda, ikimiz yanyana uzanırken gözlerimi kapattım. "Hayal kurar mısın?" diye sordum. "Çok." derken 'o' harfini uzatmıştı ve istem dışı gülümsedim. "Peki gerçekleşir mi?" dediğimde başını bana döndürerek, "Hayır." dedikten sonra devam etti. "Birisi dışında." "Yaa." deyip heyecanla baktım. "Ne dışında?" "Sen." Pekala. Bunu beklemiyordum. Apışıp kalırken gözlerimi kaçırdım ve utanan yanaklarımı ovuşturdum. Bu çocuk beni sürekli utandırmak zorunda mıydı ya? "Bu arada benim, sizde anahtarım kalmış. Onu alalım." dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı. "Niye unutuyorsun?" diye homurdandığında şaşkınlıkla güldüm. Nasıl yani? "Nasıl niye unutuyorsun? Bilerek yapmadım ki." dediğimde sıkıntıyla ofladı. "Tamam sen arabada beklersin ben hemen alıp gelirim." Bir anda her şey yerli yerine oturmuştu. Beni o Murat'tan kıskanıyordu. Hem de fena halde. Kıkırdamaya başladığımda, gözlerini kısarak baktı. Ellerimi iki yana ben suçsuzum der gibi kaldırdım, aynı zamanda da dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Dayanamayıp gülmeye başladığımda kollarımdan tutarak beni kendine sıkıca çekti. Çığlık atarken tam üstüne çıkmıştım ve sesim soluğum kesilmişti. "Kıskanç değilim derken biraz atmış olabilirim, ama birazcık. Hem lütfen şu meseleyi bırakabilir miyiz?" Gülümseyerek, "Yoo." dedim. Hemen baş ve işaret parmağı ile burnumu kıstırdı ve sağa sola sallamaya başladı. Cırlayarak kendimden uzaklaştırmaya çalıştırdığımda alınlarımız birbirine hızlıca çarptı. "Acıdı." diyerek alnımı tuttum. "Ama belki öpersen geçer." deyip masum olduğunu düşündüğüm bir gülümseme gönderdim. Hemen kendisi de çok uzman bir şey yapıyormuş gibi bana uzun uzun baktı. "Haklısın." Sonra da elleriyle yanaklarımı kavrayıp beni kendine yaklaştırdı. Gözleri gözlerime değdiğinde yavaşça titredim. Sanırım bu gözlerin içinde boğulabilirdim. Alnıma uzunca bir öpücük kondurduğunda gülümsedim. Belki de boğulmuştum bile. Yüzlerimiz birbirinden uzakşaştığında gözlerinin dudağına kaymasıyla yutkundum. Geçen gün soyduğum için yara olmuştu ve içimden geçen ses hiç masum şeyler söylemiyordu. "Bütün yaraların iyileşir mi?" dediğinde başımı salladım. Elleriyle yanaklarımı tekrar kavrarken, sol elimle saçını okşamaya başladım. Yüzlerimiz birbirine değdi ve kalbimin yerinden çıkmasına neden olacak şey, sonunda gerçekleşti. Denizin kenarına, Toprak ve ben, Birbirimizin gözleri içinde kaybolurken, dudaklarımız birbirine kavuşmuştu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE