Arabanın hızla sağa çekilmesiyle neredeyse pencereye yapışacaktım.
"Ne yaptığını sanıyor-"
"Öyle aşağılık bir adama mı benziyorum Heja!"diye bağırarak sözümü kesti. Şok içinde ona baktım.
"Bir soru sordum." diye bağırarak direksiyona yumruk attı.
"Bunu Töre yüzünden evlenmek için beni seçen adam mı soruyor?" diye bağırdım. Ateş saçan gözlerini bana çevirdi.
" Heja ağzını topla yoksa sonu çok kötü olacak." diye kükredi.
"Ne olacakmış" diye bağırdım bende
"Lan orda seni niye seçtim sanıyorsun! Hiç mi dikkat etmedin Heja hiç mi etrafına bakmadın...." dedi.
"Önce benimle düzgün konuş sakın bir daha bana 'lan' deme" diye bağırdım. Hayatım boyunca en nefret ettiğim şey benimle kaba konuşulmasıydı.
"Ahh Heja Ahh sen hiç gerçekleri görme." dedi ve arabayı çalıştırdı. Kuyumcuya varana kadar bir daha konuşmadık.
"Nerde kaldınız oğul!" dedi Miran'ın annesi Fatma Hanım
"Geldik işte ana."dedi ve direk kuyumcuya girdi. Kaba şey diye geçirdim içimden.
"Gel kızım." dedi annem beni belimden kuyumcuya doğru iterken.
"Anne..." dedim çaresizce.
"Hadi kızım bekletme milleti." diyerek bana baktı. Gözlerinden yanaklarına doğru süzülen o incileri gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Bunu anneme ben yapıyordum. Böyle yaparak annemi üzüyordum.
" Anne yapma ama böyle." dedim başını ellerimin arasına alırken.
"Annemm seni böyle mi gelin edecektim." derken ağzından bir hıçkırık kaçtı. İçimden şimdi yere oturup tepine tepine ağlama isteği geçti. Annemin gözyaşlarını silerken bir bahane aradım. Kuyumcunun içine baktım, Fatma hanım yüzüklere bakıyordu. Miran Ağa'ya baktığımda onunda bana baktığını farkettim. Hızla anneme döndüm.
" Anne birde bardağı dolu tarafından gör en azından Cengiz Ağa'nın oğluyla evlenmiyorum. Hem bak Miran Ağa'ya çok yakışıklı değil mi?" dedim Cengiz Ağa küçük bir aşiretin Ağasıydı ve oğlu gerçekten çok çirkin ve kabaydı. Bu söylediğim üzerine annem gülümsedi.
"Eğer Cengiz Ağa'nın oğlu olsaydı yemeğine zehir katar seni öldürürdüm Heja." dedi gülümsedim annem bakışlarını Miran'a çevirdi.
"Seni böyle evlendiriyorum ama Allah seni bir ömür mutlu eylesin. Birbirinizi çok sevin inşallah." dedi
"Olmayacak duaya amin denmez anne." dedim annem tam ağzını açacaktı ki
"Hadi anne çok beklettik." diyip elinden tuttum ve kuyumcuya girdim.
"Ha geldiniz mi Heja tak bakim şunu ben bunu beğendim." dedi Fatma hanım. Hızlıca cevap vermeden yanına gittim. Elime tutuşturduğu yüzüğe bakmadan parmağıma geçirdim. Bir an sanki çekiçle elime vuruyormuş , sanki kalbime sürekli bıçak saplıyor gibi hissettim.Yavaşça parmağıma baktım.
"Nasıl güzel mi?" deyince başımı aşağı yukarı salladım.
Olmazdı... Olamazdı... Kim eski Heja'yı alıp başka diyarlara götürmüştü. O Hırçın Heja nerdeydi? O dik başlı Heja... O olsa şimdi Mardin'i ayağa kaldırmıştı. O asla böyle birşeyi kabul etmezdi gerekirse kendini öldürür ama töreye boyun eğmezdi.
Gözlerim annemi buldu. Yine ağlıyordu. Yeter dedim içimden yeter bugünlük bu kadar işkence yeter...
Peki ben bu kadına ne diyecektim
Anne...
Hanımağa...
Fatma Teyze...
Fatma Hanım...
Efendim...
En resmi ve mesafeli olan Efendim diye hitap etmekte karar kıldım ve
"Efendim kendimi biraz kötü hissediyorum da eğer bu yüzüğü beğendiyseniz eve dönebilir miyiz?" dedim
"Kızım kötü birşeyin yoktur ya?"
"Yok sadece kendimi halsiz hissediyorum." dedim
"Gece uyumadın kızım o yüzdendir." dedi annem yalan söylediğimi fark etmeden. Beni annem bile tanımıyordu.
"Olabilir anne." dedim kırgın sesimle
"Neden uyumadın?" diye sordu Miran Ağa
"Kabus gördüm." dedim. Başını aşağı yukarı salladı.
"Peki kızım biraz bekle." deyip kuyumcuya döndü ve bir şeyler anlatmaya başladı. Onu dinlemek yerine annemin yanına gittim ve elini tuttum.
"Sizi bırakayım." dedi Miran Ağa
"Yok oğul biz gideriz." dedi annem
"Olur mu anne ben sizi bırakırım." dedi Miran Ağa.
Benim Anneme, 'anne' mi demişti. Ne çabuk kabullenmişti evliliği...
"Hadi Gülsüm hanım gidelim." dedi Fatma Ağa. Annem de onaylayınca kuyumcudan çıkıp hepimiz birlikte bir arabaya bindik. Tüm ısrarlarıma rağmen Fatma hanım önde oturmayı reddetmiş, beni öne Miran Ağa'nın yanına oturtmuştu. Sessiz geçen araba yolculuğundan sonra sonunda konağa varmıştık yavaşça arabadan indik, Miran ve Fatma hanım bizimle birlikte inmişti.
" Gelin kızım sen bugün iyice dinlen ben Asım Ağa'yla konuşurum isteme işini yarına bırakırız." dedi Fatma hanım.
"Teşekkürler." dedim
"Buyrun Fatma Hanım gelin bir oturun." dedi annem.
"Yok Gülsüm Hanım biz gidelim yarın için hazırlık yapalacak malum yarın kız isticez."
" Pekâlâ sağolun sizi buraya kadar yorduk. " dedi annem.
"Ne yorması anne hemen senin kızın benim hanımım olmuştur. " dedi. Dehşet içinde ona baktım. Bunun zoru neydi?
"Sağolasın oğul." dedi annem.
"Hadi gidelim oğlum, kızım iyice dinlen. Sende kendine iyi bak Gülsüm Hanım. " dedi Fatma hanım ve arabaya bindi annem bana bakıp içeriye girdi.
"Heja gidip iyice dinlen. Eğer kendini kötü hissedersen haber et hastaneye gidelim." dedi Miran Ağa ve cevap vermemi beklemeden arabaya binip hızla uzaklaştı. Yavaş adımlarla içeriye girdim. Direkt odama çıkıp üzerimdeki kıyafetleri çıkardım ve rahat bir eşofman ve bir tişört giyip yatağıma uzandım. Düşüncelerim sanki bu anı bekliyormuş gibi hızla ortaya çıktı. Kendimi bir labirentte gibi hissediyordum. Bir çıkış yolu aradım. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. En son ders çalışmaktan sıkıldığımda yaptığım gibi seçenekler yerine soruları getirdim göz önüne
-Abime bir şey olmadan nasıl evlenmekten vazgeçirebilirim Mardin'i?
-Evlensem bile nasıl devam edebilirdim okuluma?
-okulumdan nasıl vazgeçebilirdim?
Üç sorumun cevabıda aynı seçeneği doğuruyordu...
-ölerek
-asla gidemeyecektim.
-asla vazgeçemezdim.
Bu işten en kârlı ölerek kurtulurdum.
Ölmeliydim. Hemen Şimdi. Peki bunu yapabilecek miyim? Ardımda bırakacağım onca kişiyi özlemeyecek miydim.? Peki onların mutluluğu... Bugün Annemin ağlayan yüzü belirdi gözümün önünde. Ardından Babamın dün ki çaresiz bakışları. Abimin benim evlenmemem için çırpınışları. Zeynep'in korkak üzgün ağlayan suratı...
Yapmalıydım işte hızla uzandığım yataktan kalktım. Ve odada kalın ip arayışlarına girdim. En alt çekmecemi açtığımda eskiden evin hizmetlilerinin çocuklarıyla ip atlamak için kullandığım ipi gördüm elime aldım tutacaklarını kırdım sonra tavanda olan demiri gördüm. Çocukken bu demiri odama salıncak koymaları için babama zorla yaptırmıştım. Gülümsedim çalışma masasının önündeki sandalyeye aldım ve demirin altına getirdim sandalyeye çıktım ve ipi demire bağladım. İpi başımdan geçirdim...
Allah'ım sen beni affet...